Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1613 E. 2021/1546 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1613
KARAR NO: 2021/1546
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/06/2021
NUMARASI: 2021/330 E. – 2021/435 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … internet bankacılığından sigorta şirketine EFT işlemi yapmak istediğini, EFT işlemi sırasında telefona gelen şifreyi girerken anlam veremediği şekilde işlemin tekrar başa dönmesi nedeniyle EFT işlemini tamamlayamadığını, akabinde telefonun aşırı ısınarak kendi kendine kapandığını, ertesi gün EFT işlemi yapmak üzere internet şubesine girildiğinde, vadeli hesaplarının kapatılarak vadesiz hesabına aktarıldığını, 25.09.2020 günü saat 08:03’de … adlı kişinin hesabına 49.780 TL’nin liman kayıt bedeli açıklamasıyla gönderildiğini, İstanbul Anadolu C. Başsavcılığının 2020/152896 soruşturma dosyası ile açılan soruşturmanın devam ettiğini, müvekkilinin bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemlerde müvekkilinin hiç bir kusuru olmadığını, işlemin bankanın gerekli güvenlik önlemlerini almamasından kaynaklandığını ileri sürerek; 49.780,00 TL zararın, 25.09.2020 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkilinin kusuru bulunmadığından sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, internet üzerinden gerçekleşen işlemlerde davacıya ait T.C. kimlik numarası ve parola girişi yapıldığı gibi davacının Banka sisteminde kayıtlı telefonuna SMS ile gelen şifrenin de kullanıldığını, işlemde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, işlemin davacının ihmali veya kusuru ile meydana geldiğini, dava dilekçesindeki beyanlardan, davacının telefonunda virüs bulunduğunun anlaşıldığını, taraflar arasındaki sözleşme ve mevzuat hükümlerine göre zararın davacının eylemlerinden kaynaklandığını, banka tarafından kendisine verilen şifre/şifrelerin gizli kalması için gerekli özenin gösterilmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayın incelenmesinden; davacının, davalı bankayı iradesi dışında gerçekleşen bankacılık işlemi nedeni ile sorumlu tuttuğu ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeni ile hesabından tahsil edilen tutarın davalıdan alınarak tarafına verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. 6502 Sayılı yasal düzenleme incelendiğinde sadece eser, taşıma simsarlık değil aynı zamanda bankacılık ve sigorta sözleşmeleri de dahil olmak üzere bir takım ihtilafların tüketici işlemi kapsamına alındığı görülmektedir. Dosya kapsamında taraflar arasında bağıtlanan sözleşmenin incelenmesinden, sözleşmenin temel bankacılık hizmet sözleşmesi olduğu, ticari nitelikte bir sözleşme olmadığı açıktır. Yine davacının tacir olduğuna ve işlemin ticari bir işlem olduğuna yönelik bir kayıt da bulunmamaktadır. Mahkememiz uyuşmazlık konusuna bakmakta görevli olmayıp görevli mahkeme Tüketici Mahkemesi’dir…” gerekçesiyle, HMK’nın 114/1-c ve 115. maddeleri uyarınca mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul Tüketici Mahkemesi olduğuna, dava dosyasının HMK’nın 20.maddesindeki prosedür çerçevesinde görevli mahkemeye gönderilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrarlamış ve müvekkilin hesabından rızası dışında bir başkasının hesabına gönderilen 49.780,00 TL’nin, … adlı kişinin hesabına aktarıldığını, müvekkilinin …’ı tanımadığını, işlemin bankanın kusurundan kaynaklanması nedeniyle zararın tazmini gerektiğini, taraflar arasındaki hesap ilişkisinin müvekkilinin ticaret hesabı olduğunun bankaca bilinmesi nedeniyle bankaca görev yönünden itirazda bulunulmadığını, TTK’nın 3 ve 13. maddeleri gereğince müvekkilinin tacir olduğunu ve hesabın ticari amaçla kullanıldığını, hesabın müvekkilinin gerçek kişi tacir işletmesinin hesabı olduğunu, mahkeme kararından sonra müvekkilince bankadan hesaba ilişkin kayıtların istenildiğini, bankaca verilen cevapta müvekkiline ait bankanın Kazasker Şubesinde bulunan hesabın şahıs şirketi (gerçek kişi tacir) hesabı olduğunun bildirildiğin, müvekkilinin ticari ve mesleki amaçla faaliyette bulunmak için hesabı açarak kullanması nedeniyle 6502 Sayılı Kanun’un 3/1-k maddesine göre tüketici olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince uyuşmazlığın tüketici işlemlerinden kaynaklandığı, davacının tüketici konumunda olduğu, bu nedenle görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalı banka nezdinde hesabı bulunduğunu, internet bankacılığı üzerinden, hesaptaki bir kısım paranın davacının bilgisi dışında transfer edilmek suratiyle üçüncü şahıslara ait hesaplara aktarıldığını öne sürmektedir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un amaç başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanun’un amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerinin koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” Tanım başlıklı 3. maddesinin “(1) sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (k) Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) Tüketici işlemi; Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir. TTK’nın 4. maddesinde ticari davalar sayılmış olup, bu maddeye göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (mutlak ticari dava) sayılır. Bu düzenlemeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya açılan davanın maddede altı bent hâlinde sayılan davalardan olması gerekir. Somut olayda, davacının bankadaki hesabının şahıs şirketi (gerçek kişi tacir) hesabı olduğunu ve bu hesabı ticari işletmesiyle ilgili işlerde kullandığını ileri sürmüştür. Bankaca verilen cevapta da havalenin yapıldığı hesabın davacının şahıs şirketi hesabı olduğu, banka cevabına göre hesabın ticari ve mesleki faaliyetler için kullanıldığı, bu nedenle davacının tüketici sayılamayacağı ve davanın TTK’nın 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari davalardan olduğu anlaşılmakla, davaya TTK’nın 5.maddesi gereğince ticaret mahkemesince bakılıp sonuçlandırılması gerekirken, görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığından, davacının istinaf nedenleri kabul edilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, görevsizlik kararını veren İlk derece mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, davacının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.12.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.