Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1286 E. 2021/976 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1286
KARAR NO: 2021/976
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05.05.2021 tarihli ara karar
NUMARASI: 2021/143
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)- İ. Tedbir
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin, karada yazılı nedenlerle kabulüne dair ara kararına karşı, davalılar vekilleri tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin verilen ek kararın davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı banka ile davalı şirket arasında finansman teminatı (nakit blokaj) karşılığında 5.000.000,00 TL kredi kullandırıldığını, bu kredinin davalı şirketin banka nezdindeki … İBAN nolu hesabında bulunan 2.000.000 TL ile temin edilmesi hususunda mevduat rehin senedi tanzim edildiğini, alınan rehin senedi kapsamında davalı şirktin yukarıda bahsedilen hesabındaki 2.000.000 TL’nin blokajına yönelik işlemelerin sürdüğü süreçte bu paranın önce davalı şirketin … bankası kayışdağı şubesindeki … İBAN nolu hesabına aktarıldığının öğrenildiğini, sonrasında bu paranın 1.700.000 TL’lik kısmının şirketin ticari vekili konumundaki …’ın eşi olan … hesabına aktarıldığını, 300.000 TL’lik kısmının da davalı şirketin finans müdürü …’ın hesabına geçirildiğini, bu şahıslar hakkında İstanbul Anadolu C. Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, 2020/216486 S. sayılı soruşturmanın devam ettiğini, davacı bankanın üzerinde rehin hakkı olan bu paranın buharlaştırılmak istendiğini, sözleşmeye aykırı davranıldığını belirterek; bu paraların bulunduğu hesaplar üzerine, paraların bulundukları hesaplarda muhafazasını teminen ihtiyati tedbir konulmasını ve davalı gerçek kişilerin nezdindeki hesaplarda bulunan paraların 2.000.000. TL tutarındaki kısmının davacı banka nezdinde davalı adına açılacak bir hesaba bloke edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbin talebini değerlendirdiği 08.03.2021 tarihli ara kararıya; ”… Bilindiği üzere ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389/1. maddesinde ‘Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından’ söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.İhtiyati tedbir ancak uyuşmazlık konusu şey hakkında verilebilir. Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hakim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus asıl davanın kabulü için geçerli olup, bu nedenle tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise tam değil yaklaşık ispat yeterli olacağı 6100 Sayılı HMK’nın 390/3. maddesinde düzenlenmiştir. Değişik ifade ile ihtiyati tedbire karar verebilmek için iddia olunan vakıanın subutu yönünde gerçeğe yakın bir ispatın olması yeterlidir. Davacının dava dilekçesi, sunduğu bir kısım deliller, davalılar hakkında derdest ceza soruşturması bulunması birlikte değerlendirildiğinde söz konusu banka hesaplarına tedbir konulmaması durumunda davacı açısından telafisi güç zararların meydana geleceği kanaatine varılmakla alacağın tamamı (2.000.000 TL lik teminat mukabilinde) kadar teminat mukabilinde davalı … adına kayıtlı … ATAŞEHİR şubesindeki hesaptaki para ile davalı … adına kayıtlı … Kayışdağı Şubesi nezdinde bulunan hesaptaki paralar üzerine 2.000.000 TL lik kısmı üzerine dava neticeleninceye kadar veya mahkememizce aksi bir karar verilinceye kadar bulundukları hesaplarda muhafaza edilmelerini teminen ihtiyati TEDBİR konulması gerektiği,…” gerekçesiyle; ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, davalı … adına kayıtlı … ATAŞEHİR şubesindeki hesaptaki para ile davalı … adına kayıtlı … Kayışdağı Şubesi nezdinde bulunan hesaptaki paralar üzerine 2.000.000 TL’lik kısmı üzerine, dava neticeleninceye kadar veya mahkememizce aksi bir karar verilinceye kadar, söz konusu meblağa kadar olan paranın bulundukları hesaplarda muhafaza edilmelerini teminen ihtiyati tedbir konulmasına, ihtiyati tedbir isteyen davacı tarafın HMK’nın 392. maddesi gereğince 2.000.000 TL nakdi veya Mahkemece kabul edilecek kati süresiz ve muteber banka teminat mektubunu Mahkeme veznesine depo etmesi halinde ihtiyati tedbir ara kararının yerine getirilmesi için ilgili banka şubelerine müzekkere yazılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekilleri tarafından, HMK’nın 394. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir. Davalı … vekili 26.04.2021 cevap ve 01.04.2021 tarihli itiraz dilekçesinde; müvekkili …, davalı şirket ile ticaret yapmakta olduğunu, davalı şirketin çalışanı ya da finans müdürü olmadığını, ancak buna rağmen davacı bankanın, müvekkilini davalı şirketin finans müdürü olarak gösterdiğini, müvekkilinin davalı … Ltd. Şti.’nden, davalı … Ltd. Şti.’inin, savcılık dosyasına sunmuş olduğu usulüne uygun olarak noterce onaylanmış ve tasdik edilmiş Mizan-Blanço kayıtlarından da anlaşılacağı üzere 336.500,00TL alacaklı olduğunu, davalı … Ltd. Şti. de, müvekkiline olan bu borcunu ödemiş olduğunu, davacının iddiaları gerçek bile olsa nakit blokaj koyma konusunda ihmalkar davrandığını, kendi ihmalinden dolayı davalılardan bir talepte bulunamayacağını, rehin senedindeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını, banka tarafından bu imzanın sonradan atıldığını, imzanın taklit olduğunu belirterek, müvekkilinin banka hesabı üzerine konulan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili, 26.04.2021 cevap ve 01.04.2021 itiraz dilekçelerinde özetle; davalı … Ltd. Şti. yetkilisinin davalı bankanın uhdesindeki mevduat hesabında bulunan kendisine ait parayı çekerek yine kendisine ait olan İstanbul Kayışdağı … Bankasında bulunan hesaba havale etmiş olduğunu, akabinde müvekkiline olan 1.700.000 TL tutarındaki borcunu müvekkilinin … İstanbul/Kayışdağı şubesindeki hesabına yaptığı havale ile ödediğini, davacı bankanın hesabındaki para eğer teminat niteliğinde bir para ise o halde basiretli bir tacir gibi davranarak bu paranın üzerine bloke koyması gerektiğini, savcılık dosyası içerisine üzeride hiç bir imza olmayan boş bir mevduat rehin sözleşmesi sunulduğunu, savcılık dosyasına sunulan fotokopinin birebir aynı örneğinin imzalı fotokopisi dava dosya içerisine sunulduğunu, davacının iddiaları gerçek bile olsa nakit blokaj koyma konusunda ihmalkar davrandığını, kendi ihmalinden dolayı davalılardan bir talepte bulunamayacağını rehin senedindeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını, banka tarafından bu imzanın sonradan atıldığını, imzanın taklit olduğunu, bu nedenlerle verilen tedbir kararının haksız olduğunu belirterek, müvekkilinin hesabı üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Şti vekili 20.04.2021 havale tarihli dilekçesi ile davaya karşı cevaplarını ve ilk derece mahkemesinin 08.03.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararın karşı itirazlarını içeren dilekçelerinde özetle; müvekkilinin davacı banka ile genel kredi sözleşmesi imzaladığını, bu kapsamda 1.750.000,00 TL kredi kullandığını ve bu tutarın 60 aylık vade ile taksitlendirildiğini, sözleşmenin devamı sırasında müvekkilinin kendisine ait 2.000.000,00 TL tutarındaki parayı da davacı banka nezdindeki vadeli hesabında bulundurduğunu, 21.12.2020 tarihinde müvekkiline ait 2.018.000,00 TL paranın müvekkili şirket yetkilisi … tarafından müvekkili şirketin … Bankası Kayışdağı Şubesindeki hesabına aktarıldığını, akabinde müvekkili şirketin borçlu olduğu davalılardan Sabahattin’e 300.000,00 TL, … ‘a ise 1700.000,00 TL borç ödemesi yaptığını, bunun üzerine bankanın suç duyurusunda bulunduğunu ve diğer davalıların hesaplarındaki paralara bloke konulduğunu, bankanın bahsi geçen genel kredi sözleşmesine bağlı mevduat rehin sözleşmesini 21.10.2020 tarihinde yeniden tanzim edildiğini ve bu rehne rağmen paranın hesaptan çıkarıltılarak başka hesaplara aktarıldığını, hesaplardaki paranın buharlaştırılarak bankanın zarara uğratıldığı iddialarına dayandığını, ancak esasen davaya konu edilen paranın nemalanması amacıyla davacı banka nezdinde müvekkiline ait mevduat hesabına yatırılan para olduğunu, zaten davacın bankanın müvekkili şirkete 1.7000.000,00 TL tutarındaki krediyi kullandırırken müvekkiline ait bir adet gayrimenkulü de teminat olarak aldığını, davalılar hakkında 09.02.2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, sonrasında eldeki istinafa konu davanın açıldığını ve ihtiyati tedbir kararı verildiğini, ilk derece mahkemesinin soruşturma kapsamında bloke tedbir kararının uygulanmış olmasının da tedbir kararının gerekçesi olarak gösterdiğini, ancak takipsizlik kararı ile birlikte konulan blokenin de kaldırıldığını, davacı vekilinin dava dilekçesinde 2.000.000,00 TL’nin davalıların hesaplarından alınarak davacı banka nezdinde davalı adına açılacak vadeli bir hesaba bloke edilmesini talep ettiğini, esasen böyle bir tedbir talebinde bulunmakta huzurdaki davayı ikame etmekte hukuki yararı olanın müvekkili olduğunu, davacının dava dilekçesindeki talebin dava konusu 2.000.000,00 TL’nin davalılardan tahsili ile davalıların hesabından alınarak davacı banka nezdinde müvekkili adına açılacak vadeli bir hesaba bloke edilmesini talep edilmekte olduğunu, davacının söz konusu 2.000.000,00 TL’ye yönelik bir alacak talebi bulunmadığın, zaten davacının kendisinin de 2.000.000,00 TL tutarındaki meblağ açısından alacaklı olmadığını bildiğini belirterek, hesaplar üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 05.05.2021 tarihli ek kararında; Yapılan incelemede davalı şirketin yetkilisi …’ın davacı banka ile 5.000.000,00 TL limitli 30.01.2020 tarihli genel nakdi ve gayrınakdi kredi sözleşmesini imzaladığı, şahsen de kefil olduğu, ayrıca kullanılan krediye teminat teşkil etmek üzere bankanın K. Eski sanayi şubesi nezdindeki vadeli hesabında bulunan 2.000.000 TL’nin de rehnedildiği ve bu hususta 20.12.2020 tarihli rehin sözleşmesi imzalandığı, uyuşmazlık şirketin kullandırdığı krediye teminat teşkil eden şirkete ait hesapta rehnedilmiş olan paranın muvazaalı şekilde davalı şahıslara aktarılıp aktarılmadığı noktasında toplandığı, Şirket yetkilisi davalı …’ın eşine vekalet vermiş olup söz konusu bu para transferleri de bu kişi tarafından yapıldığı, davalı …’ın da bu kişinin eşi olduğu, davalılardan …’nın söz konusu bu 1.700.000,00 TL’lik para havalesini şirkete borç olarak verdiği altınların iadesi olarak savcılık soruşturmasında izah ettiği, diğer davalının da şirketten alacaklı olduğunu, bu paranın borcun ifasına yönelik olduğunu savunduğu, Mahkemece 2.000.000 TL’lik teminat mukabilinde söz konusu paraların yine davalılara ait hesaplarda muhafazasını teminen ihtiyati tedbir kararı verildiği, kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerektiği, hakimin tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını vereceği, bu husus esasının karara bağlanmasıyla ilgili olup tam ispat aranacağı, ihtiyati tedbirlerde ise tam değil, yaklaşık ispatın yeterli olduğu, HMK’nın 390/3. Maddesi uyarınca yaklaşık ispatın yeterli görüldüğü, somut olayda dava dilekçesi, davacının sunduğu bir kısım deliller, davalılar hakkında derdest ceza soruşturması bulunması birlikte değerlendirildiğinde söz konusu banka hesaplarına tedbir konulmaması durumunda davacı açısından telafisi güç zararların meydana geleceği kanaatine ulaşıldığı, davacının haksız olması halinde davalıların zararını teminen davacıdan 2.000.000,00 TL’lik kesin ve süresiz teminat mektubu alınmış olduğu, bu aşamadaki delil durumu dikkate alındığında verilen kararın mevcut duruma uygun olduğu gerekçeleriyle, davalılar vekilinin ihtiyati tedbire itirazlarının reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, tedbire itiraz eden davalılar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davacının kendisine tanınan bir haftalık kesin süre içerisinde arabuluculuk anlaşamama son tutanağı aslını dosyaya ibraz etmediğini, dava dilekçesi ekinde sunulan son tutanakta her ne kadar belgenin e imza ile imzalandığı belirtilmiş ise de esasen tutanakta ıslak imza ve e imzalı olduğuna dair karekotun bulunmadığını, Davacı banka nezdindeki hesapta nemalandırılan müvekkiline ait paranın müvekkili şirket yetkilisi olan … tarafından 21.12.2020 tarihinde müvekkili şirketin … Bankası Kayışdağı Şubesindeki hesaba aktarıldığını, akabinde müvekkili şirketin borçlu olduğu davalılardan … ve …’a müvekkili şirket tarafından ödeme yapıldığını, davacının ise bu işlemler üzerine savcılığa asılsız şekilde suç duyurusunda bulunarak diğer davalıların hesaplarına bloke koydurduğunu, Dosyaya sunulan rehin sözleşmesi fotokopisinin hiçbir surette müvekkili tarafından imzalanmadığını, soruşturma dosyasına da aynı sözleşmenin imzasız olanının sunulduğunu, Davacı bankanın müvekkilinin hesabı üzerine bloke koymadığını ve bu şekilde basiretli tacir gibi davranmadığını, bankanın kendisinin kaldırdığı blokeyi veya rehni yeniden tesis edebilmesi için müvekkilinin muvafakatini alması gerektiğini, ancak ortada böyle bir muvafakat ve rehin sözleşmesi bulunmadığını, Davacı banka dava dilekçesinde kendi lehine eda hükmü verilmesine ilişkin bir talepte bulunmadığını, dava yoluyla teminat/rehin temin edilmesi mümkün olmadığından davacının eldeki davaya açmakta hukuki bir yararı olmadığını, zaten verilen tedbir kararını süresinde tamamlayıcı işlemlerinin yapılmaması nedeniyle geçersiz hale geldiğini, 09.02.2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, savcılık makamınca verilen takipsilik kararı ile birlikte konulan blokenin de kaldırıldığını, Bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve itirazın kabulüne, tedbir kararının da kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Covid 19 salgını sebebiyle HSK’nın 27.04.2021 tarihli kararını 1 ve 6 nolu kararları uyarınca duruşmaların ertelenmesi kapsamında İç İşleri Bakanlığının 26.04.2021 tarihli genelgesinin ekinde yer alan muafiyet kişiler listesinin 33 ve 34.maddeleri uyarınca avukatların sokağa çıkma kısıtlaması süresince görevlerinin icrası ile sınırlı olmak üzere kısıtlamaya tabi tutulmadıkları, eldeki istinafa konu davaya ilişkin olarak Kayseri’de avukatlık yapıyor olunması sebebiyle 04.05.2021 tarihli mazeret dilekçesinin ibraz edildiğini ve HSK’nın ilgili kararı uyarınca duruşmanın kısıtlamanın bittiği tarihten sonraki bir iş gününe bırakılmasını talep etmiş olduklarını, ancak buna rağmen ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacze ilişkin itirazlarının ivedi işlerden sayılması gerektiği gerekçesiyle mazeretin reddedildiğini, tedbire itiraz dilekçesinin taraflarınca 01.04.2021 tarihli dilekçe ile yapıldığını, ancak itirazın değerlendirildiği duruşma tarihinin ilk derece mahkemesince 05.05.2021 tarihi olarak belirlendiğini, Dava dilekçesi ekinde sunulan davaya dayanak 03.03.2021 tarihli arabuluculuk son tutanağı ile ilk derece mahkemesince cevaba cevap dilekçesi ekinde sunulması sebebiyle UYAP’a 17.05.2021 tarihinde kaydedilmiş bulunan yine 03.03.2021 tarihli arabuluculuk tutanağının aynı tutanaklar olmadığı, bu sebeple birbiri ile çelişkili aynı tarihe ilişkin iki ayrı arabuluculuk tutanağının varlığına rağmen ilk derece mahkemesince bu husus hiçbir şekilde irdelenmeden değerlendirme yapıldığını, Müvekkili …’ın davacı banka ile hiçbir hukuki ve fiili irtibatı bulunmadığı, dolayısıyla husumet ehliyetinin olmadığı, yine dosyaya sunulmuş delillerden anlaşılacağı üzere müvekkili …’ın davalı şirketten 336.500,00 TL alacağı bulunduğunu, Davacı bankanın kredi alacağını tahsil etmesinin her zaman için imkan dahilinde olduğunu, davalı şirketin kullandığı krediye karşılık ipotek verildiğini ve kredi taksitlerinin zaten hali hazırda ödenmekte olduğunu, İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu tedbir kararının gerekçesinde ismi geçen … ve … ile müvekkilinin hiçbir bağlantısının olmadığını, Huzurdaki dava alacak davası olmamasına rağmen davacının hukuki koruma niteliğinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiği, kaldı ki davacı banka ile müvekkili arasında hiçbir hukuki ilişki olmaması sebebiyle esasen davacının müvekkiline karşı eldeki davayı açmasında hukuki bir yararı bulunmadığı, İlk derece mahkemesinin dosyaya sunulan 21.12.2021 tarihli … nolu rehin senedin başlıklı belgenin üzerinin doldurulmuş olduğu hususunu irdelemeden sonuca ulaştığını, zira savcılık dosyasına sunulan aynı tarihli ve numaralı rehin senedi başlıklı belgenin üzeri doldurulmuş boş belge niteliğinde olduğunu, Bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve itirazın kabulüne, tedbir kararının da kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Covid 19 salgını sebebiyle HSK’nın 27.04.2021 tarihli kararını 1 ve 6 nolu kararları uyarınca duruşmaların ertelenmesi kapsamında İç İşleri Bakanlığının 26.04.2021 tarihli genelgesinin ekinde yer alan muafiyet kişiler listesinin 33 ve 34.maddeleri uyarınca avukatların sokağa çıkma kısıtlaması süresince görevlerinin icrası ile sınırlı olmak üzere kısıtlamaya tabi tutulmadıkları, eldeki istinafa konu davaya ilişkin olarak Kayseri’de avukatlık yapıyor olunması sebebiyle 04.05.2021 tarihli mazeret dilekçesinin ibraz edildiğini ve HSK’nın ilgili kararı uyarınca duruşmanın kısıtlamanın bittiği tarihten sonraki 1 iş gününe bırakılmasını talep etmiş oldukları, ancak buna rağmen ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacze ilişkin itirazlarının ivedi işlerden sayılması gerektiği gerekçesiyle mazeretin reddedildiği, tedbire itiraz dilekçesinin taraflarınca 01.04.2021 tarihli dilekçe ile yapıldığı ancak itirazın değerlendirildiği duruşma tarihinin ilk derece mahkemesince 05.05.2021 tarihi olarak belirlendiği, Şirket yetkilisinin, müvekkili …’ın eşine vekalet verdiğini, dolayısıyla söz konusu para transferlerini de kendisine vekalet veren bu şahıs tarafından yapıldığının anlaşıldığını, Davacı vekilinin dosya içerisine sunduğu 20.12.2020 tarihli rehin sözleşmesinin şahibeli olduğunu, savcılık aşamasında sözleşmenin boş fotokopi şeklinde dosyaya sunulduğunu, akabinde kim tarafından doldurulduğu bilinmeyen bahsi geçen sözleşmeye itibar edilerek ilk derece mahkemesince haksız şekilde tedbir kararı verildiğini, Müvekkili … ile davacı banka arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi olmadığını, dolayısıyla pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, Müvekkilinin diğer davalı … Şti.’nin vekaletname verdiği dava dışı …’ın eşi olmasının müvekkili davalı …’dan alacaklı olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini, zira sonrasında borcun … tarafından ödendiğini, Mevduat rehin senedinin her ay yenilendiğini, nakit blokaj işlemlerinin yapıldığı esnada 22.12.2020 tarihinde paranın davalıların hesabına aktarıldığını, esasında bu şekilde nakit blokaj koyma konusunda davacı bankanın ihmalinin bulunduğunu, savcılık dosyasına sunulan eldeki dava dosyası ile aynı tarih ve sayılı mevduat rehin senedinin davalı şirketin imzasını içermediğini, ancak her nasılsa mahkemeye sunulan senedin davalı şirketin imzasını içerdiğini, Daval …’ ın müvekkili …’ya olan borcunu ödediğini ve müvekkilinin tedbir konulan hesabına sadece 1.700.000,00 TL gönderildiğini, yani bu miktar üzerinden borcun ödendiğini, ancak buna rağmen 2.000.000,00 TL üzerinden müvekkilinin banka hesabına ihtiyati tedbir konulmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve itirazın kabulüne, tedbir kararının da kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı banka ile davalı şirketin arasındaki kredi sözleşmesi kapsamında rehin senedine konu olduğu ileri sürülen mevduat hesabındaki paranın, davalı şirketçe haksız şekilde diğer davalı gerçek kişilerin farklı bankalardaki mevduat hesaplarına transfer edilmiş olduğu iddiasına dayalı olarak açılan bir dava olup bahsi geçen bu tutarın kredi sözleşmesine teminat niteliğinde olduğu iddiası ile davacı banka nezdinde davalı şirket adına açılacak vadeli hesaba bloke edilmesi talep edilmektedir. Dava içerisinde , tranfer neticesi ,davalı gerçek kişilerin farklı bankalardaki mevduat hesaplarına gönderilen paranın bulundukları hesaplarda muhafaza edilmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati tedbir talebi kabul edilmiş, davalılar tarafından itiraz edilmiştir. İlk derece mahkemesince itirazın reddine dair verilen ara karara karşı, davalılar vekilleri, yasal süreleri içinde ayrı ayrı içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK 389/(2) maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. ” Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan hakime geniş bir takdir alanı bırakmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararda belirtmelidir. Ayrıca verilecek ihtiyati tedbir kararının da uyuşmazlığın esasını çözümler nitelikte olmaması gerekir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Somut olayda; taraflar arasında imzalanan sözleşmede tanınan rehin hakkı uygulamasının koşullarının oluşup oluşmadığı, rehin senedinin geçerliliğini ortadan kaldıran bir durum olup olmadığı, eğer rehin hakkının varlığı tespit edilirse banka tarafından bloke etme işleminin sözleşmeye ve risk durumuna süresinde yapılıp yapılmadığı, bu bağlamda bankanın herhangi bir ihmalinin olup olmadığı, bankanın ihmali davranışı varsa bu ihmalin davalı şirketin eylemini hukuka uygun hale getirip getirmediği, davalı gerçek kişilerin kredi sözleşmesinin tarafı davalı şirketten öncesinde alacaklı olup olmadıkları, borçlu davalı ile işbirliği içinde kötü niyetle hareket edip etmedikleri, dolayısıyla davacının kredi teminatının azaltılarak yok edilmek istendiğine ilişkin iddiası kapsamında davalı gerçek kişilerin birlikte hareket etmek suretiyle hukuki sorumluluk doğurucu nitelikte eylemi gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri yargılama neticesinde belirlenecektir. Yukarıda anlatılanlar ışığında davacının dava dilekçesindeki iddiaları kapsamında; davalı …’ın davacı banka nezdindeki mevduat hesabının 21.12.2020 tarihinden bir gün sonra diğer davalıların hesaplarına transfer edildiği, bu şekildeki tranferin sebebinin ”borç ödemesi” şeklinde açıklandığı, bu hususun diğer davalı gerçek kişilerin de kabulünde olduğu bilinmekle; dosya içerisindeki takipsizlik kararının incelenmesinde; davalı …’ın müşteki banka uhdesindeki mevduat hesabı üzerine blokaj işlemlerinin uygulanması aşamasında diğer davalıların hesaplarına para aktarımı yapılmış olduğu şikayet konusu edilmişse de dosya ekinde soruşturma dosyası bulunmamaktadır. Takipsizlik kararının içeriğinden anlaşıldığı üzere davacı banka, rehin senedinin düzenlenmiş olduğu tarih ile bahsi geçen transferlerin yapıldığı tarih arasındaki bir günlük süreye işaret ederek blokaj işlemlerinin yapılması aşamasında paranın transfer edildiğini, … Şirketi ile para transferine konu hesapların sahipleri olan … ve …’ın fikir birliği içerisinde teminat niteliğindeki parayı azaltarak yok etme kastıyla hareket ettiklerini şikayet konusu yapmış, savcılık tarafından bahsi geçen para transferinde dolandırıcıcılık suçunun vasıfları oluşmadığından hadise hukuki ihtilaf şeklinde görülmekle takipsizlik kararı verilmiştir. 21.12.2020 tarihli “Müşteriden Alacak Tek Rehin Senedi” isimli belgenin davalı …’ın kaşe ve imzasını taşıdığı, sözkonusu belge uyarınca davalı …’ın süre ve işlem adedi kısıtlamasına yer vermeden 2000.000 TL tutarında mevduatının bulunduğu kişisel hesabını davacı ile imzalamış olduğu kredi sözleşmesi kapsamında rehin verdiği, davalı …’ın yaptığı tüm bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacakları öncelikle takas, mahsup vb. şekillerde bu hesaptan tahsil edebilme konusunda davacı bankaya yetki verildiği, sözleşmenin süreli veya belli bir işlemi kapsamayıp, süresiz yapıldığı, her ne kadar davalı vekillerince tedbire itiraz ve istinaf dilekçelerinde sözkonusu rehin senedinin savcılık dosyasına boş şekilde sunulduğuna yönelik beyanda bulunulmuş olsa da, imza sahteliğine ilişkin bir menfi tespit davası açılmış olduğuna dair bir iddia ve delil bulunmamakla yine rehin senedi niteliğindeki sözleşmeden dönülmüş olduğuna yönelik bir savunmanın ya da delilin dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından, ihtiyati tedbir için yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği, mahkemece davalıların muhtemel zararları için yeterli güvence alındığı kanaatine varılmıştır. Arabuluculuk tutanağının hükümsüzlüğüne yönelik iddialara ilişkin ilk derece mahkemesince henüz bir yargılama faaliyeti içine girilmediği, istinafa esas mevcut uyuşmazlık konusunun; dava şartlarının somut olayda sağlanıp sağlanmadığına yönelik nihai karar açısından yapılan bir denetim değil, tedbir talebinin kabul kararının hukuka uygunluğunun denetlenmesi olduğu, davadaki neticei talep itibariyle esasen davanın zorunlu arabuluculuğa da tabi olmadığı anlaşılmakla, bu yöndeki istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Tedbir kararının uygulanmasında tereddüt oluşur veya davalıların hesaplarında toplam 2.000.000,00 TL’den daha fazla bir paranın bloke edilmesi gibi bir durumun ortaya çıkması, yani davacının rehin hakkı sahibi olduğu hesaptan transfer edilenler dışında bir paraya bu tedbirin uygulanması halinde bu konuda ilk derece mahkemesinden her zaman karar talep edilebilir. Mahkemece verilen ihtiyati tedbir, rehin verilen mevduat hesabından transfer edilen paralara ilişkindir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/son maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, 2-Davalılar tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. ve 394/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.13.07.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 394/son maddeleri uyarınca karar kesindir.