Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1290 E. 2021/1565 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1290
KARAR NO: 2021/1565
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/01/2021
NUMARASI: 2017/1231 E.- 2021/24 K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Birleşmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının 25.04.2007 ile 19.01.2017 arasında davalı … hissedarlığını ve yönetim kurulu üyeliğini yaptığını, diğer hissedarın … olduğunu ve müşterek imzaları ile karar alınabildiğinin celp edilecek kayıtlardan anlaşılabileceğini, davalı …’ın Üsküdar … Noterliğinin 07.03.2013 tarih ve … sayı ile tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesi ile davalı …’e 5000 pay karşılığı ortak olduğunu, davacının o dönemde …’ın hissedarı olmasına ve herhangi bir işlem yapmamasına ya da vekil tayin etmemesine rağmen şirket aktifinde bulunan … hisselerinin …’ya devrolduğunu, yapılan bu işlemin hukuka ve kanunlara aykırı olduğunu, hissenin geçerli olması için gereken imzaları noter tarafından tasdik edilmiş devir sözleşmesi, devre muvafakat edildiğini gösteren yönetim kurulu kararı ve ilgili kararın noter tasdikli örneğinin ticaret sicil memurluklarına ibrazı, devir işlemin pay defterine kaydı unsurlarını ihtiva etmesi gerektiğini, yapılan devir işleminde …’a ödenen bir bedel gözükmediğini, yapılan işlemin bir mal kaçırma girişimi olduğunu, yapılan devir işleminin şekli şartlarına uygun olmadığını ve gerçekte de bir satış bulunmadığını beyan ederek, telafisi imkansız zararlarla karşılaşma ihtimaline binaen davalı … adına kayıtlı hisseye üçüncü kişilere devretmesinin önlenmesi için dava sonuna kadar ihtiyati tedbir konulmasına, davanın kabulü ile hisse devri işleminin iptaline ve hisselerin davacı adına tesciline, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise davacının hissesine tekabül eden değerin davalılardan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir. Davalı … ve … vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … şirketinde bulunan …’a ait 25.000 adet hisseyi 62.500,00 TL bedel karşılığı Üsküdar … Noterliğinin 07/03/2013 tarih ve … yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile iktisap ettiğini, söz konusu devirin 28/03/2013 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığını, hisse devrine istinaden …’a ait 04/01/2010 tarihli … seri numaralı 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 59, 60, 61, 62 belge numaralı 9 adet muvafakat ilmühaber devir beyanlarının imzalanması suretiyle …’a devir ve ciro edildiğini ve ilgili hisse devrinin pay defterine işlendiğini, 01/07/2015 tarihinde ise … ile … arasında hisse devir sözleşmesi akdedildiğini ve bu hisse devir sözleşmesi uyarınca …’ın … şirketinde sahibi olduğu 5.000 adet hisseye karşılık 125.000,00 TL sermaye hak ve hisse 5.993.660,00 TL bedel ile …’ya devredildiğini, hisse devir sözleşmesi … ve … adına … tarafından imzalandığını, hisse devrine ilişkin olarak … ile … arasında kararlaştırılan 5.993.660,00 TL hisse devir bedeli …’nın ortaklıktan alacaklarına mahsuben gerçekleştiğini, … şirketinde …’a ait hisselerin devri işleminden bağımsız olarak davacı … ile davalı … arasında 19/01/2017 tarihinde sulh protokolü akdedildiğini, bu sulh protokolünün taraflarca imzalanmasını müteakip davacı …’ün diğer davalı … nezdinde herhangi bir pay sahipliği sıfatı bulunmadığını, davacının hisselerin devrine onay vermediği ve devrin kendisinin onayı hilafında gerçekleştirildiği iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davalı şirketin merkezi İstanbul Adliyesi yargı çevresi içerisindedir. Diğer davalı … yönünden kesin yetki kuralı uygulanmayacak olsa da, dosyanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, kesin yetkili mahkemenin tüm davalılar yönünden değerlendirme yapmasının uygun olacağı kanaatine varılmakla tefrik edilmeksizin karar vermek gerekmiştir. Hal böyle olunca Mahkememizin yetkisizliğine İstanbul Nöbetçi Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğuna karar vermek gerekmiştir. Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, içtihatlar göz önüne alınarak; HMK 14 maddesi uyarınca bir ortağın diğer ortağa karşı açmış olduğu ortaklık ve üyelik ilişkisinden kaynaklı davalarda kesin yetki kuralı gereği şirket merkezinin bulunduğu yerleşim yerinin kesin yetkili olduğu anlaşılmış, dava konusu uyuşmazlığın da bir ortağın diğer ortağa ve şirkete karşı hisse devrinin geçersizliği sebebiyle açılan alacak davası olduğu ve kesin yetki kuralının uygulanması gerektiği kanaatine varılmış, şirket merkezinin İstanbul Mahkemelerinin yargı çevresinde olması sebebiyle Mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle; HMK’nın 14. maddesi gereği mahkememizin yetkisizliği sebebiyle davanın usulden reddine, HMK’nın 20.maddesindeki usul çerçevesinde dava dosyasının yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Her ne kadar kesin yetki kuralı davanın her aşamasında re’sen gözetilecek bir husus olsa da davalıların davanın herhangi bir aşamasında yetkiye dair itirazlarının olmadığını, anayasal bir hak olan adil sürede yargılama hakkının ihlal edilmesi suretiyle verilen yetkisizlik kararının hukuka aykırı olduğunu, son dönem Anayasa Mahkemesi kararlarının da aynı yönde olduğunu, Diğer davalı … yönünden kesin yetki kuralı uygulanmayacağından, dosyanın “bir bütün olarak ele alınması gerekliliği” gerekçesi ile diğer davalı … bakımından dosyanın tefrik edilmeksizin yetkisizlik kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu durumun aynı zaman da usul ekonomisine de aykırılık teşkil ettiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu yetkisizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hisse devrinin iptali ile davacı adına tescili talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle yetkisizlik kararı verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 14/2. maddesinde, özel hukuk kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileri ile sınırlı olmak kaydıyla bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili olarak düzenlenmiştir. Dava konusu uyuşmazlıkta ise ortaklık ilişkisi kapsamında bir ortağın diğer bir ortağa veya ortaklığa karşı açılmış bir dava niteliğinde olmayıp, devir işleminin usulsüz şekilde yapıldığı iddiasıyla, hisse devrinin iptali talep edilmektedir. HMK’nın 6. maddesi gereğince genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri 22/11/2001 tarihli 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre belirlenmelidir. Dava dilekçesinde de belirtildiği üzere, davalılardan …’ın merkez adresinin Beşiktaş/İstanbul, …’nın merkez adresinin Şişli/ İstanbul, … A.Ş.’nin merkez adresinin Fatih/ İstanbul’da bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak dosyada esasa cevap süresi içinde yapılmış bir yetki itirazı olmadığından ve dava şartı niteliğinde olan kesin yetki durumu da somut olayda mevcut bulunmadığından, ilk derece mahkemesince verilen yetkisizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, yetkisizlik kararın veren ilk derece mahkemesinin yetkili olduğu, bu nedenle yetkisizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu yetkisizlik kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, yetkisizlik kararını veren İlk Derece Mahkemesinin yetkili olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu yetkisizlik nedeniyle usulden ret karanının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesi tarafından iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hakkındaki kararla birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.12.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.