Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1603 E. 2021/1257 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1603
KARAR NO: 2021/1257
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10.08.2021,02.08.2021 ve 30.07.2021 tarihli ara kararlar
NUMARASI: 2021/444 Esas
DAVANIN KONUSU:Tespit- İhtiyati tedbir
Taraflar arasında görülen anonim şirket ortaklığının tespiti ve tescili davası içinde talep edilen ihtiyati tedbirin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1996 yılında davalı şirkete ortak olduğunu, davalı şirketin 23.09.1997 tarihinde yapılan 1996 yılı genel kuruluna katıldığını, genel kurul hazirun cetvelinde müvekkilinin 30.000 payla şirketin ortağı olduğunun anlaşılacağını, 29.10.1998 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan karara göre müvekkilinin pay miktarını 1.500.000 TL’ye yükseltildiğini, bu şekliyle müvekkilinin şirketin % 30 payına sahip olduğunu, şirkete ait taşınmazın müvekkilinden habersiz yapılan genel kurulda satışına karar verildiğini, anılan genel kurula müvekkilinin hissedar olarak yer almadığını, pay devir sözleşmesi bulunmadığı halde müvekkiline ait payın davalı …’a aktarıldığını, şirketçe yapılan bu işlemin usulsüz olduğunu, şirketin 1999 yılından itibaren yapılan genel kurullara davalının katıldığını, müvekkilince imzalanmış hisse devir sözleşmesi bulunmadığı gibi bir devir bedeli de ödenmediğini, yazılı sözleşme bulunmadıkça çıplak payın devir edilemeyeceğini, belgede sahtecilik yapılarak payların davalıya devir edildiğini ileri sürerek, öncelikle şirkete ait Beykoz ilçesi …, … ve … parsellerin üçüncü kişilere devrinin önlenmesini, müvekkilinin şirketteki payının üçüncü kişilere devrinin tedbiren önlenmesini, şirketin 1997 yılından 2017 yılına kadar yapılan tüm genel kurullarının yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptaline, müvekkilinin davalı şirketin % 30 oranında paydaşı olduğunun tespiti ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince 30.07.2021 tarihli ara kararla ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili 30.07.2021 tarihli talep dilekçesinde özetle; mahkemenin 30.07.2021 tarihli ara kararıyla dava dilekçesinde talep edilen ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiğini, anılan karara karşı istinaf yoluna başvurulacağını, ancak şirket adına kayıtlı taşınmazların korunup yönetilmesi için şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanmasını talep ettiklerini, davalı şirket adına kayıtlı üç adet taşınmaz bulunduğunu, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğundan gelen davalı şirketin sicil dosyasından müvekkiline ait hisselerin devredildiğine ilişkin herhangi bir belge görülmediğinden şirkete ait yapılan genel kurulların yok hükmünde olduğunun açık olduğunu belirterek, şirkete ait 3 adet taşınmazın korunması ve yönetimi için şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yönetim kayyımı atanması talebi 02.08.2021 tarihli ara kararla reddedilmiştir. Davacı vekili 06.08.2021 tarihli talep dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin 30.07.2021 tarihli ara kararıyla dava dilekçesinde talep edilen ihtiyati tedbir talebinin, 02.08.2021 tarihli ara kararıyla 30.07.2021 tarihli dilekçeyle talep edilen yönetim kayyımı atanması talebinin reddine karar verildiğini, bu kararların henüz kesinleşmediğini, bu kez denetim kayyımı atanmasını talep ettiğini, şirkete ait 3 adet taşınmaz bulunduğunu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen dosyada müvekkiline ait payların devrine ilişkin her hangi bir bilginin bulunmadığını, tasfiye halinde bulunan şirketin tasfiye memurlarının şirket mal varlığını azaltıcı işlem yapmaları halinde temsil yetkisinin TTK’nın 630/2.maddesi gereğince sınırlandırılabileceğini, müvekkilinin pay sahibi olduğunun belirlenmesi halinde haklarına kavuşması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini, esasen şirketin kayyım atanması halinde zararın önlenebileceğini ileri sürerek şirketin mal varlığını azaltan veya borçlandıran kararların denetim kayyımı onayıyla yürürlüğe girmesi şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve kararın ticaret sicil müdürlüğü ile taşınmaz kayıtlarına şerh edilmesini talep etmiştir. Tedbir talebinin reddi kararından sonra davalı … tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; payın tespiti ve tescili davasında müvekkilinin taraf olmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, şirketin faal olmadığını, şirket paylarının devrine ilişkin işlemlerin eski ortak ve davacının eşi … tarafından yapılması nedeniyle davacının pay devrinden haberdar olduğunu, davacının oğlunun da şirket ortağı olduğunu, davacının payı devraldığı, pay devrine ilişkin imzaların aynı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Tedbir talebinin reddi kararından sonra davalı şirket tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının bir süre müvekkili şirketin kayıtlarında ortak görünmesine rağmen gerçekte hiçbir zaman ortak olmadığını, varlığı iddia edilen ortaklığın yok hükmünde olması nedeniyle, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, davacının boşandığı ve vefat eden eski eşi …’ın ticari hayatta yaşadığı sıkıntılar sebebiyle payını davacı adına gösterdiğini, pay devrinin usulüne uygun şekilde yapılmadığını, genel kurulda pay devrine ilişkin olarak alınan karardaki imzanın davacıya ait olmadığını, tüm imzaların … tarafından atılması nedeniyle ortaklığın yok hükmünde olduğunu, davacının hiçbir toplantıya katılmadığını, tüm imzalarının eski eşi tarafından atılması nedeniyle kararların yok hükmünde olduğunu, davacının tüm işlemlerden haberdar olduğunu ve davanın dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde açıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati tedbiri değerlendirdiği 30.07.2021 tarihli ara kararında; “… Mahkememiz 13.07.2021 tarihli tensip tutanağında davalı şirketin sicil dosyası geldikten ve sicil dosyası incelendikten sonra ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesine karar verilmiş, sicil dosyası gelmiştir. İhtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 389/1 maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Bu yasa hükmüne göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikmesi sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbirde asıl olan, ihtiyati tedbire esas bir hakkın varlığı ve bir ihtiyati tedbir sebebinin bulunmasıdır. HMK’nun 390/3 maddesine göre tedbir talebi eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delilerle ispat etmek zorundadır. Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir.Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunun kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle ihtiyati tedbire karar verilirken haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar verilmemelidir. Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtiyati tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ispat edilememişse, veya yakşakı da olsa ispatı yargılamayı gerektiriyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nun 389.maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilmelidir. Davalı şirketin sicil dosyasının geldiği, her ne kadar sicil dosyasında hissenin devredildiğine ilişkin herhangi bir belge görülmese de ihtiyati tedbir kararının dava konusu hakkında verilebileceği, davacının iddiaları ve dava konusu gözetildiğinde şirketin mallarının dava konusu olmadığı, söz konusu iddiaların yargılamayı gerektirdiği ve bu aşamada yaklaşık ispat koşulu oluşmadığından HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediğinden ihtiyati tedbir isteminin bu aşamada reddine…” gerekçesiyle, tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati tedbiri değerlendirdiği 02.08.2021 tarihli ara kararında; “…Somut olayda kayyım tayini talep edilen davalı anonim şirket olup, yönetim kayyımı atanması şirketin yönetim kurulunun yönetim yetkisinin kaldırılması anlamına geldiğinden; TTK.’nın 364/1 maddesi gereği; yönetim kurulu üyeleri esas sözleşmeyle atanmış olsalar dahi gündemde ilgili bir maddenin bulunması veya gündemde bir madde olmasa dahi; genel kurul kararıyla her zaman görevden alınabilirler. Anonim şirket yönetim kurulunu atama ve değiştirme yetkisi şirketin genel kuruluna verilmiş bir görevdir. Her ne kadar davacı vekili davalı şirket adına kayıtlı taşınmazların korunması ve yönetimi için davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talep etmişse de şirketin faaliyetlerinin fiilen devam ettiği, şirketin yönetiminden kaynaklı zararın varlığına ilişkin HMK 390/3 maddesinde öngörülen yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden yönetim kayyımı atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin redddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati tedbiri değerlendirdiği 10.08.2021 tarihli ara kararında; “…Somut olayda; her ne kadar davacı vekili davalı şirket adına kayıtlı taşınmazların korunması ve denetimi için davalı şirkete denetim kayyımı atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talep etmişse de davanın niteliği gereği bu aşamada davalı şirketin yönetim ve denetim organlarının bulunması, şirkette organ boşluğu bulunmaması, kanunda bir ticaret şirketine kayyım atanmasının sıkı şart ve gerekliliklerinin bulunması, denetim kayyımı atanma talebinin ancak pay sahipleri tarafından istenebileceği, davacının pay sahipliğine ilişkin yargılamanın ise henüz devam ettiği, davanın bulunduğu aşama itibariyle davanın esası hakkında sunulan delillerin henüz yaklaşık ispat düzeyinde olmadığı, tahkikat gerektirdiği, davacının pay sahibi olduğuna ilişkin yaklaşık ispatın şirkete denetim kayyımı atanmasını isteyen davacı tarafça bu aşamada gerçekleştirilmemiş olması nedenleriyle; davacı tarafın davalı şirkete denetim kayyımı atanması talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı şirkete denetim kayyımı atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine, ” karar verilmiştir. Bu ara kararlara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/444 Esas sayılı dosyasında verilen 30.07.2021, 02.08.2021, 10.08.2021 tarihli ara kararların eksik, hatalı inceleme ve değerlendirme sonucu verildiğini ve mahkemenin telafisi imkansız zararların önlenmesine dair usul ve yasaya uygun önleyici ihtiyati tedbir kararını ihdas etmeyerek tüm talepleri usul ve yasaya aykırı şekilde ve yeterli gerekçe oluşturulmadan reddedildiğini, müvekkilinin, davalı şirketin % 30 oranında payına sahip olduğunu, pay devrine ilişkin hiç bir kayıt bulunmaksızın paylarının usulsüz şekilde diğer davalıya devir edildiğini, getirtilen sicil kayıtlarında müvekkilinin payını devir ettiğine ilişkin bir kaydın bulunmadığının anlaşıldığını, mahkemenin 30.07.2021 tarihli ara kararın ikinci sayfasının son paragrafında da bu hususun belirtildiğini, müvekkilinin 1996 yılında davalı şirkete hissedar olduğunu ve davalı şirketin 23.09.1997 tarihinde yapılan 1996 yılı genel kurul toplantısı hazirun cetvelinde ortak olarak yer aldığını, 29.12.1998 tarihli sicil gazetesine göre müvekkilinin sermayesinin 5.000.000.000 TL’ye yükseltildiği buna göre müvekkilinin şirketin % 30 payına sahip olduğunu, davalı şirketin Beykoz ilçesinde bulunan taşınmazının…com internet sitesi üzerinden satıldığının öğrenilmesi üzerine şirketin sicil kayıtlarının incelendiğini ve müvekkilinin paylarının yasaya aykırı şekilde devir edilerek genel kurulların yapıldığının öğrenildiğini, müvekkiline ait payların sahte işlemlerle davalı …’a aktarıldığını, bu tarihten sonra yapılan genel kurulların usulsüz olduğunu, müvekkilinin paylarını devir etmediğini ve devir bedeli almadığını, müvekkilinin paylarının davalıya devrinin yolsuz olduğunu, yazılı devir sözleşmesi bulunmaması nedeniyle çıplak pay devrinin yapılamayacağından usulsüz devir edilen payların müvekkili adına tescili gerektiğini, dava dilekçesinde şirkete ait taşınmazların ve şirketin mal varlığının korunması için tedbir istenilmesine rağmen istemin usulsüz şekilde reddedildiğini, oysa şirkete ait taşınmazın bir internet sitesi aracılığıyla satışa çıkarıldığını, 30.07.2012 tarihli ara kararın hatalı olduğunu, zira müvekkilinin pay sahibi olduğunun tespiti halinde muhtemel zararlarının karşılanması için tedbir kararı verilmesi gerektiğini, aynı şekilde şirkete yönetim kayyımı atanması talebinin de usulsüz şekilde ve hatalı gerekçeyle reddedildiğini, bunun üzerine denetim kayyımı atanması için yeniden tedbir talebinde bulunulduğunu, bu talebin reddine ilişkin 10.08.2021 tarihli ara kararın da usulsüz olduğunu, bir çok emsal kararda bu gibi durumlarda denetim kayyımı atanarak şirketin aktiflerini azaltıcı işlemlerin kayyım denetimine tabi tutulduğunu belirterek, tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararların kaldırılarak ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının davalı şirketin ortağı olduğunun tespiti ile ortaklığın tescili, şirketin bir kısım genel kurul kararlarının yoklukla mamul olduğunun tespiti istemine ilişkin olup, dava içerisinde ihtiyati tedbir talep edilmiştir. Davacı vekili, dava içinde HMK’nın 389. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talep etmiş, mahkemece ihtiyati tedbir talepleri, satışı önlenmesi istenen şirkete ait taşınmazların davanın konusu oluşturmaması, davacı iddialarının yargılamayı gerektirmesi ve bu şamada yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmemesi, şirktin organlarının bulunduğu ve şirket yönetiminden kaynaklı zararın bulunduğunun yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmadığı, davacının halen pay sahibi olmadığı ve denetim kayyımının şirket ortaklarınca talep edilebileceği, davanın esası ile ilgili sunulan delillerin halen yaklaşık ispat düzeyinde davayı aydınlatmadığı gerekçeleriyle reddedilmiştir. Bu ara kararlara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır (m. 389/1). Kanun, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Ancak, ihtiyati tedbir verilebilmesi için, HMK’nın 390/3.maddesi uyarınca, davacının, yaklaşık ispat koşulunu yerine getirmiş olması gerekir. Somut olayda; ilk derece mahkemesince talep dava açılış tarihi itibariyle değerlendirilmiştir. Tedbir talebinin değerlendirildiği aşama itibariyle dosyada heniz davalıların cevapları dahi bulunmamaktadır. Anonim şirketin pay devrine ilişkin hususların tescile tabi olmadığı, davalıların sonradan verdikleri cevaplardaki savunmalar, davacının pay devrinden sonraki süre dikkate alındığında davacının ortaklığının varlığının yargılamayı gerektirdiği açıktır. Tedbir kararlarının verildiği tarih itibariyle dosyada kanaat oluşturmaya yeterli delil bulunmadığı gibi, inceleme tarihi itibariyle de deliller tam olarak toplanmamıştır. Dosyada bulunan mevcut delillerden, şirketin mal varlığının azaltılacağına, şirketin kötü yönetildiğine ilişkin yaklaşık kanaat oluşmadığı gibi ticaret şirketlerinde asıl olan, şirketin seçilmiş yöneticileri eliyle yönetilmesidir. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında, iddia kapsamında kanıtların toplanmasından sonra davacı tarafça yeniden tedbir talep edilmesi her zaman mümkündür. Mahkemece ara kararının verildiği aşamada yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesinin ret kararı isabetli bulunmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların, ilk derece mahkemesince, esas hakkındaki hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.21.10.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.