Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/130 E. 2022/437 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/130
KARAR NO: 2022/437
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2020
NUMARASI: 2014/1744 E. – 2020/98 K.
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali ve Menfi Tespit (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali ve menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle itirazın iptali davasının kabulü, menfi tespit davasının reddine dair verilen karara karşı, asıl davada davalılar birleşen davada davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile asıl borçlu … Ltd. Şti.arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesine … Ltd. Şti., …, … ve …’nın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak katıldıklarını, borcun ödenmemesi üzerine Kartal … Noterliğinin 27.08.2010 tarihli ihtarıyla hesabın kat edildiğini, ihtardan sonuç alınamayınca Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, sözleşmede faiz oranlarının açıkça belirlendiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalılar vekili, savunmasında özetle; davacı ile müvekkilleri arasında 23.06.2011 tarihinde borçların yeniden yapılandırılması ve tasfiyesi için düzenlenen protokolde ilk taksitin 25.01.2012 tarihinde ödenecek olmasına rağmen, bankaca protokolün hiçe sayılarak ilk taksit tarihi gelmeden, davacılara ait dört aracın satışı için 18.10.2011 tarihinde taşınır rehnin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığını, ayrıca Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında, protokolün müşterek kefili olan …’ya ait Darıca’daki taşınmazın satışı için avans yatırıldığını, davalıların iyi niyetle borçlarını protokoldeki ödeme planı uyarınca ödemeyi kabul ve taahhüt ettiklerini, davacının da protokoldeki vadelere uyulması kaydıyla, icra takiplerini mevcut haliyle bırakarak, protokole uygun ödeme yapıldığı müddetçe icra takibinden satış işlemlerine tevessül etmeyeceğini kabul ettiğini; buna rağmen ilk taksit tarihi beklemeden icra takibine başlatarak borçluya ait araçlarının satış işlemlerinin başlatılarak araçların satıldığını, müvekkillerinin icra dosyalarına yaptıkları dava ve itirazlarından feragat etmelerinden sonra protokolün imzalandığını, müvekkillerinden … Ltd. Şti. …, … ve …’nın protokole kefil olduklarını, TBK.’nın 592. maddesinin kefile alacaklının tutumu karşısında şahsi bir defi hakkı tanıdığını, davacı bankanın protokoldeki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek protokole aykırı satış işlemleri ile yeni icra takip işlemleri başlattığını ve protokolün kefilleri açısından borçların, TBK.’nın md. 592. maddesi gereğince sona erdiğini, bu nedenle kefiller açısından davanın reddi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Birleşen İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/255 esas sayılı davada davacılar … ve … Ltd.Şti. vekili dava dilekçesinde; davalı banka ile müvekkilleri arasında 23.06.2011 tarihinde borçların yeniden yapılandırılması ve tasfiyesi hususunda protokol imzalandığını, protokol gereği ilk taksitin 25.01.2012 tarihinde ödeneceğini, ancak davalı bankanın taksitlerin ödenmesini beklemeden 18.10.2011 tarihinde taşınır rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılarak borçluya ait dört aracın satıldığını, bankanın bununla da yetinmeyerek Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile davacılardan …’ya ait gayrimenkulün satışı için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin devamı için masraf yatırdığını, talimat üzerine Gebze … İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyası ile 30.11.2012 tarihinde taşınmazı satışa çıkardığını, bu suretle davalının protokol hükümlerine uymayarak, protokolü tek taraflı olarak feshettiğini, yapılan işlemlerle borçlu şirketlerin çalışamaz hale getirildiğini, bu davadan önce Gebze … İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyasında değer tespitiyle ilgili yapılan işlemlerin şikayet edildiğini, müvekkili …’nın BK’nun 592. Maddesi hükmü gereği kefalet borcundan kurtulduğunu, davalı bankanın kanuna aykırı şekilde protokole uymayarak müvekkilini zarara uğrattığını, müvekkili …’ya ait taşınmazın ipotek miktarının asıl borç miktarının üzerinde olduğunu ileri sürerek, taşınmazın değer tespitinin usulsüz yapıldığı da dikkate alınarak satışın ihtiyati tedbiren durdurulmasına, protokole aykırı işlemlerle davacıların zarara uğratılması ve TBK’nın 592.maddesi gereğince kefilin borçtan kurtulması nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Birleşen davada davalı banka vekili, savunmasında özetle; borçlulardan …’nın hakkındaki icra takibine itirazda bulunduğunu, daha sonra müvekkili banka ile protokol yaparak borcu kabul ettiklerini, buna rağmen bu süreçte hiç bir ödemede yapmadıklarını, icra dosyalarındaki itirazlarını geri almadıklarını, 15.02.2011 tarihinde borçlular tarafından gönderilen faks yazısıyla şirkete ait araçların borçtan mahsup edilmek üzere satılmasının talep edildiğini, müvekkilinin talebi uygun bulması nedeniyle borçlu … şirketine ait araçların Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında satışı için talepte bulunulduğunu, icra emrinin 20.10.2011 tarihinde borçlu şirket yetkilisine tebliğine rağmen itiraz edilmediğini, satış aşamasında araçların borçluların kullanımına bırakıldığını, ilk taksit ödemesi yaklaşınca araçların borçlunun talebi ile satıldığını, ipotek takibinde borçlunun görevlileri içeri almayarak kıymet takdiri yönünden muaraza oluşturduğunu, davacının menfi tespit davasında borçlu olmadığını kanıtlaması gerektiğini, borcun ödenmeden TBK’nın 592.maddesine dayanılmasının kötü niyetli olduğunu, borçlunun Kanun’u kullanarak borçluyu borçtan kurtulmaya çalıştığını savunarak birleşen davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama sonucu toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinde; davacı banka ile asıl davada dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında 11/04/2006 tarihinde genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi akdedildiği, sözleşmeyi … ve …’nın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıkları, daha sonra sözleşmenin önceki limit tutarı olan 1.000.000 TL’nin 15/12/2009 tarihli limit artırım sözleşmesi ile 830.980 TL artırılarak toplam limitin 1.830.980 TL’ye çıkartıldığı, artırım sözleşmesinin müşterek borçlu müteselsil kefiller … ve … dışında ayrıca … Ltd. Şti ve …’nın da müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, tüm davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla kefalet limiti ile temerrütlerinin hukuki sonuçlarından sorumlu oldukları, asıl borçlu … Tic. Ltd. Şti’ye kefalet limiti tutarında kredinin kullandırıldığı, kredi borcunun süresinde ödenmemiş olması nedeniyle alacaklı bankanın hesabı kat ederek davalılara kat ihtarnamesinin gönderildiği, davalıların hesap kat ihtarnamesinin tebliğ edildiği 08/09/2010 tarihinden bir gün sonra 09/09/2010 tarihinde mütemerrit oldukları, kredi sözleşmesi uyarınca temerrüt faiz oranının yıllık %80 olup, itirazın iptali davası olan asıl dava dosyasına ilişkin olarak talep konusu 954.914,02 TL asıl alacak miktarı ile %80 temerrüt faizi oranı üzerinden 418.040,14 TL temerrüt faizi ve 20.902,01 TL faizin %5’i BSMV olmak üzere toplam 1.393.856,16 TL üzerinden takip yapılabileceği, takip tarihi olan 25/03/2011 tarihinden itibaren asıl alacak miktarı üzerinden %80 temerrüt faizi ve faizin %5’i oranında BSMV’nin talep edilebileceği bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı bankaya … antetli kağıdı kullanılarak ”…, …, … ve … plakalı araçların rehinli olduğu ve satışı yapılarak bankaya düşen tahsilat bedellerinin de ilk taksitten düşülmesinin” talep edildiği evrakın faks olarak gönderilmesine ilişkin olarak davalılarca bu faksın kendileri tarafından tanzim edilmediği iddiası ile davacı bankanın şube müdürü ve çalışanlarına ilişkin yargılamanın yapıldığı İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi dosyası neticesi beklendiği ve bu dosyada yargılaması yapılan şüpheliler hakkında unsurları yönünden oluşmayan atılı suçlardan beraat kararı verilmiş ise de; asıl dava, kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredinin geri ödenmemesi nedeniyle kredi sözleşmesine müşterek müteselsil borçlu kefil sıfatı ile imza koyan davalılardan kredi borcunun kefalet sözleşmesi uyarınca tahsili istemine ilişkin olup, takip hukuku bakımından üzerinde durulması gereken husus, takip tarihi itibariyle davacı bankanın davalılara yöneltebileceği alacak hakkının bulunup bulunmadığı hususu ile, öncelikle davacının belirtilen sözleşme uyarınca kullandırılan kredisi ve bu sözleşme kapsamında geri ödemenin olup olmadığı hususları ile bu bağlamda borç miktarının tespiti ve bundan davalı müteselsil kefillerin sorumluluğunun bulunup bulunmadığının tespiti yolundadır. Davalı tarafça, davacı banka ile davalılar arasında 23.06.2011 tarihinde borçların yeniden yapılandırılması amacıyla borçların tasfiyesi hususunda protokol imzalandığı, buna göre ilk taksit ödemesinin 25.01.2012 tarihinde olduğu, davacı bankanın bu protokolü hiçe sayarak henüz ilk taksit ödemesini bile beklemeden 18.12.2011 tarihinde davalılara ait 4 adet aracın satışı için ”taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip” ile icra işlemlerine başladığı ve 4 adet aracın satışını gerçekleştirdiği, bunun yanında ayrıca bir başka icra dosyası ile protokolün müşterek kefili olan …’ya ait gayrimenkulün satışının yapılması yoluna gittiği, tüm bu hususların davacı bankanın protokol hükümlerine uymayarak protokolü tek taraflı olarak feshettiği, davalıların yasal haklarını kullanmasının davacı banka tarafından önüne geçildiği, icra takibinin ve buna vaki itirazın iptali yönündeki davanın bu nedenle haksız olduğu yönündeki savunmaları ile B.K’nın 592.maddesinin kefile alacaklının tutumu karşısında şahsi bir defi hakkı tanıdığı, davalı şirket ile davalı diğer gerçek kişilerin sözleşmede müteselsil kefil olarak yer aldığı, bu nedenle BK 592.maddesinin kapsamına girdiklerinden bu madde uyarınca davalı kefiller açısından borcun sona erdiği yolundaki savunmalarının değerlendirmesine gelince; Yukarıda da belirlendiği üzere kullandırılan kredi uyarınca müşterek borçlu müteselsil kefil olan davalıların kefalet sözleşmesi uyarınca asıl borçlu tarafından ödemesi yapılmayan kredi borcundan müteselsil kefillerin kefalet limitleri ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları kadar sorumlulukları söz konusu olup, buna ilişkin dava dışı asıl borçlunun kullandırılan krediden ödenmeyen kredi borcu, sözleşme uyarınca temerrüt tarihinden itibaren işlemiş faizi ve BSMV’si tutarı yukarıda belirtilmiş idi. Taraflar arasında akdedilen 23.06.2011 tarihi itibariyle … Ltd. Şti’nin davacı bankaya olan borcunun miktarını tespit ve bu borcun tasfiyesine yönelik şartları düzenleyen protokolün (6/a) maddesi ile alacaklı bankanın, asıl borçlu ve kefiller aleyhine yapmış olduğu ve yapacağı icra takiplerine ve takipler çerçevesinde hazırlanacak kıymet takdir raporlarına itiraz etmeyecekleri ve kesinleşmesini sağlayacakları ve takiplerin satış aşamasına getirilmesini sağlamayı, aynı maddenin (c) bendinde ise bankaya getirilen yükümlülük olarak da, bankanın satış aşamasına getireceği takiplerinin protokol hükümlerine uyulduğu sürece bulunduğu aşamada durdurmayı sağlama yükümlülüğü getirilmiş olup, davacı banka tarafından icra takibi 25.03.2011 tarihinde başlatılmış, takibe davalı borçlularca 04.05.2011 tarihinde itiraz edilmiş, taraflar arasındaki protokol ise 23.06.2011 tarihinde akdedilmiş bulunmaktadır. Gerek yaptırılan bilirkişi incelemesi ile tespit edilen alacak miktarı, gerekse protokolün 1.maddesi ile belirlenen borç miktarları itibariyle davalıların müteselsil kefil olarak borçlu bulundukları açıktır. 6100 sayılı TBK 592/son maddesi ile; ‘alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez, ağır kusuruyla mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa kefil borcundan kurtulur.’ hükmü düzenlenmiş olup, her ne kadar bu madde hükmü kefiller yönünden alacaklıya karşı davalılarca belirtildiği gibi şahsi defi hakkı imkanı vermekte ise de, protokol hükümleri borcu ortadan kaldırıcı nitelikteki hükümler içermemekte olup, tam tersi satış aşamasına kadar davacı alacaklıya icra takiplerini devam ettirme hakkı, borçlular yönünden ise takiplere vaki itirazları geri çekme yükümlülüklerini içermekte olup, icra takibi ile yukarıda tespit edilen alacak tutarı, alacağın 500.000 TL’lik kısmı yönünden takip başlatıldığı gözetildiğinde, icra takip tarihinde davacının ileri sürdüğü alacağın sabit olduğu, yine takibe itiraz tarihinde itiraz eden davalı kefillerin itirazlarının haksız olduğu anlaşılmış olup, bu nedenle davalı tarafın yerinde görülmeyen itirazlarının iptali ile takibin devamına ve alacak likit olmakla davalı tarafın, itiraz tarihi itibariyle geçerli oran olan alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatı ile mahkumiyetine karar vermek gerekmiştir. Mahkememizin bu dosyası ile birleştirilen menfi tespit davası yönünden ise; banka tarafından başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra takip dosyası ile; müteselsil kefiller … ve arkadaşları aleyhine GNGNKS’ye dayalı olarak icra takibi ile 954.927,69 TL asıl alacak ile faiz ve diğer ferileri toplamı olarak toplam 1.476.970,34 TL alacağın 500.000 TL’lik kısmına ilişkin olarak takip yapılmış olduğu, birleşen dava olan menfi tespit davasının davacısı …, asıl borçlu … Ltd. Şti, ve diğer müteselsil kefiller ile banka arasında 23/06/2011 tarihinde protokol akdedildiği, bu protokol ile borcun 956.462 TL ana para ve 635.120 TL temerrüt faizi 37.740 TL BSMV olmak üzere toplam 1.629.322 TL olarak tespit olunduğu, yine … Ltd. Şti.’nin borçlarının 427.446 TL ana para ve 280.446 TL temerrüt faizi ve 16.661 TL BSMV olmak üzere 724.553 TL, …’nın borcunun 20.350 TL ana para, 2.036 TL temerrüt faizi ve 102,00 TL BSMV olmak üzere 22.488 TL, … Ltd. Şti.’nin ayrıca 10.355 TL gayrinakdi çek kredisinden kaynaklı olmak üzere verilen toplam borcun 31.03.2011 tarihi itibariyle ana para borcunun 1.508.714 TL olarak belirlenerek yapılandırılıp 25.01.2012 tarihinden itibaren taksitler halinde ödenmesinin kararlaştırıldığı, protokolün belirtilen bu 1.maddesi ile belirlenen borç miktarının protokolün 2.maddesinde belirlendiği üzere taraflarca ikrar edilmiş olduğu, protokolün 6/a maddesinde ”bankanın alacaklarının tahsilini teminen müşterek borçlu ve müteselsil kefiller ile diğer tüm sorumlular hakkında başlattığı/başlatacağı icra takiplerini ve takipler çerçevesinde hazırlanacak kıymet takdir raporlarını itiraz etmeyerek kesinleştirmeyi ve takiplerin satış aşamasına getirilmesini sağlamayı.., bankanın herhangi bir hak kaybına uğramaması için, taşınır ve taşınmazların satışını talep etmek de dahil olmak üzere gerekli her türlü usuli tedbirlerin alınmasında yetkili olduğu..,” ibarelerinin mevcut olduğu, bu hükümler değerlendirildiğinde; bankanın borç miktarının tahsili konusunda geniş yetkilere sahip olduğu ve borçların ödenmesi konusunda menkul ve gayrimenkul teminatların satışının da bu borç miktarının ödenmesine aracılık edeceğinin kararlaştırılmış olduğu, 6/c maddesinde bankanın takipleri satış aşamasına getirme noktasında yetkili olduğu, bu nedenlerle bankanın araçların satışını isteme ve gayrimenkule ilişkin rehinin paraya çevrilmesi suretiyle takibi taşınmazın satış aşamasına getirmesi işlemlerinde kefiller olan asıl dava davalıları ve bunlardan olan birleşen davanın davacısı … lehine kefalet borcundan kurtarıcı davacı bankaya atfı kabil bir eylem olarak görülemeyeceği, banka tarafından yapılan takip konusu alacak miktarının, tespit olunan alacak miktarından daha düşük miktarda olduğu, asıl dava davalıları ve birleşen davanın davacısı şirket ile …’nın takip ve davaya konu edilen borç tutarından daha fazla borçlu olduğu anlaşıldığından, açılmış olan menfi tespit davasının da haksız olduğu anlaşıldığından birleşen menfi tespit davasının reddine karar vermek gerekmiş…” gerekçesiyle asıl davada davalılar …, … ve … aleyhine açılan itirazın iptali davasının kabulü ile davalıların İstanbul Anadolu … İcra Müdürülüğünün … esas sayılı dosyasına yönelik itirazlarının 500.000,00 TL asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %80 oranında temerrüt faizi işletilmesine, işleyecek faizin %5 BSMV’sinin de takip dosyasında asıl alacak ferisi olarak tahsiline, alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline; birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davalılar, birleşen davada davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davalılar, birleşen davada davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 15.12.2009 tarihinde … referans numarasıyla 830.980,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi ile 23.06.2011 tarihli borçların yeniden yapılandırılması amacıyla borçların tasfiyesi hususunda protokol düzenlendiğini, mahkemece her iki sözleşmenin yorumlanmasında hata yapıldığını, kat ihtarından sonra ödeme yapılmaması üzerine Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, takibe itirazdan sonra düzenlenen 23.06.2011 tarihli protokolle 1.508.714 TL olarak belirlenen borcun 24 ay taksitte ödeneceğinin ve protokolün 6. maddesiyle taahhütlere uyulduğu sürece takibin durdurulacağının kabul edildiğini, protokolle eski borcun yenilenerek eski borcun sona erdiğini, ancak 23.06.2011 tarihinde imza edilerek 14.07.2011 tarihinde yürürlüğe giren protokolün ertesi günü, 15.07.2011 tarihinde sahte olarak düzenlenen belge ile araçların satışı için takip başlatılarak protokolün bankaca ihlal edildiğini, sahte talimatla şirkete ait araçların satışına başlanarak şirketlerin mali olarak zayıflatıldığını, ayrıca protokolün ihlal edildiği gerekçesiyle Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında protokolün kefili olan …’ya ait taşınmazın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla satış işlemlerine devam edildiğini, müvekkillerince sahte belge düzenlenerek takip başlatılması nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/48 Esas sayılı dosyasında, araç ve taşınmaz satışındaki usulsüzlüklerle ilgili olarak açılan davada alınan raporlarla, satış isteme yazısının sahte olarak düzenlendiğinin belirlendiğini, belge aslının ibraz edilmemesi nedeniyle inceleme yapılamadığını, bu nedenle sanıkların beraatine ilişkin verilen hükmün onandığını, beraat kararının hukuk mahkemesini bağlamayacağını, düzenlenen protokolle asıl borçlular ve kefillerin sorumluluk altına girdiklerini, borçlu veya kefilin protokol dışında alacaklıya verecekleri taahhüt veya belgelerin bir hüküm ifade etmemesine rağmen, bankaca protokolün yürürlüğe girdiği günün ertesinde, aslı sunulmayan bir belge ile şirkete ait araçların satışının talep edildiğini, tek taraflı olarak protokolün değiştirilemeyeceğini, bu hususun asıl ve birleşen davada ileri sürülmesine rağmen mahkemece bu hususların gerekçeli kararda değerlendirilmediğini, 15.07.2011 tarihli belgenin sahte olduğunun dikkate alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, protokolün altıncı maddesi uyarınca feragat ve taahhütler alınarak bilirkişi raporlarını ve kıymet takdirine itiraz edilmemesi fırsat bilinerek, protokolün kefili …’ya ait taşınmazın gerçek değerinin çok altında usulsüz kıymet takdiri ve satış işlemleriyle satıldığını, yapılan işlemlere karşı icra müdürlüğü ve mahkeme nezdinde şikayette bulunulduğunu, yapılan işlemlerle ilgili açılan kamu davasının İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesi dosyasıyla birleştirildiğini, satışı yapılan taşınmazın tescilini birleşen İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesindeki dosyasında tedbiren önlendiğini; mahkemece kısa kararın tefhim edilmesinden sonra henüz istinaf kanun yoluna başvurulmadan bankaca ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasının talep edildiğini, bu işlemden taşınmazın üçüncü kişiye satışının amaçlandığını, mahkemece tedbirin devam ettiği hususunun bildirildiğini, bu hususun dahil bankanın tüm süreçte ne kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, bankaca protokolün sahte belgeyle ihlal edilmesi nedeniyle müvekkili kefilin TBK’nın 592/f son hükmü gereği borcundan kurtulduğunu, protokolle önceki borcun ıskat edilerek yeni borç miktarı ve vadeleri konusunda tarafların anlaşılmasına rağmen sahte belge ile takip başlatılmasının usulsüz olduğunu aslı ibraz edilmeyen sahte belgenin yargılamanın hiç bir aşamasında dikkate alınamayacağını Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan banka alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali; birleşen dava borçlu şirket ve kefilin bankanın protokole aykırı davranışları nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, asıl davada davalılar, birleşen davada davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından 15.12.2009 tarihli borçlusu … Ltd. Şti. olan genel kredi sözleşmelerine dayalı olarak toplam 1.462.970,34 TL banka alacağından, 500.000 TL’lik kısmı için ilamsız takip başlatılmıştır. Ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu, dosya içerisinde bulunan kefalet beyanlarının 818 sayılı BK’daki şekil şartlarına uygun olarak düzenlendiği anlaşılmıştır. Borcun ödenmemesi üzerine, bankaca Kartal …Noterliğinin 27.08.2010 tarihli ihtarıyla hesabın kat edilerek 971.035,69 TL banka borcunun hemen ödenmesi talep edilmiş, kat ihtarı asıl borçlu ve kefillere tebliğ edilerek takip tarihinden önce temerrüt oluşturulmuştur. Protokol konusu borç yönünden bankaca, … ve … şirketi ile 15.12.2009 tarihinde düzenlenen başka genel kredi sözleşmeleri uyarınca borçlu ve kefiller aleyhine Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığı, anılan takibe yönelik itiraz üzerine benzer iddialarla İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığı, bu davada mahkemece davanın kabulüne ilişkin kararın Dairemizin … Esas sayılı dosyasında istinaf incelemesinin yapıldığı, her iki dosyadaki delil, sözleşme, protokol ve tarafların iddia ve savunmalarının aynı olması nedeniyle, diğer delillerinde dikkate alındığı görülmüştür. Bu takiple aynı tarihli olarak, protokole bağlanan borçlardan olan … şirketi ile banka arasında düzenlenen 11.04.2006 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak borçlu şirket ile ipotek veren … hakkında … nolu kredi için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılarak, ipotek verene ait iki adet taşınmazın satışı talep edilmiştir. Taşınmazlara ilişkin 07.05.2007 tarihli ipotek akit tablosunun incelenmesinde, banka borçları için şirket lehine üst sınır ipoteği kurulduğu, diğer taşınmazın ise aynı şartlarda 1.200.000 TL bedelle 02.02.2007 tarihli resmi senetle ipotek edildiği anlaşılmıştır. Dava konusu takibin durduğu sırada, alacaklı ve tüm borçlular arasında düzenlenen protokolle, banka alacağının takip ve tahsili ile ilgili esaslar belirlenmiştir. 23.06.2011 tarihli protokolün incelenmesinde; taraflarının banka, asıl borçlu ve kefiller olduğu, borçlu ve kefillerin 23.06.2011 tarihi itibariyle bankaya olan borçlarının ayrı ayrı belirlendiği, bu kapsamda bu davaya konu … Şirketinin 427.446,00 TL anapara olmak üzere 724.553,00 TL, … Enerji şirketinin 959.462,00 TL anapara olmak üzere 1.629.332,00 TL, …’nın ise toplam 22.488,00 TL banka borcu bulunduğu belirlenmiştir. Sözleşmenin birinci maddesinde ayrıca borçlu ve kefillerin tüm borçlardan müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Sözleşmenin ikinci maddesinde, protokolle borcun yenilenmediği, ertelenmediği ve nakledilmediği belirlenmiş, borçlu ve kefillerin birinci maddede kabul edilen borçları protokolün imzalanmasından sonra yapılacak takip ve yargılama giderlerinin bankaca ödenerek borçlu ve kefillere zimmet kaydedilecek olan borçlarına uygulanacak faiz miktarına eklenerek toplam 1.508.714,00 TL banka alacağının bulunduğu kabul edilmiştir. Protokolün üçüncü maddesinde, ikinci maddede 31.03.2011 tarihi itibariyle belirlenen 1.508.714,00 TL ana para borcunun 25.01.2012 tarihinden başlayarak 25.02.2014 tarihine kadar maddede belirlenen taksitlerle ödeneceği, ilk taksitin 15.559,00 TL iki ve üçüncü taksitin 10.000 ‘er TL, dört, beş ve altıncı taksitlerin 25.000 ‘er TL olduğu anlaşılmıştır. Protokolün beşinci maddesinde, üçüncü maddede yer alan taksitlerin vadelerinde eksiksiz olarak ödenmesinin esas olduğu, ödemelerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi veya eksik ödenmemesi durumunda, ödenmeyen veya eksik ödenen meblağın ödeme vadesinden itibaren 15 gün içinde ve vadeden ödeme tarihine kadar geçecek süre için ödenmeyen veya eksik ödenen tutarın % 40 faiz haliyle ödenmesi halinde, ödemenin süresinde yapılmış sayılacağı, bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde protokolün ihlal edilmiş sayılarak protokolle sağlanan tüm hakların ortadan kaldırılarak protokol öncesi döneme dönüleceği belirlenmiştir. Sözleşmenin altıncı maddesinde, borçluların başlatılacak takiplerde hazırlanacak kıymet takdir raporlarına itiraz etmeyerek kesinleştirecekleri, takipleri satış aşamasına getirmeyi sağlayacakları, bu amaçla icra takiplerindeki borcu kabul edecekleri, takiplerin hiçbir aşamasında itiraz ve şikayette bulunmayacakları, dava açmayacakları kabul edilmiştir. Bankaca kıymet takdiri yapılabileceği, bu işlemin sözleşmenin ihlali anlamına gelmeyeceği kabul edilmiştir. Borçlularca borcun zamanında ödenmesi halinde bankanın da 6.a maddesinde tanımlanan yetkiler saklı kalmak kaydıyla satış aşamasına getireceği takiplerini, protokol hükümlerine uyulduğu takdirde bulunduğu aşamada durdurmayı, borcun ödenmesi halinde tüm takyidatları üstlendiği anlaşılmıştır. Sözleşmenin 11. maddesinde, bu protokolün genel kredi sözleşmesinin eki olduğu, protokolde yer almayan hususlarda genel kredi sözleşmesinin uygulanacağı, protokolün kefaletlerde yenilenme veya nakil sonucunu doğurmayacağı kabul edilmiştir. Protokol imzalandıktan sonra, 15.07.2011 tarihli ve aynı tarihte … Ltd.Şti.’nin antetli kağıdına, yazılı olan beyanla şirkete ait dört adet aracın kredi nedeniyle rehinli olduğu, bu araçların icra dairesi tarafından satışının temin edilerek, bedellerinin protokolün ilk taksitlerine mahsup edilmesi istenilmiştir. Bankanın cevaba cevap dilekçesine eklediği protokolün dışında, … tarafından gönderildiği ileri sürülen 14.09.2011 tarihli e-mailde araçların bulunduğu yerlerin ve plakalarının yeniden bildirildiği görülmüştür. Bankaca, gelen faks yazısı üzerine faks metninde plakası bildirilen araçların satışı için 18.10.2011 tarihinde, Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında taşınır rehininin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılarak dört adet aracın satışı talep edilmiş, 03.05.2012 tarihinde … plakalı araç için yeniden ödeme emri gönderilmiş, araçların satışı sonucu tahsil edilen miktarlar ilk üç taksitten mahsup edilmiştir. Diğer yandan bankaca, ilk taksitin ödeme tarihi gelmeden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takibe ilişkin olarak 06.02.2012 tarihinde satış avansı yatırılmıştır. Kadıköy 5.İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/261 Esas sayılı dosyasında, ipotek borçlusu … ve … Şirketi tarafından 20.02.2012 tarihli dilekçe ile bankanın protokole aykırı eylemlerde bulunarak araçların satışını talep ettiği, gayrimenkulün satışı için avans yatırdığı, icra müdürlüğünce satışın durdurulması talebinin reddedildiği, gerekçesiyle şikayette bulunulmuş; mahkemece şikayetin reddine karar verilmiştir. Aynı mahkemenin 2012/241 Esas sayılı dosyasında da borçluların 14.02.2012 tarihli şikayetleri reddedilmiştir. Protokolden sonra gayrimenkulün satışına esas olacak kıymet takdir raporlarına, borçluların protokol hükümlerine göre itiraz etmeyeceklerinin belirtilmiş olmaları dikkate alınarak kıymet takdirinin kesinleşmiş olması, icra mahkemesince talebin reddine gerekçe gösterilmiştir. Davalılar, bankaca yapılan takip işlemlerine şikayette bulundukları gibi, sahte faksla usulsüz şekilde araçlarının ve gayrimenkulün satıldığı iddiasıyla Gebze ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunmuşlardır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesine, banka çalışanları hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kamu davası açılmış; aynı şekilde taşınmaz satışındaki usulsüzlükler nedeniyle Gebze Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan davanın bu davayla birleştirildiği görülmüştür. Ceza mahkemesince yapılan yargılamada, banka çalışanlarının araçların satışı için gönderilen fakstaki imzayı diğer imzalarla karşılaştırdıkları, faksın geldiği tarihte banka ile bir görüşme bulunmadığı, faksın borçlu … şirketine ait telefondan gönderilmediği, faksın gönderildiği numaranın … şirketine ait olduğu, faks aslının bulunmaması nedeniyle, sureti üzerinde yapılan incelemede, imzanın şirket yetkilisi …’nın eli ürünü olduğu, ancak fotokopi belge üzerinde iğfal kabiliyeti ve sahtecilik yönünden bir araştırma yapılamayacağı için sanıkların beraatine karar verilmiştir. Kefil … tarafından ipotekli taşınmazın satışına ilişkin olarak Gebze İcra Müdürlüğünce yapılan işlemlere karşın şikayette bulunarak, şikayetin usulsüz olduğunu bildirmiş ve yapılan işlemlerin iptalini talep etmiştir. Dava konusu uyuşmazlıkta esas sorun hangi tarafın protokole aykırı davrandığı ve özellikle araçların satışı ile kefile ait taşınmazın bankaca satışının talep edilmesine ilişkin banka işlemlerinin protokolün ihlali anlamına gelip gelmediği noktasındadır. Taraflar arasındaki protokol imzalandıktan sonra, henüz ödeme süresi başlamadan gönderilen faks ile mehil süresi içerisinde borçlu şirkete ait dört adet aracın satılması talep edilmiştir. Borçlular, tüm aşamalarda faksın kendilerince gönderilmediğini, banka çalışanlarınca sahte belge oluşturularak suç işlendiğini ileri sürerek, cezai ve hukuki yönden şikayette bulunmuşlardır. Ceza mahkemesince yapılan yargılamada olayın hukuki nitelikte olduğu belirlenerek, dolandırıcılık suçunun oluşmadığı kabul edilerek beraat kararı verilmiştir. TBK’nın 74.maddesi uyarınca hukuk mahkemesi, ceza mahkemesince verilen beraat kararıyla bağlı değildir. Gerçek kişi davalılar tarafından 01.08.2012 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Yukarıda belirtildiği gibi suç duyurusunun yanı sıra araçların satışına ilişkin takip ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yönünden de borçlular icra işlemlerine yönelik şikayet başvurusunda bulunmuşlardır. İlk derece mahkemesince 15.01.2014 tarihinde alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde; bankanın protokol hükümlerini ihlal ederek rehinli taşınırların satışına devam ettiği ancak bu hususun borcu sona erdiren bir işlem olmadığı belirlenmiştir. 17.11.2014 tarihli bilirkişi ek raporunda tarafların itirazları gerekçeli olarak karşılanarak aynı sonuçlara varılmıştır. Mahkemece hükme esas alınan 03.11.2017 ve 19.11.2018 havale tarihli bilirkişi raporlarında banka borçları yapılan araç satışlarından elde edilen miktarlar düşülerek bulunmuştur. Yargılama sırasında Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takip yönünden, İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/564 Esas sayılı dosyasında açılan dava ile bu dava arasında bağlantı bulunduğu bildirilmiştir. Bu dosyada verilen kararın istinaf incelemesinin Dairemizin 2021/1281 Esas sayılı dosyasında işlem gördüğü anlaşılmış olup, protokol nedeniyle bu dosya içerisindeki delillerde inceleme sırasında dikkate alınmıştır. Esasen yargılama sırasında bu dosyada alınan bilirkişi raporları getirtilerek dosya içerisine konulmuştur. Davalılar, davacı bankanın protokol hükümlerini ihlal ettiğini, protokolün 6/c maddesi uyarınca, bankanın davalılar hakkındaki takibi satış aşamasına kadar getirerek bırakacağı, davalıların protokoldeki yükümlülüklerine aykırı davranmadıkları sürece satış işleminin gerçekleştirmeyeceğinin taahhüt edildiğini belirtmişlerdir. Taraflar arasındaki protokolün 6/c maddesinde, davalıların protokolün 3. maddesinde belirlenen vadelerle ödeme yapmaları halinde takiplerin satış aşamasına kadar getirileceği, ancak satışın talep edilmeyeceği düzenlenmiştir. Taraflar arasında düzenlenen protokolün borcun yenilenmesine ilişkin bir protokol olmadığı ve genel kredi sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olması nedeniyle borçlu ve kefillerin genel kredi sözleşmesi kapsamındaki borç ve yükümlülükleri devam etmektedir. Protokol uyarınca davalıların 25.01.2012 tarihinde 15.559 TL ilk taksit ödemesini yapmaları gerekir. Ancak, protokolden sonra 17.07.2011 tarihli faks ile borçlu … şirketine ait dört adet aracın satılması talep edilmiştir. Borçlular anılan faksın sahte olarak oluşturulduğunu ileri sürerek şikayette bulunmuşlardır. Ceza yargılamasında aslı bulunmayan faks belgesi üzerinde yapılan incelemede imzanın şirket yetkilisi eli ürünü olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 11.02.2016 tarih ve 2015/12443 E. 2016/2191 K. sayılı ilamında davacı … Bankası ile davalılar …, …, … arasında benzer nitelikli genel kredi sözleşmesi ve protokole ilişkin uyuşmazlığın incelendiği ve davalıların benzer iddialarını kanun yolundan geçerek denetlendiği görülmüştür. Kaldı ki taraflar arasında imzalanan protokol hükümlerine göre davacı bankanın, rehinli araçların paraya çevrilmesi konusunda takip başlatılmasına engel bir hüküm bulunmamaktadır. Yani davacı banka, sahte olduğu iddia edilen faks hiç olmasaydı bile taşınır rehninin paraya çevrilmesi takipleri başlatabilecek, takipleri kesinleştirebilecek, satış aşamasına kadar -satış talep etmek dahil- icra işlemleri yapabilecek, ancak taksitlerin sürelerinde ödenmesi halinde satışı yaptırmayacaktır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, ilk taksit tarihi olan 25.01.2012 tarihinde birinci taksitin ödenmemesi üzerine taşınır rehininin paraya çevrilmesi yoluyla takip dosyasında araç satışının 02.02.2012 tarihinde yapılarak ilk taksitin kısmen tahsil edildiği, … plakalı aracın satış bedelinin ilk taksiti karşılamaması üzerine ikinci taksit tarihinden sonra 23.02.2012 tarihinde … plakalı aracın ihale edilerek elde edilen bedelle ilk taksitin kapatılarak ikinci taksitin ödendiği ve daha sonra üçüncü taksitin süresinde ödenmemesi üzerine, 25.03.2012 ve 25.04.2012 tarihinde diğer iki aracın satılarak ilk dört taksite mahsup edildiği, dördüncü taksitte 1.826,56 TL borç kaldığı anlaşılmıştır. Davalılar ilk taksiti ödediklerini veya ödemek istediklerini veya tevdi mahalli tayinine ilişkin bir iddia ileri sürmediğinden yukarıda belirtilen Yargıtayca onanan dosya kapsamındaki gerekçeler de birlikte dikkate alındığında davacı bankanın bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Bankaca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte satış avansı protokol gereğince ilk taksitin ödenmesi gereken tarihten sonra 06.02.2012 tarihinde satış istenmiştir. Satış avansı yatırılmaması halinde İİK’nın 106.maddesi gereğince satışın düşeceği açık olup, taraflar arasındaki protokolde de bankanın satış dışında her türlü takip işlemini yapabileceği kabul edilmiştir. Nitekim, satış avansı yatırılan ipotek konusu emtia dördüncü taksitten çok sonra satılarak paraya çevrilmiş olup, protokol hükümlerine göre satışın talep edilmesi protokolün ihlali olarak değerlendirilemeyecektir. Protokolün 8. maddesinde borçluların protokole göre ödeme yapmamaları veya protokol hükümlerini ihlal etmesi halinde bankaca herhangi bir ihtara gerek olmaksızın protokoldeki önceki aşamaya dönülerek takibin devam edebileceği düzenlenmiş olup, bu durumda protokolün borçlularca ödeme yapılmayarak ihlal edilmesi nedeniyle bankanın protokol öncesi takibi esas alarak itirazın iptali davası açmasında hukuki yararı bulunmaktadır. Bankanın TBK’nın 592.maddesi anlamında yükümlülüklerini yerine getirmediği veya ağır kusuruyla rehin veya diğer güvenceleri elinden çıkardığından söz edilemeyeceğinden kefilin borçtan kurtulduğuna ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İstinaf başvurusu sonrası gönderilen belgelerle, icra müdürü, davacı vekili ve tedbirle ilgili değerlendirme yapan hakim hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ve bir kısım kişiler hakkında icra işlemlerindeki usulsüzlük nedeniyle kamu davası açıldığı ileri sürülmüş ise de, takip hukukuna ilişkin iddia edilen usulsüzlüklerin borcun miktarı ve esasına etkisinin bulunmadığı, takip hukuku nedeniyle veya usulsüz satış nedeniyle borçluların zarara uğraması halinde ilgililerden tazminat talep etme haklarının bulunduğu anlaşılmakla, yerinde görülmeyen istinaf başvurularının reddi gerekmiştir. Birleşen dava yönünden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde, asıl davaya ilişkin davada kurulan hükme yönelik davalılarca yapılan istinaf başvuru nedenlerine ilişkin dairemizce yapılan değerlendirmeye göre, bankanın alacağının ödenmediği, protokolün bankaca ihlal edilmediği, kefilin sorumluluktan kurtulmasına ilişkin bir nedenin kanıtlanmadığı anlaşılmakla birleşen davada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, asıl davada davalıların, birleşen davada davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca asıl davada davalıların – birleşen davada davacılar vekilinin, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Başvuru sırasında yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; asıl ve birleşen dava yönünden bakiye 24.285,50 TL nispi istinaf karar harcının, asıl davada davalılardan, Hazineye gelir kaydına, 4-Asıl davada davalılar – birleşen davada davacılar tarafından sarf edilen istinaf kanun yolu giderlerinin, kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07.04.2022 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.