Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1326 E. 2021/1556 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1326
KARAR NO: 2021/1556
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/05/2021
NUMARASI: 2020/657 E. – 2021/576 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Deniz taşımacılığı kaynaklı)
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili … Ltd. Şti. yetkisilisi …’i Ruanda ülkesindeki ticari faaliyetleri kapsamında … Ltd. Şti. Kurduğunu, … ile davalı …Ş. arasında muhtelif emtiaların bulunduğu konteynerin taşıtlatılması ve diğer müvekkili ‘e teslim edilmesi konusunda anlaşma sağlandığı, davacı … firması ile davalı şirket arasında İstanbul’dan …’ye konteynerin taşınması hususunda sözleşme imzalandığını, yükün 26.97.2019 tarihinde teslim edilmek üzere yola çıktığını, 13.09.2019 tarihinde varış limanındaki alıcıya teslim edileceğinin bildirildiğini, dava konusu yükün İskenderiye Limanı’ndan geri Türkiye’ye gönderildiğini, bu nedenle yükün tesliminde gecikme yaşandığını, yükün 27.11.2019 tarihinde teslim edildiğini, müvekkillerinin geç teslim nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek, şimdilik 6.500,00 USD maddi tazminat ile 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, milletlerarası yetki itirazlarının bulunduğunu, davalının pasif husumetinin bulunmadığını, iddia edilen gecikme ile tazminat talepleri arasında illiyet bağı bulunmadığını, gecikmelerin olağan olduğunu, taşıyanın sorumluluğunun navlun ücreti ile sınırlı olduğunu belirterek, cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Taraflar arasında yapılan taşıma sözleşmesi kapsamında taşımaya konu emtia davalıya tam ve sağlam bir şekilde teslim edilmiştir. Emtianın gemi ile İstanbul’dan varma limanına, buradan da karayolu ile teslim noktasına taşındığı, İskenderiye limanından tekrar İstanbul’a yükün dönmesi nedeniyle teslim tarihinde gecikme yaşandığı iddia edilmiştir. Taşıma hem deniz hem de kara yolu ile gerçekleştirilmiş olup, karma niteliktedir. Kombine taşıma, yani, kara, deniz ve tren taşımalarının yapıldığı bu davada, tazminata konu zarara neden olan olayın, taşımanın hangi aşamasında meydana geldiğinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, sonrasında davaya bakmakla görevli olup olunmadığı değerlendirilmesi gerekir (Benzer yönde; Yargıtay 11. HD. 2016/4543 Esas, 2016/5725 Karar). Somut olayda; talep edilen zararın, yükün İskenderiye limanından Türkiye’ye geri dönmesi nedeniyle oluşan gecikme sonucu meydana geldiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu itibarla, zararın deniz taşıması aşamasında meydana geldiği hususunda tereddüt yoktur. Uyuşmazlık, 6102 Sayılı Yasanın beşinci kitabında düzenlenmiş olup, TTK 1352/1-h bendinde, gemide taşınan, bağaj tahil, eşyaya gelen veya bu eşyaya ilişkin ziya ve hasar bedelleri deniz alacağı olarak tarif edilmiştir. Deniz ticareti genel olarak TTK’nın 5. kitabında düzenlenmiştir. Birinci kısım da Gemi, ikinci kısımda donatan ve donatma iştiraki, üçüncü kısım da kaptan, dördüncü kısımda deniz ticareti sözleşmeleri, beşinci kısımda deniz kazaları, altınca kısımda gemi alacakları, yedinci kısımda sorumluluğun sınırlanması ve petrol kirliliği zararının tazmini, sekizinci kısımda cebri icraya ilişkin özel hükümler düzenlenmiş olup, gemi alacakları başlıklı altınca kısımda yer alan 1320. madde de gemi alacaklısı hakkı veren alacaklar, sekizinci kısımda yer alan 1352. madde de ise deniz alacakları düzenlenmiştir. Davamıza konu uyuşmazlığın çözümünde deniz ticaretine ilişkin hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğine dair tartışma görevi Denizcilik İhtisas Mahkemesine aittir (Yargıtay 11. H.D’sinin 25/04/2017 tarih, 2015/15175 E. 2017/2422 K.). TTK 5/2.bendi uyarınca, bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa HSK tarafından Asliye Ticaret Mahkemeleri’nden biri veya birkaçı deniz ticaretine ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir. Bu kapsamda, deniz ticaretinden doğan uyuşmazlıklara bakmak üzere İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi görevlendirilmiştir. Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu ve yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği gözetilerek; HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle; mahkemenin görevsizliği nedeniyle HMK’nın 115-2.maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine, HMK’nın 20. Maddesindeki usul çerçevesinde dava dosyasının görevli İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu ihtilafın klasik bir “Deniz Ticareti Hukuku” ihtilafı olduğunu ve bu ihtilafta uygulanması gereken kuralların TTK’nın 5. Kitabında düzenleme bulan deniz ticaret hukuku hükümleri olduğunu, Davacı yanın dava dilekçesinde davacı olarak; … Limited ve … Ltd. Sti.’ni göstermiş olduğunu, buna göre işbu davada iki ayrı davacı bulunduğunu, nitekim davacı vekilinin her iki davacı şirket adına avukatlık vekaletnamesini ve iki ayrı davacı adına ikame ettiğinden dosyaya her iki davacı için ayrı ayrı düzenlenmiş zorunlu dava şartı arabuluculuk tutanaklarını sunmuş olduğunu, dava dilekçesinin içeriğinde de davacı vekilinin bahsi geçen her iki davacı için ayrı ayrı “müvekkillerim” ifadesini kullandığını, Mahkemenin görevsizlik kararı incelendiğinde, bu karar metni üzerinde davacı olarak sadece “… Ltd. Sti.” firmasının gösterildiğini, ancak diğer davacı olan “…” firmasının davacılar arasında gösterilmediğini, oysaki gerekçeli kara başlığında tüm davacıların ve davalıların gösterilmesi gerektiğini, Ayrıca işbu dava ikame edilirken, başvuru harcı ve peşin harcın “… Ltd. Şti” adına yatırılmış olduğunu ancak diğer davacı olarak gösterilen “…” adına herhangi bir başvuru harcı ve peşin harç yatırılmadığını, Mahkemenin, davanın ikamesi aşamasında başvuru ve peşin harç yatıran “… Ltd. Şti” yönünden görevsizlik kararı verilmesi, yine davanın ikamesi aşamasında peşin harç ve başvuru harcı yatırmayan (ancak dava dilekçesinde davacı olarak gösterilen) “…” yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, Her halükarda davacı yanın dava dilekçesinde davalı olarak “… A.Ş.” ‘ni hasım ve davalı olarak gösterdiğini, ancak dava dilekçesinde bazı noktalarda bahsi geçen davalıdan sadece “…” olarak bahsedildiğini, aynı grup şirketleri içinde “…” ile başlayan pek çok farklı grup şirketi tüzel kişilik bulunduğunu, davalı konumunda olan tarafın müvekkili … A.Ş. olduğunun tespitinin talep olunduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, deniz taşıması konu emtianın geç teslim edilmiş olduğu iddiasına dayalı olarak açılan tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle görevsizlik kararı verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesin karar başlığında, davacı olarak sadece … Ltd. Şti.’nin gösterildiği anlaşılmaktadır. Oysa, dava dilekçesinde iki davacı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili, her iki davacı şirkete ait vekaletnameleri ve arabuluculuk nihai tutanaklarını sunmuştur. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesi davacılardan … Ltd. Şti. tarafından açılan davanın görevsizlik sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir. Ancak gerekçeli karar başlığında diğer davacı … Ltd. Şti.’nin ünvanının yer almadığı gibi davacı …’nin davasına ilişkin olarak ne şekilde karar verildiğine dair hüküm fıkrasında bir açıklama da bulunmamaktadır. Sonuç olarak; davacılardan …’in davasına ilişkin kısa karar ve gerekçeli kararda herhangi bir açıklama bulunmadığı, gerekçeli karar başlığında davacı sıfatıyla …’in yer almadığı anlaşılmakla dosya kapsamında verilmiş bir tefrik kararı da bulunmamaktadır. Şu halde görevsizlik kararı sadece davacı … Ltd. Şti.’nin açmış olduğu davaya ilişkin verildiğinden, hükmün infazında tereddüt bulunmaktadır. Yani ortada denetime elverişli bir hüküm yoktur. İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararı denetime elverişli olmadığı gibi, davacılardan birinin davası hakkında hiç karar verilmediği anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 09.12.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.