Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1296 E. 2021/1567 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1296
KARAR NO: 2021/1567
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/05/2021
NUMARASI: 2021/354 E. – 2021/373 K.
DAVANIN KONUSU:Alacak (Bankacılık işleminden kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; uzun yıllar geçimini yurt içi ve yurt dışı tır şoförlüğü yaparak sağlayan müvekkilinin yanında taşımak istemediği için yüklü miktardaki parasını vadeli banka hesabına yatırmaya karar verdiğini ve bu doğrultuda 28.03.1985 tarihinde davalı banka nezdindeki Yağ İskelesi Şubesi’nde açtırmış olduğu … numaralı Vadeli Tasarruf Mevduatı Hesabı’na, aynı tarihte, o zamanki para değeri ile 360.000,00 TL yatırdığını, vade sonu olmayan işbu hesabın faiz oranının %53 olduğunu, müvekkilinin aynı hesaba 01.07.1985 tarihinde yine o zamanki para değeri ile 48.092,00 TL daha yatırdığını ve aynı tarihte hesaptan 4.809,00 TL çektiğini, yine müvekkilinin 27.09.1985 tarihinde hesaba o zamanki para değeri ile 53.874,00 TL yatırdığını ve aynı tarihte hesaptan 5.382,00 TL çektiğini, nihayetinde 27.09.1985 tarihi itibariyle hesapta o zamanki para değeri ile 451.775,00 TL (Hesap Kartı’nda yazılı miktar) bulunduğunu, nitekim işbu hesap hareketlerini ve faiz oranını ispatlayan Hesap Kartı suretinin ekte sunulduğunu, Hesap Kartı aslı istenildiğinde ayrıca sunulacağını, bilahare nakit paraya ihtiyaç duyan müvekkilinin, vadeli hesabına yatırdığı parasının akıbetini öğrenmek ve bir miktar para çekmek için ilgili banka şubesine gitmek istemiş ise de hesabının olduğu banka şubesinin Unkapanı Şubesi’ne bağlandığını öğrendiğini, oraya gittiğinde ise … Şubesi’ne yönlendirildiğini, … Şubesi’nde ise müvekkiline ilgili hesap kaydına ulaşılamadığı, böyle bir hesap bilgisinin olmadığı bilgisi verilerek müvekkilinin talebinin reddedildiğini, müvekkilinin konu ile ilgili olarak davalıya ayrıca yazılı müracaatta da bulunduğunu, ancak bir cevap alamadığını, müvekkiline güncel durumu hakkında bilgi verilmeyen işbu hesabın açıldığı tarihten beri aktif olduğunu, nitekim müvekkilinin parasını işbu bankaya yatırdığı esnada banka personelinin kendisine hesabının sürekli aktif olacağını beyan ettiğini, müvekkilinin hesabı vadeli olmasından dolayı düzenli olarak işlem gören aktif bir hesap olduğunu, vadeli bir hesabın işlem görmemesinin mümkün olmadığından bahisle haklı davalarının kabulü ile davalı nezdindeki müvekkiline ait … numaralı Vadeli Tasarruf Mevduatı Hesabı’nda bulunan para ile işlemiş faizinin ve diğer hakların alım gücü üzerinden bugünkü karşılığının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine, aksi halde temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve etmiştir. Eldeki dava 25/05/2021 tarihinde açılmış olmakla 27/05/2021 tarihli tensip tutanağı ile mahkemenin görevli olmaması sebebiyle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmiştir. 02/06/2021 tarihinde davalı vekiline gerekçeli karar tebliğ edilmiş olmakla davalı vekili tarafından 15/06/2021 tarihinde cevap dilekçesi sunulmuştur. Davalı vekili savunmasında özetle; davalının banka olup TTK’nun 4. ve 5. maddeleri kapsamında Bankalara karşı açılan davaların ticari dava sayılması ve ticaret mahkemesinin görevli olması karşısında, mevduata uygulanan zamanaşımı, Bankacılık Kanunu’nda mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakların hak sahibinin en son talebi, işlemi ve herhangi bir yazılı talimatının gerçekleştiği tarihten itibaren on yıl içinde aranmayanların zamanaşımına tabi olduğunun düzenlendiğini, dava dosyasına sunulan hesap cüzdanından anlaşıldığı üzere en son işlem üzerinden yaklaşık olarak otuz altı yıl geçmekle davacının alacak talebinin zamanaşımına uğradığını, müvekkil banka nezdindeli hesabına yatırdığını iddia ettiği bedeli bilmesi ve bunun hesaplanabilmesi mümkün iken belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararbulunmadığını, arabuluculuk yoluna başvurulmadan dava açıldığından 6325 sayılı kanun’ un 18/a/2 maddesi hükmü gereğince özel dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini; esasa ilişkin olarak ise dava dosyasına sunulan cüzdanla ilgili olarak müvekkil banka nezdinde herhangi bir bilgi yahut belge olmadığından hesap cüzdanın sahte olup olmadığının tespit edilemediğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile hesabın varlığı bir an için kabul edilecek olsa dahi dava dosyasına sunulan tevdiat cüzdanı örneğinden hesaptaki son işlem tarihinin 1985 olduğu, son işlem tarihinden 10 yıl geçmekle anılan tutar Merkez Bankasına devredildiğinden müvekkili Banka’dan talepte bulunulmasının hukuken mümkün olmadığını, mevduatın zamanaşımına uğraması neticesinde mevduatın Fona/Merkez Bankasına devredildiğini gösteren belgenin saklama süresinin bile üzerinden 20 yıldan fazla geçtiğini, müvekkili bankanın hesaptaki tutarı Fona/Merkez Bankasına devretmekle yükümlü olup hesaptaki para üzerinden herhangi bir menfaat elde etmediğini, bu nedenlerle davacının faiz talebinin de yerinde olmadığını, davacının dava dilekçesinden müvekkili bankaya başvuru tarihinin 2013 olduğunu beyan ettiğini, öğrenme tarihinden dahi neredeyse 10 yıl geçtiği dikkate alındığında davacının bu tarihe kadar başvuruda bulunmayıp işbu davayı açmakta kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddine, yargılama giderlerini davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Kanunun 2. maddesinde; ‘bu kanunun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar’ denilmekte, aynı Kanunun 3. maddesinde ‘tüketici işlemi; eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere kurulan her türlü sözleşme ve işlemi ifade eder’ şeklinde yeniden tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nın 3/1. maddesinin (l) bendinde ise mal veya hizmet piyasalarında ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü sözleşme ve hukukî işlemin kanun kapsamına (m.2) alınmış olduğu anlaşılmaktadır. Davalı ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden banka, davacı ise gerçek kişi mevduat sahibi tüketicidir. 6502 sayılı Kanunun; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamaların tüketici mahkemelerinde çözümünü öngören 73. maddesi hükmü ile ‘taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile diğer kanunlarda düzenleme olması bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğini’ düzenleyen 83/2. maddesinin açık hükmü nedeniyle uyuşmazlığa bakma görevi Tüketici Mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere iki gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın sırf dava konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.TTK 4.(1) f. maddesi uyarınca ‘bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde yer alan hususlardan doğan davalar mutlak ticari dava niteliğindedir. Ticari dava niteliğindeki bir davanın taraflarından birinin tüketici olması halinde 6502 sayılı Kanunun 83/2. maddesindeki açık hüküm nedeniyle davaya tüketici mahkemesinde bakılması gerekmektedir. Davanın tüketici mahkemesinde bakılması davanın ticari dava olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bu nedenle eldeki davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun mahkemenin görevli olması ile ilgili 114/1-c bendi gereğince dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2. fıkrası uyarınca usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” gerekçesiyle; HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince, göreve ilişkin dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2. fıkrası uyarınca davanın usulden reddine, HMK’nın 20.maddesindeki usul çerçevesinde dava dosyasının görevli Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yukarıdaki beyanlarını tekrarlamış ve ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yeniden yapılacak yargılama sonucunda davanın usul ve esas yönlerinden reddine karar verilmesini istemiştir. İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 28.05.2014’te yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1- k maddesindeki tanıma göre “tüketici”, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak, 3/1-l maddesine göre ise “tüketici işlemi”, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere, ticari veya mesleki amaçlarla hareket veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak ifade edilmiştir. Yine anılan yasanın 73/1 maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun göreve ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, eldeki davanın 25.05.2021 tarihinde açılmış bulunmasına ve somut olayda uyuşmazlığın, davacı tüketicinin tarafı olduğu bankacılık işleminden kaynaklanmasına göre, mahkemece isabetli şekilde uyuşmazlığın çözümünde tüketici mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiştir. Davalı vekilinin göreve ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemişir. Açıklanan bu gerekçeyle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.09.12.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir.