Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1018 E. 2021/961 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1018
KARAR NO : 2021/961
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2021 tarihli ek karar.
NUMARASI: 2020/543 D.İş- 2020/550 K.
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Haciz
Taraflar arasında görülen ihtiyati haciz talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, kararda yazılı nedenlerle verilen ihtiyati haciz kararına karşı, iki borçlu vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin verilen ek kararın iki borçlu vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile asıl borçlu şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, buna istinaden borçluya kredi kullandırıldığını, borcun zamanında ödenmemesi üzerine Beyoğlu … Noterliği aracılığıyla ihtarname çekildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmediğini belirterek, asıl borçlu ve kefillerin borca yetecek tutarda taşınır, taşınmaz mallarına ve üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına ihtiyaten haciz konulmasını talep etmiştir.İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 20.10.2020 tarihli kararında; ihtiyati haciz talebinin kabulü ile alacağın rehinle temin edilmemiş olması ve mevcut kanıtlara göre istem kanuna uygun görülmüş olmakla, 1.765.546,91TL alacak yönünden, teminatsız olarak İİK’nın 257/1. maddesi gereğince borçluların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarından borca yetecek miktarının, İİK’nın koyduğu sınırlar içinde ihtiyaten haczine karar verilmiştir.Bu karara karşı, borçlular … ve … vekili tarafından, İİK’nın 265. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir.İhtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili, itiraz dilekçesinde özetle; ihtiyati hacze konu genel kredi sözleşmesinin yasaya aykırı şekilde feshedildiğini, alacağın muaccel hale gelmediğini, müvekkillerinin genel kredi sözleşmesinde kefil olarak imzalarının bulunduğunu, ihtiyati haciz talep edence süresiz kefalet ilişkisinin kurulmuş olduğu yönündeki haksız iddialarla kefalet hükümlerine binaen borç atfedildiğini, ihtiyati haciz talep edenin talebinin ilama müstenid olmadığını, teminatsız olarak verilen ihtiyati haciz kararının İİK’nın 259. maddesine aykırı olduğunu belirterek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını, aksi takdirde ihtiyati haciz talep edenden teminat alınmasına, karar verilmesini talep etmiştir.Alacaklı vekili, itiraza cevap dilekçesinde özetle; itirazın süresinde yapılmadığını, itirazların, İİK’nın 265/1.maddesinde sınırlı olarak sebeplerden olmadığını, müvekkili bankanın Bakanlar Kurulunun 24.01.2017 tarih ve 2017/9756 sayılı kararı ile Türkiye Varlık Fonuna devredilmiş olup, 6741 sayılı Kanun’un “Muafiyet ve İstisnalar” başlıklı 8. maddesindeki “…Şirket ve Türkiye Varlık Fonu ile Şirket tarafından kurulacak şirketler ve alt fonlar ve her türlü dava ve icra işlemlerinde teminat yatırma mükellefiyetlerinden muaf” olduklarına dair hüküm uyarınca teminatsız karar verilmesinin hukuka uygun olduğunu belirterek, itirazın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 14.01.2021 tarihli ek kararında; İİK’nın 265. maddesinde ihtiyati hacze itiraz nedenleri sınırlı olarak sayılmış ve bunların ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve alınan teminata ilişkin olabileceği, ayrıca itiraz süresinin de borçlunun huzurunda yapılan hacizlerde hacizin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının borçluya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün olduğu açıklanmış, itiraz edenlerin kefalet ilişkisinden kaynaklanan itirazların, İİK’nın 265. maddesi kapsamında sayılan itirazlardan olmadığından bu yöndeki itirazların reddine karar vermek gerektiği, ayrıca 6741 sayılı Yasa’nın 8/2. maddesi ile Şirket ve Türkiye Varlık Fonu ile Şirket tarafından kurulacak şirketler ve alt fonlar (…) her türlü dava ve icra işlemlerinde teminat yatırma mükellefiyetlerinden muaf tutulmuş olduğundan ve ihtiyati haciz talep eden banka Bakanlar Kurulu’nun 24.01.2017 tarih ve 2017/9756 sayılı kararı ile Türkiye Varlık Fonuna devredilmiş olduğundan, itiraz edenlerin teminata ilişkin itirazlarının da yerinde görülmediği gerekçesiyle, borçlular vekilinin tüm itirazlarının reddine karar verilmiştir.Bu ek karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İtirazlarının dayanaklarının “ihtiyati haczin dayandığı sebepler”e dair itiraz kapsamına girdiğini ve itiraz sebebi olarak dikkate alınması gerektiğini, Alacaklı banka ile … Tic. A.Ş. arasında, 22/07/2019 tarihli Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi (FYYS) akdedilmiş olduğunu, bu bahsi geçen FYYS ile şirketin ödemeleri için Şubat 2021 tarihinin öngörüldüğünü, alacaklı bankanın genel işlem şartı içeren sözleşmelerde açıkça ve hukuka aykırı olarak lehine olan hükümleri kötü niyetle kullanarak hesabı kat etme yoluna gitmek suretiyle alacağın muaccel olduğunu iddia ettiğini, esasen FYYS’nin mevcudiyetinin dahi alacaklının dayandığı GKS’lerin koşullarının değiştiğinin açık göstergesi olduğunu,Müvekkilinin mal kaçırmasının söz konusu olmadığını, İlk derece mahkemesinin teminata ilişkin itirazlarını reddetmesinin de hukuka aykırı olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ek kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ek kararın kaldırılmasına ve itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, İİK’nın 265. maddesi uyarınca ihtiyati hacze itiraza ilişkindir. İlk derece mahkemesince, itirazın reddine dair verilen ek karara karşı, borçlu vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Alacaklı bankanın Şişli/İstanbul Kurumsal Şubesi ile … A.Ş. arasında 22.12.2016 tarihli 20.000.000,00 TL bedelli GKS bulunduğu, sözleşmeye itiraz edenler … ve …’nin de bulunduğu kişilerin 11.500.000,00 TL tutar üzerinden müteselsil kefil oldukları, bankanın toplam 1.765.546,91 TL borcun ödenmemesi üzerine 29.09.2020 tarihinde hesabı kat ettiği, borçlulara ödeme için bir günlük süre verildiği sabittir. Alacaklının müteselsil kefile başvurma koşullarının düzenlendiği (TBK)’nın 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesiyle ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Buna göre, borçlunun ifada gecikmesi tek başına yeterli olmayıp ifada gecikmiş olan borçluya ihtar gönderilmesi ve bunun da sonuçsuz kalması gerekmektedir. Ayrıca kanunda müteselsil kefile ihtar çekilmesi şartı aranmamaktadır. Müteselsil kefile ihtar çekilmesi, sadece onun takipten önce temerrüde düşürülmesi ile ilgili bir sorundur. Bu itibarla, somut olayda hem asıl borçluya, hem de müteselsil kefillere aynı anda ihtar gönderilip asıl borçluya gönderilen ihtarın “”müşteri bilgilendirme” sözleşmesindeki adresine tebliğ edildiği buna rağmen verilen süre içinde borcun ödenmemesi üzerine yasada belirtilen koşullar gerçekleşmiş olacağından, bu durumda müteselsil kefiller aleyhine takibe girişilebilecektir. Genel kredi sözleşmesi genel işlem koşulu içeren sözleşme olup sözleşmede haksız işlem şartı niteliği taşıyan herhangi bir düzenleme bulunup bulunmadığı hususu, İİK’nın 265.maddesi kapsamında incelenemez.İtiraz eden vekili istinaf başvurusunda 22.07.2019 tarihli finansal yeniden yapılandırma sözleşmesini ibraz etmiş olmakla, sözleşmenin incelenmesinde, bu sözleşmenin daha önceki genel kredi sözleşmesinin eki ve ayrılmaz bir cüzü olduğu, önceki sözleşmeler kapsamında borçlu ve kefillerin mevcut imzalanmış genel sözleşmelerden doğan borçlarının hiçbir şekilde ertelendiği, yenilendiği ve borcun nakli anlamına gelmeyeceğini kredi ilişkilerinin devamı boyunca oluşmuş teminat, sorumluluk ve kefaletlerde erteleme, yenileme ve naklin hukuki sonuçlarını doğurmayacağı ibarelerinin mevcut olduğu görülmektedir. Dolayısıyla düzenlenen yeniden yapılandırma sözleşmesi ile önceki sözleşme konusundaki borçların sona erdiğinden söz edilemez. Finansal yeniden yapılandırma sözleşmesinde kredi borçlusu ve müteselsil kefillerin sözleşme gereğince kabul edilen hususlara muhalefet oluşturan uygulamaları kredi borçlusu ve müteselsil kefiller için sözleşmeye aykırılık hali kabul edilecek ve alacaklılar açısından finansal yapılandırma sözleşmesindeki temerrüte ilişkin hükümlerin uygulanması mümkün hale getirecektir şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Mevcut deliller itibariyle ihtiyati haciz için yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmiştir.Kefalet sözleşmesinin şekli şartları zaman itibarı ile uygulanması gereken TBK’nın 583. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin yazılı olarak yapılması, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın, kefalet tarihinin, müteselsil kefalet anlamında bu anlama gelen ifadenin kefilin kendi el yazısı ile yer alması kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarıdır. TBK’nın 584. maddesi uyarınca, eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir. Bu rızanın ise sözleşmenin kurulmasından önce yada en geç kurulması anında verilmiş olması geçerlilik şartıdır. Şekle ilişkin hüküm emredici kural olarak düzenlenmiştir. Somut olayda kredi sözleşmesinin TBK’nın yürürlük tarihinden sonra yapıldığı, itiraz eden gerçek kişilerin kefil sıfatıyla sözleşmenin tarafı olduğu, sözleşmede davalı kefilin sorumlu olduğu kefalet miktarının el yazısı ile yazılmak suretiyle belirlendiği ve kefaletin geçerli şekilde kurulduğu anlaşılmıştır. Müteselsil kefil kredi sözleşmesinin imzalanmış olduğu tarihte şirket ortağı olmakla, bu sebeple onun açısından eş muvafakatinin aranmayacağı, az yukarıda bahsi geçen kefalete ilişkin şekil açısından geçerlilik şartlarının somut olayda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, borçlular vekilinin, ihtiyati haciz kararına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. 6741 sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi uyarınca, Türkiye Varlık Fonu, … A.Ş. ve bu şirket tarafından kurulacak şirketler ve alt fonlar, elektrik ve havagazı tüketim vergisi ve yangın sigortası vergisi hariç olmak üzere 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu gereğince alınan vergi, harç, katılma payı ile tasdik ücretlerinden, sahip olduğu taşınmazlar dolayısıyla emlak vergisinden, satın alınan ve satılan taşınmazlar ile ilgili olarak tapu ve kadastro döner sermaye bedellerinden ve her türlü dava ve icra işlemlerinde teminat yatırma mükellefiyetlerinden muaftır. Talepte bulunan … Bankası A.Ş., Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş. tarafından kurulan şirketlerden değildir. Bu nedenle talepte bulunan bankanın yargı harçlarından ve teminattan muaf olması sözkonusu değildir (Yargıtay 11.HD 2018/3173 Esas, 2019/912 Karar sayılı kararı). Bahsi geçen sebeple, itiraz eden borçlular vekilinin, alacaklının sıfatı sebebiyle teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğu yönündeki istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.Yukarıda açıklanan gereççelerle, İİK’nın 265/son ve HMK’nın 353/1.b.2 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati hacze itiraz edenin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;İİK’nın 265/son ve HMK’nın 353/1.b.2 maddeleri uyarınca, itiraz eden borçlular vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu, ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin 14.01.2021 tarihli ek kararın kaldırılmasına, itirazı hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;1-İhtiyati hacze itiraz edenlerin, teminat dışındaki itirazlarının reddine, 2-İhtiyati hacze itiraz eden vekilinin teminata yönelik itirazının İİK’nın 265. maddesi uyarınca kabulü ile takdiren %15 oranında hesaplanan 264.832,03 TL nakdi teminatı ilk derece mahkemesi veznesine yatırması veya aynı tutarda kesin ve süresiz banka teminat mektubunu ilk derece mahkemesine ibraz etmesi için, iş bu kararın tebliğinden itibaren başlamak üzere, alacaklı vekiline 10 günlük kesin süre verilmesine, Süresinde teminat yatırılmaması halinde ilk derece mahkemesince teminat yatırılmadan verilen ihtiyati haciz kararının kendiliğinden kalkmış sayılmasına,3-İhtiyati hacze itiraz eden vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 162,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına,4-İstinaf kanun yoluna başvuran ihtiyati hacze itiraz edenler vekili tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcın, talep halinde iadesine,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;İİK’nın 265/son ve HMK’nın 353/1.b.2 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.07.2021 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.