Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1457 E. 2021/1592 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1457
KARAR NO: 2021/1592
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/05/2021
NUMARASI: 2017/1177 E. – 2021/362 K.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali (asıl) ve tazminat (birleşen) davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen hükme karşı asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki satım sözleşmesinin müvekkilince ifa edilmesine rağmen, satım bedelinin davalı yanca ödenmediğini, müvekkilinin sözleşme kapsamında davalıya iplik emtiasını satarak teslim ettiğini, ancak 2015-2016 yılları arasındaki satım sözleşmesinden kaynaklanan borcun 65.596,02 TL kısmının ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, davalı borçlunun sözleşme kapsamındaki bir kısım borçlarını ödemesine rağmen 2016 yılı cari hesabından kaynaklanan borcunu ödemeyerek temerrüde düştüğünü, davalının emtianın teslimine itirazda bulunmayarak, teslim edilen emtiadaki ayıplar nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek takibe itirazda bulunduğunu, davalının ayıp iddiasının itirazın iptali davasının konusu olmadığını, bu iddianın açılacak bir tazminat davasında tartışılabileceğini, teslim alınan emtia bedelinin ödendiğinin iddia edilmediğini ve ödemeye ilişkin belge sunulmadığını, tacir olan davalının icra takibinden sonra ayıp konusunu ileri sürmesinin hukuka aykırı olduğunu, tarafların muhasebe görevlileri tarafından 2017 Ocak ayında yapılan mutabakatta da müvekkilinini alacağının bulunduğunun belirlendiğini ileri sürerek, davalının itirazının 65.596,02 TL alacak yönünden iptaline ve takibin devamına alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, asıl davada cevap dilekçesinde özetle; takibe yönelik itirazda müvekkilinin borçlu olmadığının ve teslim edilen iplik emtiasının büyük oranda defolu olması nedeniyle müvekkilinin zararı bulunduğunun bildirildiğini, davalı tarafından gönderilen iplik emtiasının ayıplı olduğunun değişik tarihlerde mail yoluyla davacıya bildirilmesine rağmen sonuç alınamadığını, emtianın tesliminde gecikme bulunduğu ve emtianın ayıplı olduğunun yazışmalardan anlaşılabileceğini, davacının edimini sözleşmeye uygun şekilde yerine getirmeden müvekkilinin edimini yerine getirmesini isteyemeyeceğini, davacının ayıplı emtiayı da süresinde teslim etmediğini, geç teslim nedeniyle müvekkilinin 95.000,00 Euro değerinde iş bağlantısının iptal edildiğinin 18.03.2016 tarihli e postadan anlaşılabileceğini, müvekkilinin zarara uğramasına neden olan davacının alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddi ile takibin %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN 2019/629 ESAS SAYILI DAVASINDA Birleşen dosyada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 2015-2016 yıllarında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin dava dışı … şirketi iletriko modellerinin imalatı için anlaşma yaptığını, bu ürünleri üretebilmek için davalıdan … iplik satın almak üzere 10.07.2015 tarihinde sipariş verildiğini, sipariş formunda ipliklerin cinsi ve miktarlarının belirtildiğini, ancak davalının zamanında dönüş yapmayarak 24.07.2015 tarihinde siparişten 14 gün sonra ipliğin beklendiğini bildirdiğini, davalıya gönderilen 15.08.2015 tarihli mail ile talep edilen ürünlerin eksik gönderildiği, taahhüt edilen 2-3 haftalık teslim vadesine göre dokuma programının yapıldığı bu nedenle termin tarihlerinin bildirilmesinin istenildiğini; davalıya gönderilen 17.8.2015 tarihli e posta ile 11.07.2015 tarihinde sipariş verildiği, ancak bir ayda sadece 367 kğ iplik gönderilmesi nedeniyle üretimin gecikebileceğinin bildirildiğini, aynı tarihli cevabi yazıda ürünlerin 2-3 hafta içinde teslim edilmeye başlanarak ay sonuna kadar teslimatın tamamlanacağının bildirildiğini, davalının gecikmesine rağmen gönderilen ipliklerle imalata başlanarak, ürünlerin alıcısına teslim edildiğinin 28.08.2015 tarihli yazı ile davalıya bildirildiğini, davalının taahhüt etmesine rağmen teslim süresi ve ürünlerdeki sorunlarla ilgilenmediğini, teslim edilen ayıplı ipliklerin 11.09.2015 tarihli iade faturasıyla davalıya iade edildiğini, davalının 15.09.2015 tarihinden itibaren ürünleri göndermeye devam ettiğini, müvekkilinin iplikleri teslim alamaması nedeniyle taahhüt ettiği ürünleri süresinde üreterek alıcısına teslim edemediğini, ipliğin geç teslimi nedeniyle alıcı şirketin siparişini iptal ettiğini, davalı tarafından açılan itirazın iptali davasında alınan bilirkişi raporunda da ürünlerde ayıp bulunduğunun belirlendiğini, ayıplı ve geç teslim nedeniyle müvekkilinin sözleşmesini ifa edemediğini ve iptal edilen sözleşme nedeniyle ciddi ticari kayba uğradığını, … şirketinin sözleşmeyi feshinden sonra 18.03.2016 tarihinde davalıya gönderilen mail ile ürünlerin gecikmesi ve defolu olması nedeniyle siparişin müşteri tarafından iptali edildiği, bu nedenle iplik borcu olarak ödenmesi gereken miktardan %40 oranında indirim yapılmasının talep edilmesine rağmen bu teklifin de kabul edilmediğini, müvekkilinin geç ve ayıplı teslim nedeniyle dava dışı alıcıya ürünleri teslim etmeyerek geleceği ilişkin de zarara uğradığını belirterek, şimdilik 40.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi zararın davalıdan tahsiline, her iki dava dosyasının birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; emtianın müvekkili tarafından zamanında teslim edildiğini, ayıplı ürünlere ilişkin iadeler yapıldığını ve iade faturaları cari ekstrelere işlendiğini, davalının zarara uğradığı iddiasının ispatlanması gerektiğini, davaların ayrılarak karar verilmesi gerektiğini belirterek, birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Asıl dava yönünden; 2004 sayılı İİK ‘ nun 67 maddesinde takip talebine itiraz edilen alacaklının, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebileceği düzenlenmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul …İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyası ile 01.12.2016 tarihinde 2016 yılı cari hesap ekstresinden kaynaklanan bakiye borç açıklaması ile 65.595,02 TL asıl alacak için ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 7 ödeme emrinin 08.12.2016 tarihinde davalı yana tebliğ edildiği, davalı tarafından sunulan 12.12.2016 tarihli itiraz dilekçesi ile takip konusu borca yasal süre de itiraz edildiği, itirazın davacıya tebliğ edilmediği, davacı tarafından 29.12.2017 tarihinde eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında, iplik alım satımına dayalı ticari ilişki olduğu tüm dosya kapsamı ile sabit olup, uyuşmazlık konusu husus davacı tarafından gönderilen ipliklerin ayıplı olup olmadığı ,süresinde teslim edilip edilmediği ile davalı tarafından süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkememizce aldırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen raporda davacı tarafından davalı yana gönderilen ipliklerin ayıplı olduğu, ayıbın açık ayıp olduğu tespit edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 23/1-c maddesi gereğince; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Somut olayda davacı tarafından yapılan mal tesliminden sonra iki günlük yasal süre içerisinde davalı tarafından yapılan ayıp ihbarı bulunmamaktadır, davalı davacı tarafından gönderilen faturaları defterine işlemiş, malları teslim alırken ayıba dair bir ihtizari kayıt koyduğuna dair delilde sunmamıştır. Bu durumda davalı yanın gönderilen iplikleri bu hali ile kabul ettiğinin kabulü gerekir. Taraf defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda davacı tarafın davalıdan 64.224,47 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından tespit edilen bedel üzerinden itirazın iptaline karar vermek gerekmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması , borçlunun itirazında haksız olması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur (Y3HD’nin 09/10/2019 tarih 2019/4054E-2019/7659K sayılı ilamı). Davacının talebi fatura ve cari hesap nedeni ile alacak istemine ilişkin olduğu ve likit olduğu anlaşıldığından davacının itirazın iptaline karar verilen kısım üzerinden , icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir. İcra İflas Kanunun 67/2.maddesi uyarınca itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddi halinde, borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötü niyet tazminatı olup, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının kötü niyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötü niyetli değilse aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilemez. Somut olayda, davacının icra takibinde kötü niyetli olduğu dosya kapsamından anlaşılmamaktadır. Bu sebeple reddedilen kısım yönünden davalı yanın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilerek asıl dava yönünden uyuşmazlığın bütünü hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurma yoluna gidilmiştir. Birleşen dava yönünden; Birleşen dava da talep asıl dava da; davacı tarafından ipliklerim ayıplı ve geç teslimi nedeni ile kaybedilen siparişler nedeni ile talep edilen maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Birleşen dosyada davacı ipliklerin ayıplı ve geç teslimi nedeni sipariş iptali yaşadıklarını iddia etmişse de yukarı da değinildiği üzere açık ayıba sahip iplikleri davacı tarafından teslim alınmış kullanılmış ve kanunda öngörülen süre de ayıp ihbarında bulunulmayarak ayıplı hali ile kabul etmiş sayılmıştır. Tacir konumunda olan davacının basiretli davranma yükümlülüğü bulunmakta olup, yasal süre de ayıp ihbarında bulunmayarak kabul etmiş ettiği mallar nedeni ile uğradığı zararı davalı yandan talep etme hakkı bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan gerekçe ile birleşen davanın reddine…” gerekçesiyle; asıl davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip sayılı dosyasına yaptığı itirazın 64.224,47 TL asıl alacak yönünden iptaline, takibin devamına, alacağın %20’si oranında 12.844,89 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine; birleşen davada davacının maddi ve manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davalı- birleşen davada davacı … Ltd.Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Takip dosyasına yönelik itirazda borcun bulunmadığı itirazının yanı sıra satılan ipliklerin ayıplı olması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığı ve tazminat hakkının saklı tutulduğunun beyan edildiğini, satılan ipliklerin ayıplı olması nedeniyle müvekkilinini zarara uğradığını, ayıp ve uğranılan zararların çeşitli tarihlerde satıcıya bildirilmesine rağmen sonuç alınmadığını, taraflar arasındaki yazışmalardan ayıp ve gecikmenin satıcıya bildirildiğinin açık olduğunu, geç ve ayıplı teslim nedeniyle müvekkilinin zararının açık olmasına rağmen kendi edimini yerine getirmeyen davacının, müvekkilinden satım bedelini talep etmesinin kötü niyetli olduğunu, kendi edimini yerine getirmeyen tarafın karşı taraftan edimini ifa etmesini isteyemeyeceğini; davacının ayıplı ürün tesliminin yanı sıra teslimi de süresinde yapmadığını, bu nedenle müvekkilinin 18.03.2016 tarihinde davacıya gönderdiği e posta ile 95.000,00 Euro tutarında işini kaybettiğini bildirildiğini, müvekkilinin ürünleri kullanarak üreteceği emtiayı teslim edeceği dava dışı şirketin, ayıplı ipliklerle örülen emtiayı ve teslimdeki gecikmeyi kabul etmeyerek müvekkili ile olan sözleşmesini feshettiğini, ayıplı ürünlerin halen müvekkilinin elinde bulunduğunu, ayıplı ve geç teslim nedeniyle uğranılan zararların takas mahsubu kapsamında açılan birleşen davanın ise mahkemece reddedildiğini, ancak mahkemece sadece tarafların mali kayıtlarının değil, geç ve ayıplı ürün teslimi nedeniyle müvekkilinin aldığı işi kaybetmesi nedeniyle uğradığı zararların da belirlenmesi gerektiğini, mahkemece talebin kabul edilerek ürünlerin incelenmesine karar verilerek bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verildiğini, ancak bilirkişilerin ürünleri bobin hali ile görme ihtiyacı duymadan önceki raporun aynısını yazarak mahkemeye sunduklarını, müvekkilinin uğradığı zararların belirlenerek hesaplanmadan karar verilmesinin denkleştirici adalet ilkesine aykırı olduğunu, davacının edimini yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin 95.000 Euro tutarındaki işinin iptal olmasına sebep olunması nedeniyle davacının alacağının bulunmadığını; bilirkişiye ibraz ettikleri numune trikoların, teknik bilirkişi tarafından incelenmesi neticesinde, numunelerin hepsinde enine çizgiler şeklinde hata olduğu, bu tip hataların ipliğin düzgünsüzlüğünden kaynaklandığı ve kumaşın görünüşünü olumsuz etkileyen açık hata olduğunun belirlendiği, ancak bilirkişilerin iplikler yerine iplikle örülen numuneleri incelediklerini ve numunelerde teknik adı ile … olarak adlandırılan noktasal büyüklüklerin kumaş yüzeyinde gelişigüzel dağılan hatalar olduğunu belirlediklerini, bu hatanın ipliğin hatasından kaynaklanması nedeniyle açı ayıp olarak nitelendirildiğini, ayıbın açık ayıp niteliğinde olmadığını, ayıbın ürünün örülmesi ile ortaya çıkabileceğini, bu niteliği ile iplikteki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğunu, bilirkişi kurulunun yerinde iplikler üzerinde inceleme yapması halinde ürünlerdeki ayıbın gizli ayıp olduğu ve ancak ürünlerin dokuması ile ortaya çıkabileceğinin ortaya çıkacağını, ancak bilirkişi kurulunun mahkemenin ara kararına rağmen yerinde iplik bobinleri üzerinde inceleme yapmadan açık ayıbı tespit ettiklerini, iplik bobinlerinin sıkı ve ince sarımlı olması nedeniyle ayıbının ilk bakışta fark edilemeyeceğini, davacının müvekkiline düşük kaliteli ürün satarak zarara uğramasına reden olduğunu, faturaya itiraz edilmemesinin sonuca etkili olmadığını, zira satılan ürünlerin ayıplı olması nedeniyle davacının edimini yerine getirdiğinin kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin ürünleri süresinde örerek dava dışı firmaya teslim etmemesinin tek nedeninin geç ve ayıplı teslim olduğunu, bu nedenle ipliklerin bobin halinde incelenerek ayıplı olup olmadığının tespitinden sonra karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesinin hatalı olduğunu ve savunma haklarının kısıtlandığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, satım sözleşmesi bedelinin tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine yönelik itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali; birleşen dava ise satım konusu emtianın ayıplı olması ve geç teslimi nedeniyle alıcının uğradığı maddi ve manevi zararların tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı yasal süresi içinde asıl davada davalı birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuruda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında iplik satışına ilişkin sözleşme ilişkisi bulunduğu ihtilafsız olup, sözleşme kapsamında ürünlerin asıl davada davacı satıcı tarafından davalı alıcıya teslim edildiği sabittir. Asıl ve birleşen davadaki uyuşmazlık, emtianın sözleşmede belirlenen süre içerisinde ayıpsız şekilde alıcıya teslim edilip edilmediği, ürünlerde ayıp bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise ayıbın niteliği ve bu niteliğe göre süresinde ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı, davalı alıcının ayıplı ve geç teslim nedeniyle tazminat hakkının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı satıcı tarafından 65.595,02 TL cari hesap alacağının yasal faizi ile birlikte tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde itiraz edildiği, itiraz dilekçesinde satıcı tarafından teslim edilen emtianın ayıplı olması nedeniyle alıcının zarara uğradığının bildirildiği anlaşılmıştır. Asıl davadaki alıcı tarafından gönderilen 10.07.2015 tarihli e posta ile alıcı tarafından, satıcıya teslim edilecek ürünlerin cinsi, rengi ve miktarı belirtilerek, teyit ve onay verilmesi istenilmiştir. Alıcı tarafından gönderilen 24.07.2015 tarihli e postada iki bobin viskon akrilik flam orjinal renk numune ipler ile siyah mono numune ipliğinin beklendiği, 17.08.2015 tarihli e postada siparişin 11.07.2015 tarihinde verildiği, ürünlerin üç haftada teslim edileceğinin bildirilmesine rağmen bir ayda sadece 367 kg siyah iplik gönderildiği, ürünlerle yapılacak imalatlar nedeniyle, indirimle karşılaşılacağı, bu nedenle ürünlerin tesliminin hızlandırılması ve teslimi ne zaman yapılacağının bildirilmesi istenmiştir. Satıcı tarafından gönderilen 17.08.2015 tarihli cevabi yazıda 2-3 hafta içerisinde emtianın gönderileceği, ay sonuna kadar teslimin tamamlanacağı bildirilmiştir. Alıcı tarafından gönderilen 15.08.2015 tarihli e postada sipariş edilen ürünlerden sadece 367 kg siyah ürünün geldiği, diğer ürünlerin teslim edilmediği, ürünlerin ne zaman teslim edileceğinin bildirilmesi istenmiştir. 17.08.2015 tarihli e postada da ipliğin teslim edilmemesi nedeniyle, üretimin yavaşladığı belirtilerek teslimin hızlandırılması istenmiştir. Alıcı tarafından gönderilen 28.08.2015 tarihli e postada teslim edilen siyah ipliğin dokumaya başlanığı ancak bazı bobinlerdeki ipliklerde hata bulunduğu, 50 kg iplikte 4 kg fire verildiği, altı bobininde bozukluk olması nedeniyle ayrıldığı, bozuk çıkan ürünler için iade faturası düzenleneceği bildirilmiştir. Satıcı tarafından gönderilen 27.08.2015 tarihli e postada ayıplı ürünlerin kendilerine iadesi talep edilmiştir. Alıcı tarafından gönderilen 02.09.2015 tarihli e postada ise gönderilen siyah ipliklerin kontrolü için satıcı çalışanlarının gelmediği, ihracat ve terminli çalışılması nedeniyle siyah ipliklerin dokunmasına başlanmadan önce ürünlerin kontrol edilmesi talep edilmiştir. Davacı satıcı tarafından satılan bir kısım ürünlerin ayıplı olduğu tarafların kabulünde olup, davalı alıcı tarafından 11.09.2015 tarihli iade faturasıyla 59.86,65 TL bedelindeki ürünün, 02.12.2015 tarihli fatura ile 3.668 TL, 02.12.2015 tarihli faturayla 12.275,14 TL değerinde ürünün iade edildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde, davacı tarafından davalı satıcıya satılacak iplik emtiasının, davalı tarafından dava dışı şirkete yapılacak imalatta kullanılacağı, ürünlerin süresinde teslim edilmemesi nedeniyle, davalı ile dava dışı şirket arasındaki sözleşmenin ifa edilemediği ve bu nedenle davalı- birleşen dosya davacısının zarara uğradığı iddiasıyla satım bedelinin ödenmesinden kaçınılarak birleşen dava açılmıştır. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, ayıplı olduğu belirtilen ürünlerin iade faturasının müvekkiline iletildiğini ve bu faturaların cari hesaptan mahsup edildiğini, ürünlerin süresinde teslim edildiğini, teslim edilen ürünlerden sonra davalının sipariş vermeye devam ettiğini, kısmi ödemeler yapıldığını, iade faturalarından sonra dahi davalı tarafça kısmi ödeme yapılmasına rağmen sonradan ayıp iddiasında bulunulmasının yerinde olmadığını beyan etmiştir. Mahkemece taraf defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 10.04.2019 tarihli raporun incelenmesinde; taraf defterlerinin satım faturaları ve miktarı konusunda ihmal edilebilir farkla mutabık olduğu, ürünler üzerinde yapılan teknik incelemede sunulan numunelerde kullanılan ipliğin ayıplı olması nedeniyle, imal edilen kumaşın da ayıplı olduğu, üründeki ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğu, süresinde ayıp ihbarı yapılmadığı belirlenmiştir. Davalı vekilinin itirazı üzerine sunulan ek raporda; davalı tarafından sunulan kumaşların tamamında enine çizgiler bulunduğu, bu tür hatanın kumaşın örülmesinde kullanılan iplikten kaynaklanan açık ayıp niteliğinde olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede kumaşın kalitesi konusunda bir hüküm bulunmamasına rağmen, ürünlerin ayıplı olduğunun kabulü gerektiği bildirilmiştir. TBK’nın 219. maddesi gereğince satıcı, alıcıya karşı her hangi bir suretle bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niceliği etkileyen kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki yada ekonomik ayıpların bulunmasından sorumludur. Satıcı, bu ayıpları bilmese bile onlardan sorumludur. TTK’nın 23/1.c maddesi gereğince malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belliyse alıcı iki gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse, alıcı, malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK’nın 223/2. madde hükmü uygulanır. Somut olayda, davacı tarafından teslim edilen bir kısım iplik emtiasının ayıplı olduğu sabittir. Esasen, davacı yan da satılan emtianın bir kısmının ayıplı olduğunu kabul etmiş ve davalı tarafından düzenlenen iade faturalarını kabul ederek ticari defterlerine işlemiştir. Davalı tarafından düzenlenen 11.09.2015, 05.01.2016 ve 02.12.2015 02.12.2015 ve 02.12.2015 tarihli iade faturaları taraf defterlerinde kayıtlıdır. İade faturasından sonra da davacının davalıya emtia satarak teslim ettiği ve davalının kısmi ödemelerde bulunduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi ek ve kök raporlarında, davalı tarafından sunulan kumaş numunelerinden, iplikteki açık ayıbın üretim hatasına neden olduğu belirlenmiştir. Her ne keder davalı vekili, sunulan numuneler yerine iplik bobinlerinin incelenmesini istemiş ise de bilirkişinin teknik tespitinden, iplik bobinleri incelenmeden dahi ipliğin ayıplı olduğunun belirlenmesinin mümkün olması, esasen davalı yanın da ürünlerde ayıp bulunduğunu iddia etmesi karşısında, teslim edilen bir kısım ürünlerde ayıp bulunduğu, açık ayıp nedeniyle iade faturası düzenlenerek bu ayıplı ürünlerin iade edildiği, takip öncesi dönemde davalının başka bir üründe ayıp bulunduğuna ilişkin süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı, başka bir anlatımla iade edilen ürünler dışındaki ürünlerde gizli ayıp bulunduğunun davalı yanca kanıtlanmaması nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesi yeterlidir. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde, teslim edilen emtianın ayıplı olduğunun belirlenmesi üzerine, ayıplı ürünlerin değeri kadar davalının iade faturası düzenlediği, kalan ürünler yönünden ise süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı, bu nedenle ürünlerin TTK’nın 23/c ve TBK’nın 223. maddesi uyarınca bulunduğu şekilde kabul edildiği kanaatine varılmıştır. Davalının, teslim edilen ayıplı emtiayı iade ederek bakiye kısmını elinde tutması nedeniyle sözleşme ve taraf defterleriyle belirlenen satım bedelinin alıcıya ödenmesi gerekir. Sözleşmenin ifası sırasında ayıplı ürünlerin iade edilerek yeni ürünlerin teslim edilmesi karşısında, davacının sözleşmeyi tam olarak ifa ettiği ve davalı alıcının TBK’nın 227/2. maddesi kapsamında tazmini gereken bir zararının bulunmadığı, teslim edilen ürünlerin kullanılarak imalat yapıldığı, iade faturası düzenlenmeyen ürünler ile davalı tarafından iade faturası düzenlenen ürünler dikkate alındığında davalı alıcının tazmini gereken bir zararın kanıtlanmadığı, sözleşmenin ifası sırasında davalının üçüncü kişiyle olan sözleşmesinin feshi nedeniyle zarara uğradığına ilişkin çekince ileri sürmeden sözlemenin ifasını istediği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararı ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin tüm istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair ayağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Başvuru sırasında yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; asıl dava yönünden bakiye 4.327,87 TL nispi istinaf karar harcının, asıl davada davalı … Ltd. Şti.’nden tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Asıl davada davalı- birleşen davada davacı tarafından sarf edilen istinaf kanun yolu giderlerinin, kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.12.2021 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.