Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/133 E. 2021/374 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/133
KARAR NO: 2021/374
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/09/2018
NUMARASI: 2014/235 E. – 2018/925 K.
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasında görülen genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirketin ortağı olduğunu, her bir davacının, davalı şirkette %10’ar oranında paydaş olduklarını, davalı şirketin 13.05.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların batıl olması nedeniyle iptali gerektiğini, toplantıya ilişkin çağrının usulsüz yapıldığını, 07.04.2010 tarihli sicil gazetesinde yayınlanan şirket ana sözleşmesinin geçici 1. maddesi gereğince …’ın yönetim kurulu başkanlığına, …’un ise başkan vekilliğine seçildiğini, şirket yönetim kurulunun 14.06.2012 tarihinde müvekkillerine haber vermeden diğer üyelerle toplanarak şirket yöneticisi olan müvekkilleri hakkında 2012/A-1 sayılı karar ile yönetim kurulu başkanlığı ve başkan vekilliği görevlerinden alınmalarına, şirketi temsil ve ilzamına ilişkin tüm yetkilerinin kaldırılmasına, 2012/A-2 sayılı karar ile de genel müdür olan müvekkili … ile müdür yardımcısı olan diğer davacıların görevlerinden alınarak şirket ile tüm ilişkilerinin kesilmesine karar verildiğini, yönetim kurulunun yine müvekkilleri olmadan 25.06.2012 tarihinde toplanarak şirketin 19.07.2012 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısının yapılmasına karar verildiğini, 19.07.2012 tarihinde gerçekleşen toplantıda yeni yönetim kurulunun seçildiğini, anılan genel kurul kararlarının iptali için Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/146 Esas sayılı dosyasında açılan davanın kabul edilerek genel kurul kararların iptaline hükmedildiğini, dolayısıyla iptale konu kararlarla yönetici seçilen yeni yönetimin iş bu dosyada iptali istenen 13.05.2014 tarihli genel kurulu toplantıya çağırma yetkilerinin bulunmadığından, 13.05.2014 tarihli toplantıda alınan kararların da iptali gerektiğini, anılan toplantıda alınan kararlarla geçersiz bir yönetim tarafından hazırlanan finansal tabloların geçerliymiş gibi onaylanmasına karar verildiğinden bu kararın da usulsüz olduğunu, geçerli bir yönetim kurulu bulunmadığından yönetim kurulunun ibrasına ilişkin kararın geçersiz olduğu gibi toplantıda alınan denetçi seçimine ilişkin kararın da aynı nedenlerle geçersiz olduğunu ileri sürerek, 13.05.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısının batıl olduğunun tespitine, alınan kararların iptaliyle icrasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iptali istenen 13.05.2014 tarihli genel kurulun olağanüstü genel kurul olmayıp 2013 yılının olağan genel kurul toplantısı olduğunu, butlana dayanak gösterilen 19.07.2012 tarihli genel kurul toplantısı ile yönetim kurulunun 2012/1-A ve B maddelerinin iptaline ilişkin Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/146 Esas 2013/153 Karar sayılı hükmünün henüz kesinleşmediğini, kararın kesinleşmesi halinde ileriye dönük olarak hüküm ifade edeceğini ve geriye dönük olarak uygulanamayacağından kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, diğer davada iptali istenen genel kurulun tüm paydaşların katılımıyla yapıldığını, tüm paydaşların katılımıyla yapılan toplantıda çağrıya ilişkin usulsüzlük nedeniyle genel kurulun iptalinin istenemeyeceğini, iptali istenen genel kurulun TTK’nın çağrıya ilişkin hükümlerine göre yönetim kurulunca yapıldığını, önceki genel kurulda alınan müdürlerin azline ilişkin kararın yasaya uygun olduğunu, davacıların yönetim kurulu üyeliğinin genel kurulda yapılan oylamayla sona erdiğini, kararların şirketin %70 oranında payına sahip ortaklarca yasaya uygun şekilde alındığını, şirketin tüm genel kurul toplantılarının usulüne uygun şekilde yapılarak yürütüldüğünü, iptali istenen genel kurul toplantısının usulüne uygun olarak çağrısının yapıldığını, usulünce ve çoğunlukça alınan kararların iptal edilemeyeceğini davacıların iddialarının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARIININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, şirketin sicil dosyası getirtilmiş, 13/05/2014 tarihinde alınan genel kurul kararı ve hazirun cetveli getirtilmiş, karar altındaki muhalefet şerhleri incelenmiş; davacının dayandığı Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/146 Esas 2013/153 Karar sayılı dosyası takip edilmiş, tüm deliller değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Davacı iddiasını, Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/146 Esas 2013/153 Karar sayılı hükmüne dayandırmakta olup; söz konusu bu hükümle davalı şirketin yönetim kurulunca alınan 2012/A-1 ve 2012/A-2 nolu kararlarla, şirketin genel müdürü ve genel müdür yardımcıları olan davacıların görevden alınmaları yerlerine bilahare toplanan genel kurulca başka bir yönetim kurulunun seçilmesinin usulsüz olduğu; bunun da Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararla tespit edilmesine dayanmaktadır. Bu nedenle geçersiz olan bir yönetim tarafından iptale konu 13/05/2014 tarihli genel kurulun toplantıya çağrılmasının ve o toplantıda alınan yönetim kurulunun ibrası ve finansal tabloların tastiki gibi doğrudan seçilen yeni yönetime ilişkin kararların bir yerde konusuz kaldığı ve geçersiz bir yönetim sebebiyle bu kararların iptali gerektiği; yine deneticiler ile ilişkin genel kurul kararının iptali gerektiği iddia edilmektedir. Ancak Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/146 Esas 2013/153 Karar sayılı hükmü davalımız tarafından temyiz edilmiş olup; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/09/2014 tarih ve 2014/4050 Esas 2014/14000 Karar sayılı hükmü ile ( o dosyada birleşen Bakırköy 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/354 Esas sayılı dosyası ile birlikte ) genel kurul kararının iptali yönünden onanmış; yönetim kurulunun görevinden alınması (davacıların yönetimine son verilmesi ) ve yeni yönetici atanmasına ilişkin iptal kararları ise bozulmuş; bozma üzerine mahkeme bozma ilamına uyarak davacıların yöneticileklerine son veren yönetim kurulu kararı ile yeni yönetici atanmasına ilişkin kararların iptaline dair talebi reddetmiş; mahkemenin yeni kararı kesinleşmiştir. Hal böyle olunca, davacının iddia ettiği gibi ortada geçersiz bir yönetim söz konusu olmayıp; 13/05/2014 tarihli genel kurulda geçerli bir yönetim tarafından yapılan çağrı ile sağlandığı; yine geçerli bir yönetim tarafından hazırlanan finansal tabloların tartışıldığı; geçerli bir yönetimin ibra edildiği ve denetici seçimininde hukuka aykırı olmadığı gerekli oy nisabıyla seçildiği belirlenmiş olup; şirket kayıtları üzerinden alınan uzman bilirkişi raporu ile de bu tespitler aynen tekrarlandığı nazara alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Önceki beyanlarını tekrarla, davalı şirketin 13.05.2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların batıl ve iptali kabil olduğunu, söz konusu toplantının usulüne uygun çağrıyla yapılmadığını, davalı şirketin 07.04.2010 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan olunan ana sözleşmesi uyarınca kurulduğunu, sözleşmenin geçici 1. Maddesine göre ilk 3 yıl için …’in yönetim kurulu başkanlığına, …’ın ise başkan vekilliğine seçildiklerini, şirket yönetim kurulunun 14.06.2012 tarihli kararıyla, müvekkillerinin haberdar edilmeden diğer üyelerle toplanarak 2012/A-1 sayılı kararla, yönetim kurulu başkanlığı ve başkan vekilliği görevlerinden müvekkillerinin alınmalarına, şirketi temsil ve ilzamına ilişkin tüm yetkilerinin kaldırılmasına, 2012/A-2 sayılı karar ile genel müdür olan müvekkil… ile genel müdür yardımcısı olan diğer müvekkillerin görevlerinden alınarak şirket ile tüm ilişiklerinin kesilmesine karar verildiğini, yönetim kurulunun yine müvekkilleri olmaksızın 25.06.2012 tarihinde toplanarak,19.07.2012 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yapmasına karar verildiğini, 19.07.2012 tarihli toplantıda yönetim kurulu seçimi yapılarak yeni yöneticilerin seçildiğini, anılan toplantının iptali için Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/146 Esas sayılı dosyasında verilen 17.12.2013 tarihli kararla 2012/A-1 sayılı kararın yönetim kurulu başkan ve başkan vekilliği görevlerinin esas sözleşmeyle düzenlenmesi karşısında, sadece genel kurul tarafından kaldırılabileceği, ilgili kararın TTK’nın 385/1.maddesini ihlal ettiği, 2012/A-2 sayılı kararın ise, davacıların yönetim kurulu üyeliğine son verilmesi anlamına gelmekle sadece genel kurula ait bir yetkiye tecavüz teşkil etmesi nedeniyle TTK’nın 316.maddesine aykırı olması nedeniyle iptaline karar verildiğini, gerekçeli kararda ayrıca yönetim kurulunun tamamının ve usulüne uygun çağrıldığını ispat yükünün yerine getirilmediği ve üyelerin kasten çağrılmamasının alınan kararları yoklukla batıl kıldığı, usulüne uygun toplanmayan yönetim kurulunda alınan kararla ve dolayısıyla yetkisiz kişilerce yapılan çağrının geçersiz olduğu, toplantıda şirketin tüm paylarının temsil edilmiş olmasının çağrısız genel kurul şartlarının sağlandığını kabule imkan vermediği, zira toplantının yapılmasına muhalefet edildiği ve kararın tescilinin bu sakatlıkları gidermeyeceğinin tespit edildiğini, bu tespitler karşısında 13.05.2014 tarihli genel kurula ilişkin çağrının usulsüz olduğunu, ortada hukuken geçerli bir yönetim kurulu kararı bulunmadığından, çağrının sadece usule aykırı olmadığını, çağrının hiç yapılmadığının kabulü gerektiğini, bu hususun genel kurul tutanağına geçirildiğini, ortada geçerli olarak seçilmiş bir yönetim kurulu ve dolayısıyla geçerli olarak alınmış bir çağrı kararı olmadığından, genel kurul toplantısı sakat olduğunu, bir kısım yöneticilerin diğer ortakları bay pas ederek şirketi ele geçirmeye çalıştıklarını, azınlığın bu kararlarla yönetimden uzaklaştırıldığını, usulüne uygun seçilen bir yönetim kurulu bulunmaması nedeniyle genel kurulun 2. maddesiyle onaylanan finansal tabloların seçilmiş bir yönetim kurulunca düzenlenmemesi nedeniyle geçerli kabul edilemeyeceğini, yetkisiz kişilerce hazırlanan finansal tabloların yok hükmünde olduğunu, kaldı ki finansal tablolardan oluşan zararın nedeninin anlaşılamadığını, şirketin 82.000.000 TL ciro yapmasına rağmen 76.000,00 TL zarar gösterilmesinin anlaşılamayacağını, müvekkillerinin anılan karara muhalif kalarak toplantı tutanağına muhalefet şerhini yazdırdıklarını, genel kurulda yönetim kurulunun ibrasıyla ilgili alınan kararın da yok hükmünde olduğunu, Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/146 Eses sayılı dosyasındaki 17.12.2013 tarihli kararın gerekçesine göre yönetim kurulu seçiminin yasaya aykırı olması nedeniyle bu kişilerin tüm işlemlerinin usulsüz olduğunu, yönetim kurulu üyesi olmayan kişilerin ibrasının batıl olduğunu, kötü niyetle hareket eden ve yetkileri olmamasına rağmen yönetim kurulu üyesi gibi hareket edenlerin şirkete verdikleri zararlardan sorumlu tutulması gerektiğini, buna ilişkin muhalefet şerhinin de toplantı tutanağına yazıldığını, bu durumda çağrının usulüne uygun olduğu kabul edilse dahi kararların iptali gerektiğini, genel kurul gündeminin 5. maddesiyle yapılan denetçi seçiminin de iptali gerektiğini, çoğunluğun uzun süredir azınlık pay sahipleri ile çalışanları şirketten uzaklaştırmaya çalıştığını, bu ortamda hukuka ve usule aykırı toplantıda çoğunluğun oyuyla alınan kararla seçilen denetçinin, çoğunluğun baskısından uzak ve objektif olarak seçildiğini kabule imkan bulunmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacıların ortağı olduğu davalı şirketin 13.05.2014 tarihli genel kurulunun toplanmasına ilişkin çağrının usulsüzlüğü nedeniyle batıl olduğunun tespiti, butlan talebi yerinde görülmediği takdirde genel kurulda alınan finansal tabloların tasdiki, yönetim kurulu üyelerinin ibrası ve denetçi seçimine ilişkin kararların iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya içinde bulunan ticaret sicil kaydına göre şirket merkezinin Tuzla ilçesinde olması nedeniyle mahkemenin yetkili olduğu anlaşılmıştır. İptali istenen 13.05.2014 tarihli 2013 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının incelenmesinde, toplantının 2. maddesi ile finansal tabloların 90.000 olumsuz oya karşılık, 210.000 olumlu oyla, oy çokluğuyla tasdik edildiği, davacıların alınan kararlara ilişkin muhalefet şerhini sunduğu; genel kurulun 3. maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibrasına karar verildiği, kararlarda oy yoksunluğu bulunan ortakların oy kullanmadığı, davacıların anılan karara karşı da muhalefet şerhini toplantı tutanağına yazdırdıkları; 5. maddede ise denetçi seçimine karar verildiği, bu karara karşı da usulüne uygun şekilde muhalefet şerhinin yazıldığı anlaşılmıştır. Davacı, butlanın tespiti talebi yanında iptal talebinde de bulunmuştur. Butlan davası süreye tabi olmamakla birlikte iptal davası üç aylık hak düşürücü süreye tabidir. Genel kurul kararlarının iptali davasının hak düşürücü süre içerisinde açıldığı ve davacıların usulüne uygun şekilde muhalefet şerhini toplantı tutanağına yazdırmaları nedeniyle dava şartının bulunduğu görülmüştür. Davacılar vekili, müvekkillerinin şirket ana sözleşmesinin geçici birinci maddesi ile 3 yıl süre için yönetim kurulu üyelerinin seçildiğini, şirket ana sözleşmesinin 07.04.2010 tarihinde ilan edildiğini, buna rağmen şirket yönetim kurulunun müvekkillerine haber vermeksizin 14.06.2012 tarihinde toplanarak müvekkillerinin, yönetim kurulu ve başkan ve vekilliğinden alınmalarına, şirketi temsil ve ilzam yetkilerinin sonlandırılmasına; şirket genel müdürü olan müvekkili …’in ve genel müdür yardımcısı olan diğer müvekkillerinin genel müdür yardımcılığından uzaklaştırılmasına karar verildiğini, müvekkilleri olmaksızın toplanan yönetim kurulunun 25.06.2012 tarihli kararıyla 19.07.2012 tarihli genel kurul toplantısına çağrı için karar alınarak belirtilen toplantıda yeni yönetim kurulu üyelerinin seçildiğini, alınan kararın iptali için Bakırköy 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/146 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, mahkemece, yönetim kurulu kararlarıyla genel kurul kararının iptaline karar verildiğini, verilen karar sonucu yönetim kurulunun usulsüz şekilde oluşması nedeniyle, iptali istenilen genel kurul için yapılan çağrının usulsüz olduğunu, bu nedenle toplantının batıl olduğunun tespitini istemiştir. Diğer yandan, aynı nedenlerle genel kurul toplantısının 2. maddesindeki finansal tabloların görüşülmesi, 3. maddesindeki yönetim kurulunun ibrası ve 5. maddedeki denetçi seçimine ilişkin genel kurul kararının iptali istenmiştir. Davacı iddialarına dayanak olan Bakırköy 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/146 Esas sayılı dosyasında davacılar, yukarıda belirtilen 14.06.2012 tarihli 2012/A-1 ve A-2 sayılı kararlarının iptalini istemiştir. Anılan dosyayla birleştirilen Bakırköy 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/354 Esas sayılı dosyasında ise, usulsüz çağrıyla toplanan 19.07.2012 tarihli genel kurul kararlarının batıl olduğunun tespitini istemiştir. İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, davalı şirket vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 17.09.2014 tarih 2014/4050-14000 Esas -Karar sayılı ilamıyla, asıl davada çağrısız toplanan yönetim kurulu toplantısında alınan kararların hükümsüzlüğüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı onanmış, 19.07.2012 tarihli genel kurulda alınan kararların yokluğunun tespitine ilişkin karar ise bozulmuştur. Bozma gerekçesinde genel kurulun usulüne uygun çağrıyla toplandığı, bu nedenle kararların iptali kabil olup olmadığının belirlenerek bir karar verilmesi istenmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak, Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/819 Esas sayılı dosyasında yargılama yapılmış ve Yargıtayca bozulan birleşen davanın reddine karar verilmiş, 19.07.2012 tarihli genel kurulda yönetim kurulu seçimine ilişkin kararlarda bir usulsüzlük bulunmadığı belirlenmiştir. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.10.2017 tarih ve 2016/3085 Esas, 2017/5277 Karar sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.Davacı iddialarına dayanak yapılan 19.07.2012 tarihli genel kurulun iptali isteminin reddine ilişkin karar ve Yargıtay ilamı dikkate alındığında, dava konusu genel kurulu toplantıya çağıran yönetim kurulunun usulüne uygun şekilde oluştuğu ve usulüne uygun şekilde oluşan yönetim kurulunun TTK’nın 410. maddesi gereğince genel kurulu toplantıya çağrılmasında bir usulsüzlük bulunmadığından davacılar vekilinin butlan iddiası ve bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.Mahkemece dosya üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu ibraz edilen dosya kapsamına uygun bilirkişi kurulu raporu ve ek raporu dikkate alındığında, şirket yönetim kurulu üyelerini ibrasında bir usulsüzlük bulunmadığı gibi, şirket yönetimince düzenlenen finansal tablolarda, ana sözleşme, kanun ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı bir husus bulunmadığından anılan kararların iptalini gerektirir bir yön bulunmamaktadır.Son olarak genel kurul toplantısında denetçi seçilmesine ilişkin kararın usulüne uygun şekilde toplanan genel kurulda alındığı, denetçi seçilen kişinin niteliğine ilişkin somut bir istinaf nedeni bulunmadığı görümekle, davacılar vekilinin bu konudaki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, genel kurul kararlarının butlanı söz konusu olmadığı gibi, genel kurul kararlarının iptalini gerektirecek şekilde kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık da tespit edilmediğinden, ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair verdiği karar usul ve yasaya uygun bulunmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacılar tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacılardan tahsiline,4-Davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.