Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1524 E. 2021/1474 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1524
KARAR NO: 2021/1474
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/04/2021
NUMARASI: 2020/122 E. – 2021/242 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit ve Alacak (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin yetkisizliğine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının eskiye dayalı dostluğu olan müvekkiline e-ticaret işine girerek “…” ismiyle bir e-ticaret sitesi kurduğunu, benzer nitelikteki çeşitli internet sitelerinde satış yaptığını ve bu yolla büyük paralar kazandığından bahisle, müvekkilini e-ticaret işine girmeye ikna ettiğini, müvekkilinin bu iş için “…” unvanlı şahıs şirketini kurduğunu ve “…” adlı e-sipariş sitesinin domain hakkını aldığını, müvekkilinin davalının eşi …’a ait … firması ile iş yapmaya başladığını, davalının yaptığı işi büyütmesi için oto boyası mix makinesi kurmasının gerektiği konusunda müvekkilini ikna ettiğini, malzeme bedeli olarak 05.04.2018 tarihinden 01.11.2018 tarihine kadar davalıya toplam 301.395,96 TL, 16.03.2018 tarihinden 04.10.2018 tarihine kadar toplam 316.123,52 TL gönderdiğini ve müvekkilince toplam 350.000,00 TL bedelli bonoların düzenlenerek davalıya verildiğini, ancak davalı tarafça boya mix makinesinin ve gerekli ham maddelerin teslim edilmediği gibi anılan bedellerin ve senetlerin iadesi talebinin davalı tarafça reddedildiğini, müvekkilince verilen 15.12.2018, 15.01.2019 ve 15.02.2019 vade tarihli her biri 10.000,0 TL bedelli bonoların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında, 15.03.2019 ve 15.04.2019 vade tarihli ve her biri 10.000,00 TL bedelli bonoların ise İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyalarında takibe konu edildiğini, kesinleşen takipler nedeniyle müvekkili aleyhine İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/189 esas sayılı tasarrufun iptali davasını açıldığını, edimini yerine getirmeyen davalının müvekkilince yapılan ödemeyi iade etmediği gibi, kalan bonoların da takibe konulacağını söylediğini, davalının 15.09.2018, 15.10.2018 ve 15.11.2018 vade tarihli toplam 30.000,00 TL bedelli bonoları icra tehdidi altında tahsil ettiğini ileri sürerek, müvekkilinin sözleşme karşılığı ödediği bedelin şimdilik 10.000,00 TL’sinin davalıdan tahsiline, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas ve İstanbul … İcra Müdürlüğ’nün … esas sayılı dosyaları nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, müvekkilince verilen her biri 10.000,00 TL bedelli 15.12.2018, 15.01.2019, 15.02.2019, 15.03.2019, 15.04.2019, 15.05.2019, 15.06.2019, 15.07.2019, 15.08.2019, 15.09.2019, 15.10.2019, 15.11.2019, 15.12.2019, 15.01.2020, 15.02.2020, 15.03.2020, 15.04.2020, 15.05.2020, 15.06.2020, 15.07.2020 vade tarihli 20 adet bono ile 15.08.2020 vade tarihli 20.000,00 TL ve 15.08.2020 vade tarihli 100.000,00 TL bedelli bonolar olmak üzere toplam 320.000,00 TL bedelli bonolar nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine, karar verilmesini talep ve dava etmişti Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, HMK’nın 6. maddesi gereğince müvekkilinin yerleşim yeri olan İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu, davalı tarafından başlatılan takiplere yönelik itirazda bulunulmadığını, kesinleşen takipler üzerine haciz uygulandığında borçlunun mal varlığını azalttığının tespiti üzerine tasarrufun iptali davası açıldığını ve anılan davanın derdest olduğunu, bu dava sonrasında kötü niyetli olarak huzurdaki davanın açıldığından davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkilinin e ticaret yapmak üzere çalıştığı işten ayrılarak e ticaret sitelerinde ürün satmaya başladığını, eskiye dayalı arkadaşlığı olan davacının da müvekkilince satılan emtiaları satmak istediğini, davacının bu talebine istinaden 400.000,00 TL peşin 350.000,00 TL’nin 24 ayda ödemek kaydıyla toplamda 750.000,00 TL bedelle oto rötuş seti, oto rötuş boyasının satışı ve 2018 Mart ayında davacı adına açılan şirket ve bu şirketin e-sipariş ismi ile e-ticaret platformlarında satışının yapılmaya başlanmasının sağlanması, tüm alt yapı hazırlık çalışmalarının yapılması işlerine karşılık olarak anlaştıklarını, tarafların uzun yıllara dayanan arkadaşlıklarına istinaden aralarında herhangi bir sözleşme yapmadıklarını, davacının taraflar arasındaki sözde anlaşma gereği stoklarında bulunan ilaçları müvekkilinin eşinin şirketine faturalı olarak satış gösterdiğini, kesilen fatura bedellerinin … şirket hesabından … Şirket hesabına eft yapıldığını, daha sonra davacının 400.000,00 TL peşinata istinaden müvekkilinin şahsi hesabına 234.238,03 TL, 100.000,00 TL ve 42.000,00 TL’yi ve 4.600,00 TL’yi kargo borcuna istinaden ve 5.000,00 TL’yi elden olmak üzere toplam 385.838,03 TL ödediğini, kalan kısım için 350.000,00 TL bedelli aylık bonolar düzenlendiğini, müvekkilinin anlaşma gereği tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini savunarak, öncelikle yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Mahkemelerine gönderilmesine, aksi halde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda; ” …Dava; İstanbul … İcra Dairesi’nin …, İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyalarında yapılan takiplerden dolayı borçlu olmadığının tespiti ve ilgili icra takiplerinin iptali, davacının keşideci, davalının lehdar olduğu her biri 10.000,00-₺ bedelli 15/12/2018 – 15/01/2019 -15/02/2019 -15/03/2019 -15/04/2019 -15/05/2019 -15/06/2019 -15/07/2019 -15/08/2019 -15/09/2019 -15/10/2019 -15/11/2019 -15/12/2019 -15/01/2020 -15/02/2020 -15/03/2020 -15/04/2020 -15/05/2020 -15/06/2020 -15/07/2020 vade tarihli 20 adet senet ve 20.000,00-₺ bedelli 15/08/2020 vade tarihli, 100.000,00-₺ bedelli ve 15/08/2020 vade tarihli 2 adet senet olmak üzere toplam 320.000,00-₺ bedelli senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ve 10.000,00-₺ alacak talebine ilişkindir. HMK’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ‘Tacirler veya kamu tüzel kişileri aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılır.’ hükmü yer almakta olup, anılan hükümde yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Yine bonoda yetki şartı bulunması halinde de yetki şartının geçerli olması için HMK md. 17’ye göre uyuşmazlığın tacirler arasında doğmuş olması şartı aranmaktadır. Somut olayda davacı vekili müvekkilinin tacir sıfatına haiz olduğunu belirterek buna ilişkin bir kısım deliller dosyaya sunmuştur. Davalı vekili ise müvekkilinin tacir olmadığını öne sürmüştür. Davacı tarafça davalının tacir olduğu ileri sürülmediği gibi buna dair delil sunulup kanıtlanmadığı da gözetildiğinde davalının tacir sıfatına haiz olmadığı kabul edilmiştir. Bu durumda uyuşmazlık konusu bonolardaki yetki şartının geçersiz olduğu, bonolara ilişkin uyuşmazlığın ve alacak talebine ilişkin uyuşmazlığın HMK md. 6 gereği davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde görülmesi gerektiği, davalının dava tarihi itibari ile yerleşim yeri adresinin ‘… Mah. … Sk. No:… İç Kapı No:… Maltepe/İstanbul’ adresi olduğu anlaşılmıştır. Diğer yandan her ne kadar İİK 72/son hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarının takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde yahut davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği hususunda seçimlik hak tanınmış ve davacı da uyuşmazlık konusu 2 icra dosyasına konu borç hakkında da iş bu davada menfi tespit talebinde bulunmuş ise de uyuşmazlığın aynı iddia ve delillere dayandırılması, dolayısı ile taleplerin birlikte görülmesinin usul ekonomisine uygun olması nedeni ile mahkememizce icra dosyalarına ilişkin talep usul ekonomisi yönünden tefrik edilmemiştir. Tüm bu sebeplerden dolayı davalının yasal süresi içerisinde yapmış olduğu yetki itirazının kabulü ile mahkememizin yetkisizliğine…” gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliği nedeniyle HMK’nın 114/1-ç ve 115/2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret mahkemesi olduğuna, HMK’nın 20.maddesi uyarınca başvuru halinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının açıkça İİK’nın 72/son maddesi hükmüne aykırı olduğunu, anılan hükümde takipten sonra açılan menfi tespit ve istirdat davasının takibin yapıldığı yer icra dairesinde de yapılabileceğinin düzenlendiğini, davalı tarafça üç adet bono nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, iki adet bono nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, dava tarihinde takibi konu edilmeyen diğer bonoların da davadan sonra aynı yer … İcra Müdürlüğünün … Esasında takibe konu edildiğini, bu nedenle müvekkilinin yasadan kaynaklanan seçilik hakkını kullanarak İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtığını; ilk derece mahkemesince yetki sözleşmesinin geçersiz sayılmasının yerinde olmadığını, davalının kendi işini yapmak için şirketten ayrılması nedeniyle tacir olduğunu, ayrıca bonodan kaynaklanan davanın mutlak ticari dava olması ve bir taraf için ticari olan işin diğer taraf için de ticari olması nedeniyle ilk derece mahkemesinin yetki sözleşmesine ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında sözlü olarak yapılan satım sözleşmesi nedeniyle verilen peşinatın geri tahsili ve sözleşme kapsamında verilen bonolar nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine, talep halinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilmiş; bu karara karşı, yasal süresi içinde, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, taraflar arasında oto rötuş seti ve makinesinin satımı konusunda sözleşme ilişkisi bulunduğu ve davacının bu kapsamda davacıya peşin ödeme yaptığı, ayrıca menfi tespite konu bonoları verdiği taraf beyanlarından anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşme kapsamındaki edimlerin yerine getirilip getirilmediğine ilişkin olup, davalı yan edimini yerine getirdiğini belirmiş, davacı ise davalının edimini yerine getirmediği ve yapılan ödeme ile bonoların bedelsiz olduğunu ileri sürmüştür. Davacı yanca her biri 10.000,00 TL bedelli beş adet bononun dava tarihinden önce İstanbul … ve … İcra müdürlüklerinde takibe konu edildikleri sabittir. Davada, takip konusu bonoların yanı sıra takibe konu edilmeyen bonolar için de menfi tespit istenmiş, ayrıca sözleşme kapsamında ödenen bedelin tahsili istenmiştir. Davalı taraf, bonoları davanın açıldığı İstanbul mahkemelerinin yargı çevresi içinde icra takibine takibe konu etmiştir. İİK’nın 72/son maddesi uyarınca, “Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir”. Somut olayda bir kısım bonolar yönünden icra takibi İstanbul icra müdürlüklerinde başlatılmıştır. Bu durumda, bu bonolar yönünden mahkemenin yetkili olduğu açıktır. Diğer yandan, taraflar arasındaki sözleşme ilişkinin bir bütün olarak tasfiyesi gerektiğinden, tüm bonolar yönünden menfi tespit istemi ile alacak davasının tek bir davada çözümlenmesi gerekir. Başka bir anlatımla aynı sözleşme ilişkisi nedeniyle verilen bonoların farklı mahkemelerde uyuşmazlık konusu yapılmasının usul ekonomisine aykırı olacağı açıktır. Bu durumda, ilk derece mahkemesinin İİK’nın 72/son maddesi uyarınca yetkili olduğu gözetilerek, uyuşmazlığın esası hakkında inceleme yapması gerekirken yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır. Diğer yandan, somut olayda kesin yetki kuralı bulunmadığından mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, davanın usulden reddine karar verilmesi de doğru değildir. Bu gerekçeyle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca kaldırılarak, dosyanın görevli İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, yetkisizlik kararını veren İlk Derece Mahkemesinin yetkili olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin istinafa konu yetkisizlik kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hakkındaki kararla birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.12.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.