Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1448 E. 2023/727 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1448
KARAR NO: 2023/727
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/09/2020
NUMARASI: 2017/1144 E. – 2020/468 K.
DAVANIN KONUSU: Genel kurul kararının butlanının tespiti
Taraflar arasındaki genel kurul kararının butlanının tespiti davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 250.000 TL sermayeli 250.000 adet paydan oluştuğunu ve ortaklardan …’ın davacı şirketteki 50.000 TL sermaye payına denk gelen sermayenin %20’sini oluşturan 50.000 adet paya sahip olduğunu, müvekkili şirket ile … orasında, 18.10.2016 tarihinde düzenlenen sözleşme ile müvekkilinin yaklaşık 3.000.000 TL tutarındaki alacağına istinaden …’ın payları üzerine müvekkili lehine rehin kurulmasını öngören hisse rehin sözleşmesi imzalanarak sözleşmenin davalı şirkete bildirildiğini ve pay defterine kayıt edildiğini, şirketin kurulduğu 2013 yılından bu yana sermaye artırımı yapmamasına rağmen, rehin tesisinden sonra yapılan 06.09.2017 tarihli genel kurulda sermaye artırımı kararı alınarak, şirket sermayesinin 7.250.000,00 artırılarak 7.500.000,00 TL’sına çıkarıldığını, …’ın ekonomik sıkıntıda olması nedeniyle sermaye artırımına katılacak mali güce sahip olmadığının bilindiğini, artırımdaki amacın …’ın azınlık haklarının ve hisse değerinin ortadan kaldırılması olduğunu, genel kurulca alınan sermaye artırımı karanının batıl olduğunu, şirket ortaklarının yasadan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki bu tür haklarını sınırlandıran kararların batıl olduğunu, rehin sözlemesinden haberdar olunmasından kısa süre sonra yapılan bu işlemin batıl olduğunu, kararla pay sahibi …’ın vazgeçilmez nitelikteki azınlık haklarının ortadan kaldırdığını, sermaye artırımınına katılımın fiili ve ekonomik olarak mümkün olmaması nedeniyle rehin borçlusunun pay oranının %0.6 oranına düşeceğini, şirketin sermaye artışına ihtiyacı bulunmaması ve sermaye artırımının zamanlaması dikkate alındığında kararın batıl olduğunu, butlanın tespiti talebinin zaman sınırlandırması olmaksızın hakları ihlal edilen herkes tarafından talep edilebileceğini, sermaye artırımının davacı ve pay sahibi açısından telafisi imkansız zararlar doğuracağını ileri sürerek, 06.09.2017 tarihli genel kurulun sermaye artırımına ilişkin hükmünün iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; şirketin 09.08.2016 tarihli yönetim kurulu kararında belirtilen sermaye artırımı ihtiyacına yönelik gereksinimlerinin devam etmesi, rekabetçi piyasa koşulları dikkate alındığında, teknolojik yatırım yapılmasının bir zorunluluk haline gelmesi, canlı büyükbaş hayvan sayısı ile birlikte, bakım ve işçilik maliyetlerinin artması ve kredi borçlarının taksitlerinin yaklaşması nedeniyle sermaye artırımı ihtiyacı doğduğunu, bu nedenle sermaye artırımı kararı alınarak tescil edildiğini, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, pay sahibinin genel kurula katılarak sermaye artırımına katılmayacağını ve rüçhan hakkını kullanmayacağını beyan ettiğini, azınlık hakları ihlal edildiği belirtilen ortak ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin dahi tartışmalı olduğunu, pay sahibinin soruşturma aşamasında verdiği beyanının bu hususu doğruladığını, sermaye artırımının pay sahibini zarara uğratmak amacıyla yapılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…TTK’nun 445.maddesinde de dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabileceği düzenlenmiş, bu davayı açabilecek kişiler ise TTK’nun 446.maddesinde tahdidi olarak sayılmıştır. Davacı şirketin TTK’nun 446.maddesinde sayılan kişiler içinde olmadığı yönünde ihtilaf yoktur. Bu nedenle davacı şirketin işbu davada aktif husumeti bulunmadığı değerlendirilerek davanın usulden reddine dair karar verilmiştir. Mahkememizde yapılan yargılama sırasında, aynı genel kurul toplantısının 2.maddesinin iptali istemiyle İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1198 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı belirlenmekle ve TTK’nun 448/2 hükmü gereğince ve ilk açılan davanın mahkememizde derdest dava olması nedeniyle, dosyaların birleştirilmesi hususunda İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi ile yazışmalar yapılarak birleştirme kararının kurulması beklenmiş, ancak İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1198 Esas sayılı dosyasında verilen 26/02/2020 tarihli karar ile davanın reddine dair karar verildiği belirlenmiştir. TTK 448/2 maddesinde, birden fazla iptal davasının açılması halinde, davaların birleştirilerek görüleceği yönündeki düzenlemenin, amacının farklı mahkemelerden çelişkili kararlar çıkmasının önüne geçmek olması, mahkememizdeki talep yönünden davacının aktif husumetinin bulunmaması itibariyle davanın reddi gerektiği yönünden kanaat oluşmuş olmakla ve birleşmesi beklenen dosya yönünden de davanın reddine dair karar verilmiş olmakla, birleşmeye yönelik usuli süreç beklenmeksizin…” gerekçesiyle, davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Butlan nedeniyle genel kurul kararının iptali davasında mahkemece, aktif husumet nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, TTK’nın 447/1-c maddesi uyarınca anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan,kararların batıl olduğunu, bu madde kapsamında, rehin alacaklısı müvekkilinin haklarını zedeleyen işlemin sermaye yapısını bozması nedeniyle batıl olduğunu, ancak mahkemenin hataya düşerek müvekkilinin aktif dava ehliyetinin bulunduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin 06.09.2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımına ilişkin kararın butlanının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde genel kurulda alınan sermaye artırımı kararının TTK’nın 447/1-c maddesi gereğince anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olması nedeniyle batıl olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davacı ile dava dışı ortak arasında düzenlenen sözleşme kapsamında dava dışı ortağa şirketteki payları üzerine rehin konulduğu ve davacının ilgili kişi olarak kararın butlanının tespitini talep ettiği görülmüştür. Butlan, genel kurul kararının içeriği itibariyle kanunun emredici hükümlerine aykırı olmasını ifade ettiği halde yokluk, hukuki işlemin kurucu şekli unsurlarını düzenleyen emredici hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle hukuki işlemin varlık kazanamamasını ifade eder (Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s.28-29). Örneğin hiç çağrı yapılmadan toplanan bir genel kurul, çağrısız genel kurulun koşularını taşımıyorsa, bu toplantıya genel kurul toplantısı denilemeyeceği gibi, alınan kararlar da genel kurul kararı olmayacaktır; yani alınan bu kararlar yok hükmünde olacaktır. Yokluk ve butlan hallerinde dava hakkı ilgililere, diğer bir anlatımla bu davaya açmakta korunmaya değer menfaati olanlara aittir. Bunlar, başta şirket ortakları olmak üzere alacaklılar ve yönetim kurulu üyeleridir. Bu bağlamda paylar üzerinde tesis olunan rehin hakkı ve intifa hakkı sahipleri sözü geçen kararın sakatlığının saptanmasında menfaatleri bulunduğu taktirde ilgililer kapsamına dahil sayılmalıdır. Davacı da rehin hakkı alacaklısı olarak hukuki menfaatinin bulunduğunu belirterek, sermaye artımı kararının batıl olduğunu ileri sürdüğüne göre, davacının aktif dava ehliyeti bulunduğu gözetilerek, bu davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı ile karın batıl olup olmadığı değerlendirilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşılmakla, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.27.04.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.