Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/975 E. 2020/752 K. 16.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/975 Esas
KARAR NO :2020/752
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2020/28 Esas
KARAR TARİHİ: 19/02/2020
TALEP KONUSU : İhtiyati Haciz
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sırasında davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati haczin reddine yönelik verilen ara karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette hissedar olup aynı zamanda 2014 yılından sözleşmenin feshedildiği 16/01/2019 tarihleri arasında genel müdür olarak çalıştığını, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin 9.2 maddesi uyarınca müvekkilinin 2.598.659,41TL tutarındaki alacağının muaccel olması ve rehinle temin edilmemiş olması nedeni ile davalının menkul ve gayrimenkul malları ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarına ihtiyati haciz konulmasını ve şimdilik kısmi dava olarak 250.000,00 TL’nin davalıdan faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince 19/02/2020 tarihli ara kararla, davacı vekilinin dosyaya sunulan delil itibari ile HMK 390/3 maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulu oluşmadığından ayrıca alacağın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı ihtiyati haciz isteyen vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati haciz isteyen vekili istinaf dilekçesinde özetle:İhtiyati haciz talebine konu konu alacağın varlığının ve muacceliyetinin HMK anlamında senet niteliğinde kesin delil ile ispatlanmış durumda olduğunu,Gerek doktrin ve gerekse Yargıtay tarafından tam bir ittifakla kabul edildiği üzere ivazlı rekabet yasağı sözleşmesi/hükmü tek taraflı olarak ortadan kaldırılamayacağını,Gerek doktrin ve gerekse Yargıtay tarafından tam bir ittifak ile kabul edildiği üzere senedin bir kişinin vücuda getirdiği ve kendi aleyhine delil teşkil eden yazılı belge olduğunu, bu anlamda, her ne kadar senet denilince, kayıtsız şartsız borç ikrarları akla gelse de, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerin de birer senet olduğunu, (Prof. Dr. Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, cilt 2, s. 2076). Bu bakımdan, taraflar arasındaki belirsiz hizmet sözleşmesinin, HMK anlamında senet niteliğinde olduğunu ve söz konusu sözleşmenin 2.maddesinde iş ilişkisinin bitimi tarihinde müvekkiline belirtilen tutarda rekabet etmeme tazminatının peşinen ödeneceğinin hüküm altına alındığını, dolayısıyla, müvekkilinin iş bu huzurdaki davaya konu alacağının varlığının, HMK anlamında senet niteliğinde kesin delil ile ispatlanmış durumda olduğunu, Borçlar Kanunu’nun 90. maddesine göre ve yine BK’nın 117/2.maddelerinden açıkça anlaşılacağı üzere, eğer taraflar arasında ifa zamanı (yani ödeme tarihi) belirlenmiş ise, borcun, tarafların kararlaştırmış oldukları ödeme tarihinde muaccel olacağını ve dahi borçlu aynı zamanda temerrüde düşeceğini, bu itibarla müvekkili ile davalı arasındaki arasındaki sözleşmenin 9.2. maddesinde ifa zamanının açıkça düzenlendiğini, başka bir ifade ile rekabet etmeme tazminatının iş ilişkisinin bitim tarihinde ödeneceği açıkça düzenlenmiş olduğundan, müvekkilinin rekabet etmeme alacağının, iş ilişkisinin bitim tarihi olan 16/01/2019 tarihinde muaccel olduğunu ve Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarının da bu doğrultuda olduğunu, Müvekkilinin çıplak brüt maaşının dosyaya sunulu delilleri ile tartışmasız bir biçimde sabit olduğunu, dolayısıyla bir an için, müvekkiline sağlanan diğer menfaatlerin hesaplanması için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği düşünülse bile, bu durumda en kötü ihtimal ile çıplak brüt maaşının 12 katı tutarında ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini, zira, ilk derece mahkemesince bu hususu hiç değerlendirmeksizin ve düşünmeksizin ihtiyati haciz talebimizin tümden reddine karar verilmiş olmasının da hatalı olduğunu, maaş bordrosu ile tartışmasız sabit olduğu üzere müvekkilinin son çıplak bürüt maaşı 71.365,00 TL olmakla, diğer menfaatlerin tespit ve hesaplaması bilirkişi incelemesi gerektirdiği düşünülse bile 856.380,00 TL bakımından ihtiyati haciz verilmesi gerektiğini ileri sürerek,Yukarıda açıklanan nedenlerle ihtiyati haciz talebinin redine ilişkin kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi ihtiyati haciz kararı verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, açılan alacak davası içinde istenilen ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile talep edilen ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İhtiyati haciz yasada geçici hukuki korumalardandır.İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 257. maddesindeki şartların oluşması gerekir. İİK’nın 257/1.maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı… ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. İİK’nın 258/1. maddesinin 2. Cümlesine göre: “İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecburdur.” Bu madde uyarınca İhtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmek durumundadır.Somut uyuşmazlıkta davacı, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi nedeniyle sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 9.2 maddesi uyarınca 2.598.659,41 TL tutarındaki alacağının muaccel olduğunu ileri sürerek, kısmı dava olarak 250.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiş, ayrıca bu şekilde kısmi açtığı davada 2.598.659,41 TL için ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. İstinaf dilekçesinde ise müvekkilinin diğer alacak kalemleri bilirkişi incelemesine muhtaç olmakla birlikte son bürüt ücreti kapsamında 856.380,00 TL yönünden ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Tüm bunlara göre davacının açtığı davada kısmi alacak isteminde bulunduğu da gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz talebine konu alacak ve tutarının yargılamayı gerektirdiği tespiti yerindedir. Buna göre açılan davada ileri sürülen iddia, sözleşmenin 9.2 maddesi düzenlemesi ile tüm dosya kapsamı dikkate alındığında dosyanın geldiği aşama itibariyle alacağın miktarı konusunda yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesinin kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16/07/2020