Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1261 E. 2021/933 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1261
KARAR NO: 2021/933
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/04/2021 tarihli ara karar
NUMARASI: 2020/253 Esas
DAVANIN KONUSU:Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasındaki şirket genel kurul kararlarının butlanının tespiti ve iptali istemli açılan dava, içinde talep edilen ihtiyati tedbirin reddine dair ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketin 17.03.2020 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurulu toplantısında gündem maddelerinin görüşüldüğünü, müvekkili şirketin %33,33 oranındaki payının sahibi olduğunu ve şirket hissedarlarının tamamının … ailesine mensup olduğunu, müvekkilinin genel kurula temsilci aracılığıyla katılarak alınan 3., 4., 5., 7. ve 8. gündem maddelerine olumsuz oy kullanarak, gündemin 7 ve 8. nolu kararlarına karşı muhalefetini tutanağa geçirdiğini, TTK’nın 445. maddesinde, 446. maddede sayılman kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararlarının iptalini talep edebileceğinin düzenlendiğini, müvekkilinin yasal şartları yerine getirmekle iptal davası açma hakkının bulunduğunu, gündemin 7.maddesiyle alınan yönetim kurulu üyelerine takdir edilen ücretin fahiş olması ve ortakların kar paylarını haleldar etmesi nedeniyle hükümsüz olduğundan hükümsüzlüğünün tespiti aksi halde iptali gerektiğini, şirketin yegane gelirinin kiralanan taşınmaz olduğunu, şirketin sadece sahibi olduğu taşınmazı kiraya verme iş ile iştigal ettiğini, genel kurulda kabul edilen ödemenin kabul edilmesi halinde şirket kaynaklarının büyük ölçüde yönetim kurulu üyelerine aktarılacağını, takdir edilen ücretin yönetim kurulunca yapılan işlerle orantılı olmadığını, sadece 2019 yılında dahi şirket cirosunun %42 sinin yönetim kurulu ve üst düzey yöneticilerinin huzur hakkı için ödendiğini, gelir tablosuna göre 5.946.266,93 TL brüt satış geliri olan şirketin 4.119.261,66 TL genel yönetim giderleri bulunduğunu, bu giderlerin 2.493.096,74 TL’sinin yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile üst düzey yöneticilere ödenen ücretler olduğunun faaliyet raporunda açıklandığını, alınan kararla şirket kaynaklarının ücret adı altında yönetim kurulu üyelerine aktarıldığını ve bu durumun hissedarların kar payı haklarını ağır şekilde ihlal ettiğini, hiç bir gerekçe gösterilmeksizin bu miktarda huzur hakkı verilmesinin örtülü bir kar dağıtımı olduğunu, davalı şirkete uğramayan yönetim kurulu üyelerine diğer yöneticinin 4/5 katı ücret takdirinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunun bir çok Yargıtay kararında da bu husunun kabul edildiğini, küresel salgın nedeniyle ekonominin etkilendiği bir dönemde bu denli yüksek ücret kararlaştırılmasının dürüstlük ve iyi niyet ilkeleriyle bağdaşmadığını, alınan kararın batıl olması nedeniyle yürütmesinin de tedbiren durdurulması gerektiğini ileri sürerek, davalı şirketin 17.03.2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan 7 nolu kararın kanun, esas sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle öncelikle hükümsüzlüğünün tespitine, aksi halde iptaline, alınan kararın uygulanması halinde telafisi güç zararların doğacak olması karşısında, dava sonuna kadar kararın yürütmesinin tedbiren durdurulmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 05.04.2021 tarihli dilekçesinde özetle; mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi sunucunda düzenlenen raporda, yegane işi taşınmazını kiraya vermek olan şirketin faaliyetleri nedeniyle 5.946.266,93 TL gelir elde ettiğini, bu gelirin 2.493.096,74 TLsinin yönetim kurulu üyelerinin ücreti olarak ödenmesinin makul olmadığı, şirket gelirinin yaklaşık %40’ının bu şekilde ödenmesinin işit işlem ilkesi ile kar payı hakkına aykırı olduğunun belirlenmesi nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın üç aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, genel kurulun 17.03.2020 tarihinde yapılmasına rağmen davanın 23.06.2020 tarihinde açılması nedeniyle reddi gerektiğini, davacının, şirketin uğrayacağı muhtemel zararlar için teminat yatırması gerektiğini, davacının aile şirketi olan davalı şirketin ortaklarından olduğunu, şirketin Mecidiyeköy’de kiraladığı yedi katlı taşınmazı bulunduğunu, şirketin düzenli olarak kar dağıtımı yaptığını, yönetim kurulu üyelerine ödenmesi kararlaştırılan miktarın makul olduğunu, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde de benzer ücretler aldığını, davacının son genel kurulda ödenen ücrete itiraz etmesine rağmen yakın zamana kadar kendisinin de benzer miktarda ücret aldığını, davacının bu şekildeki eylemlerinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bir yönetim kurulu üyesinin ücretinin az belirlenmesinin kararın iptali nedeni olmadığını, bir sonraki toplantıda bu ücretin de artırılmasının davacı tarafından teklif edilebileceğini, davacının pay sahibi olduğu diğer şirketlerde dava konusu edilen miktardan çok daha fazla ücret aldığını, telafisi güç veya imkansız zarar bulunmaması nedeniyle tedbir kararı verilmesinin gerekmediğini savunarak, davanın ve tedbir talebinin reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, davacının ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 28.04.2021 tarihli ara kararında; “…Davacı vekilinin 05.04.2021 tarihli dilekçesi ile 17 Mart 2021 tarihli bilirkişi raporu ile haklılıkları sabit olduğundan bahisle dava konusu edilen 7 numaralı Genel Kurul Kararının icrasının ve bilhassa bu karar çerçevesinde işlem yapılmasının dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasını talep ettikleri görülmüştür. 6102 sayılı TTK’ nın 449- (1). Maddesinde ‘Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir.’ düzenlemesi yer almaktadır. Tensip zaptı ara kararı gereği TTK’nın 449/1 madde uyarınca genel kurul kararı aleyhine iptal davası açıldığından yönetim kurulu üyelerinin görüşünün alınabilmesi için yönetim kurulu üyeleri …, … ve …’ya duruşma gününün bildirir davetiyenin tebliğine karar verilmiş, covid 19 riski nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin yazılı görüş sundukları görülmüştür. HMK’nın 389. maddesinde, ‘Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.’ ifadelerinin yer aldığı, bu hali ile, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği, yargılama neticesini etkileyecek tedbir kararı verilemeyeceği, tedbir kararı verilmemesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesi mümkün olmadığı gibi ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin de bulunmadığı…” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince alının bilirkişi raporunda da genel kurulda kabul edilen ücretin fahiş olduğu, ücretin şirketin geliri ve yapılan işle uyumsuz olduğunun belirlendiğini, mahkeme kararında somut bir gerekçe bulunmadığını, sunulan dilekçeler ve delillerin değerlendirilerek yasal bir gerekçe oluşturulması gerektiğini, şirket cirosunun yaklaşık olarak yarısına yakın bir miktarın yönetim kurulu üyelerine ücret olarak ödenmesinin pay sahiplerinin kâr payı hakkı, şirket sermayesinin korunması ilkesi ve bir çok ortaklık hakkına aykırı olduğunu, mahkemece adeta hiç bir delil toplanmamış gibi değerlendirme yapılarak karar verildiğini, mahkemece bilirkişi raporundaki açık ve mutlak gerçekler göz ardı edilerek, gerekçesiz ve sunulan deliller değerlendirmeden verilen kararın hatalı olduğunu, yargılamanın geldiği aşama itibariyle alınan kararın haksız olduğunun açıkça ortaya konulduğunu, batıl olan ve üç yıl daha uygulanacak olan kararın icrasının tedbiren durdurulmamasının telafisi imkansız zararlara neden olacağını, pay sahibi yöneticilerin kendilerine takdir ettikleri ücretin çok altında bir miktarı yönetim kurulu başkanı seçilen …’ya takdir etmelerinin nedeninin dahi açıklanmadığını, alınan kararla pay sahibinin eşit işleme tabi tutulma ilkesine aykırı hareket edildiğini, böylelikle fiili durumda davacının zarara uğratılarak şirket payının diğer ortaklar arasında paylaştırıldığını ve bu uygulamanın örtülü kâr dağıtımı niteliğinde olduğunu, davacının pay hakkının ve TTK’nın 357/1, 445/1, 447/1-A, 507/1 maddelerinde düzenlenen haklarının ağır şekilde ihlal edildiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine dair ara kararının kaldırılarak, tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, anonim şirket genel kurul kararlarının iptali davası içinde, TTK’nın 449.maddesi uyarınca, genel kurul kararının icrasının dava sonuna kadar yürütülmesinin geri bırakılması talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince TTK’nın 449.maddesine dayalı geçici hukuki koruma talebinin reddine karar verilmiş; bu ara kararına karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, iptali istenen 17.03.2020 tarihinde yapılan 2019 yılı genel kurul toplantısında, yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkına ilişkin alınan kararın, şirket ortaklarının kâr payı ve şirket sermayesinin korunması ilkesine aykırı ve fahiş olduğunu belirterek anılan kararın iptali istemiştir. TTK’nın 449. maddesine göre, genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Somut olayda ilk derece mahkemesinin ara kararı doğrultusunda davalı şirket adına Yönetim Kurulu üyesi …’nin 30.09.2020 tarihli dilekçe ile yazılı beyanda bulunduğu, şirket adına da davaya cevap verildiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 449. maddesi uygulanırken, tamamlayıcı hüküm olarak, HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerinden yararlanılmalıdır. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” Aynı Kanun’un 390/3. Maddesi, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. İlk derece mahkemesice deliller toplanarak alınan bilirkişi raporunda, şirket cirosunun önemli bir kısmının yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı olarak ödendiği belirlenmiştir. Genel kurulda önceki yıllarda alınan huzur hakkı belirlenen yüzdeliklerle artırılmıştır. Önceki yıllarda yönetim kurulu üyesi olan davacının, şirketin %99 oranında paydaşı olan üç yönetim kurulu üyesine ödenen huzur hakkına itiraz etmemiş olması bu davada geçici hukuki koruma talep etmesine engel olmaz.
29.04.2020 tarihli 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla Covid-19 salgını nedeniyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlemesi amacıyla 01.05.2020 tarihinden 15.06.2020 tarihine kadar olan dava süreleri uzatılmış olup, anılan Karar ve 7226 sayılı Kanun’un geçici 1.maddesi dikkate alındığında, iptal talebi yönünden davanın süresinde olduğu anlaşılmaktadır. Somut davada, şirket yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkının belirlenmesine ilişkin genel kurul gündeminin 7. maddesiyle alınan kararın şirket ortaklık yapısı üzerindeki etkisi bilirkişi raporuyla değerlenmiştir. İptali istenen genel kurul toplantısında alınan kararın iptal edilebilirliği konusunda mahkemece esas yönünden serbestçe değerlendirilecektir. Elbette ilk derece mahkemesinde devam eden yargılama sürecinde yapılacak inceleme ve değerlendirmeler sonucu ortaya çıkabilecek yeni hukuki durumlar saklıdır. Ancak, dosyanın mevcut kapsamına göre geçici hukuki koruma koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır. Bu açıklamalar ışığında, davacının davalı şirkette hissedar olup, hisse oranı da dikkate alınarak ve tedbir kararının davalı şirketin bir zararına da sebebiyet vermeyeceği dikkate alınarak, takdiren teminat alınmaksızın, davalı şirketin dava konusu 17.03.2020 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkının belirlenmesine dair 7 nolu gündem maddesiyle, yönetim kurulu üyeleri … ve …’ye 108.192’şer TL ödenmesine dair alınmış olan kararın, TTK’nın 449. maddesi maddesi uyarınca yürütülmesinin dava sonuna kadar geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış, davacı vekilinin bu konudaki istinaf başvurusu haklı bulunmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının kaldırılarak geçici hukuki koruma talebinin kabulüne dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Ayrıntısı yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 ve 391/3. maddeleri uyarınca kabulüyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu 28.04.2021 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararının kaldırılarak tedbir talebi hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin HMK’nın 389 ve TTK’nın 449. maddeleri uyarınca kabulü ile davalı şirketin 17.03.2020 tarihli genel kurulunun 7 nolu gündem maddesiyle alınan, yönetim kurulu üyeleri … ve …’ye 108.192’şer TL ücret ve huzur hakkı ödenmesine dair kararın yürütülmesinin dava sonuna kadar geri bırakılmasına, 2- HMK’nın 392. maddesi uyarınca, davacının şirketteki hisse oranı ve tedbirin davalı şirket yönünden bir zarar oluşturmayacağı dikkate alınarak, takdiren teminat alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 162,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına, b-Davacı vekili tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde iadesine, c-Davacı vekili tarafından istinaf yargılaması sırasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 08.07.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.