Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1596 E. 2021/1475 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1596
KARAR NO: 2021/1475
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2021
NUMARASI: 2021/344 E. – 2021/485 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine ilişkin verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalılar … ve …’ün davalı …’nin eşip paylı ortakları olduklarını, ancak şirkete ait taşınmazların müvekkilinden habersiz şekilde satıldığını, şirkete ait hesaplarda hileler yapılarak bilgilerin müvekkili ile paylaşılmadığını, şirketin iki müdürün imzasıyla temsil edilmesi nedeniyle davalıların şirkete ait taşınmazları usulsüz bir şekilde gerçek değerlerinin çok altındaki bedellerle sattıklarını, davalıların birer adet daireyi sembolik rakamlarla satmalarına rağmen müvekkiline devri gereken daire ve dükkanı devir etmediklerini, davalıların şirketin menfaatlerine aykırı hareket ederek müvekkilinden şirkete ait bilgileri kaçırdıklarını, şirketin kötü yönetildiğini, halı nedenlerin varlığı halinde şirket müdürlerinin azlinin talep edilebileceğini ileri sürerek, tedbiren şirkete yönetim kayyımı atanmasına, bu talebin kabul edilmemesi halinde şirkete denetim kayımı atanmasına, şimdilik 10.000,00 TL şirket zararının davalılardan alınarak şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin yersiz olduğunu, TTK’da şirkete yönetim kayyımı atanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığını, davacı ve davalıların davalı şirketin müdürleri olduğunu, davalıların şirketle üçüncü kişiler arasında yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine uygun şekilde işlemler yaptıklarını, davacı müdürün şirketin işleriyle ilgilenmediğini, inşaatlar için koymayı taahhüt ettiği sermayeyi koymadığını, davacının şirketin malları üzerinde hak iddia ederek tapu iptali ve tescil davası açtığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava şartının yerine getirilmeden davanın açılmış oylması nedeniyle, HMK’nın 114/2, 115 ve ve 7155 sayılı Kanun’un 20. ve 23. maddeleri gereğince davanın usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrarla, mahkemece kayyım atanması ve tazminat dosyalarının tefrik edilerek tazminat talebinin dava şartı yokluğundan usulden reddedildiğini, tarafların davalı şirketin eşit hisseli ortakları ve müdürleri olduğunu, ancak davalı müdürlerin şirkete ait taşınmazları düşük bedelle müvekkiline bilgi vermeden yakınlarına devir ederek şirketi zarara uğrattıklarını, bu nedenle şirkete kayım atanarak, şirkete ödenmek üzere tazminat talep edildiğini, ancak davanın TTK’nın 555. maddesinden kaynaklanan ve şirketin uğradığı zararın tazmini istemiyle açılmış olması nedeniyle bu davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığını belirlenecek, bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket müdürünün azli ile kayım atanması ve şirketin uğradığı zararların davalı müdürlerden tahsili ile şirkete ödenmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, azil ve sorumluluk davalarının tefrikine karar verilerek, eldeki sorumluluk davası hakkında yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, yasal süresi içinde, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 5/A maddesiyle, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Yukarıdaki açıklamalara göre, TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla talebe ilişkin olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise parasal olmayan taleplere ilişkin olması halinde, yani HMK’nın 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK’nın 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların zorunlu arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir. Somut olayda davacı vekili, davalı yönetim kurulu üyelerinin şirketi kötü yönetmesi nedeniyle bir miktar paranın yöneticilerden alınarak şirkete ödenmesine ilişkin sorumluluk (tazminat) davası yanında, davalı yöneticilerin TTK’nın 630. maddesi uyarınca azli talebini de ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, ilk derece mahkemesince bir birine sıkı sıkıya bağlı olan taleplerin tefrik edilerek, tazminata ilişkin uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır (Emsal nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2019/3611 E- 2020/4734 K 04/11/2020 T). Davadaki her iki talebin aynı vakıalardan kaynaklanması nedeniyle talepler arasında HMK’nın 166. maddesinde belirlenen nitelikte bir bağlantı bulunması nedeniyle aynı vakıalardan kaynaklanan taleplere ilişkin davaların tefrikinin de yerinde olmadığı anlaşılmış, bu husus dairemizce HMK’nın 353/1.a.5 maddesi gereğince re’sen dikkate alınmıştır. Bu durumda, somut olayda talep yığılması olduğu ve her iki talebin birlikte görülerek incelenmesi gerekirken, davaların ayrılarak taleplerden birinin zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarıca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin dava şartlarına aykırı karar verdiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 02.12.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.