Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/998 E. 2023/501 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/998
KARAR NO: 2023/501
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2018
NUMARASI: 2017/18 E. – 2018/1028 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulü kısmen reddine dair verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Tic. AŞ ile … T.A.Ş. arasında düzenlenen genel kredi sözleşmelerinin, davalılarca müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, sözleşme kapsamında bankaca kredi borçlusu lehine muhattapları Gaziemir Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü, Halkalı Gümrük Saymanlık Müdürlüğü, Haydarpaşa Giriş Gümrük Müdürlüğü olan toplam 4.593,76 TL bedelli 5 adet teminat mektubu verildiğini, 24.06.2013 tarihinde 1 adet 2.21 TL bedelli Halkalı Gümrük Saymanlık Müdürlüğü muhattaplı teminat mektubunun çıkışının yapılarak bu teminat mektubundan kaynaklanan gayrinakit depo talebinin sona erdiğini, borçluların krediye ilişkin edimlerini yerine getirmemeleri, teminat mektubu komisyon bedellerini süresinde ödememeleri üzerine hesabın Beşiktaş … Noterliğinin 08.04.2013 tarihli ihtarıyla kat edilerek, komisyon borcunun ödenmesi, teminat mektuplarının iadesi veya mektup bedellerinin deposunun ihtar edildiğini, ihtarnameye rağmen edimlerin yerine getirilmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; henüz tazmin talebine konu edilmemiş teminat mektuplarının ancak bedellerinin depo edilmesinin talep edilebileceğini, azami mektup tutarını aşan bir miktarın depo edilmesinin talep edilemeyeceğini, dava konusu teminat mektuplarının yaklaşık 24 yıl önce düzenlenmesi nedeniyle riskin doğumunun doğumu imkansızlaştığını, buna rağmen sadece sözleşmedeki düzenlemelere dayanarak mektup bedelinin depo edilmesinin istenmesinin iyi niyetten ve hukuki yarardan yoksun olduğunu, mektup bedellerinin depo edilmesinin her zaman istenebileceğinin kabulü halinde de depo talebinin ancak mektup bedelleri ile sınırlı olarak ileri sürülebileceğini, anılan mektupların halen tanzim talebine konu edilmediğini, teminat mektuplarının gümrük idareleri nezdinde mevcut olmadığını, yıllar önce gerçekleştirilmiş ihracat işlemlerine konu KDV nedeniyle tanzim edilen teminat mektuplarının, tazmini talebine konu olabilecek bir risk kalmadığını, muhataplarca artık mektup konusu tutarların tazmini talebinin ileri sürülemeyeceğini, mektup bedellerine ilişkin komisyon ve faiz tutarlarının akdi ve yasal dayanaktan yoksun ve fahiş olduğunu, davacının … A.Ş. nezdinde doğmamış bir komisyon alacağına halef olmasının ve sözleşme dışı talepte bulunmasının mümkün olmadığını, davacının yasal sürede talepte bulunmadığını, kefil sıfatına haiz oldukları ileri sürülen müvekkillerinin kefaletlerinin sona erdiğini, herhangi bir kefalet sorumluluklarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce gerek icra dosyası ekinde gerekse dava dilekçesi ekinde sunulan ve davalıların müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu genel kredi sözleşmeleri incelendiğinde davalı kefillerin işbu sözleşmelerde yer alan ve gayrinakdi kredilerden kaynaklanan banka alacakları bakımından da sözleşme limiti ile sorumlu olarak borcu kabul ettikleri anlamına gelecek bir kabulün olmadığı tespit edilmiştir. Bankacı bilirkişiden alınan kök ve ek rapor hüküm kurmaya elverişli olduğundan davanın kısmen kabulü ile, davalı … ve …’ın İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına konu alacağa yönelik itirazlarının iptali ile takibin 4.868,99 TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %22 faiz ve bu faize uygulanacak %5 gider vergisi bakımından devamına, fazlaya ilişkin kısmın reddine, İİK m.67/2 gereği 973,79 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın kötü niyeti ispatlanamadığından davalı tarafın tazminat talebinin reddine…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına konu alacağa yönelik itirazlarının 4.868,99 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık %22 faiz ve faize %5 gider vergisi uygulanarak takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, İİK’nın 67/2.maddesi gereğince 973,79 TL tazminatın davalılardan tahsiline, davalıların kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dışı … Tic. A.Ş. ile … T.A.Ş. arasında düzenlenen genel kredi sözleşmelerine, davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak katıldığını, sözleşme kapsamında bankaca bir kısım gümrük idarelerine toplam 4.593,76 TL bedelli (14.06.2013 tarihi itibariyle güncel değeri 67.541,33-TL) 5 adet teminat mektubu verildiğini, takipten sonra 24.06.2013 tarihinde 1 adet 2,21 TL bedelli Halkalı Gümrük Saymanlık Müdürlüğü muhataplı teminat mektubunun iade edildiğini, kalan dört adet teminat mektubundan kaynaklanan rizikonun devam ettiğini, bu mektuplardan kaynaklanan gayrinakit depo talebi ile tüm mektuplardan kaynaklanan nakit alacağın devam ettiğini, çıkışı yapılan mektuplardan kaynaklanan komisyon alacaklarının da ödenmediğini, doğmuş komisyon borçları, bunların temerrüt faizi ve fer’i alacaklarıyla birlikte tahsili talebiyle başlatılan takipte 14.06.2013 tarihi itibariyle 22.826,88TL nakdi riskin ve 14.06.2013 tarihi itibariyle güncel değeri 67.541,33TL olan gümrük teminat mektuplarının faizli bakiyesinin deposunun istenildiğini, takipten sonra ödeme yapılmadığını, dava açıldıktan sonra 2.950,00TL bedelli Haydarpaşa Giriş Gümrük Saymanlık Müdürlüğü muhataplı teminat mektubunun 01.06.2018 tarihinde, 55,00TL bedelli Gaziemir Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü muhataplı teminat mektubunun ise 26.02.2019 tarihinde çıkışı yapıldığını, çıkışı yapılan teminat mektup bedelleri düşüldüğünde gayrinakit depo talebinin 1.586,55 TL bedelli teminat mektuplarının güncel değeri olan 23.697,61TL olarak devam ettiğini, nakit alacak talebinin de aynen devam ettiğini;İade olunan teminat mektuplarından kaynaklanan gayrinakit depo talebinin sona ermesine rağmen, tüm mektuplardan kaynaklanan nakit alacağın devam ettiğini, bu nedenle nakdi talebin kısmen kabulüne, gayri nakdi talebin reddine ilişkin kararın hatalı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini;Genel kredi sözleşmelerinde depo talebine olanak verecek bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle depo talibinin reddine karar verildiğini, oysa sözleşmenin imzalanması ile kefillerin borçtan sorumlu hale geldiğini, kefil ile asıl borçlu arasında sorumluluk açısından bir fark bulunmadığını, bu nedenle kefillerin komisyon alacağı ile teminat mektubu depo bedellerinden sorumlu olduğunu, teminat mektuplarının deposu ve komisyonlarının sözleşmenin 5., 6. ve 7. maddelerinde düzenlendiğini, 7. maddede depo talebine yer verildiğini, sözleşmenin 15. maddesinde kefiller ile ilgili hususlar arasında talep edilen borçların ödeneceğinin belirtildiğini, bu durumda davalı kefillerin teminat mektubu depo bedellerinden de sorumlu tutulduğunu;Genel Kredi Sözleşmesinde temerrüt faizi belirtilmemiş olsa da oranın müvekkili bankanın genel uygulamalarına göre tespiti gerektiğini ve yönetim kurulu tarafından TL işlemlerde %44 temerrüt faizi uygulanmasına karar verildiğinden bu oran üzerinden faiz uygulanması gerektiğini, bilirkişi tarafından belirlenen komisyon oran ve miktarının hatalı olduğunu, iki adet teminat mektubu bedelinin depo edilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Salt davacı bankanın şubelerine gönderdiğini ileri sürdüğü bir duyurudan hareketle komisyona hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bu duyuru metninin asıl borçlu ve kefillere tebliğ edildiğine ilişkin bir belge sunulmadığını, sözleşmede yer almayan bir komisyon alacağının sonradan külli halef olan bankaca talep edilmesinin mümkün olmadığını, sözleşmenin tarafı olan … T.A.Ş. nezdinde doğmuş kamisyon alacağı veya müvekkilleri adına tahakkuk ettirilmiş bir bir borç bulunmadığını, sözleme ekinde faiz oranı da bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında da sözleşmede temerrüt faiz oranının yazılı olmadığının açıkça belirtilmesine rağmen %22 oranında faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu;Yargıtayın yerleşik içtihatları uyarınca belirsiz süreli kefalette, borcun muaccel olmasından itibaren 1 ay içinde icraya ya da mahkemeye başvurarak talepte bulunulmaması veya bulunulmuş olsa dahi takibe uzun süre ara verilmesi hallerinde kefilin kefaletten kurtulacağının kabul edildiğini, yasal süre içinde davacının talepte bulunmadığını, kefiller hakkında 26.6.2007 tarihinde takip başlatıldığını, 13.12.2007 tarihinden sonra işlem yapılmayarak dosyanın takipsiz bırakıldığını, 07.11.2013 tarihinde uzun bir aradan sonra takibin yenilendiğini, …’ın davacıya 2002 yılındaki devri karşısında, 2013 yılında kat ihtarına konu edilmeye çalışıtan komisyon alacağının zamanaşımına uğradığını, alacağın likit olmaması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiğini, hak edilen tutardan daha yüksek takip yapılması nedeniyle alacağın likit olmadığını, teminat mektubu bedellerinin deposunun kefillerden istenebileceğine ilişkin bir sözleme hükmü de bulunmadığı gözetildiğinde alacağın likit olmadığını ve takibi başlatan davacının kötü niyetli olduğunu, bu nedenle kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine ve kötü niyet tazminatına, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili ve teminat mektubu bedellerinin deposu talebiyle başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dışı … Tic. AŞ ile … T.A.Ş arasında 16.11.1993 ile 28.02.1996 tarihleri arasında dört adet genel kredi sözleşmesi düzenlenmiş olup, davalı kefiller anılan sözleşmelerde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile yer almaktadır. Kefalet tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 484 vd. maddelerine göre geçerli bir kefalet sözleşmesinin bulunduğu, kefaletin, sözleşmedeki limitle geçerli olduğu anlaşılmıştır. Kredi alacaklısı … T.A.Ş’nin TMSF’ye devrinden sonra BDDK’nın 20.03.2002 tarih ve 653 nolu kararına göre bir kısım bankaların Birleşik Fon Bankası bünyesinde birleştirildiği ve …’ın alacağının bu nedenle davacı tarafından takip edildiği anlaşılmıştır. Genel kredi sözleşmesinden kaynaklı borcun ödenmemesi üzerine bankaca Beşiktaş …Noterliğinin 08.04.2013 tarihli ihtarıyla hesabın kat edildiği, borcun ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve kefiller hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 14.06.2013 tarihinde toplam 22.826,88 TL nakdi alacağın tahsili ve 67.541,33 TL gayrinakdi alacağın deposu talebiyle takip başlatıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Takip talebindeki nakdi alacak teminat mektubu komisyon borcu, borcun faizi ve BSMV’sinden oluşmaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 598. maddesinde, “Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir. Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.” hükmünün düzenlendiği, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 5.maddesinde ise “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur” düzenlemesi yer almaktadır. Yargıtay 11. HD’nin 2020/7503 E- 2022/4265 K sayılı, 31/05/2022 tarihli emsal karar içeriğinde de belirtildiği üzere; Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibarıyla bu süre dolmuşsa, hak sahipleri Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak, bu ek süre, Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen süreden daha uzun olamaz. Kefaletteki on yıllık hak düşürücü süre ilk kez 6098 sayılı TBK’nın 598. maddesiyle getirilmiş olup, davaya konu kredi sözleşme ve kefaletnamenin 1999 tarihli olduğu ihtilafsız olduğundan, TBK’nın yürürlük tarihi olan 01.07.2012 tarihi itibariyle on yıllık süre dolmuş olup, davacının anılan kefaletnameye dayalı olarak bir yıllık ek süre içinde takipte bulunma hakkı 01.07.2013 tarihinde dolacaktır. Bu tarihten önce ihtar keşide edilerek 14.06.2013 tarihinde takip başlatılması nedeniyle, kefaletin süre yönünden geçerli olduğu anlaşılmıştır. Davacının talebi genel kredi sözleşmesinden kaynaklı teminat mektubu komisyonlarına ilişkin olup, teminat mektubunun iade edilmemesi nedeniyle sözleşme ilişkisinin devam ettiğinden alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2018/19-689 Esas, 2018/1624 Karar ve 06.11.2018 tarihli emsal ilamında ayrıntılı şekilde kefaret ve kefaletten sorumlulukla ilgili olarak değerlendirme yapılmış ve kefillerin gayri nakdi kredinin deposundan sorumlu tutulabilmeleri için kefalet sözleşmesinde açık hüküm bulunması gerektiği, aksi takdirde kefillerden, gayri nakdi kredi alacağının deposunun talep edilemeyeceği ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Somut olayda, mahkemece kefillerin teminat mektubu depo bedellerinden sorumlu tutulamayacağı kabul edilmiştir. Davacı vekilince istinaf başvurusunda belirtilen sözleşmenin 5, 6 ve 7. maddelerinde açıkça kefillerin de teminat mektubu borcunun deposundan sorumlu olduğuna ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Belirtilen maddelerde genel olarak, bankanın kredi alacağının teminat altına almak için ek teminat isteyebileceği kabul edilmiştir. Kefillerin teminat mektubu bedelinin deposundan sorumlu olduğuna ilişkin açık bir hüküm anılan maddeler ile sözleşmenin 15.maddesinde bulunmadığından, mahkemenin bu yöne ilişkin karar ve gerekçesi yerindedir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında, iade edilmeyen iki adet teminat mektubu komisyon bedellerinin belirlendiği ve bu bedellerin % 22 yıllık faiz oranıyla birlikte tahsiline karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan asıl borç hesaplaması kefalet sınırı kapsamında olup, tacir olan bankanın TTK’nın 20. maddesi gereğince kararlaştırılmamış olsa bile yapmış olduğu iş ve hizmetler için ücret talep edebileceği dikkate alınarak sözleşmede açık şekilde oranı belirtilmese dahi, tacir olan bankanın anılan hüküm uyarınca komisyon alacağı bulunduğu ve bu alacağın hesaplanan miktarının bankanın genel uygulamasına, taraflar arasındaki sözleşmedeki edim dengesine uygun şekilde belirlenen komisyon miktarının tahsilinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.TTK’nın 20.maddesine göre, tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca, tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faiz isteyebilir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 57.maddesinde faiz istenebileceği kararlaştırılmış olup, herhangi bir faiz oranı belirlenmemiştir. Bilirkişi tarafından belirlenen yıllık akdi faiz oranının % 22 olduğu belirlenmekle, mahkemece yapılan uygulama yerindedir. Genel kredi sözleşmesinden kaynaklı komisyon alacağının likit (belirlenebilir) olması nedeniyle, İİK’nın 67/2.maddesine göre davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğrudur. Ancak, davacının sözleşmenin 5,6,7 ve 15.maddelerine göre, teminat mektubu deposunu talep etmesi ve talep edilen bir kısım komisyon bedelinin bilirkişice yapılan hesaplamaya göre reddedilmesi başlı başına takibin kötü niyetli olduğunu göstermez. Takip kısmen haksız olmakla birlikte kötü niyetli olduğu kanıtlanmadığından, mahkemece kötü niyet tazminatına hükmedilmesi yerindedir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporundaki hesaplama ışığında verdiği karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-a) 148,60 TL istinaf başvuru harcı ile 179,90 TL peşin karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına; b)Davalılar tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4- Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 5-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.03.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.