Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1281 E. 2022/430 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1281
KARAR NO: 2022/430
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/04/2021
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile borçlu … Ltd. Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi kullandırıldığını, borçlular … Ltd. Sti., …, …, …’nın anılan sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, kredi borcunun süresinde ödenmemesi üzerine Kartal … Noterliğinin 27.08.2010 tarihli ihtarıyla hesabın kat edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine borçlular hakkında Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından 350.000,00 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, kefillerin kefaletteki imzalarına itirazda bulunmaması nedeniyle borçtan sorumlu olduklarını ileri sürerek, itirazların iptali ile takibin devamına ve alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında düzenlenen protokole aykırı işlemler yapıldığını, 23.06.2011 tarihli itibariyle borçların yeniden yapılandırılması amacıyla borç tasfiye protokolü imzalandığını, protokol uyarınca ilk taksit ödemesinin 25.01.2012 tarihinde yapılacak olmasına rağmen, bankanın protokolü hiçe sayarak 25.01.2012 tarihli ilk taksit ödemesini beklemeden 18.10.2011 tarihinde davalılara ait dört aracın satışı için taşınır rehininin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, çeşitli icra müdürlükleri aracılığıyla dört adet aracın satışının gerçekleştirildiğini, bankanın satış işlemleriyle yetinmeyerek Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile protokolün kefili olan …’ya ait Darıca ilçesindeki taşınmazın satışı için de satış avansı yatırdığını, oysa müvekkilinin protokole güvenerek ihbara gerek kalmadan taşınmazın değer tespitine yaptığı itirazı geri çektiğini, müvekkillerinin bankaca protokole uyulması halinde, icra takiplerine konu nakit borçların ödeme planına uygun olarak ödemeyi kabul ettiklerini, protokolle belirlenen vadelerde ödeme yapılması halinde protokole konu takiplerin olduğu şekilde bırakılacağı ve satış işlemleri yapılamayacağının belirtilmesine karşın, bankaca ilk taksit tarihinin beklenmeksizin müvekkili şirkete ait araçların satışını gerçekleştirdiğini, bankanın bu eylemi ile protokole uymayarak protokolü tek taraflı olarak feshettiğini, oysa protokolün bankaca tek yanlı olarak feshedilemeyeceğini, bankanın protokolü ihlal etmesine rağmen müvekkillerinin itirazlarını da geri aldığı dikkate alınarak müvekkilleri aleyhine takip işlemlerine devam ettiğini, müvekkillerinin protokol hükümleriyle belirlenen vadelere göre ödeme yapmasına rağmen bankaca protokole aykırı şekilde takibe devam edildiğini, protokol hükümlerine aykırı şekilde takip başlatılarak devam ettirilmesi nedeniyle kefillerin borcunun, alacaklının ağır kusuru nedeniyle TBK’nın 592. maddesi gereğince sona erdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davacı vekili, cevaba cevap dilekçesinde özetle; borçlular vekilinin icra takibinde borç ve fer’ilerine itiraz etmesine rağmen, cevap dilekçesinde banka ile protokol imzalandığını ve borç ödeme planı konusunda anlaşıldığını belirterek borçlu olduklarını kabul ettiğini, borçlular tarafından 04.05.2011 tarihinde icra dosyalarına itirazda bulunduktan sonra 15.07.2011 tarihinde taraflar arasında düzenlenen “Protokol”de ilk ödemenin 2012 yılının ilk ayları olarak belirlendiğini, 15.07.2011 tarihinde borçlular tarafından rehinli araçların satılarak, tahsilat bedelinin ilk taksitlerinden düşülmesinin bankadan talep edildiğini, müvekkilince talebin kabul edilerek rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatılarak elde edilen satış gelirinin ilk taksit ödemelerine yetiştirildiğini, ancak satıştan elde edilen gelir dışında borçluların taksitleri ödemediklerini, müvekkilinin oyalandığını ve borçluların protokole rağmen takiplere yönelik itirazlarını geri almadıklarını, borçlu şirketi temsilen … ile araçların satışı aşamasında görüşmeler yapıldığını ve araçların ücretsiz yeddi emin olarak firma çalışanlarına teslim edilerek yeddi emin ücretinden tasarruf sağlandığını ve araçların bu süre içinde borçlunun kullanımına verildiğini, borçluların protokol gereği takiplere yönelik itirazlarını geri almamaları nedeniyle dava açıldığını, borçluların protokol gereklerine aykırı davranarak zaman kazanma arayışında olduklarını, taşınmaz satışı için işlemler yapılmadığını, sadece satışın düşmemesi için usulen avans yatırıldığını, kefaletin sona erdiğine ilişkin beyanın hukuka aykırı olduğunu belirterek, davanın kabulünü istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafından, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalinin talep edildiği; davalılar tarafından, davanın reddinin talep edildiği anlaşılmıştır. Davacı bankanın Maltepe Şubesi ile asıl borçlu davalı … Ltd. Şti. Arasında 15/12/2009 tarihinde 366.500,00 TL tutarlı Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmede … Ltd. Şti, …, … ve …’nın 366.500,00 TL tutarına kadar müşterek ve müteselsil kefiller sıfatıyla imzasının bulunduğu, önceki sözleşmenin 27/11/2008 tarihli 500.000,00 TL limitli olduğu, bu sözleşme ile limitin arttırılarak toplam 866.500,00 TL’ye çıkarıldığı, bankanın borçlu cari hesap şeklinde çalıştırılan kredilere uygulanan en yüksek cari faiz oranının 2 katı oranında gecikme faizi uygulayacağı hususunun sözleşmede yer aldığı, sözleşmeye istinaden kullandırılan taksitli ticari kredinin devre faizlerinin ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından Kartal … Noterliği’nin 27/08/2010 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinin davalılara keşide edildiği, ihtarnamenin davalılara 08/09/2010 tarihinde tebliğ ediliği, davalıların 10/09/2010 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü ve böylece hesabın kat edildiği, taraflar arasında 14/07/2011 tarihinde dava konusu kredi ile davalı … Ltd. Şti. Firmasının ve …’nın asıl borçlusu olduğu krediler için protokol yapıldığı, icra takibine itiraz edildikten sonra icra dairesi dışında yapılan protokolün takibe konu alacağın varlığı, tutarı ve muacceliyetini etkilemeyeceği, protokole konu 1. 2. Ve 3. Taksitlerin zamanında ödenmediği ve araç satışları ile karşılandığı, 24/07/2020 tarihli bilirkişi raporunda yapılan ve denetime elverişli raporda davacı bankanın alacağının takip tarihi itibariyle 425.192,83 TL asıl alacak,185.195,10 TL işlemiş faiz, 9.259,75 TL BSMV, 3.588,99 TL masraf ve 200,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 623.436,67 TL olarak tespit edildiği, davalı kefiller …, … ve …’nın işbu borcun tamamından, davalı … Ltd. Şti’nin ise 542.062,93 TL’lik kısmından sorumlu olduğu, talep edilen %80 temerrüt faizi oranının sözleşme hükümleri ve yasal düzenlemelere uygun olduğu, ancak davacı tarafça icra takibi ile şimdilik 350.000,00 TL asıl alacağın tahsilinin talep edildiği, dava açılırken dava değerinin de bu miktar üzerinden bildirildiği anlaşıldığından; taleple bağlılık üzere işbu miktar üzerinden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılmıştır. Dava konusu alacağın belirlenmesinin yargılamayı gerektirmemesi ve likit olması nedeniyle, dava tarihin yürürlükte bulunan İİK’nun 67. Maddesi uyarınca, davalılar aleyhine asıl alacağın %40’ı oranın icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın kabulüne…” gerekçesiyle davanın kabulü ile 350.000,00 TL asıl alacağın, takip tarihinden itibaren işleyecek %80 oranında temerrüt faizi ile ve faizin %5 gider vergisi ile ve isabet eden takip giderleri yönünden borçluların Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptıkları itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın %40 oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin yanılgılı değerlendirmesinin iki ayrı sözleşmenin hatalı yorumlanmasından ileri geldiğini, taraflar arasında 15.12.2009 tarihinde … referans numaralı 830.980 TL bedelli genel kredi sözleşmesi ile 23.06.2011 tarihli borçların yapılandırılması amacıyla protokol imzalandığını, kredi borcunun ödenmesindeki güçlükler nedeniyle bankaca Kartal … Noterliğinin 27.08.2010 günlü ihtarının keşide edilerek 350.000 TL, aynı günlü başka bir ihtarla 500.000 TL olmak üzere iki ayrı ihtarname ile toplam 830.980 TL borcun ödenmesinin istenildiğini, ödeme yapılmaması üzerine borçlular hakkında Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından 350.000 TL, … Esas sayılı dosyasında ise 500.000 TL olmak üzere iki ayrı ilamsız takip başlatıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu ve tarafların bir araya gelerek 23.06.2011 tarihinde TBK’nın 133. maddesi hükmüne göre 350.000+500.000 TL borç miktarı ıskat edilerek düzenlenen protokol ile ilk altı ay ödemesiz, 25.01.2012 – 25.02.2014 tarihleri arasında aylık taksitler halinde toplam 1.508.714 TL’nin 24 ay taksitle ödenmek üzere tüm borçların birleştirilerek yapılandırıldığını, protokol hükümleri yürürlükte iken protokol öncesi Kadıköy 2. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takiplerine devam edildiğini ve kes-yapıştır sistemiyle hazırlanmış sahte bir belgenin davacı banka tarafından kullanılarak davalı şirketler ve kefillerin mağdur edildiğini, protokol hükümlerine göre ilk taksitin ödeneceği 25.01.2012 tarihi beklenmeden ve temerrüt oluşmadan davalı şirkete ait araçların trafikte seyir halinde gasp edilerek dört aracın satıldığını, mahkemece gerekçeli kararda bu hususlar belirtilmesine rağmen değerlendirilmediğini; davacı banka çalışanlarının sahte belge düzenleyerek kullanmaları nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçundan müvekkillerince suç duyurusunda bulunulduğunu ve banka çalışanları hakkında İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/48 Esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığını, dosyada alınan raporla davacı bankanın elinde bulunan sahte belgenin kes-yapıştır sistemiyle faks ve fotokopi üzerinden tanzim edildiğinin belirlendiğini, ancak İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesince aslı ibraz edilemeyen sahte faks-fotokopi belgesinin davacı bankaca kullanıldığına, sanıklar tarafından ise sahte belgenin hazırlanıp hazırlanmadığının tespit edilemediği ve ihtilafın hukuki mahiyette olduğu gerekçesiyle beraat kararı verildiğini, mahkemenin gerekçeli kararında olaya yer verilmekle birlikte bu karar ve raporun değerlendirilmeden gerekçe oluşturulduğunu, Yargıtay 23. HD’nin 25.01.2013 tarihli, 2012/5007 E.- 2013/438 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, sahtecilik suçundan verilen beraat kararlarının hukuk mahkemesi açısından bağlayıcı olmadığını, somut delillere göre protokol hükümlerine aykırı sahte belge düzenleyip kullanan davacının iyi niyetli olmadığını, bu olgunun hakimin bilgi ve sorumluğunda değerlendirilmesi gerekirken, bu hususta bir değerlendirme yapılmadan ve dosyada bulunan somut belgeler incelenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesinin Protokolün imzasından sonra düzenlenen satış talebi belgesinin sahte olduğunun ceza yargılamasıyla ortaya çıkmasına ve belge aslının sunulmamına bu belgeyle protokole aykırı şekilde ilk taksit öncesi araçların satılmasına rağmen davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, protokolle önceki borcun ıskat edilerek yapılandırıldığını, protokolle İstanbul İcra Müdürlüklerinin yetkisi kabul edildiğinden, protokol öncesi Kadıköy icra müdürlüğünden başlatılan takibe devam edilemeyeceğini, mahkemece protokol hükümlerinin değerlendirilmeden ve yasak olmasına rağmen bilirkişilerden alınan hukuki görüşlerle karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan banka alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız takibe yönelik itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından 15.12.2009 tarihli borçlusu … Ltd. Şti. olan genel kredi sözleşmesine dayalı olarak toplam 631.139,22 TL banka alacağından, 350.000 TL’lik kısmı için ilamsız takip başlatılmıştır. Ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu, dosya içerisinde bulunan kefalet beyanlarının 818 sayılı BK’daki şekil şartlarına uygun olarak düzenlendiği anlaşılmıştır. Borcun ödenmemesi üzerine bankaca Kartal …Noterliğinin 27.08.2010 tarihli ihtarıyla hesabın kat edilerek 428.264,27 TL banka borcunun hemen ödenmesi talep edilmiş, kat ihtarı asıl borçlu ve kefillere tebliğ edilerek takip tarihinden önce temerrüt oluşturulmuştur. Protokol konusu borç yönünden bankaca … şirketi ile banka arasında düzenlenen 15.12.2009 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamındaki toplam 1.426.970,34 TL banka borcunun ödenmemesi nedeniyle şimdilik, 500.000 TL alacağın tahsili amacıyla borçlu … şirketinin borçlarına kefil olan …, …, …, … Ltd. Şti. aleyhine Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatılmıştır. Bu takiple aynı tarihli olarak, protokole bağlanan borçlardan olan … şirketi ile banka arasında düzenlenen 11.04.2006 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak borçlu şirket ile ipotek veren … hakkında … nolu kredi için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılarak, ipotek verene ait iki adet taşınmazın satışı talep edilmiştir. Taşınmazlara ilişkin 07.05.2007 tarihli ipotek akit tablosunun incelenmesinde, banka borçları için şirket lehine üst sınır ipoteği kurulduğu, diğer taşınmazın ise aynı şartlarda 1.200.000 TL bedelle 02.02.2007 tarihli resmi senetle ipotek edildiği anlaşılmıştır. Dava konusu takibin durduğu sırada, alacaklı ve tüm borçlular arasında düzenlenen protokolle, banka alacağının takip ve tahsili ile ilgili esaslar belirlenmiştir. 23.06.2011 tarihli protokolün incelenmesinde; taraflarının banka, asıl borçlu ve kefiller olduğu, borçlu ve kefillerin 23.06.2011 tarihi itibariyle bankaya olan borçlarının ayrı ayrı belirlendiği, bu kapsamda bu davaya konu … Şirketi’nin 427.446,00 TL anapara olmak üzere 724.553,00 TL, … Enerji şirketinin 959.462,00 TL anapara olmak üzere 1.629.332,00 TL, …’nın ise toplam 22.488,00 TL banka borcu bulunduğu belirlenmiştir. Sözleşmenin birinci maddesinde ayrıca borçlu ve kefillerin tüm borçlardan müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Sözleşmenin ikinci maddesinde, protokolle borcun yenilenmediği, ertelenmediği ve nakledilmediği belirlenmiş, borçlu ve kefillerin birinci maddede kabul edilen borçları protokolün imzalanmasından sonra yapılacak takip ve yargılama giderlerinin bankaca ödenerek borçlu ve kefillere zimmet kaydedilecek olan borçlarına uygulanacak faiz miktarına eklenerek toplam 1.508.714,00 TL banka alacağının bulunduğu kabul edilmiştir. Protokolün üçüncü maddesinde, ikinci maddede 31.03.2011 tarihi itibariyle belirlenen 1.508.714,00 TL ana para borcunun, 25.01.2012 tarihinden başlayarak 25.02.2014 tarihine kadar maddede belirlenen taksitlerle ödeneceği, ilk taksitin 15.559,00 TL iki ve üçüncü taksitin 10.000 ‘er TL, dört, beş ve altıncı taksitlerin 25.000 ‘er TL olduğu anlaşılmıştır. Protokolün beşinci maddesinde, üçüncü maddede yer alan taksitlerin vadelerinde eksiksiz olarak ödenmesinin esas olduğu, ödemelerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi durumunda, ödenmeyen veya eksik ödenen meblağın ödeme vadesinden itibaren on beş gün içinde ve vadeden ödeme tarihine kadar geçecek süre için ödenmeyen veya eksik ödenen tutarın % 40 faiziyle ödenmesi halinde, ödemenin süresinde yapılmış sayılacağı, bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde protokolün ihlal edilmiş sayılarak protokolle sağlanan tüm hakların ortadan kaldırılarak protokol öncesi döneme dönüleceği belirlenmiştir. Sözleşmenin altıncı maddesinde, borçluların başlatılacak takiplerde hazırlanacak kıymet takdir raporlarına itiraz etmeyerek kesinleştirecekleri, takipleri satış aşamasına getirmeyi sağlayacakları, bu amaçla icra takiplerindeki borcu kabul edecekleri, takiplerin hiçbir aşamasında itiraz ve şikayette bulunmayacakları, dava açmayacakları kabul edilmiştir. Bankaca kıymet takdiri yapılabileceği, bu işlemin sözleşmenin ihlali anlamına gelmeyeceği kabul edilmiştir. Borçlularca borcun zamanında ödenmesi halinde bankanın da 6.a maddesinde tanımlanan yetkiler saklı kalmak kaydıyla satış aşamasına getireceği takiplerini, protokol hükümlerine uyulduğu takdirde bulunduğu aşamada durdurmayı, borcun ödenmesi halinde tüm takyidatları üstlendiği anlaşılmıştır. Sözleşmenin 11. maddesinde, bu protokolün genel kredi sözleşmesinin eki olduğu, protokolde yer almayan hususlarda genel kredi sözleşmesinin uygulanacağı, protokolün kefaletlerde yenilenme veya nakil sonucunu doğurmayacağı kabul edilmiştir. Protokol imzalandıktan sonra, 15.07.2011 tarihli ve aynı tarihte … Ltd. Şti.’nin antetli kağıdına yazılı olan beyanla şirkete ait dört adet aracın kredi nedeniyle rehinli olduğu, bu araçların icra dairesi tarafından satışının temin edilerek bedellerinin protokolün ilk taksitlerine mahsup edilmesi bildirilmiştir. Bankanın cevaba cevap dilekçesine eklediği protokolün dışında, … tarafından gönderildiği ileri sürülen 14.09.2011 tarihli e-mailde araçların bulunduğu yerlerin ve plakalarının yeniden bildirildiği görülmüştür. Bankaca gelen faks yazısı üzerine faks metninde plakası bildirilen araçların satışı için 18.10.2011 tarihinde, Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında taşınır rehininin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılarak dört adet aracın satışı talep edilmiş, 03.05.2012 tarihinde … plakalı araç için yeniden ödeme emri gönderilmiş, araçların satışı sonucu tahsil edilen miktarlar ilk üç taksitten mahsup edilmiştir. Diğer yandan bankaca, ilk taksitin ödeme tarihinden sonra ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takibe ilişkin olarak 06.02.2012 tarihinde satış avansı dosyaya yatırılmıştır. Kadıköy 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/261 Esas sayılı dosyasında, ipotek borçlusu … ve … şirketi tarafından 20.02.2012 tarihli dilekçe ile bankanın protokole aykırı eylemlerde bulunarak araçların satışını talep ettiği, gayrimenkulün satışı için avans yatırdığı, icra müdürlüğünce satışın durdurulması talebinin reddedildiği gerekçesiyle şikayette bulunulmuş; mahkemece şikayetin reddine karar verilmiştir. Aynı mahkemenini 2012/241 Esas sayılı dosyasında da borçluların 14.02.2012 tarihli şikayetleri reddedilmiştir. Protokolden sonra gayrimenkulün satışına esas olacak kıymet takdir raporlarına borçluların protokol hükümlerine göre itiraz etmeyeceklerinin belirtilmiş olmaları dikkate alınarak kıymet takdirinin kesinleşmiş olması, icra mahkemesince talebin reddine gerekçe gösterilmiştir. Davalılar, bankaca yapılan takip işlemlerine şikayette bulundukları gibi sahte faksla usulsüz şekilde araçlarının ve gayrimenkulün satıldığı iddiasıyla Gebze ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunmuşlardır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesince banka çalışanları hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kamu davası açılmış; aynı şekilde taşınmaz satışı ile ilgili usulsüzlükler nedeniyle Gebze Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan davanın bu davayla birleştirildiği görülmüştür. Ceza mahkemesince yapılan yargılamada, banka çalışanlarının araçların satışı için gönderilen fakstaki imzayı diğer imzalarla karşılaştırdıkları, faksın geldiği tarihte banka ile bir görüşme bulunmadığı, faksın borçlu … şirketine ait telefondan gönderilmediği, faksın gönderildiği numaranın … Lojistik şirketine ait olduğu, faks aslının bulunmaması nedeniyle, sureti üzerinde yapılan incelemede, imzanın şirket yetkilisi … eli ürünü olduğu ancak fotokopi belge üzerinde iğfal kabiliyeti ve sahtecilik yönünden bir araştırma yapılamayacağı için sanıkların beraatine karar verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlıkta esas sorun hangi tarafın protokole aykırı davrandığı ve özellikle araçların satışı ile kefile ait taşınmazın bankaca satışının talep edilmesine ilişkin banka işlemlerinin protokolün ihlali anlamına gelip gelmediği noktasındadır. Taraflar arasındaki protokol imzalandıktan sonra, henüz ödeme süresi başlamadan gönderilen faks ile mehil süresi içerisinde borçlu şirkete ait dört adet aracın satılması talep edilmiştir. Borçlular, tüm aşamalarda faksın kendilerince gönderilmediğini, banka çalışanlarınca sahte belge oluşturularak suç işlendiğini ileri sürerek, cezai ve hukuki yönden şikayette bulunmuşlardır. Ceza mahkemesince yapılan yargılamada olayın hukuki nitelikte olduğu belirlenerek, dolandırıcılık suçunun oluşmadığı kabul edilerek beraat kararı verilmiştir. TBK’nın 74. maddesi uyarınca hukuk mahkemesi, ceza mahkemesince verilen beraat kararıyla bağlı değildir. Gerçek kişi davalılar tarafından 01.08.2012 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Yukarıda belirtildiği gibi suç duyurusunun yanı sıra araçların satışına ilişkin takip ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yönünden de borçlular icra işlemlerine yönelik şikayet başvurusunda bulunmuşlardır. İlk derece mahkemesince 09.06.2017 tarihinde alınan bilirkişi raporunda; rehinin paraya çevrilmesi yoluyla satılan dört araçtan elde edilen gelir de dikkate alınarak, borçlu … şirketi ile Banka arasında 27.11.2008 ve 15.12.2009 tarihleri arasında düzenlenen iki adet kredi sözleşmesine diğer davalıların kefil olduğu, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borçlulara tebliğ edildiği, takip devam ederken protokol düzenlendiği, protokolün yürürlükte kaldığı sürece her iki şirketin çeşitli kredilerden kaynaklı toplam borcunun 1.508.714,00 TL olarak belirlendiği, borçlu ve kefillerin bankanın haksız şekilde tek taraflı olarak protokolü feshetmesi nedeniyle protokoldeki borca yönelik itirazlarının yerinde olmadığı, toplam borcun 619.630,41 TL olduğu, … şirketinin kefalet limitinin ise 538.556,81 TL olduğu bildirilmiştir. İtiraz üzerine mahkemece alınan 26.01.2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; dört adet aracın satışı sonrası elde edilen gelirin bankaca ilk üç taksite mahsup edildiği, ancak bu mahsup işlemininde satışın geç yapılması nedeniyle süresinde olmadığı, başka bir anlatımla 25.01.2012 tarihli ilk taksitin zamanında ödenmemesi üzerine … plakalı aracın 02.02.2012 tarihinde ihale edilerek ilk taksitten, … plakalı aracın 23.03.2012 tarihinde ihale edilerek ilk taksitin bakiye kısmı ile ikinci taksitin kapatıldığı, … plakalı aracın 12.04.2012 tarihinde ihale edilerek üçüncü taksitin kapatıldığını, bu taksitten artan 7.004 TL’nin bulunmasına rağmen dördüncü taksit günü gelmeden … plakalı aracın satılarak borcun dördüncü taksitten mahsup edildiği ve dördüncü taksitten halen 1.826,56 TL borç bulunduğu anlaşılmıştır. Yargılama sırasında Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takip yönünden İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1744 Esas sayılı dosyasında açılan dava ile bu dava arasında bağlantı bulunduğu bildirilmiştir. Bu dosyada verilen kararın istinaf incelemesi sonucu Dairemizin 2021/130 Esas sayılı dosyasında işlem gördüğü anlaşılmış olup, protokol nedeniyle bu dosya içerisindeki delillerde inceleme sırasında dikkate alınmıştır. Esasen yargılama sırasında bu dosyada alınan bilirkişi raporları getirtilerek dosya içerisine konulmuştur. Mahkemece farklı bir bilirkişi kurulundan alınan 23.07.2020 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; önceki raporlara yönelik itirazlarda değerlendirilerek, sözleşme kapsamında borçlu … şirketine kredi kullandırıldığı, takip sonrası yapılan protokolün muacceliyeti etkilemeyeceği sonucuna varılmıştır. İtiraz üzerine bilirkişi kurulundan alınan 24.12.2020 tarihli raporda önceki görüşler tekrar edilmiştir. İlk derece mahkemesince her bir davalının ayrı harç ödemesi amacıyla muhtıra tebliğ edilmiş, harcın 11.06.2021 tarihinde yatırılmasına rağmen mahkemece her bir davalı yönünden ayrı ayrı harç ödenmediği gerekçesiyle istinaftan vazgeçilmiş sayılmaya ilişkin 16.06.2021 tarihli ek kararın yok hükmünde olduğu, aynı takip nedeniyle müteselsilen borçlu olan davalılarca tek harç ödenmesinin yeterli olması nedeniyle, HMK’nın 344. maddesi uyarınca verilen ek kararın yok hükmünde olduğu kabul edilerek istinaf başvurusunun esastan incelenmesine karar verilmiştir. Davalılar, davacı bankanın protokol hükümlerini ihlal ettiğini, protokolün 6/c maddesi uyarınca, bankanın davalılar hakkındaki takibi satış aşamasına kadar getirerek bırakacağı, davalıların protokoldeki yükümlülüklerine aykırı davranmadıkları sürece satış işleminin gerçekleştirmeyeceğinin taahhüt edildiğini belirtmişlerdir. Taraflar arasındaki protokolün 6/c maddesinde, davalıların protokolün 3. maddesinde belirlenen vadelerle ödeme yapmaları halinde takiplerin satış aşamasına kadar getirileceği, ancak satışın talep edilmeyeceği düzenlenmiştir. Taraflar arasında düzenlenen protokolün borcun yenilenmesine ilişkin bir protokol olmadığı ve genel kredi sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olması nedeniyle borçlu ve kefillerin genel kredi sözleşmesi kapsamındaki borç ve yükümlülükleri devam etmektedir. Protokol uyarınca davalıların 25.01.2012 tarihinde 15.559 TL ilk taksit ödemesini yapmaları gerekir. Ancak, protokolden sonra 17.07.2011 tarihli faks ile borçlu … şirketine ati dört adet aracın satılması talep edilmiştir. Borçlular anılan faksın sahte olarak oluşturulduğunu ileri sürerek şikayette bulunmuşlardır. Ceza yargılamasında aslı bulunmayan faks belgesi üzerinde yapılan incelemede imzanın şirket yetkilisi eli ürünü olduğun anlaşılmıştır. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 11.02.2016 tarih ve 2015/12443 E. 2016/2191 K. Sayılı ilamında davacı … Bankası ile davalılar …, …, … arasında benzer nitelikli genel kredi sözleşmesi ve protokole ilişkin uyuşmazlığın incelendiği ve davalıların benzer iddialarını kanun yolundan geçerek denetlendiği görülmüştür. Kaldı ki taraflar arasında imzalanan protokol hükümlerine göre davacı bankanın, rehinli araçların paraya çevrilmesi konusunda takip başlatılmasına engel bir hüküm bulunmamaktadır. Yani davacı banka, sahte olduğu iddia edilen faks hiç olmasaydı bile taşınır rehninin paraya çevrilmesi takipleri başlatabilecek, takipleri kesinleştirebilecek, satış aşamasına kadar -satış talep etmek dahil- icra işlemleri yapabilecek, ancak taksitlerin sürelerinde ödenmesi halinde satışı yaptırmayacaktır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, ilk taksit tarihi olan 25.01.2012 tarihinde birinci taksitin ödenmemesi üzerine taşınır rehininin paraya çevrilmesi yoluyla takip dosyasında araç satışının 02.02.2012 tarihinde yapılarak ilk taksitin kısmen tahsil edildiği, … plakalı aracın satış bedelinin ilk taksiti karşılamaması üzerine ikinci taksit tarihinden sonra 23.02.2012 tarihinde … plakalı aracın ihale edilerek elde edilen bedelle ilk taksitin kapatıldığı ve ikinci taksitin ödendiği ve daha sonra üçüncü taksitin süresinde ödenmemesi üzerine 25.03.2012 ve 25.04.2012 tarihinde diğer iki aracın satılarak ilk dört taksite mahsup edildiği, dördüncü taksitte 1.826,56 TL borç kaldığı anlaşılmıştır. Davalılar ilk taksiti ödediklerini veya ödemek istediklerini veya tevdi mahalli tayinine ilişkin bir iddia ileri sürmediğinden yukarıda belirtilen Yargıtayca onanan dosya kapsamındaki gerekçeler de birlikte dikkate alındığında davacı bankanın bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Bankaca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte satış avansı yatırılıp, protokol gereğince ilk taksitin ödenmesi gereken tarihten sonra 06.02.2012 tarihinde satış istenmiştir. Satış avansı yatırılmaması halinde İİK’nın 106. maddesi gereğince satışın düşeceği açık olup, taraflar arasındaki protokolde de bankanın satış dışında her türlü takip işlemini yapabileceği kabul edilmiştir. Nitekim, satış avansı yatırılan ipotek konusu emtia dördüncü taksitten çok sonra satılarak paraya çevrilmiş olup, protokol hükümlerine göre satışın talep edilmesi protokolün ihlali olarak değerlendirilemeyecektir. Protokolün 8. maddesinde borçluların protokole göre ödeme yapmamaları veya protokol hükümlerini ihlal etmesi halinde bankaca herhangi bir ihtara gerek olmaksızın protokoldeki önceki aşamaya dönülerek takibin devam edebileceği düzenlenmiş olup, bu durumda protokolün borçlularca ödeme yapılmayarak ihlal edilmesi nedeniyle bankanın protokol öncesi takibi esas alarak itirazın iptali davası açmasında hukuki yararı bulunmaktadır. İstinaf başvurusu sonrası gönderilen belgelerle, icra müdürü, davacı vekili ve tedbirle ilgili değerlendirme yapan hâkim hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ve bir kısım kişiler hakkında icra işlemlerindeki usulsüzlük nedeniyle kamu davası açıldığı ileri sürülmüş ise de takip hukukuna ilişkin iddia edilen usulsüzlüklerin borcun miktarı ve esasına etkisinin bulunmadığı, takip hukuku nedeniyle veya usulsüz satış nedeniyle borçluların zarara uğraması halinde ilgililerden tazminat talep etme haklarının bulunduğu anlaşılmakla, yerinde görülmeyen istinaf başvurularının reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalılar tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 17.872,07 TL istinaf nispi karar harcının davalılardan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07.04.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.