Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/979 E. 2023/595 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/979
KARAR NO: 2023/595
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/11/2019
NUMARASI: 2018/73 E. – 2019/1063 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin iş makineleri sektöründe faaliyet gösterdiğini ve dünyaca ünlü markaların distribütörlüğünü yaptığını, davalının müvekkili şirket bünyesinde 01.09.2014-04.05.2016 tarihleri arasında satış danışmanı olarak çalıştığını, taraflar arasında düzenlenen 16.102.204 tarihli taahhütname ve şirket gizlilik sözleşmesinde, davalının satış danışmanı olarak çalıştığı sürece kendi adına veya başkaları adına müvekkilinin yazılı onayı olmaksızın çalışamayacağının belirlendiğini, davalının müvekkili şirkette çalışması sırasında kendi nam ve hesabına çalışması nedeniyle iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, davalının is akdinin feshinden sonra, sözleşmeye aykırı şekilde müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyette bulunan başka bir şirkette çalışmaya başlayarak haksız rekabette bulunduğunu, sözleşme uyarınca iş akdinin sona ermesinden itibaren 18 ay süresince davacının müvekkili ile aynı alanda faaliyette bulunan bir yerde çalışmaması, aksi halde son alınan ücretin altı katı cezai şart ödenmesinin kararlaştırıldığını ileri sürerek, 48.573,60 TL cezai şartın davalıdan tahsiline, davalının sözleşmeye aykırı davranışı ve haksız rekabeti nedeniyle müvekkilinin mahrum kaldığı kar payının şimdilik 1.000,00 TL’sinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin 01.09.2014-04.05.2016 tarihleri arasında yaklaşık 20 ay boyunca davacı şirkette satış danışmanı olarak çalıştığını, iş akdinin davacı tarafından gerekçesiz ve haksız şekilde feshedildiğini, rekabet yasağına ilişkin sözleşmesinin yasal sınırlar gözetilmeden ve işçi açısından telafisi imkansız zararlar oluşturacak şekilde düzenlenmesi nedeniyle geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, şirketin eski çalışanına karşı açtığı rekabet yasağının ihlali iddiasından kaynaklanan cezai şart alacağına ilişkindir. Buna göre, davacı tarafından TBK 444 ve devamı maddeleri gereğince rekabet yasağı kapsamında sözleşmede belirtilen cezai şart miktarının tahsili yönünde dava açılmışsada, her iki tarafında kesinleştiğini beyan ettiği İstanbul Anadolu 11. İş Mahkemesinin 2016/322 Esas, 2017/230 Karar sayılı ilamında taraflar arasındaki iş sözleşmesinin davacı tarafça haklı nedene dayanmaksızın feshedildiği, bu nedenle feshin geçersizliğine ve davalının işe iadesine karar verildiği görülmekle, TBK 447/son madde gereğince sözleşmenin haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse rekabet yasağı sona erer hükmü uyarınca davacının talep hakkının bulunmadığının kabulü…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının 01.09.2014 ile 04.05.2016 tarihleri arasında müvekkili şirkette satış danışmanı olarak çalıştığını, 16.10.2016 tarihli taahhütname ve gizlilik anlaşması uyarınca iş akdinin sona ermesinden sonra davacının rakip şirkette çalışmasının yasaklanmasına rağmen, davacının aynı alanda faaliyette bulunan rakip şirkette çalışmaya başladığını, işe iade davasının işçi lehine sonuçlanması gerekçe gösterilerek, işçinin haksız rekabette bulunmasının haklı görülemeyeceğini, iş akdinin feshinden sonra da sözleşmeye göre sadakat yükümlüğünün devam ettiğini, işe iade davası açan davalının neden rakip şirkette çalışmaya başladığının mahkemece değerlendirilmediğini, davacının iş akdinin öncesi ve sonrası eylemleri ile haksız rekabet yaptığını, rapora yönelik itirazların dikkate alınmadan hatalı raporla karar verildiğini, mahkemecenin bilirkişi görevlendirme usulünün hatalı olduğunu, daha önce atanan bilirkişilerin değiştirilmesinin usulsüz olduğunu, bilirkişilerin faal olan davalının ticari işletmesinin kayıtlarını incelemediklerini, müvekkilinin sırlarının davalının kendi işletmesinde kullanıp kullanmadığının bilirkişilerce değerlendirilmediğini, müvekkilinin kayıtlarının incelenmesine rağmen dava dışı şirketin kayıtlarının incelenmediğini, davalının rakip şirkette çalıştığı dönemler ile şahıs şirketinin faaliyette bulunduğu dönemlerin raporda değerlendirilmediğini, davalının aynı alanda faaliyet gösteren bir işletmesinin bulunması ve rakip şirkette çalışması nedeniyle haksız rekabet koşullarının oluştuğunu, davalının bu eylemleri ile her şekilde rekabet ortamını bozarak bundan haksız kazanç elde ettiğinin bilirkişi ve mahkemece göz ardı edildiğini, bunun belirlenmesi için davalının şirketi ile dava dışı rakip şirketin kayıtlarında inceleme yapılması gerektiğini, davalı işçinin müvekkili şirketin ticari çevresini ve ticari sırlarını elde etme ve kullanma imkanına sahip olduğunu, işverenin bu durumdan önemli bir zarara uğrama ihtimali bulunduğunun göz ardı edildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesinden sonra taahhütname ve gizlilik anlaşmasına ilişkin belgeler imzalanmıştır. Gizlilik anlaşmasına göre; işçinin, iş yerinden ayrılması halinde, elde ettiği iş sırları ve satış yöntemlerini iki yıl süreyle haksız rekabet oluşturacak şekilde kullanamayacağı belirlenmiştir. Taahhütname başlıklı sözleşmenin 3.3.maddesinde; işçinin, şirkette çalıştığı sürece işverenin yazılı onayı olmaksızın, şirket faaliyet sahasına giren konularda rakip olsun yada olmasın gerçek veya hükmü şahıslarla iş birliğine giremeyeceğini, herhangi bir şekilde bilgi veremeyeceği, ücretli veya ücretsiz danışmanlık yapamayacağı belirlenmiştir. 3.4.maddesinde de şirketin yazılı onayı olmaksızın başkalarının nam ve hesabına iş yapamayacağı belirlenmiştir. Sözleşmenin çalışma yasağı başlıklı 4.maddesinde, herhangi bir nedenle şirketten ayrılan veya ayrılmak durumunda kalan işçinin bu tarihten itibaren 18 ay boyunca şirketin iştigal sahasına doğrudan veya dolaylı olarak giren konularda faaliyet gösteren şirketlerde hiçbir şekilde çalışamayacağı kabul edilmiştir. Sözleşmenin 5.1.maddesinde, bu hükme aykırılık halinde son alınan brüt ücretin altı katı cezai şart ödeneceği, yıllık % 12 faiz ödemeyi ve % 15 oranında vekalet ücreti ödemeyi kabul edildiği anlaşılmıştır. TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. Yine, aynı Kanun’un 445. maddesi uyarınca, rekabet yasağı anlaşmasının yer, süre ve işin türü açısından yasal sınırlara uyularak yapılması gerekir. Aşırı düzenlemeler hakimin müdahalesiyle sınırlandırılır. 446. maddenin 2. fıkrasına göre, yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır. Aynı maddenin 3. fıkrasına göre, işveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir. TBK’nın 447/2. maddesindeki düzenleme uyarınca, iş akdinin işçi tarafından haklı nedenle feshi veya işveren tarafından haksız şekilde feshi halinde rekabet yasağının sona ereceği açıktır. İş mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, iş akdinin işverence haklı ve geçerli nedenle feshedilmemesi nedeniyle davalı işçinin işe iadesine karar verildiğinden, rekabet yasağının sona erdiği kabul edilerek talebin bu nedenle reddine karar verilmesi yerindedir. Bu kabule göre mahkemece cezai şart alacağı yönünden tarafların veya üçüncü kişilerin defterleri üzerinde bir inceleme yapılmasına bir gerek bulunmadığı gibi hukuki konuda bilirkişi raporu alınmasına dahi gerek bulunmamaktadır. Davacının cezai şart talebinin yanı sıra davalı işçinin, davacının müşterilerine yapmış olduğu satışlar nedeniyle tazminat talebi de bulunmaktadır. Dava dilekçesinde soyut olarak davalı işçinin davacının müşterilerine satış yaptığı belirtilmiş olup, hangi müşteriye ne şekilde satış yaptığı açıklanmamıştır. Yargılama sırasında da bu konuda bir açıklama yapılarak hangi müşteriye ne miktarda satış yapıldığı ile davacının zararının ne şekilde oluştuğu açıklanmamıştır. İstinaf başvurusunda dahi somut olarak davacının herhangi bir müşterisine yapılmış usulsüz bir satıştan söz edilmemiştir. Soyut olarak, üçüncü kişilerin ticari defterlerinin incelenerek davacının bir zararın bulunup bulunmadığının tespiti istenmiştir. Hukuk yargılaması ileri sürülen somut bir vakıaya istinaden yapılabilir. Vakıaların ileri sürülmesi de taraflara aittir. Davacı tarafından soyut olarak bir zararın oluştuğu belirtilmesi üzerine mahkemece resen bir zararın bulunup bulunmadığının araştırılması usul hukuku hükümlerine uygun değildir. Davacı tarafından iddianın ileri sürülüş şekline göre, tazminat talebi yönünden ilk derece mahkemesince yapılan inceleme ve araştırma yeterli olup, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 06.04.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.