Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1271 E. 2023/187 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1271
KARAR NO: 2023/187
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16.04.2021
NUMARASI: 2019/343 E. – 2021/324 K.
DAVANIN KONUSU: Tespit
Taraflar arasındaki tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı ve katılma yoluyla davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalılar arasındaki ticari satım sözleşmesi kapsamında verilen çekin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu edildiğini ve takibin kesinleştiğini, davalılar aleyhine gerçekleştirilen haciz işlemlerinde borcun tahsilini sağlamaya yönelik haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmadığının tespit edilmesi üzerine icra dairesince borçlular için geçici aciz vesikası düzenlendiğini, bu aciz belgesine dayalı olarak yapılan tasarrufların iptalinin talep edildiğini, müvekkilince açılan bir kısım tasarrufun iptali davasında lehe karar verildiğini, müvekkilinin dava konusu taşınmazların satışı aşamasına geçtiği sırada, borçlularca İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1005 Esas sayılı dosyası ile icranın geri bırakılmasının talep edildiğini, mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen kararın kanun yolundan geçerek kesinleştiğini, bu nedenle İİK’nın 33/a maddesi gereğince alacağın zamanaşımına uğramadığının tespitinin istendiğini, dava konusu icra takibinde müvekkilince gerçekleştirilen işlemler değerlendirildiğinde, alacağın zamanaşımına uğramadığının sabit olduğunu, müvekkilince davalılar aleyhine dava açılması ve davalıların, borçlu olduklarını kabul etmesiyle zamanaşımının kesildiğini, alacağın satış sözleşmesine dayanması nedeniyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini, TBK’nın 157. maddesi gereğince alacağın takibine ilişkin her işlem sonrası zamanaşımının yeniden başlamasına ilişkin hüküm gereğince alacağının zamanaşımına uğramadığını ileri sürerek, alacağının zamanaşımına uğramadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu alacağın takip miktarının 6.146.013,69 TL olduğunu ve bu miktar alacağın zamanaşımına uğramadığı iddiasıyla açılan davada harcın tamamlanması gerektiğini, davada üç adet kambiyo senedinin zamanaşımına uğramadığının iddia edildiğinden zamanaşımı iddiasının kambiyo hukuku çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, 6 aylık zamanaşımını kesecek şekilde icra dosyasında işlem yapılmadığını, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 2018/2047 Esas sayılı dosyası ile çeklerin zamanaşımına uğradığına dair verilen kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2018/15269 Esas sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiğini, davacının 6 ayda bir işlem yaptığı iddiasının kesin hüküm nedeniyle geçersiz bir itiraz olduğunu, davacı tarafından açılan herhangi bir alacak davası bulunmadığını, dava dilekçesinde İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi ile İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde 3 adet dava açıldığının beyan edildiğini, ancak bu davaların zamanaşımını kesen dava türlerinden olmadığını, esasen bu tartışmaların icra mahkemesi ile kanun yolları mahkemelerinde de yapıldığını, davacı tarafça aciz vesikası alınmadığını, alacağın satış sözleşmesine dayandığına ilişkin iddiaların kambiyo hukuku çerçevesinde yasal dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İcra İflas Kanunu’nun 33/a maddesi uyarınca İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takibine konu alacağın zaman aşımına uğramadığının tespiti istemine ilişkindir. İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/1005 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde davalılar tarafından davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra takibinin takip sonrası zamanaşımına uğradığı iddiası ile icranın geri bırakılması talebi ile dava açıldığı, yargılama sonunda 28.02.2017 gün 2017/250 sayılı karar ile icra dosyasında alacaklı tarafından takip kesinleştikten sonra icra dosyasısnda 22/08/2011 tarihinden sonra dosyada bir işlem yapılmadığından 6 aylık zamanaşımı dolduğu gerekçesi ile İİK.nun 71/2 ve 33/a maddeleri gereğince icranın geri bırakılmasına karar verildiği, İstanbul BAM 23.HD nin 13/07/2017 tarih ve 2017/1028 esas, 2017/1386 karar sayılı kararı ile; icra dosyasında 10.05.2012-09.05.2013 tarihleri arasında alacaklının icra takibini sürdürme iradesini gösteren, zamanaşımını kesen bir takip işlemine rastlanmadığı, tasarrufun iptali davasının zamanaşımını kesmeyeceği, ilk derece mahkemesinin icranın geri bırakılmasına dair kararının sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile davalının istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği, kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 24.05.2018 tarihli, 2017/7839 Esas – 2018/5103 Karar sayılı kararı ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, istinaf isteminin kabulü ile gerekçenin düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken, infazda tereddüt oluşturacak şekilde, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi değiştirildiği halde istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği. bozma sonrası İstanbul BAM 23.HD nin 2018/2047 E.- 2018/1734 K sayılı ilamı ile davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/1005 Esas – 2017/250 Karar sayılı ve 28/02/2017 tarihli kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında davacılar yönünden icranın geri bırakılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 04.02.2019 gün ve 2018/15269 E- 2019/6256 sayılı ilamı ile onandığı ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasının incelenmesinde; takibin, alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip olduğu anlaşılmıştır. Çek hakkında zamanaşımı süresi ibraz süresinin bitmesi ile başlayacağından çekin ibraz süresinin sona erdiği tarihte geçerli olan zamanaşımı süresinin nazara alınması gerektiği, somut olayda, takibe dayanak kambiyo senedi niteliğini taşıyan çeklerin keşide tarihlerinin 2008 yılına ait olduğu ve 6762 sayılı TTK’nın 726. maddesini değiştiren 6273 sayılı Kanun’un 7. maddesinin yürürlüğe girdiği 03.02.2012 tarihinden önce ibraz süresi dolan çeklerin altı aylık zamanaşımı süresine tabi olduğu, icra dosyasında 10/05/2012- 09/05/2013 tarihleri arasında alacaklının icra takibini sürdürme iradesini gösteren zamanaşımını kesen bir takip işlemine rastlanılmadığı, takip dayanağı çeklerin ibraz sürelerinin dolduğu tarih itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 662. maddesinde zamanaşımını kesen sebeplerin sınırlı olarak sayıldığı ve yasadaki dava tabirinden maksat eda davaları olduğu, bu nitelikte olmayan tasarrufun iptali davasının zamanaşımını kesmesi veya durdurmasının söz konusu olmadığı , 6762 sayılı TTK’nın 726/1. maddesinde yazılı 6 aylık zamanaşımı süresinin geçtiği anlaşıldığından İİK 33/a maddesi uyarınca açılan eldeki davada, davacı tarafından, icra takibinde zamanaşımının vaki olmadığı iddiasını ispat edemediğinden…” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Alacağın zamanaşımına uğramadığı sabit olmakla mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, 6273 Sayılı Kanun ile TTK’da yapılan değişiklikle çeklerde zamanaşımı süresinin 3 yıla çıkarıldığını, Yargıtay kararlarında söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce ibraz süresi dolan çeklerde zamanaşımı süresinin 6 ay olacağı, ibraz süresi bu tarihten sonra dolan çeklerde ise 3 yıl olacağının belirtildiğini, bu durumda takip konusu çeklerin ibraz tarihi gereğince zamanaşımı süresinin 6 ay olduğunu ve alacaklı tarafça söz konusu Yasa’nın yürürlüğe girdiği 03.02.2012 tarihine kadar dosyada 6 ay aralıklar ile işlem yapıldığını, müvekkilince haklarında aciz vesikası alınan davalılar aleyhine tasarrufun iptali davaları açıldığını, davalıların borçlu olduklarını kabul ettiklerini, bu nedenle zamanaşımının kesildiğini, takip işlemleri sunucu borçluların haczi kabil mal varlığı bulunmaması nedeniyle aciz vesikası alındığını ve borçluların mal kaçırmak kastıyla yaptığı tasarruflara ilişkin olarak genel mahkemelerde iptal davaları açıldığını, bu kapsamda 20.11.2008 tarihinde İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/260 Esas sayılı, 03.12.2008 tarihinde İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/43 Esas sayılı ve 09.01.2009 tarihinde İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/777 Esas sayılı tasarrufun iptali davalarının açıldığını, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/260 Esasında verilen kararla borçlu adına kayıtlı Beykoz’da kain taşınmazına ilişkin iptal kararı verilmesinden sonra icra takip dosyasında satış işlemlerine başlandığını, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/193 Esas sayılı davasında mahkemece, Yargıtay bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulü ile dava konusu taşınmazlardan Milas’taki taşınmaz bakımından tasarrufun iptaline karar verildiğini, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtayca, tasarrufun iptali bakımından icra takibi üzerinden alacaklıya yetki verilmekle icranın geri bırakılması durumunun mevcut olmaması gerektiğinin belirtildiğini, davacı tarafından icranın geri bırakılması kararına karşı genel mahkeme nezdinde dava açılmış olması halinde sonucunun beklenmesine karar verildiğini, buna bağlı olarak İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesince bu davanın bekletici mesele yapıldığını, bu davanın davanın halen derdest olduğu göz önüne alındığında, işbu dava tarihlerinden itibaren zamanaşımı sürelerinin durduğunun kabulü gerektiğini, 6102 sayılı TTK’nın 750. maddesi ile 6762 sayılı TTK’nın 662. maddesinde, davanın açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesinin zamanaşımını keseceğinin düzenlendiğini, TBK’nın 156. maddesinde de borcun ikrar edilmesi halinde zamanaşımının kesileceği ve yeni zamanaşımının her halde 10 yıl olacağının kabul edildiğini, tüm bu hususlar değerlendirildiğinde alacağın zamanaşımına uğramadığının sabit olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında, davacının takip tarihi itibarıyla 6.339.415,48 TL alacaklı olduğunun belirlendiğini, alacak ilişkisinin 10 yıllık zamanaşımına uğradığını, alacağın zamanaşımına uğradığının tespiti halinde maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili, katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığını, takibin temel ilişkiye dayanmaması nedeniyle kamu hukukuna ilişkin zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini, icra dosyasında verilmiş bir aciz vesikası bulunmadığını, davanın eksik harçla açıldığını, 11.12.2019 tarihli dilekçe ile alacağın 300.000 TL’lik kısmının zamanaşımına uğramadığının tespitinin talep edildiğini, mahkemece nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmasına rağmen her bir davalı yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve her bir davalı yönünden ayrı ayrı nispi vekalet ücretine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 33/a maddesinin 2. fıkrası uyarınca, zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verilen alacağın zamanaşımına uğramadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İİK’nın 33/a maddesinin 2.fıkrasına göre, “Alacaklı icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açabilir. Aksi taktirde icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder.” düzenlemesi mevcuttur. Davacı tarafından 13.11.2008 tarihinde Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/204 D…. sayılı dosyasında beş adet çeke dayalı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatılmıştır. Takip konusu 31.12.2008 keşide tarihli 840.000 TL bedelli, aynı tarihli 1.500.000 TL bedelli iki adet çekin Türkiye … Bankası’ndan verildiği bu çeklerin keşidecisinin …, lehtarının … Holding AŞ olduğu, 25.11.2008 keşide tarihli 750.000 TL bedelli, 30.11.2008 tarihli 750.000 TL bedelli iki adet …bank Galat Şubesinden verilme çekin keşideci ve lehtarlarının da aynı kişi olduğu anlaşılmıştır. İhtiyati hacizde ayrıca 07.11.2008 tarihli 980.000 TL bedelli, 07.11.208 tarihli 980.000 TL bedelli … Bankasına ait iki adet çek de kullanılmıştır. Takip sonrası, borçluların hacze kabil mal varlığının bulunmaması nedeniyle borçluların tasarrufunun iptali amacıyla 20.11.2008, 03.12.2008 ve 09.01.2009 tarihlerinde İstanbul 10 ve 12. Asliye Hukuk Mahkemelerinde tasarrufun iptali davaları açılmıştır. Takip tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 662. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler, dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır. Ticari işlemlerin itimat, itibar ve sürat gibi özellikleri nedeniyle Türk Ticaret Kanunu’nda daha kısa süreli zamanaşımı belirlenmiş olup, Borçlar Kanunu’ndaki zamanaşımı süreleri burada uygulanmaz. Anılan maddede dava açılması ile kastedilen kambiyo senetleri hukukuna ilişkin bir talep dolayısıyla yetkili mahkeme nezdinde, usulüne uygun bir davanın açılmış bulunmasıdır. Örneğin senet borçlusunun açtığı senet iptal davası zamanaşımını kesmez. Keza ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir, önceki davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması vs. de zamanaşımını kesici nitelikte değildir. Kanundaki dava tabirinden maksat sadece eda davalarıdır. Bu bağlamda yukarıda belirtilen nitelikte olmayan davalar (İstihkak, izale-i şuyu, kıymet takdirine itiraz, senet iptali, tasarrufun iptali vb. nitelikte davalar) ve takip işlemleri zamanaşımını kesmemektedir Takip dosyasında, alacaklının cebri icrayı kesintisiz sürdürme iradesini göstererek, borçlunun haczi kabil hiçbir malın bulunmadığının tespiti gerekir. Bu halin kesin aciz vesikası ile belirlenmesi halinde, borçluya karşı aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren 20 yıl geçmesiyle borç zamanaşımına uğrar (17.07.2003 tarih ve 4949 Sayılı Yasa ile değişik İİK’nun 143.maddesinin altıncı fıkrası) ( EmsalYargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2013/3653 -7918 E.K. Sayılı ilamı). Somut olayda, davacı tarafından açılan tasarrufun iptali davaları gerek anılan madde gerekse TBK’nın 157. maddesinde belirtilen zamanaşımını kesen dava niteliğinde değildir. Davacı tarafından kambiyo hukukuna dayanılmış olması nedeniyle, kambiyo senedine dayalı takip nedeniyle genel zamanaşımı süresinin uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, TBK’nın 156/2. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Dosya içerisinde kesin aciz vesikası bulunduğuna ilişkin bir kanıt bulunmadığından İİK’nın 143/6. maddesindeki zamanaşımı süresinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesince dosya kapsamında yapılan incelemeye göre takip dosyasında 6273 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile 6762 sayılı TTK’da yapılan değişiklik uyarınca 10.05.2012 ile 09.05.2013 tarihleri arasında takip dosyasında zamanaşımını kesici bir işlem yapılmadığı, yukarıda belirtildiği gibi açılan davaların tasarrufun iptali olması nedeniyle zamanaşımını kesici bir özelliği bulunmadığı, TBK’nın 143. maddesi gereğince kesin aciz vesikası alınmadığı, kambiyo borcunun ikrarının bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalılar vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusu ile davacı vekilinin vekalete yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde: Davacı tarafından 300.000 TL üzerinden harcı ödenerek açılan davada, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiğinden dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olduğu; hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2. maddesinde, müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddi hâlinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur düzenlenmesine göre, davalılar yönünden tek ret sebebi bulunması nedeniyle tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olduğu anlaşılmakla, taraf vekillerinin bu yönlere ilişkin istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 120,60 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 120,60 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,6-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.02.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.