Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1088 E. 2021/937 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1088
KARAR NO: 2021/937
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15.04.2021 tarihli ara karar
NUMARASI: 2021/267 E.
DAVANIN KONUSU:Tespit
Taraflar arasında görülen şirket yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti davasında ihtiyati tedbir talebinin ilk derece mahkemesince reddine dair ara kararına karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir isteyen davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ortağı olduğu davalı …’nin Ferizli OSB ilave alan sınırları içinde bulunan Sakarya İli, Ferizli İlçesi, … Mahallesi, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada … Parsel, … Ada 3 Parsel sayılı taşınmazların elden çıkarmaya yönelik olarak 30.12.2020 tarihli ve 2020/12 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile 12.04.2021 tarihli ve 2021/03 sayılı Yönetim Kurulu Kararının TTK’nın 391.maddesi uyarınca batıl olduğunun, ortak olan müvekkilinin iptali istenen kararlardan yönetim kurulu üyesinin aracığıyla haberdar olduğu ve yönetim kurulu kararının iptalini talep etme hakkı bulunduğunu, bir kısım yönetim kurulu üyelerinin muhalefetine rağmen 30.12.2020 tarihli kararla, Ferizli OSB’de yatırım yapılmamasına ve OSB’de kazanılan katılım hakkından feragate ilişkin karar alındığını, bir kısım ortaklarca keşide edilen 13.01.2021 tarihli ihtarla şirkete ait varlıkların değerinin altında elden çıkarılmasına itiraz edildiğini, cevabi ihtarda alınan kararın iptali veya ertelenmesini gerektirir bir durum bulunmadığının belirtildiğini, ihtarların sonuçsuz kalmasından sonra bu kez 12.04.2021 tarihli kararla OSB lehine kamulaştırma yapılmasına ve bu konuda vekalet verilmesine karar verildiğini, sermayenin korunması ilkesine aykırı kararın batıl olduğunu, arazinin kamulaştırma yoluyla elden çıkarılması halinde gerçek bedelinin altında elden çıkarılmış olacağını, Ferizli arazisinin eden çıkarılmasını gerektirecek bir durumun bulunmadığını, batıl kararlar uyarınca Ferizli OSB’de yer alan şirket arazilerinin elden çıkarması halinde şirketin telafisi güç zarara uğrayacağını ileri sürerek, TTK’nın 391.maddesi uyarınca, 30.12.2020 tarihli ve 2020/12 sayılı yönetim kurulu kararı ile 12.04.2021 tarihli ve 2021/03 sayılı yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine, kesin hükme kadar Ferizli OSB ilave alan sınırları içinde bulunan taşınmazları elden çıkarmaya yönelik yönetim kurulu kararlarının yürütmesinin tedbiren geri bırakılmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 15.04.2021 tarihli ara kararında; “…6100 sayılı yasanın 389 ve devam maddeleri gereğince, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme nedeniyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Davanın açılması ile hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir müessesesi kabul edilmiştir. (Pekcanıtez H.; Atalay O.; Özekes M., Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 13. Basım, Ankara 2012, S. 873) HMK’nun 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır. İhtiyatî tedbirde asıl olan ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış,ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir. İhtiyati tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Ancak, özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, a.g.e., s. 877). Somut durumda talep dilekçesi incelendiğinde; yönetim kurulu kararları kamulaştırmaya izin verilmesi konusunda olup, sermayenin korunması ilkesine aykırılık açısından iddia edilen farkın yaklaşık ispat yerine getirilmemiş olması….” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İhtiyati tedbir talep eden vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden vekili istinaf başvuru dilekçesinde; İlk derece mahkemesinin kararının yerinde olmadığını, TTK’nın 391.maddesi uyarınca yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitinin mahkemeden istenebileceğini, şirkete ait Ferizli OSB’de yer alan şirket arazilerinin elden çıkarılmasına yönelik kararların şirketin malvarlığını son derece zarara uğratıcı nitelikte olduğunu, şirket sermayesinin korunması ilkesinin gözetilmediğini, arazinin elden çıkarılması ile şirket bünyesindeki önemli bir değerin gereksiz yere ve şirketin ileride daha fazla gelir elde etmesini engelleyecek biçimde elden çıkarılmış olacağını, arazinin kamulaştırma yoluyla elden çıkarılması halinde gerçek bedelinin altında elden çıkarılmış olacağını, OSB yönetimi ile yapılan görüşmelerde kamulaştırma için alınan fiyat teklifinin, arazinin gerçek bedelinin çok altında olduğunun öğrenildiğini, arazinin miktarına göre yaklaşık 40 Milyon Lira şirketin zararının ortaya çıkacağını ve arazinin elden çıkarılması halinde uzun dönemde şirket ortakları ve alacaklılarının zarara uğrayacağını, elden çıkarılan değerlerin yeniden yerine konulmasının mümkün olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin tedbirin reddine ilişkin ara kararının kaldırılarak yönetim kurulu kararlarının yürütmesinin durdurulmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin 30.12.2020 tarih 12 sayılı ve 12.04.2021 tarih 03 sayılı yönetim kurulu kararlarının TTK.’nun 391.maddesi gereğince batıl olduğunun tespiti ile butlanına karar verilmesini talebine ilişkindir. Yönetim kurulu kararlarının batıl olduğu iddiası, batıl yönetim kurulu kararı sebebiyle menfaati zedelenen herkes tarafından ileri sürülebilir. Başka bir ifadeyle yönetim kurulu kararlarının hükümsüzlük sebeplerinin etki alanı içerisinde bulunan ve söz konusu yönetim kurulu kararı sebebiyle menfaatleri zedelenen herkes butlan iddiasını ileri sürebilir. Bu bağlamda davacı ortağın da işbu davayı açmakta hukuki menfaatinin dolayısıyla aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun belirlenmiştir. Somut olayda davacının ortağı olduğu davalı şirketin 30.12.2020 tarihli 12 sayılı yönetim kurulu kararıyla, şirketin Ferizli OSB’de bulunan arazisinin alım amacının uygun olmaması nedeniyle belirtilen bölgede yatırım yapılmamasının, OSB’nin arazileri kamulaştırmasına izin verilmesine, karar verilmiştir. Davacı tarafından gönderilen 13.01.2021 tarihli ihtarla, anılan kararla vazgeçilmesi istenmiştir. 29.01.2021 tarihli cevabi ihtarda gerekçeleri de belirtilerek alınan kararın yerinde olduğu bildirilmiştir. Davacı tarafından gönderilen 09.02.2021 tarihli ihtarda nedenleri gösterilerek şirkete ait arazinin yatırım amacına uygun olduğu bildirilmiştir. İhtardan sonra yönetim kurulunun almış olduğu, 12.04.2021 tarihli kararla, davacı dilekçesinde yazılan taşınmazların Ferizli OSB lehine kamulaştırma işlemleri yapılmasına ve bu konuda vekalet verilmesine karar verilmiştir. Davacı tarafından 15.04.2021 tarihinde dava açılmış, ilk derece mahkemesince aynı tarihte tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Yönetim kurulu kararlarının butlanı halleri, sınırlı sayı ilkesine tabi olmamak üzere düzenlemiştir. TTK.m.391 incelendiğinde, yönetim kurulu kararlarının butlanına yol açacak hukuka aykırılıkların örnekleme yoluyla belirlendiği görülecektir. Anılan maddeye göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan, sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden ya da bunların kullanılmasını güçleştiren veya kısıtlayan, diğer organların devredilmez yetkilerine giren konularda ya da bunların devrine ilişkin yönetim kurulu kararları batıldır. Bu anlamda, sözleşme özgürlüğünün genel sınırı niteliğindeki TBK.m.27 de göz önünde bulundurularak hukuki değerlendirme yapılmalıdır ( Aydın Alper Yüce, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı, Eylül 2013, Vedat Kitapçılık, sf 69 vd.). Yönetim kurulu, şirketi idare ve temsil ile vazifeli olduğundan kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisinde bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit işlem hakkında karar almaya yetkilidir (TTK m. 374). Bu bağlamda üretim, yatırım ve finans politikalarını belirleme yetkisi, kural olarak ve esas sözleşmede aksine bir düzenleme olmadığı sürece, yönetim kuruluna aittir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” Aynı Kanun’un 390/3. maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.Kanun hükmü, tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir. Somut olayda; ilk derece mahkemesince talep dava açılış tarihi itibariyle değerlendirilmiştir. Tedbir talebinin değerlendirildiği aşama itibariyle dosyada kanaat oluşturmaya yeterli delil bulunmadığı gibi, inceleme tarihi itibariyle de deliller tam olarak toplanmamıştır. Dosyada bulunan mevcut delillerden, şirket yönetim kurulunca alınan kararın mevcut delil durumuna göre TTK’nın 391.maddesine aykırı olduğu yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmamıştır. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında, iddia kapsamında kanıtların toplanmasından sonra davacı tarafça yeniden tedbir talep edilmesi her zaman mümkündür. Mahkemece ara kararının verildiği aşamada yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesinin ret kararı isabetli bulunmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 391/3. maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.08.07.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca karar kesindir.