Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/98 E. 2020/245 K. 26.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/98
KARAR NO: 2020/245
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/11/2020
NUMARASI: 2019/447E.
DAVANIN KONUSU: Şirket Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasında görülen genel kurul kararının iptali davasında davacı vekilinin, genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasına dair ihtiyati tedbir talebinin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … ile …’nın davalı “aile şirketinde” pay sahibi olduklarını, davalı şirketin 2018 yılına ait yıllık Olağan Genel Kurul Toplantısında bilgi alma ve inceleme hakkı engellendiğinden, İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/226 E. numarası ile görülmekte olan dava bulunduğunu, yine şirket kayıtlarının özel bir denetçi tarafından incelenmesini sağlamak amacıyla açılmış bulunan davanın İstanbul 12. Aslivc Ticaret Mahkemesinde 2019/288 E. numarası ile görüldüğünü, müvekkillerinden …’nın imzasının taklit edilmesi suretiyle müvekkilinin davalı şirket nezdindeki payı azaltılmış olduğundan, pay cetvelinin düzeltilmesi talepli açılan davanın İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2019/187 E. numaralı dosya ile derdest olduğunu, Yönetim Kurutu Yıllık Faaliyet Raporunun görüşülmesi esnasında, bilgi talep edilen hususlar hakkında cevap verilmediğini, ayrıca davalı şirketin kuruluşundan bugüne kadar hiçbir şekilde temettü dağıtmamış olup, özel denetçi atanması talebinde bulunduklarını, ancak söz konusu talebin reddedildiğini, 25/04/2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağından da görülebileceği üzere faaliyet raporu oylanmadığından faaliyet raporunun açık bir şekilde geçersiz hale geldiğini, hiçbir harcamanın belgesinin gösterilmediğini, şirketin uzun yıllardan beri kâr dağıtımı kararı alınmamasının da şirket içerisinde bulunan azınlık pay sahipleri için tahammül edilemez bir hal aldığını, iştirakler hakkında kâr dağılımına karar verilmesi ile ilgili talebin Başkanlık Divanı Kararı ile genel kurul oylamasına açılmaksızın reddedildiğini, ibra oylamasına bile geçilmemesi gerekliliği açıkça ortada olmasına rağmen ibra oylaması yapıldığını ve Yönetim Kurulunu tek başına oluşturan hakim hissedar …, çoğunluk pay sahibinin yanında yer alan diğer hakim pay sahipleri …’nin kızı …, … vc yine …’nin çoğunluk payına sahip olduğu … A.Ş.’nin olumlu oylarıyla ibra edildiğini, şirketin hali hazırdaki denetçisi olan … A.Ş.’nin 25/03/2019 tarihli genel kurul toplantısından 15 gün öncesine kadar Bağımsız Denetim Raporu’nu hazırlayamadığını, bu nedenle toplantının 25/04/2019 tarihine ertelendğini, 25/04/2019 tarihli Genel Kurul Toplantısında bağımsız denetçi olarak bir kere daha … A.Ş.’nin seçilmesine karar verildiğini, söz konusu şirketin 2013 yılından bu yana sürekli olarak bağımsız denetçi olarak seçildiğini, Yönetim Kurulucun tek üyesi ve çoğunluk pay sahibi …’nin, şirketle kendisi adına işlem yapma, yakınlarına şirket bütçesinden borç verme, hatta davalı şirketin bu kişiler lehine kefalet de vermesi dahil olmak üzere söz konusu şahısların borcunun üstlenilmesi gibi son derece sınırları belirsiz ve geniş yetkileri kendi uhdesinde toplamış olduğunu belirterek, 25/04/2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan Şirket esas sözleşmesinin değiştirilmesine dair 7 numaralı kararının, Bağımsız Denetim Raporu hazırlama işinin … A.Ş.’ye verilmesine dair 10 numaralı kararın, Yönetim Kuruluna TTK’nın 395 ve 396. Maddeleri uyarınca şirketin kendisi veya başkası adına işlem yapma, pay sahibi olmayan yakınlarına şirket bütçesinden nakit borç verme, bu kişiler için şirketi kefil gösterme, teminat verme, bu kişilerin borcunu devralma, şirketin işletme konusuna giren bir işi kendi veya başkası hesabına yapma, aynı tür ticari İşlerle uğraşan bir şirkete ortak olarak girme yetkileri verilmesine dair 11 numaralı kararın yürütülmesinin TTK’nın 449 uyarınca durdurulmasına, … A.Ş.’nin 25/04/2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında gündemin 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9. 10 ve 11. maddeleriyle ahınan kararların TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptaline, Somut olayda geçerli hale gelmiş bir Faaliyet Raporu mevcut olmadığından, … A,Ş. Yönetim Kurulu 2018 Yılı Faaliyet Raporunun geçersizliği ile Tutanak Karar No:3’ün hükümsüzlüğünün tespitine, … A Ş. ve Bağlı Ortaklıkları 31/12/2018 tarihi İtibariyle Hazırlanmış Konsolide Finansal Tablolar ve Bağımsız Denetçi Raporunun geçersizliği ile Tutanak Karar No: 4’ün hükümsüzlüğünün tespitine, karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iddia ve taleplerin TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacıların işbu dava ile iptalini talep ettikleri kararlar hakkında TTK’nın 446/1.maddesi anlamında muhalefet şerhleri de bulunmadığını, Davaya konu genel kurul toplantısının 2018 yılına yönelik standart gündem maddelerini içeren bir genel kurul toplantısı olduğundan iptalinin talep edilmesinde davacıların korunmaya değer güncel hukuki yararının bulunmadığını, davacıların, özel denetçi tayini talebiyle İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/288 E. sayılı dosyasıyla dava açmış olduklarını, azlığın TTK’nın 439. maddesine göre bu ret kararına dayanarak mahkemeden özel denetçi tayini talep etmesi mümkünken, bunun yerine ret kararı aleyhine iptal davası açmasında hukuki yararının olmadığını, olağan genel kurul toplantısına yetkisi olmayan kişilerin (ki, bu kişiler avukat dahi olsa) katılamayacağının yasa hükmü olup, davacıların bu yöne ilişkin iddialarının yasa hükümlerine aykırı olduğunu, yönetim kurulu faaliyet raporlarının zaten oylamaya tabi olmadığını, bilgi alma hakkının ancak açık ve belirli talepler şeklinde kullanılması gerektiğini, … şirketinin 01.01.2018- 31.12.2018 dönemi bilançosunda dağıtılabilir kâr bulunmadığını, kaldı ki davacı …’nın 1985 yılından bu yana yapılan tüm genel kurul toplantılarında kâr dağıtılmaması yönünde oy kullandığını, SPK tarafından verilecek izinlerde halka açılma süreci ile hissedarların durumu ve haklarının incelendiğini, uygun bulunması halinde izin verildiğini, bu kapsamda davacıların ana sözleşmeye eklenen “halka arz işlemleri yapılması” ibaresi azlık haklarını sınırlayıcı işlem sayılamacağını, 18.12.2017 tarihinde yapılan ve şirketin tek kişilik yönetim kuruluna geçmesi ve kendisinin yönetim kurulu başkan vekilliği görevinin sona ermesine karar verilen olağanüstü genel kurul toplantısındaki kararların, davacı … ve oğlu davacı …’nın bizzat/asaleten katıldıkları genel kurulda, davacılar ve diğer hissedarların tümünün verdikleri kabul oylarıyla ve oy birliğiyle alındığını, davacıların azlık pay sahibi olarak ibra aleyhine oy kullanmalarının tek başına bu maddenin geçersizliği veya iptal edilmesini gerektirmediğini, … A.Ş.’nin bağımsız dış denetçi olarak seçilmesinin davacıların kabul oylarıyla gerçekleştiğini, TTK’nın 395.maddesi uyarınca “Şirketle kendisi veya başkası adına işlem yapma yetkisi” tanındığını, 396. maddesi uyarınca “Şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası adına yapma yetkisi” tanındığını, 25.04.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında da aynı yetkinin tek yönetim kurulu üyesine de tanınmış durumda olduğunu, bu şekilde yetkilerin, yönetim kurulu üyesi olduğu dönemlerde, davacı …’ya da tanınmış yetkiler olduğunu, bu kapsamda, 25.04.2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısındaki yönetim kurulu faaliyet raporunun müzakeresi maddesinin TTK’nın 447/1.maddesinde yazılı durumlardan hiçbirisini içermediğini belirterek, 25.04.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7, 10 ve 11 nolu kararların yürütmesinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, mahkeme aksi kanaatteyse davacıların teminat yatırmalarına, 25.04.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 1, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9,10 ve 11 nolu kararların iptaline karar verilmesi talepleri yönünden yargılama süresince davalı şirketin uğrayabileceği zarar ve ziyanlar ile davalı yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tahsilini temin açısından davacıların teminat yatırmalarına, haksız, mesnetsiz, gerçek dışı, yanıltıcı beyanlara dayalı ve hukuki yarardan da davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir (yürürlüğün geri bırakılması) talebini değerlendirdiği 29/11/2019 tarihli ara kararıyla; “…TTK 449.maddesi gereğince, genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Somut olayda, dava konusu yapılan icralarının geri bırakılması istenilen 7, 10 ve 11 nolu kararların icra edilmeleri halinde, HMK.’nın 389.maddesinde öngörülen hakkın elde edilmesinin zorlaşmayacağı gibi, bu nedenle ciddi bir zararın doğma olasılığının bulunmadığı; davanın kabulüne karar verilmesi halinde geriye doğru talep edilen hakların elde edilmesinin her zaman olanaklı olduğu, dolayısı ile icranın geri bırakılmasına ilişkin tedbir koşullarının bulunmadığı…” gerekçesiyle, genel kurul kararlarının yürürlüğünün geri bırakılmasına dair talebin reddine karar vermiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde ; davalı şirket yönetim kurulu’na TTK m.395 ve m.396 maddelerine istinaden yetki verilmesi ve işbu karar yönünden 6100 sayılı kanunun 389. md.ve devamı maddeleri dikkate alınarak yürütmenin durdurulmamasına karar verilmesi halinde, davalı şirketin 11 no’lu genel kurul kararı ile yönetim kurulunun üçüncü kişilerle birçok işlem yapabilme imkanına sahip olacağı, davanın taraflarınca lehine sonuçlanması halinde ise davanın sonucunun üçüncü kişileri bağlayacağının açık olduğunu, bu doğrultuda dosya kapsamında yürütmenin geri bırakılmasına karar verilmemesi halinde meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceğini, Şirket Yönetim Kurulu’nun tek bir kişiden oluştuğu ve söz konusu kişinin şirketin hakim hissedarı olduğu göz önüne alındığında, dava dışı şahıs …’ye genel kurulca verilen yetkilerin, hiçbir denetim olmadan şirketin tamamen boşaltılma ve işlevsiz kılınmasına olanak verecek yetkilerden olduğunu, Çoğunluk pay sahiplerinin müvekkillerine denetim için gerekli bilgi ve belgeleri sunmadığını, şirkete özel denetçi atanmasına da imkan vermediğini, müvekkillerinin bunun için dava açmak zorunda kaldığını, bu yetkilerin kötüye kullanımı halinde, çoğunluk pay sahiplerinin denetlenemeyeceğinin de açık olduğunu, … bünyesindeki hakim şirket … A.Ş. olmakla birlikte bağlı şirketlerden olan … A.Ş.’nin genel kurul toplantısının davalı şirket ile aynı gün gerçekleştiğini, söz konusu genel kurulda alınan kararlara ilişkin olarak ise İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/463 e. sayılı dosyası üzerinden dava ikame edilmiş olduğunu, istinaf konusu ara kararı vermiş ilk derece mahkemesinin aksine, biraz önce bahsedilen ilk derece mahkemesi tarafından, davalı şirket yönetim kurulu üyesine TTK’nın 395 ve 396.maddeleri kapsamında yetki verilmesine ilişkin genel kurul kararının yürütmesinin geri bırakılmasına karar verildiğini, Müvekkilinin anne ve babasının ölümü akabinde miras hukuku kurallarına göre müvekkilinin iktisap etmesi gerekli payların Hakim Hissedar tarafından iktisap edilmiş olduğunu, (Söz konusu dava İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/187 E. sayılı dosyası ile hali hazırda görülmektedir.), Şirketin kuruluşundan bugüne kadar hiçbir şekilde kâr payı dağıtımında bulunmadığını, müvekkillerinin davalı şirket iş ve işlemleri hakkında bilgi sahibi olamadığını, davalı şirkette pay sahibi olmalarına rağmen kendilerine kâr payı dağıtılmaması sebepleri hakkında hiçbir denetim olanaklarının olmadığını, bu hususta bilgi talebinde bulunulmasına rağmen kendilerine bilgi verilmediğini, 8 no’lu gündem maddesinin oylanması esnasında tek yönetim kurulu üyesi olan …’nin oylamaya katıldığını, ancak bilindiği üzere TTK’nın 436/1.maddesi uyarınca somut olayda oydan yoksunluk hali söz konusu olduğunu, TTK’nın 395 ve 396. maddeleri çerçevesinde alınan kararlarda, hakkında izin verilen yönetim kurulu üyesinin oy kullanamayacağını, ayrıca anılan kararların ortak ile şirket arasındaki şahsi bir iş niteliğinde bulunması nedeniyle bu kararların alınmasında oy kullanmalarının mümkün olmayacağını, Bilgi alma ve inceleme hakkı engellendiğinden, bilgi alma ve inceleme hakkından yararlanılabilmesi için TTK’nın 437/3.maddesi uyarınca dava ikame edilmiş olup işbu davanın İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2019/209 E. numarası ile özel denetçi atanması talebi reddedildiğinden, TTK’nın 439 vd. maddeleri uyarınca şirket kayıtlarının özel bir denetçi tarafından incelenmesini sağlamak amacıyla dava ikame edilmiş olup işbu davanın İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2019/293 E. numarası ile derdest olduğunu, Ayrıca müvekkillerinden …’nın imzasının taklit edilmesi ve pay defterinde usulsüz işlemler yapılması ile müvekkillerinin davalı şirketinde içinde ver aldığı … bünyesindeki … A.Ş. nezdindeki payı azaltılmış olduğundan, pay defterindeki gerçek pay durumlarının tespit edilebilmesi için pay cetvelinin düzeltilmesi istemli bir dava daha ikame edildiğini, söz konusu davanın İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2019/187 E. numaralı dosya ile görüldüğünü, 25/04/2019 tarihli Genel Kurul Toplantısı esnasında müvekkili adına bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamında soru talebinde bulunulmuş olmasına rağmen inceleme talebinin karşılıksız bırakıldığını, Müvekkili …’ya anne ve babasının vefatı akabinde intikal etmesi gerekli olan hisselerin intikal etmediğini ve bu nedenle müvekkili adına pay defterindeki gerçek pay adetlerinin tespit edilmesi talepli pay kaydının düzeltilmesi davası ikame edildiğini, müvekkili …’nın paylarının pay defterine hatalı bir şekilde işlendiğini, bu suretle müvekkilinin … A.Ş.’de sahip olduğu paylar azalmakta iken aynı oranda hakim hissedar …’nin hisselerinin ise arttığını, Halka arz hususunda alınmış bir yönetim kurulu kararı olmaksızın halka arz ibaresinin Şirket Ana Sözleşmesine eklenemeyecek olduğunu, böyle bir durumda söz konusu eklemenin geçersiz ve hükümsüz olduğunu, 31/12/2018 tarihli Karşılaştırma Gelir Tablosunda görülen yaklaşık 8.720.000 TL’lik giderin, Bağımsız Denetim Raporu’nda 17.700.000 TL olarak yer aldığını, bu çelişkinin nedeninin açıklanmadığını, faaliyet raporunda AR-GE faaliyetine ilişkin herhangi bir bilgi yer almazken, Denetim Raporu’nda AR-GE Gideri olarak 587.000.-TL’lik gider kalemlerine yer verildiğini, Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ara kararın kaldırılmasına, yürürlüğün durdurulması taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, TTK’nın 449.maddesi uyarınca davaya konu bir kısım genel kurul kararlarının yürürlüğünün durdurulmasını talep etmiş, bu talebin reddine karar verilmesi üzerine, davacı vekili tarafından,yasal süresi içinde bu ara kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 449. maddesine göre, genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinden yararlanmak gerekir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” Aynı Kanun’un 390/3. maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Kanun hükmü, tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir. İlk derece mahkemesince, TTK’nın 449. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görüşü aldıktan sonra, tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Somut olayda;25.04.2019 Tarihli Olağan Genel Kurulda alınan 7 , 10 ve 11 nolu kararların uygulanmasının yürütmesinin geri bırakılması hususunda, dosyanın mevcut kapsamı itibariyle yeterli kanaat oluşturacak delil bulunmadığı, davacı tarafın iddialarının yargılamayı gerektirdiği ve yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği, tedbir kararı verilmemesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesinin mümkün olmadığı, tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin de bulunmadığı, ayrıca taraf menfaatleri de gözetilmek suretiyle ilk derece mahkemesince tedbirin reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26/02/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f maddesi uyarınca karar kesindir.