Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1113 E. 2021/1483 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1113
KARAR NO: 2021/1483
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/03/2021
NUMARASI: 2020/492 Esas 2021/215 Karar
DAVANIN KONUSU: Şirketin fesih ve tasfiyesi
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili esas davasında özetle; tarafların … A.Ş.’nin %50+50 ortakları olduğunu, ortaklar arasında anlaşmazlıklar oluştuğunu, ortaklar arasındaki ihtilafın giderilmesi ve TTK’nın 531. maddesi hükmüne göre çözümü için şu üç alternatiften biri hakkında öncelik sırasıyla: 1) Davalı yerine fazladan şirkete verilen ve harcanan 397.175USD + 500.859,68TL’nin davacıya ödenerek davalı taahhüdünün yerine getirilmesi suretiyle dengenin tesisine, 2)Davacının nakit ve ipotek vererek şirkete yaptığı yatırımın 29.017.834,77 TL, davalı yatırımının ise 9.199.822,59TL olduğundan bu dengesizliğin giderilmesi ve eşitliğin sağlanmasına, 3)Davalı ortaklık hissesinin davacıya devrine, masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, birleşen davasında özetle; TTK’nın 531. maddesi uyarınca İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil sayısında kayıtlı 50.000 TL sermayeli … A.Ş.’ nin feshine, fesih kararı verildiği takdirde TTK’nın 536/3 hükmü gereği tasfiye memurlarının da atanmasına veya şahıs odaklı kurulan bu şirketten kusurlu davalı ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini ve ayrıca davanın İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/492 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, ana davadaki savunmasında özetle; davacının şirket lehine teminat olarak verdiği gayrimenkul ipoteklerinin paraya çevrilmesinin söz konusu olmadığını, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını ve dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini, davacının müvekkiline ortak yatırım yapmayı teklif ettiğinde, yaptığı maliyet hesaplarına göre müvekkilinin karşılaması gereken tutarın yaklaşık 800.000 ABD Doları kadar olacağını belirttiğini, kalan yatırımın kredi ile karşılanacağını belirtmiş olduğu halde daha sonra maliyetin farklı çıkması nedeniyle, müvekkilinin ortaklığa girerken söz verdiğinden fazlasını yerine getirip toplam yaklaşık 1.250.000 ABD Doları karşılığı 9.199.822 TL yatırım ve harcama yaptığını, müvekkilinin bu yatırım ve harcamalarının yarısını da davacı yararına yaptığını ve davacının kendisinden daha az harcama ile bu şirketin % 50 ortağı olmasını sağladığını, devralınacak … A.Ş. hisseleri için belirlenen 629.000 Euro’nun ödeme tarihinde hisse devri yasal olarak mümkün olmadığından, bir örneği sunulan 10 Şubat 2017 tarihli Hisse Satış Vaadi Sözleşmesi uyarınca önceki hissedar …’a ödendiğini, bu satış vaadi sözleşmesine göre davacının ödemesi gereken 313.500 EURO’nun da davacı hesabına müvekkili tarafından karşılandığını, davacının dava dilekçesinde 1. çözüm önerisi olarak ileri sürdüğü önerinin kendisinin davalı yerine fazladan şirkete verdiği ve harcadığı bir meblağ olduğu iddiasına dayandığını, bu iddianın gerçeği yansıtmadığını, davacının kredi borcu için verdiği teminatları da nakit katkı gibi hesaba kattığını, davacının şirkete nakit olarak yaptığı harcamaların, ipotek bedelleri düşüldüğünde dava dilekçesinde kendi sunduğu hesaba göre 3.471.926,58 TL olup, davalının harcamasının yaklaşık üçte biri olduğunu, davalının da ortak şirketin bütün kredi borçlarının tamamında müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla şahsi kefalet verdiğini, bir eşitsizlik olmadığını, davacı tarafından başlangıçta davalıya, ortak şirketin bu yatırımın beş yılda kredi borcunu ödeyerek kâra geçeceği ve ürettiği elektrik için alım garantisi olan on yıllık sürenin kalan beş yılında ise yılda her ortak için 200-250 bin ABD Doları kâr payı elde edeceği hesabı yaparak ortaklık teklifinde bulunduğunu ve davalının da bu teklifi kabul ettiğini, daha sonra kredi borcunun ancak yedi yılda geri ödenebileceği anlaşıldığını ve şirketin yatırım maliyeti de beklenenden fazla çıktığından bu durumun davalının 9.199.822,59 TL tutarında nakit ödeme yapmasını gerektirdiğini, davacının yatırım mahallindeki yönetim ve kontrol işlerini şahsen yürüttüğü için ortak şirketten aylık 3.000 Dolar aldığını, davacının davasını TTK’nın 531. maddesine dayandırıldığını, ancak dava dilekçesinde davacının şirketin feshine ilişkin bir talebi olmadığını belirterek; davanın usul ve esastan reddine, davacı ve davalının ortak şirkete yaptıkları yatırımda bir eşitleme yapılması yönünde karar verilmesi durumunda ise hakkaniyet gereği davacının eksik ödediği 313.500 EURO’nun müvekkiline ödemesine ve ayrıca müvekkiline oranla ortak şirkete eksik ödediği maddi katkıyı tamamlamasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce davacı taraftan talebini açıklaması, talep ettiği miktarın belirtilmesi ve peşin harcı yatırması için ihtarlı süre verilmiş, davacı taraf sunduğu dilekçesi ile; davanın TTK’nın 531. Maddesine dayanan haklı nedenle fesih davası olduğunu, fesih davasının maktu harca tabi olduğunu, davalının sorumlu olduğu miktarın tespitini alternatif çözüm olarak ileri sürdüklerini ve har yatırmayacağını bildirmiştir. Bu haliyle asıl ve birleşen dava, tarafların %50’er hisse ile ortak oldukları şirketin TTK’nın 531. Maddesi uyarınca haklı nedenle feshi istemine ilişkindir. Davacı taraf, fesih yerine alternatif çözüm olarak ortaklar arasındaki yatırım bedellerinin denkleştirilmesini talep etmektedir. TTK’da anonim şirketin sona erme halleri arasında TTK’nın 531. Maddesinde düzenlenen haklı nedenle fesih de sayılmıştır. Maddede; ‘Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebileceği’ düzenlenmiştir. Kanunun açıklanan açık metninde ve Yargıtay içtihatlarından anlaşıldığı üzere, şirketin haklı nedenle feshi, en az %10 pay sahibinin bir araya gelerek bu davasını şirkete karşı açması gerekmektedir. Somut olayda davacı %50 pay sahibi olarak yeterli pay sayısı şartını sağlamakta ise de, bu talebini şirkete değil diğer ortağa yönelterek yanılgıya düşmüştür. Anonim şirketin feshi davasında mutlaka husumet şirkete yöneltilmelidir. Anonim şirketler, limited şirketlerden farklı olarak tam bir malvarlığı topluluğu oluşturan, ortaklar arasındaki çekişmenin dışında ayrı bir tüzel kişiliktir. Ortaklığın işleyişine yansımayan ortakların kişisel çekişmeleri, anonim şirketin feshine haklı gerekçe olarak ileri sürülemez. Davamıza konu olayda, davacı taraf, aslında diğer ortaktan daha fazla katkıyı şirkete sunduğunu ve bunun dekleştirilmesini talep etmekte olup, davasını TTK’nın 531. Maddesine dayandırması ve fesih istemesi usule aykırı düşmektedir. Bu durumda davacı, davalı ortağa karşı kişisel alacağı var ise bunu ileri sürmesi veya şirkete karşı alacak talebinde bulunması gerekirken, diğer ortağa karşı bu hususlara dayanarak şirketin feshine karar verilmesi mümkün değildir. Diğer ortak şirket tüzel kişiliğinden farklı olup, şirketin feshi talebinde husumet düşmez. Olayda pasif husumet bulunmamaktadır. Davalıya husumet düşmediği için, TTK’nın 531. Maddesi kapsamında alternatif bir çözüm yoluna da gidilememektedir. Davanın esasına girilmesi için öncelikle dava şartı olan husumetin bulunması gerekir. Davalıya husumet düşmediği ve dava şartı eksik olduğundan davanın usulden reddine karar vermek gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle; davanın anonim şirketin feshi davası olması nedeniyle şirket tüzel kişiliğine karşı açılması gerektiğinden, davalının pasif husumet ehliyeti bulunmadığından, asıl ve birleşen davaların usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinde 29.09.2020 tarihinde dava açıldıktan sonra davacı ile davalı arasında 11.11.2020 tarihinde internet üzerinden yapılan ve şirket çalışanı üçüncü kişilerinde dahil olduğu yazışmalarda davalı tarafça davalıya hakaret edilerek, asılsız ithamlarda bulunulduğunu, bunun üzerine ortaklığın devamının mümkün olmadığı görüldüğünden bu kez tarafımızca, yeni vakıaların ortaya çıkması sebebiyle önceki dava ile birleştirilmek üzere şirketin feshi için İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2020/728 E. sayılı davanın açılmldığını, Dava konusu şirketin aynı zamanda eldeki davanın tarafları konumunda bulunan iki ortağı olduğunu ve her bir ortağın %50 oranında hisseye sahip olduklarını, bu bağlamda feshi talep edilen şirketin davaya dahil edilmesinin, davanın sonucuna hiçbir şekilde etki etmeyeceğinin açık olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya ayakırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl ve birleşen davalar, TTK’nın 531. maddesi uyarınca anonim şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir. Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde terditli bazı taleplerde bulunmuş, ancak davacı vekili, yargılama aşamasında vermiş olduğu dilekçe ile asıl davasının da TTK’nun 531. maddesi uyarınca açılan fesih davası olduğunu, mahkemenin bu madde kapsamında vereceği alternatif nitelikte karar talebinde bulunduklarını beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince esas ve birleşen dava açısından davalının pasit husumet ehliyeti bulunmadığından, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvrulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Esas davada tensip tutanağının dokuz nolu ara kararı uyarınca davacı vekili, 27.10.2020 tarihli dilekçe ibraz ederek asıl dava ve birleşen davadaki taleplerinin TTK’nun 531. maddesi uyarınca fesih davası olduğunu, ancak esasen taleplerinin, fesih yerine mahkemenin TTK’nun 531. maddesi uyarınca vereceği alternatif nitelikte karara ilişkin bulunduğunu beyan etmiştir. Anonim şirket, mahiyeti itibariyle, şahıs şirketi olmayıp tüm özellikleriyle bir sermaye şirketidir. Şirketin feshi istemli davanın, feshi istenen şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup ortaklara husumet yöneltilmesi mümkün değildir. Şirketin bir anonim şirket olması nedeniyle, şirketin ortak sayısının ve iki ortaklı olmasının sonuca etkisi yoktur. Anonim şirketin fesih ve tasfiyesi davasında davalı sıfatı (pasif husumet ehliyeti), feshi istenen şirkete aittir. Bu davanın şirket ortaklarına yöneltilmesi mümkün değildir. Somut olayda asıl ve birleşen davalarda fesih talebi, şirket tüzel kişiliğine değil, diğer ortağa yöneltilmiştir. Bu nedenle davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddedilmesi isabetli olup, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02/12/2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.