Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/124
KARAR NO: 2021/860
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/10/2020
NUMARASI: 2019/1067 Esas – 2020/695 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, davanın, arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediğinden usulden reddine ilişkin olarak verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirketten faturaya bağlı 265.705,24 TL alacağını almadığı için borçlu şirket hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleştiğini, borçlu şirkete ait menkul malların haczedildiğini, borçlu şirket tarafından ödeme emrinin iptali yönünde dava açılmış olduğunu, bu davanın iki kere Yargıtay’a gidip geldiğini sonuç olarak Bakırköy 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/282 Esas sayılı dosyası ile yapılan yargılamada taraflarına borçlu şirkete yeniden ödeme emri tebliğine karar verildiğini, yeniden gönderilen ödeme emrine borçlu şirket tarafından borcu bulunmadıkları yönünde itirazda bulunularak takibin durmasına neden olduklarının, borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak ödeme emrine itiraz ederek icra takibinin durmasına ve müvekkili şirketin mağduriyetine neden olduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, faturaların ödeme tarihi olan 10.04.2016 tarihinden itibaren ticari faize hükmedilmesine, kötü niyetli davalı borçlu aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın itirazın iptali davalarında öngörülen bir yıllık süre içinde açılmadığından zamanaşımı nedeni ile reddine, mütemerrit kılınmadan işletilen faiz yönünden tam veya kısmi olarak reddine, zamanaşımı nedenleri ile davanın reddi halinde alacak miktarı üzerinden vekalet ücreti takdirine, alacağın reddedilen kısmı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının ve dava masraflarının ise lehlerine tahmiline, açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesi istinafa konu kararında”…Somut olayda, arabulucuya başvuru tarihinin 30/12/2019 olduğu, arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihin 09/01/2020 olduğu, davanın ise arabuluculuk süreci tamamlanmadan 31/12/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmakla her ne kadar davanın açılmasından önce arabuluculuk kurumuna başvuru yapılmış olsa da 6102 Sayılı TTK’nun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesinin 1. fıkrasına aykırı olarak henüz arabuluculuk süreci tamamlanmadan açılmış olması nedeniyle…” davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Somut olayda, 30.12.2019 tarihinde, arabulucuya başvurulduğunu, 31.12.2019 tarihinde dava açıldığını, davalı vekili ve arabulucu ile irtibat kurularak, 09.01.2020 tarihinde toplantı yapıldığını, yapılan toplantıda anlaşma sağlanamadığı için, tutanak tutulduğunu ve tutanak aynı gün, yani 09.01.2020 günü, dava dosyasına ibraz edildiğini, 19 Aralık 2018 tarih ve 30630 sayılı resmi gazetede yayınlanarak, yürürlüğe giren 7555 sayılı kanunun 20. Maddesinde,dava şartı olarak, arabuluculuk kanuna eklenmiş olup, dava açmadan önce, arabulucuya başvurulmuş olmasının, dava şartı olarak düzenlendiğini, HMK’nın 115.maddesinin 2.fıkrasında mahkemenin, dava şartı noksanlığını tespit ederse, davanın usulden reddine karar vereceğini, ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için, kesin süre verildiğini, bu süre içinde, dava şartı noksanlığı giderilmemiş ise davayı dava şartı yokluğu sebebiyle, usulden reddedeceğini şeklinde hüküm bulunduğunu, Anayasanın 141/son maddesi ile, “davaların en az giderle ve mümkün olan sürede sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğu” belirtildiğini, TTK’ya göre, arabuluculuk başvurusu yapıldığını, buna ilişkin başvuru formunun dilekçeye eklendiğini, bir kaç gün sonra da anlaşmazlığa yönelik tutanağın dosyaya ibraz edildiğini, Ön görülen başvurunun yapılmış olmasına rağmen, ret kararı verilmiş olmasının usul ekonomisine ve taraf menfaatlerine aykırı olduğunu, Somut olayda, mahkeme tarafından herhangi bir davetiye gönderilmeden ve süre verilmeye gerek kalmadan, tutanak mahkeme dosyasına ibraz edildiğini belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK 67 maddesi uyarınca itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile dava konusu uyuşmazlığın ticari nitelikte olması nedeniyle 6102 sayılı Kanun’un 5/A maddesi uyarınca arabuluculuk dava şartına tabi olduğu, arabuluculuk süreci tamamlanmadan dava açıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 114/1. maddesinin birinci fıkrasında, tüm davalar bakımından geçerlilik taşıyan dava şartlarının neler olduğu hususu açıkça hükme bağlanmış, HMK’nın 114/2. maddesinde ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Anayasamızın 9. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, ülkemizde yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı ve 36.maddesinde de, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, mahkemelerin ise görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacakları esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir. 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir. Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Dava şartı, kamu düzenine ilişkin olup HMK’ nın 355. ve 115. maddeleri uyarınca, istinaf sebebi yapılmasa bile, resen gözetilir. Somut olayda davacı vekili tarafından 31.12.2019 tarihinde dava açılmış, dava açılmadan önce 30.12.2019 tarihinde arabulucuya başvurulmuş ve tarafların uzlaşmadığına dair 09.01.2020 tarihinde tutanak düzenlenmiştir. Davacı vekilince 09.01.2020 tarihili anlaşmaya varılamadığına ilişkin son arabuluculuk tutanağı mahkemeye sunulmuştur. Elde ki dosyada mahkemece davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığı anlaşıldığından Mahkemece esasa girilerek karar verilmesi gerekirken tekrar davacıdan arabuluculuk Yasası gereklerini “anlaşmazlık tutanağının getirilmesi” istemek Yasa’nın düzenlemesindeki amaca uygun düşmeyeceği, somut olayda HMK’nin 115/3. Maddesi de gözönüne alındığında, dava şartı yokluğundan red kararı verilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2020/3187 E 2021/762 K 04/02/2021 T.) Yukarıdaki açıklamalar ışığında davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kaldırılarak, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 24.06.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.