Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1159 E. 2021/1571 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1159
KARAR NO: 2021/1571
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2020
NUMARASI: 2019/589 E. – 2020/641 K.
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davalı …A.Ş vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; Bakırköy … Noterliğinin 30.04.2018 tarih ve … yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Ön Ödemeli Konut Satış Vaadi Sözleşmesi kapsamında müvekkilinin üzerine düşen tüm mükeellefiyetleri eksiksiz ve süresinde yerine getirmiş olduğunu, konut bedelini ise bir yıl önce peşinen ve defaten ödediğini, hatta iskan harçlarını dahi yatırdıklarını, buna rağmen davalı şirketin haksız ve kötü niyetli bir şekilde tapu devrini yapmaktan kaçınmakta olduğunu, davalılardan … şirketinin arsa sahibi, Arıkan şirketinin ise alacağı temlik eden müteahhit konumunda olduğunu, davaya konu bağımsız bölümün teslim tarihinin Aralık 2018 olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmede tapu devrinin düzenlenmiş olduğunu, davalıların Adi Ortaklık Hükümlerine tabi olup müvekkiline karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek; öncelikle bahsi geçen konut hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesine, taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline, iptal ve tescilin mümkün olmaması halinde müvekkili tarafından davalıya ödenen bedellerin denkleştirici adalet ilkesi gereği güncellenmiş değerinin -rayiç bedelden az olmamak kaydıyla- dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin diğer davalı şirket ile yapmış olduğu sözleşme çerçevesinde davacıya dava konusu villanın satıldığını ve teslimatın yapıldığını, ancak diğer davalı şirketin yarattığı haksız ve mesnetsiz muaraza nedeni ile tapu devrinin yapılamadığını, müvekkili şirketin ve diğer davalının projenin tanıtımını proje ortaklığı olarak birlikte yaptıklarını, diğer davalının yarattığı haksız ve mesnetsiz muarazanın giderilmesi için müvekkili şirket tarafından diğer davalı şirket aleyhine dava açıldığını, dava konusu villanın tapusunun diğer davalı şirket üzerinde olup, esasında davacıya devrinin gerektiğini, davalı taraflar arasındaki sözleşmenin karma nitelikte olmakla birlikte adi ortaklık unsuru öne çıkan bir sözleşme olduğunu, bu sebeple tarafların hak ve yükümlülüklerinin adi ortaklık hükümleri çerçevesinde belirlenmesi gerektiğini belirterek, davacı taleplerinin müvekkili şirket yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirket ile diğer davalı şirket arasında bir adi ortaklığın kesinlikle söz konusu olmadığını ve bu sebeple müvekkilinin diğer davalının müşterileri ile yaptığı sözleşmeden dolayı sorumlu tutulamayacağıni, mevcut uyuşmazlıkta müvekkili tarafından herhangi bir mal veya emek koyma amacının asla söz konusu olmadığını, davalılar arasında kâr ve zarar paylaşımına ilişkin bir anlaşma bulunmadığını, diğer davalının riski tamamen kendi üzerinde olmak üzere söz konusu villaları satın almayı taahhüt ettiğini, şirketler arasında adi ortaklık ilişkisi bulunmadığının diğer bir kanıtının da adi ortaklığın zorunlu unsuru olan müşterek amaca ulaşmak için çaba harcama unsurunun bulunmaması olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman diğer davalıya müşterileri nezdinde müvekkilini temsil etme yetkisi vermediği gibi, diğer davalının mevcut olmayan bir ortaklığı temsil ettiğinden bahsedilemeyeceğini, üçüncü kişilerle yapılan sözleşmelerin diğer davalı ile kendi adına yapıldığını, müvekkilinin hiçbir ortak sıfatı bulunmadığını, bu sebeple davacının korunacak hiçbir haklı menfaati bulunmadığını, davacı taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı taleplerinin kendi içinde hukuken çelişkili olduğunu, bu taleplerin bir arada ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin davalı sıfatı bulunmadığını, ortada diğer davalının yapacağı satışlara bağlı bir kâr- zarar paylaşımı bulunmadığını belirterek, maddi ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda; davacı ile … A.Ş. arasında düzenlenen 30.04.2018 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde “bağımsız bölüm alıcı ve satıcıya ilişkin bilgiler” başlıklı 1. sayfasında taşınmazın türü villa olarak nitelendirildiği, bedele ilişkin bilgiler bölümünde de “konut bedeline ilişkin bilgiler” başlığı altında tüm vergiler dahil peşin fiyatının 2.500.000,00 TL olduğunun yazılı olduğu, bu haliyle sözleşmeye konu taşınmazın villa niteliğinde konut olduğu, davacının da dava dilekçesinde taşınmazı ticari ya da mesleki amaçla satın aldığı yönünde herhangi bir beyanının bulunmadığı gibi, aksine bu taşınmazı konut amaçlı alındığını beyan ettiği, bu itibarla davacının “tüketici” olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davaya bakmak görevi Tüketici Mahkemesine ait olup Bakırköy 2. Tüketici Mahkemesinin görevsizlik kararı hatalıdır. Açıklanan nedenlerle davacının davasının HMK 114/1-c maddesi kapsamında mahkememizin görevli olmaması sebebiyle HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine karar verilerek, yargılama yapma yetki ve görevinin Türketici Mahkemesi olması sebebiyle dosyanın HMK 20. Maddesi kapsamında daha önce görevsizlik kararı veren Bakırköy 2. Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine, ancak mahkememiz ile Bakırköy 6. Tüketici Mahkemesi arasında görev uyuşmazlığı oluşması sebebiyle görev uyuşmazlığı sebebiyle dosyanın ilgili İstinaf Dairesi’ne gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle; mahkemenin görevli olmaması sebebiyle HMK’nın 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması sebebiyle dosyanın HMK’nın 20. maddesi kapsamında daha önce görevsizlik kararı veren Bakırköy 2. Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı …A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … A.Ş. vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Her ne kadar davacı taraf, dava konusu taşınmazı konut olarak kullanmak maksadıyla davalı … ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi akdettiğini, işbu sebeple görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu iddia etmekte ise de, tüzel kişi tacirlerin yaptığı işlemlerin ticari olması ve taraf olduğu davaların da TTK. m. 4 ve 5 hükümleri uyarınca ticari dava sayılması aksi sözkonusu olamayacak bir hukukî sonuç olup, tüzel kişi tacirin yaptığı işlemin ticari olduğunu ayrıca belirtmesinin gerekmeyeceğini aksi yönde yapılacak her türlü yorum ve mahkeme kararının, açıkça usul ve yasaya, özellikle de TTK.m. 19 hükmüne aykırı olduğunu, TKHK. m. 3-k hükmünün, hiçbir şekilde tüzel kişi tacirlerin de tüketici sayılabileceğini ifade etmemekte, sadece “Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi……ifade eder.” düzenlemesini getirmekte olduğunu, Bu hükmün, hiçbir şekilde TTK. m. 19 hükmünün istisnasını oluşturmadığını, Yargıtay hukuk genel kurulu 2011/19-500 e. 2011/550 k. 21.9.2011 t. ( tüzel kişi tacirlerin adi işlem veya tüketici işlemi yapmaları (kendilerinin tüketici olması) yasa hükümlerince kabul edilmediğini, Yukarıda anlatılanlardan dolayı ilk derece mahkemesinin verdiği görevsizlik nedeniyle usulden red kararı kanuna aykırı olduğundan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın görülüp sonuçlandırılması için yeniden mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı ile davalı … A.Ş arasında düzenlenen satım vaadi sözleşmesi kapsamında davalı tarafından davacıya satışı vaadedilip teslim edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili, olmadığı takdirde ödenen bedelin güncel değerinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, satılan taşınmazın niteliği ve kullanım amacına göre, sözleşmenin tüketici işlemi niteliğinde olduğu, ticaret şirketlerinin tüketici sayılmasını engelleyen bir yasa kuralı bulunmaması nedeniyle tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı şirketin İstanbul ili, Büyükçekmece ilçesi … Köyü, … ada, … parselde kayıtlı bulunan, villa niteliğindeki bağımsız bölümü satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığı, taşınmazın davalı … tarafından fiilen davacıya teslim edildiği anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı satıcı arasında düzenlenen 02.03.2018 tarihli düzenleme şeklindeki satım vaadi sözleşmesinde, satılan taşınmazın niteliği, kullanım amacı, sözleşme bedeli ile sözleşmenin diğer hüküm ve sonuçları belirlenmiştir. Davacı, sözleşme uyarınca ödemeyi yaptığına ilişkin ödeme makbuzlarını dosyaya sunmuştur. Davanın açıldığı tüketici mahkemesince, uyumazlığın ticari dava olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmiş, anılan karar istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir. Davanın gönderildiği asliye ticaret mahkemesince iş bu istinaf incelemesine konu görevsizlik kararı verilmiştir. Davaya tüketici mahkemesi tarafından bakılabilmesi için davanın taraflarından birinin tüketici olması ve uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un uygulanmasından kaynaklanması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davacı ve davalılar ticaret şirketi olup tacir konumundadırlar. TTK’nın 4/1. Maddesi uyarınca, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu; 5/1. maddesinde ise aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalara bakmakla görevli olduğu düzenlenmiştir. TTK’nın 16. maddesi uyarınca, ticaret şirketleri tacirdir. Aynı Kanun’un “Ticari iş karinesi” başlıklı 19.maddesinin 1. fıkrası uyarınca, bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak gerçek kişi olan bir tacir; işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını, diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Bu düzenlemeye göre, tüzel kişi tacirlerin -olayımızda ticaret şirketlerinin- ticari iş karinesinin aksini iddia ve ispat etmelerine izin verilmemiştir. Ticaret şirketleri, yaptıkları herhangi bir hukuki işlemin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını iddia ve ispat edemeyeceğine göre, bir ticaret şirketinin tüketici konumunda olabileceğinden de söz edilemez. Bu durumda uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, tacir olan tarafların ticari işletmelerinden kaynaklanan davanın TTK’nın 4. maddesi kapsamına giren nispi ticari dava olduğu açıktır. Davaya bakma görevi bu nedenlerle asliye ticaret mahkemelerine ait olduğundan, ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararı usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, kararı veren İlk Derece Mahkemesinin görevli olmasına rağmen görevsizlik kararı verdiği anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24.06.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.