Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/993 E. 2023/843 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/993
KARAR NO: 2023/843
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2020
NUMARASI: 2019/1007 E. – 2020/112 K.
DAVANIN KONUSU: Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
Taraflar arasındaki kayyım atanması davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı şirket yetkilisinin istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 03.07.2001 tarihinde tescil edilerek 3568 sayılı Kanun kapsamında hizmet verdiğini, şirketin 2007 yılından sonra ortaklar ve yönetim kurulu üyeleri arasındaki uyuşmazlıklar nedeniyle iştigal konusu ile ilgili herhangi bir iş yapamadığını, yetkili organların karar alamadığını, dört kişilik şirket yönetim kurulunun görev süresinin dolmasına rağmen genel kurulun toplanamaması, toplansa da herhangi bir karar alamaması nedeniyle yeni yönetim kurulu üyelerinin seçilemediğini, özellikle şirketin iki ana ortağı olan davacı ile … başta olmak üzere yönetim kurulu üyeleri olan ve yönetim kurulunda %50 şer oy oranına sahip olan …, … ile diğer yönetim kurulu üyeleri … ile … arasında şahsi husumet ve davalıların bulunması nedeniyle şirketin 2007 yılından itibaren yetkili organları aracılığı ile karar alamadığını, şirketin diğer ortakların ise bu durumu lehlerine kullanarak şirketi ve ortaklarını büyük zarara uğratmaya çalıştıklarını, bu kapsamda davalı şirketin bir zamanlar ortak iş yaptığı … aleyhine İstanbul 2. Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/42 Esas sayılı dosyasında tazminat davası açıldığını, alınan bilirkişi raporunda davalı şirket lehine 2.000.000 TL tazminat hesaplandığını, bu değerin şirkete kazandırılması gerekirken, diğer ortaklar tarafından hiçbir girişimde bulunulmadığını, hatta bu davanın kazanılmasını engellemek için çaba sarf edileceğinden bu davanın açılmasının zorunlu olduğunu, diğer ortakların esas amacının şirketin taraf olduğu bu davadan feragat edilerek davanın sona erdirmeye çalıştıklarını, müvekkilinin %42 ortağı olduğu … A.Ş.’nin 09.10.2014 tarihinde son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapmaması nedeniyle re’sen terkin edildiğini, genel kurulların da ortakların eşit paya sahip olması nedeniyle yapılamadığını, müvekkilince açılan davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/486 Esas saylı dosyasında İstanbul 2. Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/42 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere ihya kararı verildiğini, müvekkilin %42 pay sahibi olduğu davalı şirketin menfaatlerinin zarar görmemesi adına, davalı şirkete tedbiren idari kayyım atanması gerektiğini, zira şirketin davacı konumundan olduğu İstanbul 2. Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın derdest olduğunu ileri sürerek, yargılama sonuna kadar görev yapacak bir yönetim kayyımının atanmasına, kayyıma davalı şirketin taraf olduğu İstanbul 2. Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/42 Esas sayılı davasının takibi ile davalı şirketin tasfiye sürecine ilişkin işlemlerin tamamlaması konularında yetki verilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 28.01.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; yargılama sonunda davalı şirkete nihai olarak temsil kayyımı atanmasına, kayyıma davalı şirketin taraf olduğu İstanbul 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülen dava dosyasında şirketi temsil etmesi ve gerekli olması halinde şirket adına davanın takibi için avukata vekalet vermesi hususlarında yetki verilmesi talep edilmiştir.Davalı şirket yetkilisi …, duruşmadaki beyanlarında; şirketin %35 paydaşı olduğunu, görev süresinin dolmasına rağmen yeni yönetim kurulunun seçilmemesi nedeniyle şirketi temsile yetkisinin devam ettiğini, şirkete kayyım atanmasına gerek bulunmadığını, genel kurul kararının iptali için dava açıldığını, genel kurul çağrısının usulüne uygun olmadığını, mevcut yönetim bulunması nedeniyle şirkete kayyım atanmasına gerek bulunmadığını, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde atanacak kayyımın mahkemece belirlenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… dava, davacı tarafça davalı şirket aleyhine açılan davalı şirkete temsil kayyımı atanması istemine ilişkindir. Davacı taraf dava dilekçesi davalı şirkete yönetim kayyımı atanması talebinde bulunmuş ise de yargılama sırasında davasını ıslah etmek suretiyle davalı şirkete nihai olarak temsil kayyımı atanmasına, kayyıma davalı şirketin taraf olduğu İstanbul 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen 2011/42 E. Sayılı davada davalı şirketi temsil etmesi ve gerekli olması halinde şirket adına davanın takibi için avukata vekalet vermesi hususlarında yetki verilmesi talep edilmiştir. Davalı taraf ise davalı şirkete her ne şekilde olursa olsun kayyım atanmasına gerek olmadığını şirketin mevcut yönetiminin olduğunu bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarının incelenmesinde; temsil kayyımı atanması istenilen şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı ve Tasfiye Halinde …A.Ş. unvanlı şirket olduğu ve ticaret merkezinin Beşiktaş/ İstanbul olduğu, şirketin son tescilini 20/10/2017 tarihinde yaptırdığı ve şirketin son yetkililerinin …, …, … ve … olduğu anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, anonim şirketin yönetim ve temsil organı, yönetim kuruludur. Bu bağlamda, yönetim kurulu, şirketin amacına ve işletme konusuna giren işleri ve işlemleri şirket adına yapmaya yetkilidir. Yönetim kurulu, şirkete ilişkin işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve şirketle ilgili belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır. Somut olayda, davalı şirketin taraf olduğu İstanbul 2. Fikri Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/42 Esas sayılı dava dosyasında davacı olan davalı şirketin davayı takip edip etmemesi hususunda davalı şirket ortakları arasında ihtilaf bulunmakta olup, davacı taraf söz konusu davanın takip edilmemesi nedeniyle şirketin zarara uğrayacağını, davalı şirket yetkililerinin davayı takip etmediklerini, bu yüzden davanın kazanılması halinde tahsil edilecek olan 2.000.000-TL’den şirketin mahrum kalacağını, davanın görüldüğü mahkemece şirkete kayyım atanması hususunda yetki ve süre verilmesi nedeniyle davalı şirket hissedarı tarafından eldeki dava açılmıştır. İstanbul 2. Fikri Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/42 Esas sayılı dosyasında dosyamızda davalı olan şirket tarafından açılan tazminat davası sırasında davacı Tasfiye Halinde … A.Ş.’ye kayyım atanması hususunda süre verildiği ve duruşmanın 04/06/2020 tarihine ertelendiği anlaşılmıştır. Bu kapsamda davalı şirketin ortağı olan davacı ile yetkilileri olan diğer ortaklar arasında davalı Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin davacısı olduğu İstanbul 2. Fikri Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/42 Esas sayılı davanın takip edilmemesi nedeniyle yargılama sırasında bilirkişi raporu ile tespit edilen 2.000.000-TL tazminatı hak etmesinin engellenmesi suretiyle şirketin zarara uğratılacağı, bu suretle şirket yetkililerinin şirket menfaatlarine aykırı hareket ettikleri hususunda görüş ayrılığına ve menfaat çatışmasına neden olduğu sabit olup, taraflar arasındaki bu ihtilafın giderilmesi, şirket menfaatlerine aykırı hareket edilmesinin engellenmesi ve görülmekte olan dava sonucunda davalı şirketin elde edebileceği tazminat ve hakların zayi olmaması için davalı şirketin taraf olduğu İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2011/42 Esas sayılı tazminat davasında davacı-karşı davalı olan Tasfiye Halinde .. A.Ş.’yi temsil etmek ve bir avukata vekalet verme konu ve işlemleriyle sınırlı olmak üzere temsil kayyımı atanmasına…” gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı şirketin taraf olduğu İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/42 Esas sayılı dosyasında davacı-karşı davalı olan Tasfiye Halinde… A.Ş.’yi temsil etmek ve bir avukata vekalet verme işleriyle sınırlı olmak üzere, davanın kesinleşmesi ve infaz işlemleri sonuçlanıncaya kadar resen seçilen SMM …’nin yönetim kayyımı olarak atanmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı şirket yetkilisince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı şirket yetkilisi …, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece şirketin kendi organlarıyla karar alamadığına ilişkin tespitinin yerinde olmadığını, dava dilekçesinin davalı şirkete usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini, dosyaya sunulan 22.10.2019 tarih ve 892286 sayılı yetki belgesinden anlaşılacağı üzere yönelim kurulu başkanı ve diğer üyelerin yetkili ve görevli kılındığını, belge uyarınca kendisinin yönetim kurulu başkanı olduğunu, ancak davacının talepleri ile dava dilekçesinin davalı şirkete tebliğ edilmediğini, mahkemece bu yetkisinin kabul edilmesi halinde kendisinin davayı takip edebilecek olması nedeniyle şirkete kayyım atanmasına gerek bulunmadığını, şirketin yetkili organlarının bulunması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, şirketin ihyası ile şirket adına işlem yapacak kişilerin bulunduğunu ve kayyım atanmasına gerek kalmadığını; TMK’nın 427/2-4.maddesi uyarınca, bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı ataması gerektiğini, yönetimin başka yoldan sağlanması için kendisine verilen yetki belgesi ile mümkün olduğundan kayyım atamasını gerektirecek bir hal bulunmadığını, ihya sonucunda şirketin derdest dava ile sınırlı olmak üzere ihya edilmesi nedeniyle organ boşluğu kalmadığını, derdest davada da şirketi temsilen yönetim kurulu üyelerinin katıldığını, şirketin karar alamadığına ilişkin gerekçenin yerinde olmadığını, 09.,09.2019 tarihli genel kurulda hazirun cetvelinin gerçek duruma ve şirket kayıtlarına aykırı şekilde düzenlenmesi nedeniyle bir kısım ortakların genel kurula çağrılamadığını, davacının genel kurula çağrı için İstanbul 12.ATM’nin 2018/93-58 E.K.sayılı kararı ile yetki aldığını, ancak genel kurul çağrısının usulüne uygun yapılmadığını, şirketin tüm defterlerinin bulunduğunu, gerçek pay defterine göre toplantı yapılması nalinde karar alınabileceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin taraf olduğu davada, şirketin temsil edilebilmesi için temsil kayyımı atanması istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne , karar verilmiş; bu karara karşı, davacı ve davalı şirket vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının davalı şirketin ortağı olduğu dosyadaki sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır. Davalı şirket 2001 yılında kurularak ticaret siciline tescil edilmiştir. Şirketin ana sözleşmesine göre, beş ortaklı ve 5.000 TL sermayeli olarak kurulan şirketin 99 yıl için kurulduğu, şirketin yönetim kurulu üyelerinden ikisinin imzasıyla temsil edileceği belirlenmiştir. Davalı şirketin 2007 yılından sonra genel kurul toplantılarını yapmadığı, 21.09.2007 tarihinde yapılan toplantı sonucu üç yıl süreyle yönetim kurulu üyeliklerine …, …, …, …ve …’in seçildiği, anılan genel kurulun 24.10.2010 tarihli İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/774 ve 2010/177 Kararı ile yokluğunun tespitine karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Şirketin genel kurul toplantılarının yapılmaması nedeniyle TTK’nın geçici 7.maddesi kapsamında 2014 yılında şirketin re’sen terkin edildiği, davacının başvurusu üzerine İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.05.2017 tarih ve 2016/486 Esas, 2017/400 Karar sayılı ilamı ile İstanbul 2.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/42 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere şirketin ihyasına karar verildiği anlaşılmıştır. Sicil kaydına göre, şirketin son yöneticileri …, …, … ve …’dir. İhya sonrası davacı tarafından genel kurul toplantısı yapılması için İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/93 Esas sayılı dosyasında genel kurul çağrısına izin talep edilmiş ve mahkemece 28.01.2019 tarihinde çağrı izni verildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin İstanbul 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/42 Esas sayılı dosyasının tarafı olduğu ve bu dosyada 28.11.2019 tarihli oturumuna şirket yöneticilerinden … ile …’in katıldığı, dosyada bu dosyanın sonucunun beklenmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Şirketin 21.09.2007 tarihinde yapılan genel kurulunun yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi nedeniyle 13.04.2005 tarihinde tescil edilen 04.04.2005 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan karar gereğince üç yıl süreyle yönetim kurulu üyeliklerine seçilen …, …, …’nun yönetim kurulu üyeleri olduğu, yönetim kurulu başkan vekili … ile beraber yönetim kurulu başkarı … veya üye …’ten herhangi birinin atacakları imza ile şirketi temsil edebilecekleri dosyada bulunan İstanbul Sicil Memurluğunun 22.10.2019 – … nolu belgeden anlaşılmıştır.Bu durumda şirketin yetkili yönetim kurulu üyelerinin en son 2005 yılında üç yıl süreli belirlendiği, 2007 yılında yapılan genel kurulda yöneticilerin azledilerek yeni yönetim kurulu üyelerinin seçildiği, ancak bu kararın yoklukla batıl olduğunun tespitine karar verilmesi nedeniyle önceki temsil yetkisinin geri geldiği, mevcut durumda şirket yöneticilerinin görev süresinin dolması nedeniyle şirket yetkililerinin ancak zorunlu ve acil işler konusunda yetkisinin bulunduğu, diğer işler yönünden organ boşluğunun bulunduğu açıktır. Bu nedenle, eldeki davada da şirketin temsilinin sağlanması için şirketi bu davada temsil edilmek üzere temsil kayımı atanarak, şirketin savunma hakkının sağlanması ve taraf teşkilinin sağlanması, yargılamaya taraf teşkili sağlandıktan sonra devam edilerek, davacının talebi konusunda bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, belirtilen şekilde işlem yapılmaksızın organ boşluğu bulunan şirketin davada temsiline olanak sağlanmaksızın, temsile yetkili yöneticileri bulunmayan şirkete tebligat yapılarak karar verilmek suretiyle hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılması gereken, eldeki davada davlı şirketi temsil etmek ve görevi sadece bununla sınırlı olmak üzere bir temsil kayyımı atamak, atadığı bu kayyıma dava dilekçesini tebliğ etmek, bu şekilde savunma hakkı sağlandıktan sonra davanın esasını karara bağlamaktır. İlk derece mahkemesinin usulünce taraf teşkili yapmadan verdiği karar istinaf denetimine elverişli bir karar niteliğinde kabul edilemeyeceğinden, kararın kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle:1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı şirket yetkilisi tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davalı şirket yetkilisi tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.11.05.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.