Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1507 E. 2022/1559 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1507
KARAR NO: 2022/1559
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2021
NUMARASI: 2020/825 E. 2021/611 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı ile davacı arasında 19.08.2020 ve 22.09.2020 tarihli sözleşmelerin imzalandığını, ancak davalının bir kısım ürünleri eksik, bir kısmını da ayıplı gönderdiğini, ayrıca geç teslim ettiğini, davacının mağdur edildiği, misafirhane olarak planlanmış taşınmaza satın alınan ürünler yerleştirilemediği için ticari iş anlamında da zorluklar yaşandığını, bu süreçte ikame ürün alma zorunluluğu hasıl olduğunu, ekonominin mevcut durumundan kaynaklı olarak daha yüksek fiyatlara bu ürünleri almak zorunda kalacak olan davacının zararının söz konusu olduğunu, mahkemece yapılacak bilirkişi incelemesi ile müvekkilin zararı ve peşin olarak ödenen bedelde yapılması gereken indirim miktarının tam olarak tespit edilebileceğini ileri sürerek, satıcının temerrüde düşmesi sebebiyle ödenen peşin ücretin teslimi gerçekleşmeyen mallar oranında indirimine, tespit edilecek miktarın davacıya iadesine, mobilya fiyatlarının artışı ve ikame ürün alınma zorunluluğu oluştuğundan oluşan zararının tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; ürünlerin eksiksiz ve zamanında teslim edildiğini, davacının teslim sırasında bir ihtirazi kayıt ileri sürmediğini, kabul anlamına gelmemek üzere davacı tarafından herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Taraflar arasındaki satış sözleşmesi kapsamında satıcının temerrütü koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, eksik ve ayıplı ifanın söz konusu olup olmadığı, davacının edimini yerine getirip getirmediği, buna göre davacının bedelde indirim seçimlik hakkını kullanıp kullanamayacağı ve zararın tazmini talebinde bulunup bulunamayacağı noktasında uyuşmazlık olduğu tespit edilmiştir.Taraflar arasındaki hukuki ilişki satış sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Satış sözleşmesi, satıcının zilyetlik ve mülkiyet devri karşılığında, alıcının uygun bir bedel ödemeyi kararlaştırdıkları sözleşme türüdür. Satıcının temerrüdü ile ilgili düzenlemeyi içeren TBK 212. Maddesi “Satıcının temerrüdü halinde borçlunun temerrüdüne ilişkin genel hükümler uygulanır” demek suretiyle TBK 125. Maddesine atıfta bulunmuştur. Borçlunun temerrüdü halinde alıcının ne tür seçimlik haklara sahip olduğu anılan maddede tek tek sıralanmıştır. Her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde alacaklı, temerrüde düşen borçludan TBK 125. (eski BK 106. vd.) maddeleri çerçevesinde aynen ifa ve gecikmeden dolayı uğradığı zararının veya aynen ifayı reddederek müspet zararının yahut sözleşmeyi feshederek menfi zararının tazminini seçimlik olarak isteyebilir.Davacı taraf satıcının temerrüde düşmesi sebebiyle ödenilen peşin ücretin teslimi gerçekleşmeyen mallar oranında indirimine ve tespit edilecek miktarın davacıya iadesine; mobilya fiyatlarının artışı ve ikame ürün alınma zorunluluğu nedeniyle oluşan zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.Davacının taleplerine göre ürünlerde ayıp olup olmadığı, bedelde indirim seçimlik hakkını kullanıp kullanamayacağı ve zarar miktarının tespiti açısından mahkememizce bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ancak defter incelemesine gelen olmadığı gibi davacı tarafça süresi içerisinde bilirkişi ücreti de yatırılmamıştır.HMK.324. Maddesi gereğince taraflardan her birinin ikame ettiği delil için mahkemece verilen süre içerisinde delil avansını ödemesi, aksi halde sunulu delilin ikamesinde vazgeçilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Mahkememizce verilen kesin süreye rağmen bilirkişi avansının yatırılmadığı, bilirkişi incelemesinin yapılamaması nedeni ile bu delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağı, teknik bilgi gerektirmesi nedeni ile belirtilen hesaplamanın mahkememizce de yapılamayacağı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme huzurunda görülen davada 06.07.2020 tarihli karar ile; “Mahkemece verilen kesin süreye rağmen bilirkişi avansının yatırılmadığı, bilirkişi incelemesi yapılamaması nedeni ile bu delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağı, teknik bilgi gerektirmesi nedeni ile belirtilen hesaplamanın mahkememizce de yapılamayacağı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.” şeklinde hüküm kurulduğunu, bunun yanı sıra 06.07.2021 tarihinde verilen kararın 3,4 ve 5 no’lu bentlerinde yargılama gideri, arabuluculuk masrafı ve davalı lehine olmak üzere vekalet ücretine hükmedildiğini, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun Yönetmeliği’nin 25.maddesi uyarınca arabuluculuk görüşmesine katılmayan tarafın, açılmış dava lehine sonuçlansa dahi yargılama giderlerinden sorumlu olacağını ve lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinin açıkça belirtildiğini, dosyadaki arabuluculuk tutanağı incelendiğinde görüşme sağlanamadığının ve davalı yahut vekilinin toplantıya katılım sağlamadığının görüleceğini, dolayısıyla tarafları aleyhine olacak şekilde yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin açıkça yasa ve yönetmeliğe aykırılık teşkil ettiğini, yargılama gideri, arabuluculuk masrafı ve vekalet ücreti hükmü yönünden yasalara aykırılık teşkil eden kararın bozulması gerektiğini, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkeme kararının kesin nitelikte bir karar olduğunu, kararda da bunun belirtildiğini, istinaf başvuru sebeplerinin esas itibariyle haksız ve hukuka aykırı olduğunu, mahkemece verilen hükmün hukuka uygun olduğunu, davacının taleplerinin yargılamayı uzatmaya yönelik olduğunu, bu nedenle reddi gerektiğini belirterek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesine aykırılık iddiasına dayalı bedel indirimi ve tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalıdan bir kısım mobilya eşyası satın aldığını, ancak malların eksik ve ayıplı teslim edildiğini ileri sürerek, satıcının temerrüde düşmesi sebebiyle ödenilen peşin ücretin teslimi gerçekleşmeyen mallar oranında indirimine, tespit edilecek miktarın davacıya iadesine, mobilya fiyatlarının artışı ve ikame ürün alınma zorunluluğu oluştuğundan oluşan zararının tazminine karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf malların eksiksiz teslim edildiğini, herhangi bir ayıp ihbarı yapılmadığını savunmuştur. Davacı vekili ön inceleme duruşması ve diğer duruşmalar katılmamış, mahkemece defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına ve ücretin davacı tarafından karşılanmasına karar verilmiş, ancak davacı tarafından ücret yatırılmamış, mahkemece, davanın reddi ile birlikte arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan alınmasına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir. Davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, mahkeme kararının esasına ilişkin bir istinaf sebebi ileri sürülmediği, sadece Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun Yönetmeliği’nin 25.maddesi uyarınca, arabuluculuk görüşmesine katılmayan tarafın, açılmış dava lehine sonuçlansa dahi yargılama giderlerinden sorumlu olacağı, lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği, davalı veya vekilinin arabuluculuk toplantısına katılmaması sebebiyle müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu ileri sürülerek, kararın bu yönden kaldırılmasının talep edildiği görüldüğünden istinaf incelemesi bu kapsamda yapılmıştır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 11.fıkrası uyarınca, taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin ”Dava şartı olarak arabuluculukta arabuluculuk faaliyeti” başlıklı 25.maddesinin 9.fıkrasında da aynı yönde düzenleme yapılmış olup maddede ayrıca arabulucunun tarafları ilk toplantıya her türlü iletişim aracıyla davet ettiğini belgelendireceği de hüküm altına alınmıştır. Dosya kapsamında bulunan Bakırköy Arabuluculuk Bürosunun 2020/5499- 2020/107266 sayılı arabuluculuk dosyasına ait 03.11.2021 arabuluculuk son tutanağının incelenmesinde; davet mektubunun davalı şirketin ”… Mah. … sok.. No:… Esenyurt/İstanbul” adresine kargo ile gönderildiğinin, şirket çalışanına teslim edildiğinin buna rağmen toplantıya katılmadığının belirtildiği, davacı tarafın ise katıldığının belirtildiği görülmüştür. Yukarıda yer verilen gerek Kanun maddesi, gerekse Yönetmelik maddesi uyarınca tarafın, geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi halinde, toplantıya katılmayan tarafın davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu olacağı ve bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Somut olayda, davalı tarafın arabuluculuk görüşmelerine katılmadığı, bu hususun son tutanakta belirtildiği sabit olup bu durumda, davalı aleyhine açılan eldeki davanın reddine karar verilirken, davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulup lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken, mahkemece, bu husustaki yasal düzenlemelerin aksine davalı lehine vekalet ücretine hükmedilerek yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması, davalı tarafın arabuluculuk toplantısına katılmamasının sebebi olarak herhangi bir mazeret belirtmediği, kendisinin toplantıya davet edilmediğine dair gerek yargılama sırasında gerekse istinafa cevap dilekçesinde bir iddiada bulunmadığı da nazara alındığında, usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf istemi yerinde görüldüğünden istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak yargılama giderlerinin davalıdan alınmasına dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Harçlar Kanununca alınması gerekli 80,70 TL ilam harcının, davacı tarafından peşin yatırılan 85,39 TL’den mahsubu ile artan 4,69 TL harcın, talep halinde davacı tarafa iadesine, 3-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvuru harcı gideri, 80,70 TL peşin harç gideri, 52.00 TL posta gideri olmak toplam 187,10 TL yargılama giderinin, 6325 sayılı Yasanın 18/A maddesinin 11.fıkrası uyarınca, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Dosya kapsamındaki 1.320,00 TL arabuluculuk masrafının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 6-6325 sayılı Yasanın 18/A maddesinin 11.fıkrası uyarınca davalı lehine vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 7-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,b-Davacı tarafından harcanan 162,10 TL başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı olmak üzere 54,30 TL posta gideri toplamı olan 216,10 TL kanun yolu giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24.11.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1a . maddesi uyarınca, dava değeri itibariyle verilen karar kesindir.