Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1400 E. 2023/679 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1400
KARAR NO: 2023/679
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2021
NUMARASI: 2018/525 E. – 2021/155 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının, dava dışı sigortalısı … Ltd.Şti.tarafından sigorta ettirilen kahve ve çay ürünlerinin Singapur limanından Almatı/Kazakistan’a taşınması ve dava dışı alıcı …’e teslimi hususunda davalı ile anlaştığını, emtianın Riga Limanından Kazakistan’a tren ile taşınması sırasında neredeyse yarısının kaybolduğunu, emtianın eksik olarak alıcısına teslim edildiğini, eksik emtia nedeniyle davacı tarafından dava dışı sigortalıya 16.01.2013’de tazminat ödediğini, ibraname aldığını, böylelikle de sigortalının halefi olduğunu, ödenen tazminatın rücuen tahsili için davalı aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; cevap süresinin uzatılmasına yönelik dilekçelerini zaman aşımı itirazında bulunduklarını ve bu itirazlarını yinelediklerini, davacı tarafça bu davanın hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığını, itirazın iptali davasının icra dosyasına yapılan itirazın davacı-alacaklı tarafa tebliğinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra açıldığını, anılan hasarın meydana gelmesinde davalıya atfedilecek bir kusur bulunmadığını, halefiyet şartları oluşmadığından davacı şirketçe yapılan ödemenin yersiz olduğunu, davacının sigortalısına yaptığı ödemenin … Ltd. Şti temsilcilerince düzenlenen rapora dayandırıldığını, düzenlenen resmi bir hasar tutanağının mevcut olmadığını, ödemenin teminat dışı olduğunu, istiflemenin vagon istif planına göre davacının sigortalısı tarafından yapıldığını, vagon taşımacılığı demir yollarında raylar üzerinde yapılan bir taşıma olduğunu, yüke zarar verecek şekilde yol sarsıntı veya coğrafi koşulların bulunmadığını, yükleyici olan davacının sigortalısının yapmış olduğu ambalaj ve istif doğru olmuş olsa idi söz konusu hasarın meydana gelmeyeceğini, hasar bildiriminin zamanında yapılmadığını, hasarın meydana geldiğini iddia ettikleri hasar bildirimi davalı şirkete usulüne uygun olarak ve süresinde bildirmediklerini, davacının sigortalısınca hasarın oluşumuna ilişkin tutanaklarla birlikte davalıya süresi içerisinde yazılı bildirimde bulunulması gerektiği, bu bildirimle birlikte sigortalı tarafından davacı sigortaya müracaatta bulunulması ve oluşan hasar sigorta kapsamı içerisinde ise davacı tarafından ödemenin yapılması gerekmekte iken bu usule uyulmadan ödeme yapılmış olması nedeniyle davalı şirketin sorumluluğundan bahsedilemeyeceği, savunarak, davanın reddi ile %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. .
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına göre davanın, davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafından yöneltilen itirazın iptaline ilişkin olduğu, dava konusu icra dosyasının incelemesinde takip alacaklısının mahkememiz dosyasının davacısı, takip borçlusunun mahkememiz dosyasının davalısı olduğu, fatura alacağına dayalı olarak toplam 72.237,47-TL’lik ilamsız icra takibine davalı borçlunun süresinde itirazı doğrultusunda takibin durduğu, davanın itirazın iptali ve takibin devamı istemi ile açıldığı görülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise; davacı tarafından sigortalısına yapmış olduğu ödememin davalıdan rücuen tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali şartlarının bulunup bulunmadığı hususunda olduğu tespit edilmiştir. Dava, karayolu taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi zararın giderilmesi talebine yöneliktir.Davalı vekili süresi içinde zamanşımı definde bulunmuştur. Somut olayda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın taşıma işlerinde zamanaşımına ilişkin 855.maddesine göre; “(1) Bu Kitap hükümlerine tabi taşımalarda, yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması hâlinde istem hakları on yılda; diğer zararlarda ise bir yılda zamanaşımına uğrar. (2) Bu süre, eşya taşımasında, eşyanın gönderilene teslimi; yolcu taşımasında, yolcunun varma yerine ulaşma tarihinden başlar. Eşya tamamen zayi olmuş veya yolcu gideceği yere ulaşamamış ise, zamanaşımı süresi, eşyanın teslimi ve yolcunun ulaşması gereken tarihten itibaren işlemeye başlar.” Mahkememizce, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, TTK’nın 855. maddesi uyarınca taşıma sözleşmesinden kaynaklanan davaların 1 yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu, somut olayda 08.10.2012 tarihinde ihtarname gönderildiği, 16.01.2013 tarihinde ödeme yapıldığının iddia edildiği, icra takibinin 10.07.2013 tarihinde yapıldığı, bu tarihte zamanaşımının kesildiği, ancak davalı tarafından takibe 22.05.2014 tarihinde itiraz edildiği, takibin durduğu, bu tarihten itibaren zamanaşımı süresinin işlemeye tekrar başladığı, davanın ise 04.05.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, dava tarihine kadar 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği …” gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı tarafından icra takibine yapılan itirazın müvekkiline tebliğ edilmediğini, itirazın yapıldığının fark edilmesi üzerine hak düşürücü süre içerisinde ve talep zamanaşımına uğramadan davanın açıldığını, mahkemece her ne kadar takip ile zamanaşımının kesildiği, kesilen takibin davalı tarafından yapılan itiraz ile tekrar işlemeye başladığı belirtilmiş olsa da davalının yapmış olduğu itirazın müvekkili davacıya tebliğ edilmediğinin dikkate alınmadığını, davalı tarafından itiraz yapılmış olsa dahi bunun müvekkili aleyhine işlem doğurabilmesi ve kesilen zamanaşımının tekrar başlatılabilmesi için davalının yaptığı itirazın müvekkiline de tebliğ edilmiş olması gerektiğini, zira davalının itirazının kesilen zamanşımını tekrara başlatmasının müvekkili aleyhine bir durum olduğunu, bu durumda tebligat ile haberdar edilemeyen müvekkilinin zamanaşımının tekrar işlemeye başladığını tahmin etmesinin beklenemeyeceğini, bu yönde kanunda bir hüküm olmamakla birlikte, kanunumuzda sürelerin işlemeye başlayabilmesi bu hususta aleyhine işlem doğacak kişiye tebliğ yapılması öncelikle aranmaktadır. yerel mahkemenin ödeme emrine itiraz ile zamanaşımının tekrar işlemeye başladığı hususundaki kararı hukuki dayanaktan yoksun olup, hakkaniyete de aykırıdır. zira işlemler silsilesi icra iflas hukuku kapsamında değerlendirilmesi gerekir iken yasal düzenleme dışına çıkılarak yorum yapılmasının hak kaybına uğranılmasına sebep olduğunu, aksi kanaat halinde ise, kabul ve ikrar anlamına gelmemek üzere dava konusu talebin zamanaşımına uğramadığını, ekspertiz raporunun dikkate alınmadığını, raporda hırsızlığın demiryolu sevkiyatında meydana geldiği, vagonların sadece rutin uğrama istasyonlarında beklediği bilgisi alındığının belirtildiğini, bu şekilde hırsızlık durumunun mahkemece irdelenmediğini, Türk Ceza Kanunu’nda daha uzun bir zamanaşımı süresi düzenlendiğini, bu sürenin hukuk davaları için de geçerli olacağını, davalı yanın dava dışı sigortalıya vermiş olduğu zararda pervasızca bir davranışı olduğunu, gerekli dikkat ve özen ile davranmadığını, meydana gelen zarara sebebiyet verdiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, tren yoluyla eşya taşıması sırasında emtiada meydana gelen hasar bedelinin dava dışı sigortalı taşıtana ödenmiş olması sebebiyle ödenen bu bedelin davalı taşıyıcıdan rücuen tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamında bulunan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine asıl alacak 67.769,77 TL asıl alacak ve 4.467,70 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.237,47 TL alacak yönünden 10.07.2013 tarihinde icra takibi başlattığı, takip sebebinin poliçe kapsamında eksik telim edilen emtia bedelinin sigortalıya tazmini sebebiyle rücu olarak gösterildiği, ödeme emrinin 21.05.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 22.05.2014 tarihinde süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine icra müdürlüğünce bu tarihte takibin durdurulmasına karar verildiği, davalı-borçlunun itiraz dilekçesinin davacı-alacaklıya tebliğ edildiğine dair icra dosyasında bir tebliğ evrakının bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacı taraf, … no’lu Nakliyat Sigorta Poliçesi ile dava dışı sigortalı … Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin kahve ve çay ürünlerinin sigortalandığını, sigortalının bu ürünlerin Singapur Limanı üzerinden Almati/Kazakistan’a taşınması ve alıcı …’e teslimi hususunda davalı ile anlaştığını, ancak Riga Limanından Almati/Kazakistan’da yerleşik alıcısına tren yolu ile sevk edilen emtiaların yarısının eksik olduğunu ve eksik teslim edildiğini, bu nedenle sigortalıya 16.01.2013 tarihinde ödeme yaptığını, zarardan davalının kusurlu taşıma eyleminin sebep olduğunu ileri sürerek, ödediği bedelin davalıdan rücen tazminini istemiştir. Mahkemece, hasarın meydana geldiği taşımanın karayolu taşıması olduğu belirtilerek zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Her ne kadar mahkemece, taşımanın karayolu taşıması olduğu belirtilerek TTK’nın ilgili maddeleri uyarınca davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiş ise de dava konusu hasara sebep olan taşıma, davalı tarafından Riga Limanı’ndan Kazakistan’ın Almatı şehrine tren ile gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle eldeki dava, uluslararası demiryolu taşıması ile taşınan yükün kısmen kaybı nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olup uyuşmazlığın “Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF)” ve bu sözleşmenin eki “CIM” hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır. COTIF-CIM 58. maddesinde ise taşıma sözleşmesinden doğan davanın bir yılda zamanaşımına uğrayacağı, zamanaşımının kısmi kayıp, hasar veya teslim süresinin aşılması ile ilgili davada, teslimin yapıldığı günden başlayacağı belirtilmiştir. Dosya kapsamına göre akdî taşıyan olduğu anlaşılan davalının, emtiayı tren yoluyla taşıttığı, emtianın hasarlı da olsa 18.09.2012 tarihinde alıcısına teslim edildiği, 21.09.2012 tarihinde bu konuda tutanak düzenlendiği görülmektedir. Bu durumda, davacı tarafından 10.07.2013 tarihinde girişilen icra takibinin en erken teslim tarihinden başlatılması gereken bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ikame edildiği ve zamanaşımının bu tarihte kesildiği anlaşılmaktadır. Zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı ve başlayacak yeni süre, asıl zamanaşımı süresi kadar yani bir yıldır. İcra dosyasında, davalıya hitaben düzenlenen ödeme emrine 22.05.2014 tarihinde itiraz edilmesi üzerine icra memuru tarafından alınan aynı tarihli karar ile takibin durdurulmasına karar verilmiştir. Gerek borçlunun 22.05.2014 tarihinde borcun tamamına itirazı gerekse de icra memurunun takibi durdurma kararından sonra bir yıllık süre geçtikten sonra 04.05.2018 tarihinde dava açılmıştır. Mahkemece, sonuç olarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde olmakla birlikte, yukarıda yer alan mevzuat hükümlerine dayalı gerekçeyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen TTK hükümlerine dayalı gerekçeyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK7nın 33 ve 355.maddeleri uyarınca gerekçenin resen düzeltilmesi gerekmiştir. Davacı vekili, davalının takibe itirazının davacıya tebliğ edilmediğini, bu nedenle itirazın zamanaşımını kesen etkisinin ve yeniden işlemeye başladığı hususunun davacı tarafından bilinemeyeceğini, bu nedenle zamanaşımın nazara alınamayacağını istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Yukarıda da belirtildiği üzere, TBK’nın 154. maddesine göre alacaklı icra takibinde bulunmuşsa zamanaşımı kesilir. 157. maddesinin 2. fıkrasına göre de zamanaşımı icra takibi ile kesilmişse ”alacağın takibine ilişkin her işlem”den sonra yeniden işlemeye başlar. İcra takibinin itiraz üzerine durması halinde, alacaklının kesilen ve yeniden başlayan zamanaşımı süresinin tekrar kesilmesini ve yeni bir sürenin başlamasını teminen yapabileceği tek işlem, itirazın iptalini veya kaldırılmasını dava etmekten ibarettir. Söz konusu işlemler ise i ”alacağın takibine ilişkin işlemler”dir. İİK’nın 67. maddesinde itirazın iptali davasının açılabilmesi için öngörülen bir yıllık süre ise hak düşürücü nitelikte olup itirazın tebliği tarihinden itibaren başlamakla birlikte, bu davanın itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılmasına engel bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İtirazın alacaklıya tebliğ edilmemesi, sadece İİK’nun 67. maddesindeki sözü edilen hak düşürücü sürenin başlamasına engel teşkil eder niteliktedir. Eldeki işbu dava, İİK’nın 67. maddesindeki bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliği yoktur (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 24.01.2013 tarih ve 2011/12619 Esas, 2013/1079 Karar, 06.06.2016 tarih ve 2016/798 Esas, 2016/6249 Karar sayılı kararları). Nitekim zamanaşımını kesen borçlu itirazı olan 22.05.2014 tarihinden, gerekse takibin durdurulması tarihinden itibaren işbu itirazın iptali davasının açıldığı 04.05.2018 tarihine kadar bir yılı aşkın süre dolmuş olup arada zamanaşımını kesen başkaca bir takip işlemi de yapılmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde değildir. Davalının pervasız ve kasıtlı eylemi bulunduğuna dair dosya kapsamında bir delile rastlanmadığından ve yine dava konusu olayın hırsızlık eylemi sonucu gerçekleştiğine dair de dosyada bir delil bulunmadığından bu yöndeki davacı istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.Netice itibariyle, mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde olmakla birlikte, yukarıda yer alan mevzuat hükümlerine dayalı gerekçeyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken somut olaya uygun düşmeyen TTK hükümlerine dayalı gerekçeyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemekle birlikte, HMK’nın 33 ve 355. maddeleri uyarınca resen gözetilen sebeplerle, mahkemenin gerekçesinin düzeltilmesi suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 33 ve 355. maddeleri uyarınca resen gözetilen sebeplerle gerekçesi düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yukarıda açıklanan gerekçeyle yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca resen gözetilen sebeplerle gerekçesi düzeltilmek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında yukarıdaki gerekçeyle Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1-Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL harcın, peşin alınmış olan 844,49 TL harçtan mahsubu ile artan 664,59 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 11.558,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının yatıran taraflara iadesine,6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,b-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,8-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 13.04.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.