Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1459 E. 2021/1057 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1459
KARAR NO : 2021/1057
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 24/05/2021
NUMARASI : 2021/119 Esas
DAVA : Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davası içinde talep edilen ihtiyati tedbirin reddine ilişkin 24.05.2021 tarihli ara kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili ihtiyati tedbir talebinde özetle; müvekkillerinden …nın diğer taraf şirketler arasındaki sözleşmeye istinaden gayrimenkulünün ipotek edildiğini, icra tehdidi nedeniyle müvekkilinin davalıya 17/12/2015 tarihinde 20.075,00-TL ödeme yaptığını, davalı şirketin faiz ve ferilerin ödenmediğini bildirerek ipoteğin paraya çevrilmesini talep ettiğini, daha önceden İstanbul 10. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan takibe karşı takibin iptali talepli dava açıldığını ve davanın kabul edildiğini, davalı şirketin aynı alacak nedeniyle yeniden takip başlattığını, bu kez süresinde itiraz edilemediğinden takibin kesinleştiğini, müvekkillerinin borçlu olmadığını, akdedilen sözleşmede temerrüt hükümlerinin bulunmadığını, müvekkillerinin temerrüde düşürülmediğini, takibin haksız olduğunu, müvekkillerinden …’ya ait taşınmazın haczedildiğini, müvekkilinin borçlu bulunmadığı halde gayrimenkulünün satışı ile karşı karşıya kaldığını beyanla, İstanbul 10. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini, icra takibinin teminatsız olarak durudurulmasını talep ve dava etmiştir.
İLK DERCE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesi ara kararıyla”…Davacı yanca, takip sebebinin, taraf şirketler arasındaki sözleşmeden kaynaklanan ve daha önceden ödenen alacağın faiz ve ferileri olduğu, sözleşmede temerrüde ilişkin bir kararlaştırmaya yer verilmediği ve müvekkillerinin 6098 sayılı TBK’nun 117. maddesi uyarınca temerrüde düşürülmediği iddia edilerek işbu menfi tespit davası açılmışsa da, 2004 sayılı İİK’nun 72/3. maddesi ilk cümlesine göre; icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden, diğer yandan davacı iddiaları kapsamıında mevcut dosya delil durumu itibariyle değerlendirme yapılması da mümkün olmadığından, yaklaşık ispat koşulları da henüz sağlanamayan dosyadaki ihtiyati tedbir talebinin…” reddine karar verilmiştir.
Bu ara karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde dilekçesinde özetle;
Anaparanın ödendiğinin davalı şirketin de kabulünde olduğunu, faiz yönünden ise davalı şirketin zaten müvekkillerden faiz talep edemeyeceğinin açık olduğunu, zira taraflar arasında arasında akdedilen acentelik sözleşmesinde taraflar arasında borçlunun temerrüdüne ilişkin bir hüküm kararlaştırılmadığı gibi temerrüt halinde uygulanacak faiz oranının da taraflarca karşılaştırılmadığını, bilindiği üzere temerrüt faizinin istenmesi için borçlunun temerrüde düşmesi gerektiğini, yani, borcun ödenme zamanı ya daha evvelce kanunda veya tarafların yaptıkları sözleşmede açıkça belirlenmiş olmalı veya alacaklı borçludan borcun ödenmesini istemesi gerektiğini, TBK’nın 117 vd. maddelerinde belirtilen alacaklının ihtarında, alacaklı kesin kelimeler kullanması gerektiğini, ancak böyle bir ihtara rağmen ödeme yapılmadığı taktirde faiz talep edilebileceğini,
Taraflarca akdedilen sözleşmede temerrüt hükümlerinin bulunmadığını, bu hali ile müvekkiline yapılacak ihtardan sonra temerrüt hükümlerine başvurulabileceğini, daha önceki aşamada ise ihtarname üzerine ödeme yapıldığından faiz istenemeyeceğini, bu hali ile faiz talebinin ve dolayısı ile alacak iddiasının haksız olduğu, müvekkillerinin davalıya borçlarının bulunmadığının açık olduğunu, müvekkillerinin borçlu bulunmadığı halde gayrimenkulünün satışı ile karşı karşıya kaldığını, gayrimenkulün haczi nedeniyle davalının alacağı garanti altında olduğunu, ancak müvekkilinin gayrimenkulünün cebri icra yolu ile satışı halinde ciddi ve telafisi imkansız zararları ortaya çıkacağını,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair 24/05/2021 tarihli ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Talep , İİK’nın 72.maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davası içinde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan takibin tedbiren durdurulması istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davanın, dava konusu icra takibinden sonra açıldığı ihtilafsızdır. İİK’ nın 72. maddesinde; ”İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir” denilmiştir. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, ihtiyati tedbiren icra takibinin durdurulmasına karar verilemese de, HMK’nın 389 vd. maddelerinde öngörülen yaklaşık ispat koşulları bulunduğu takdirde, teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde ihtiyati tedbire hükmedilebilecektir.
HMK’nın 389. Maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “
Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.Bu durumda, davada davacı tarafça sigorta acente sözleşmesinden dolayı davalıya borçlu olunmadığı iddia edilmiş olup, iddia, savunma ve dosyanın bulunduğu aşama itibariyle yaklaşık ispat olgusu da gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesince, davacının tedbir talebinin reddine karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Bu nedenlerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın353/1.b.1.maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 09.09.2021
KANUN YOLU :HMK’nın 362/1.f ve 391/son maddeleri gereğince karar kesindir.