Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1406 E. 2021/1044 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1406
KARAR NO: 2021/1044
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/05//2021
NUMARASI: 2021/225 D. İş – 2021/228 K.
DAVANIN KONUSU:İhtiyati Haciz
Taraflar arasında görülen ihtiyati haciz talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, kararda yazılı nedenlerle verilen ihtiyati haciz kararına borçlular vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin verilen ek karara karşı, borçlular vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekili, talep dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile borçlulardan … A.Ş. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi hesabı tesis edilerek kredi kullandırıldığını, diğer borçlular … A.Ş., … ve …’in sözleşmeyi müşterek ve müteselsil kefil olarak imzalamaları nedeniyle borçtan sorumlu olduklarını, borcun vadesinde ödenmemesi üzerine Kadıköy … Noterliğinin 05.01.2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarıyla hesabın kat edildiğini, hesap kat tarihi itibariyle müvekkilin toplam 8.009.258,37 TL alacağı bulunduğunu, borçluların ödemelerini tatil ettiğini, işyerini kapattığını ve alacaklılarından mal kaçırma eğilimde olduğu duyumu alındığını ileri sürerek, 8.009.258,37 TL alacağın tahsili için borçluların taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 08.04.2021 tarihli kararıyla; “…İhtiyati haciz talebinin 8.009.258,37 TL bedel üzerinden %15 teminat ile kabulüne, İleride haksız çıkacak tarafa tahmil edilmek üzere alacaklı lehine (910-TL) vekalet ücreti tayinine, Borçlular ve 3.şahısların muhtemel zararına karşı alınacak olan ve yukarıda belirtilen teminat vezneye yatırıldığında veya bu miktar teminat mektubu ibraz edildiğinde kararın yerine getirilmesi için İstanbul İcra Müdürlüğüne tevdiine İİK’nun 261/1 maddesi gereğince; 10 günlük yasal süre içerisinde müracaat edilmediği ve teminat yatırılmadığı takdirde ihtiyati haciz kararımızın ‘yok sayılmasına’, ayrıca ihtiyati haciz kararından vazgeçilmesi ve feragat edilmesi halinde, ihtiyati haciz kararımızın ‘yok sayılmasına’, vazgeçme ve feragat nedeniyle ek karar yazılmasına yer olmadığına… ” gerekçesiyle, ihtiyati haciz talebinin kabulüne, karar verilmiştir. Bu karara karşı, borçlular vekili tarafından İİK’nın 265. maddesi uyarınca, yasal süresi içinde itiraz edilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili itiraz dilekçesinde özetle; davacı banka tarafından 5 adet genel kredi sözleşmesi ve Kadıköy … Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarnamesi gerekçe gerekçe gösterilerek ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu ve ihtiyati haciz talebinin kabul edildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasıyla ihtiyati haczi uygulanarak müvekkillerin mal varlıklarının haczedildiğini, uygulanan ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkillerin kredi borcuna ilişkin olarak teminat amacıyla 19.01.2016 tarihinde aynı taşınmazlar üzerine ipotek tesis edilmesine karar verildiğini, ancak daha sonra ipoteklerin fek edilerek bu sefer 27.12.2018 tarihinde düzenleme şeklinde geri alım hakkı sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye ek olarak da 19.10.2020 tarihinde ayrıca Ek Protokol imzalandığını, sözleşme ve ek protokolle müvekkillerinin, davacı bankaya olan kredi borcuna karşılık taşınmaz devrini ve tescilini kabul ettiklerini, bu şekilde banka alacağının bahse konu sözleşme ve ek protokole bağlı olarak rehin altına alınarak teminatlandırıldığını, müvekkillerin 26.12.2018 tarihi itibari ile 128.702.846 TL olan borcuna karşılık 10.03.2017 tarihi itibari itibarı ile 218.816.387 TL (58.786.843 EURO) olarak değeri belirlenen taşınmazlarını neredeyse yarısı bedelle 128.702.846 TL bedel üzerinden devir edildiğini, imzalanan sözleşmeler kapsamında tapu devirlerinin yapıldığını, borcun iki katı fazlası değerli olan taşınmazların bankaya yarı bedelle devredildiğini, alacak ve ihtiyati haciz iddiasına konu bedelin varlığının doğrudan yargılamayı gerektirdiğini, vadesi gelmiş bir para alacağının ihtiyati hacze konu olabilmesi için öncelikle rehinle temin edilmemiş olması gerektiğini, bu sebeple, bankanın hem alacağını rehin altına alması hem de rehin altına aldığı alacağa ilişkin ihtiyati haciz kararı almasının hukuka açıkça aykırı olduğunu, ihtiyati haciz talebinin dayanağı olan kat ihtarına tüm borçlularca, talep edilen miktarın şirket kayıtlarıyla uyuşmaması nedeniyle itiraz edildiğini, ihtarnamede istenilen borç ve işletilen faiz oranlarının anlaşılır olmadığını, hesap özetine konu kredi ekstrelerinin ve ihtarnamede bahsi geçen teminat mektubunun ne zaman ve nasıl paraya çevrildiği hususunda müvekkil şirkete ayrıntılı bilgi verilmesi istendiğini, ihtarnamenin sonuç kısmında şirket aleyhine herhangi bir yasal yola başvurulmak suretiyle müvekkillerin ticari hayatının sekteye uğratılarak telafisi imkansız zararlara uğratılmamasının talep edildiğini belirterek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Alacaklı vekili itiraz dilekçesine karşı sunduğu beyan dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmeleriyle 2016 yılında farklı tarihlerde borçlulara 13 Milyon Euro ve 4.7 Milyon Euro kredi kullandırıldığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine borç karşılığı davalı şirkete ait Beyoğlu ilçesi … ada … parselde kayıtlı … bağımsız bölümden oluşan gayrımenkulün müvekkili şirkete devredilmesi hususunda anlaşıldığını, ayrıca gayrımenkullerin belirlenen bedeller üzerinden geri alınması için taraflar arasından vefa anlaşması yapıldığını, sözleşmeye göre gayrımenkullerin müvekkil bankaya sözleşmenin imzalanmasından itibaren 5 iş günü içinde devri gerekirken devirde gecikmeler olduğunu, devirlerin bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığını, sözleşmelerin teminat amacıyla yapılmadığını, sözleşmede de belirtildiği üzere teminat olarak tesis edilen ipoteklerin terkin edildiğini, borcun ödenmesi halinde taşınmazların iade edileceğine ilişkin 28.12.2018 tarihinde 2 yıl süre ile vefa anlaşması imzalandığını, sözleşmenin 4.2 maddesinde geri alım hakkına konu olan kredi tutarının 128.702.846,00 TL olarak belirlenerek, taşınmazlardaki takyidatların kaldırılması için ek krediler kullandırıldığını, sözleşmede belirlenen sürenin 27.12.2020 tarihinde sona erdiğini, borçluların bu süre içinde vefa hakkını kullanmamaları nedeniyle sözleşmenin sona erdiğini, yapılan ek protokol gereğince ödenmesi gereken kredi tutarının süresinde ödenmemesi nedeniyle sözleşmenin hükümsüz hale geldiğini, dava konusu alacağın gayrımenkullerin üzerindeki hacizlerin ve ipoteklerin kaldırılması için ödenen bedellere ilişkin kullandırılan kredilerden oluşan yeni kredi olduğunu, bu kredinin de herhangi bir teminatının bulunmadığını, borçluların teminata ilişkin itiraz nedeni dışındaki nedenlerin yasada sınırlı olarak sayılan ihtiyati hacze itiraz nedenlerinden olmadığını belirterek, itirazın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati hacze itirazı değerlendirdiği 27.05.2021 tarihli ek kararıyla; ” … Taraflar arasında akdedilen düzenleme şeklinde geri alım hakkı sözleşmesinin genel kredi sözleşmesinin eki ve ayrılmaz bir parçası olduğu, sözleşmenin kredi borçlarının yapılandırılması ve tasfiyesi amacı ile düzenlendiği, kredi sözleşmesine konu borcun ertelendiği ve yenilendiği anlamına gelmediği, borç miktarının 128.702,846 TL olarak belirlendiği, taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin kaldırılması için davalı borçlular tarafından yeni krediler kullanıldığı, yeni kredi kullanımlarının ek protokoller kapsamında düzenlendiği, davalı borçlular tarafından geri alım hakkı sözleşmesi kapsamında taşınmazların geri alınamadığı, üçüncü kişilere de satışının sağlanamadığı bu durumun e-mail yazışmalarıyla da sabit olduğu, borçlu veya kefillerin vefa sözleşmesi ve eki niteliğindeki birinci ve ikinci ek protokollerdeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda sözleşmelerin feshi ile borçluların temerrüd halinin oluşacağının düzenlendiği, asıl borçlular tarafından geri alım hakkı sözleşmesi ve eki protokolleri kapsamında yükümlenmiş olunan geri alım hakkının kullanılmadığı, taşınmazlar üzerinde herhangi bir teminat bulunmadığı, davacı bankanın 05/01/2021 tarihli 117 yevmiye numaralı ihtarname ile hesabı kat ettiği, hesap katı itibariyle borç miktarının taraflara bildirildiği, banka bu tutardaki muaccel alacağı teminen asıl borçlu ve kefillerden ihtiyati haciz talebinde bulunabileceği,(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2020/191 Esas ve 2020/283 Karar sayılı ilamıda bu yöndedir.) anlaşıldığından borçluların ihtiyati hacze yapmış oldukları itirazın reddine…” gerekçesiyle ihtiyati haciz kararına yönelik itirazın reddine, karar verilmiştir. Bu ek karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili istinaf başvuru dilekçesinde ; Müvekkilleri aleyhine verilen ihtiyati haciz kararı ve bu karara yönelik itirazın reddi kararının hatalı olduğunu, İİK’nın 257. maddesi gereğince rehinle temin edilmiş bir alacak yönünden ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, oysa kredi borcu için daha önce 19.01.2016 tarihinde aynı taşınmazlar üzerinde ipotek tesis edildiğini, ancak sonradan ipoteklerin fek edilerek 27.12.2018 tarihli düzenleme şeklinde geri alım hakkı sözleşmesi ve 19.10.2020 tarihli Ek Protokol imzalandığını, sözleşmenin 3. maddesinde 3.1.”İşbu sözleşmenin konusu kredi borçlarına mahsuben Taşınmazın; borçlu tarafından sözleşme uyarınca Banka’ya devredilmesi ve sözleşme kapsamında Sözleşme ilgili koşulların usulünce gerçekleşmesi üzerine Borçlu tarafından Banka’dan geri alınmasına ilişkindir. 3.2. “İşbu sözleşme taraflar arasındaki kredi borçlarının yeniden yapılandırılması ve kredi borçlarının tasfiyesi amacıyla akdedilmiştir.” düzenlemesi bulunduğunu, sözleşme ve ek protokolle müvekkillerinin kredi borcu karşılığı davacıya taşınmaz devrini üstlendiklerini, bu kapsamda banka alacağının anılan sözleşme ve ek protokolle teminat altına alındığını, hatta müvekkillerin 26.12.2018 tarihi itibariyle 128.702,846 TL olan borcuna karşılık olarak 218.816.387 TL değerinde taşınmaz devrinin kararlaştırıldığını, borcun iki katı fazlası oranında taşınmazın bankaya yarı bedelle devir edildiğini, bu durumda bakiye alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirmesi nedeniyle ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, rehinle teminatlandırılan borç yönünden ihtiyati haciz kararı verilmesinin hatalı olduğunu, ihtiyati haczin dayanağı olan kat ihtarının tebliği üzerine süresinde tüm borçlular yönünden, tebliğ edilen borç miktarı ile kat ihtarındaki miktarın uyumsuz olması nedeniyle itiraz edildiğini, itiraza uğrayarak kesinleşmeyen kat ihtarına dayanılarak ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, itirazda mevcut borç, işletilen faiz ve teminat mektubunun ne zaman ve nasıl paraya çevrildiği hususunda müvekkili şirkete ayrıntılı bilgi verilmesinin istenildiğini, alacağın takibe konulmaksızın doğrudan ihtiyati haciz talep edilmesinin kötü niyetin göstergesi olduğunu, ihtarnameyle talep edilen alacak miktarının 8.009.258,37 TL olmasına rağmen müvekkillerince borca karşılık 218.816.387,00 TL değerinde taşınmaz rehin edildiğini, banka tarafından 8.009.258,37 TL olarak belirtilen borcun müvekkili şirketin ticari kayıtlarıyla uyuşmadığını, yapılan sözleşmelerin (geri alım sözleşmesi) tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olması nedeniyle sözleşmelerdeki yükümlülüklerin yerine getirilmediği iddiasının yargılamayı gerektirdiğini belirterek, ihtiyati haciz kararına yönelik itirazın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, İİK’nın 265. maddesi uyarınca ihtiyati hacze itiraza ilişkindir. İlk derece mahkemesince, itirazın reddine dair verilen ek karara karşı, borçlu vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. İİK’nın 257/1. maddesi gereğince rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Aynı Kanun’un 45. maddesi hükmüne göre, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı, yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. TBK’nın 586. maddesi uyarınca da kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse, alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz (Yargıtay 11. HD 2016/13086 E 2016/9051 K 22.11.2016 T. Yine Yargıtay 19 HD 2012/4803 E 2012/10127 K 14.06.2012 T. Ve 2010/6302 E 2010/10114 K 22.09.2010 tarihli emsal kararı). İhtiyati haciz talep eden banka ile borçlu … A.Ş. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesini, … A.Ş., … ve … müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır. Kredi borcunun ödenmemesi üzerine alacaklı banka tarafından keşide edilen Kadıköy … Noterliğinin 05.01.2021 tarihli ihtarnamesi ile hesap kat edilmiş, hesap kat ihtarında borç tutarı olan 8.009.258,37 TL’nin ihtarname tarihinden itibaren %41,48 oranında işletecek temerrüt faizi ile birlikte bir gün içerisinde ödenmesi talep edilmiştir. Borçlular tarafından keşide edilen cevabi ihtarla, ihtar edilen borç miktarının şirket kayıtlarıyla uyuşmadığı, verilen sürenin makul olmadığı, hesap özetinde işletilen faiz oranları, teminat mektubunun paraya çevrilmesi şeklinin anlaşılmadığı belirtilerek bilgi verilmesi istenmiş ve kat ihtarına itiraz edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 27.12.2018 tarihli düzenleme şeklinde geri alım sözleşmesinin incelenmesinde, alacaklı ile borçlu şirket ve kefiller arasında sözleşmenin düzenlendiği, sözleşmenin 3. maddesinde, sözleşmenin konusunun kredi borçlarına mahsuben taşınmazın borçlu tarafından sözleşme uyarınca bankaya devir edilmesi ve koşulların oluşması halinde borçlu tarafından bankadan geri alınmasına ilişkin olduğu, sözleşmenin 4. maddesinde, bu sözleşmenin herhangi bir sebeple sona ermesi veya geçersiz kabul edilmesi veya feshi halinde, kredi borcunun halen bankaya ödenmemesi halinde genel kredi sözleşmesinin her koşulda geçerliliğini koruyacağı, 26.12. 2018 tarihi itibariyle geriye alım hakkına konu olan kredi tutarının 128.702,846 TL olduğu, bu tutarın taşınmazın bankaya fiilen devir edildiği gün değişiklik gösterebileceğinden fiili transfer gününde yeniden hesaplanacağı kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 5. maddesinde, borçlunun sözleşmenin imzalanmasına müteakip en geç 5 iş günü içerisinde taşınmazı bankaya ipotek veya herhangi bir takyidattan ari olarak devredeceği, 6. maddesinde bankanın sözleşmenin imza tarihinden itibaren başlamak üzere 2 yıl süre ile geri alım hakkının bulunduğu kabul edilmiştir. 27.12.2018 tarihli geri alım sözleşmesine ek protokol başlıklı sözleşmenin incelenmesinde, 55 nolu bağımsız bölümün devri halinde borcun 300.000 TL’nin mahsup edileceği kabul edilmiştir. Dosya kapsamındaki delillerden, alacaklı ile borçlu şirket arasında düzenlenen genel kredi sözleşmeleri uyarınca kredi kullandırıldığı sabittir. Kredi borcunun zamanında ödenmemesi üzerine İİK’nın 68/b maddesi gereğince hesabın kat edilerek kat ihtarının borçlu ve kefillere tebliğ edildiği ve borçluların temerrüde düştüğü anlaşılmıştır. Genel kredi sözleşmesinin kuruluşu aşamasında asıl borçlunun borcunu temin amacıyla ipotek verildiği ancak bu ipoteklerin 18.12.2018 tarihli düzenlenme şeklindeki geri alım hakkı sözleşmesi ile terkin edilerek taşınmazların borcun ifası amacıyla bankaya devir edildiği, taşınmaz üzerindeki haciz ve ipoteklerin kaldırılması amacıyla başkaca krediler kullandırıldığı, mevcut şekliyle genel kredi sözleşmeleri kapsamında kullanılan krediler için her hangi bir ipotek bulunmadığı, başka bir anlatılma alacağın rehinle temin edilmemesi nedeniyle İİK’nın 257. maddesinde belirtilen ihtiyati haciz koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır. Belli bir dönemde taraflarca belirlenen borcu taşınmaz devri suretiyle ödenmesinin kabul edilmesi, borcun rehinle temin edildiği anlamına gelmez. Esasen geri alım sözleşmesinin 3. maddesinde de taşınmazların kredi borcuna mahsuben verildiği anlaşılmıştır. Süresi içerisinde borçlular tarafından geri alım hakkı da kullanılmamıştır. Bu nedenlerle borçlular vekilinin alacağın ipotekle teminat altına alındığına ilişkin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek sözleşmede belirtilen adrese tebligat yapılmış olması borçlunun temerrütü için yeterli olup, kefilin temerrütü için kat ihtarının tebliği gerekir. Kat ihtarına konu edilen borç ile şirket kayıtlarındaki borç arasındaki uyumsuzluk, işletilen faiz miktarı, ifa için verilen süre, teminat mektubunun paraya çevrilme şekline ilişkin itirazlar alacağın muaccel olmasına engel değildir. Alacağın varlık ve miktarı genel kredi sözleşmeleri, kat ihtarı, geri alım sözleşmesi ve ek protokol ile yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlandığından ilk derece mahkemesince verilen karar yerindedir. Borcun gerçek miktarının yargılamayı gerektirdiği, borcun tasfiyesi amacıyla düzenlenen sözleşmeden sonrada taşınmazlarla ilgili işlemler yapılmak üzere kredi kullandırılması nedeniyle, verilen taşınmaz değerleri ile bu kapsamda ifa sonucunda kalan borcun yargılama sonucunda belirleneceği ve bu yöne ilişkin itirazın yasada sınırlı olarak sayılan ihtiyati hacze itiraz nedenlerinden olmadığı anlaşılmakla, borçlular vekilinin tüm istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/5. maddeleri uyarınca, borçlular vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İtiraz eden borçlular vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca reddine, 2-İtiraz eden borçlular vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-İtiraz eden borçlular vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların, kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.09.09.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca karar kesindir.