Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/97 E. 2022/1502 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/97
KARAR NO: 2022/1502
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21.11.2019
NUMARASI: 2018/1161 Esas – 2019/924 Karar
DAVA: Şirket Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette E grubu hisseye sahip ortağı olduğunu, davalı şirketin 07/09/2018 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında sermaye arttırımına ilişkin alınan kararların dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, sermaye artırım kararının, azınlık hissedarların hisselerini eritme amacına yönelik ve şirketin muvaazalı işlemler ile içinin boşaltılması sebebiyle alındığını, sermaye arttırımı nedeniyle müvekkilinin zarara uğrayacağını, müvekkilinin alınan karara muhalefet şerhi koyduğunu ve tutanağa işletildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı şirket 07/08/2018 tarihli Genel Kurul Toplantısında sermaye artırımına yönelik alınan kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı taraf iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirket 07/09/2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımına ilişkin kararının, şirket ihtiyacına binaen ekonomik tablolardaki değişiklik, dövizin değerlenmesi, tedarikçi borçlarının artması, şirketin ihtiyaç duyduğu finans desteğinin-bankaların kredi imkanlarını kısıtlaması, yatırım amaçlarının destek vermemesi nedeniyle zorunlu olarak alındığını, kararın dürüstlük kurallarına, kanun ve ana sözleşmeye uygun olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporu, 07/09/2018 tarihli Genel Kurul Kararı ve toplanıp değerlendirilen delillere göre; davacının azınlık paya sahip hissedarı olduğu davalı şirketin 07/09/2018 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısına iştirak ettiği, iptali istenilen gündem maddesine olumsuz oy kullandığı ve karara ilişkin muhalefet şerhi yazdırdığı, davacının bu gündem maddesine bağlı alınan kararların iptaline ilişkin dava açma koşullarının bulunduğu; benimsenen bilirkişi kurulu raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davalı şirket yabancı kaynaklarının öz kaynaklara oranının gelişmekte olan ülkelerin oranlarının üstünde olduğu, alacaklıların güvencesi, kredi temin imkanları ve şartları açısından yabancı kaynaklar ile öz kaynaklar arasında optimal bir denge kurulması gerektiği, bu kapsamda alınan sermaye artışı kararı ile davalı şirketin sağlıklı bir borçlanma yapısına ulaştığı; kaldı ki, davalı şirketin borca batık olmadığı gibi sermaye artırımında genel kurulun geniş takdir yetkisine sahip olduğu, dolayısı ile, sermaye artırımına ilişkin alınan kararların yerinde ve gerekli olduğu, dürüstlük kuralına aykırı olmadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı şirketin ihtiyaç duymadığı bir dönemde, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum gerekçe gösterilerek sermaye arttırımı kararı alınması hukuka aykırı olduğunu, gerçek bir ihtiyaca dayanmayan sermaye arttırımının müvekkili gibi azınlık pay sahiplerini zarara uğratacağını, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı şirketin ekonomik durumu özetlenmekle birlikte, iddiaların neden yerinde olmadığı, yabancı kaynakların öz kaynaklara oranının yüksek olması dışında ülkenin ekonomik durumunun sermaye arttırımını neden gerekli hale getirdiği, …’nın muvazaalı işlemlerinin şirketin ekonomik durumunu nasıl etkilediği hususlarına herhangi bir açıklık getirilmediğini, anılan hususların iddialarının temelini oluşturmakta olup somut uyuşmazlığın aydınlatılabilmesi için bu yönlerden araştırma yapılmasının elzem olduğunu, Davalı şirketin bir önceki sermaye arttırımının 19.12.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yapılarak 13.660.000 TL olan şirket sermayesi, 2.715,05 TL daha arttırıldığını ve 13.662.715,05 TL’ye çıkarıldığını, söz konusu arttırım kararına da taraflarınca muhalefet edildiğini, andından 07.09.2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 13.662.715,05 TL olan şirket sermayesinin 11.833.822,95 TL daha arttırılarak 25.496.538 TL’ye çıkarılmasına karar verildiğini, yani daha bir sene dolmadan iki kere sermaye arttırımı yapılmış olup bu durumun, sermaye arttırımı kararlarının şirketin gerçek ihtiyacına dayanmadığı düşüncesini kuvvetlendirdiğini, nitekim bilirkişilerin de özkaynak değişim tablosunu açıklarken davalı şirketin araştırılması gereken işlemleri bulunduğuna işaret ettiğini, ancak raporun devamında bu kapsamda herhangi bir açıklama yapılmadığını, Sermaye arttırımının gerçek bir ihtiyacın sonucu olup olmadığının, sermaye arttırımı ile elde edilmesi planlanan gelirin şirketin mevcut sermayesi ile muhtemel ihtiyaçlarının ötesine geçip geçmediğinin değerlendirilmesi gerekirken, bilirkişilerin bu kapsamda da herhangi bir değerlendirme yapmadığını, Hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı itirazlarının dosyada mübrez 30.09.2019 tarihli dilekçe ile sunulduğunu, ancak bu kapsamdaki itirazların ne duruşma esnasında ne gerekçeli kararda denetime elverişli şekilde değerlendirme konusu edilmediğini, ilk derece mahkemesince bilirkişi raporu aynen kabul edilerek karar verildiğini, salt bu durumun dahi, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektirdiğini, emsal nitelikteli Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 02.11.2016 tarihli, 2016/1426 E. ve 2016/4508 K. sayılı kararının da ekli olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin 07.09.2018 tarihli genel kurulunda sermaye arttırımına dair alınan genel kurul kararının TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı yanca davalı şirketin 07.09.2018 tarihli genel kurul toplantısında sermaye arttırım kararı alındığını, alınan kararın dürüstlük kuralına aykırı olup, azınlık hissedarların hisselerini azaltmaya matuf olduğunu, şirket yöneticisinin muvazaalı işlemleri sonucu şirketin içinin boşaltılması sebebiyle alınmış karar olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece yargılama aşamasında davalı şirket ticari defter ve kayıtları da inceletilmek suretiyle alanında uzmanlarından oluşan bilirkişi raporu almıştır. HMK’nın 282. maddesi uyarınca hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre, bilirkişi raporları takdiri delil niteliğinde olup, mahkemece sunulan deliller değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin hüküm kurmaya elverişli olmadığını ileri sürdüğü bilirkişi raporunun mahkemece hükme esas alınarak hüküm kurulmasının yerinde olmadığı, yine rapora itirazları karşılanmaksızın karar verildiği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davalı şirketin borca batık olmadığı ancak, oran analizine göre toplam yabancı kaynakların öz kaynaklara oranının 3,97 olduğu, bu oranın gelişmekte olan ülkelerin oranlarının çok üstünde olduğu, şirketin nakit sermaye artımına ihtiyacı olduğu; iktisadi varlıkların finansmanında şirket yöneticilerinin yabancı kaynaklar ile öz kaynaklar arasında optimal bir denge kurmak zorunda olduğu, bu oran 1’in üstüne çıktığında alacaklıların güvencesinin azalacağı ve güvence azaldığında kredi temin edilme imkanlarının azalacağı ve kredi koşullarının ağırlaşacağı; bu kapsamda davalı şirket mali tablolarına göre, 07/09/2018 tarihli genel kurulda alınan sermaye artırım kararının yerinde ve gerekli olduğu belirtilmiş olmakla, alınan sermaye arttırımı kararına davalı şirketin ihtiyacı bulunmadığı, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği yönündeki davacı istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacı vekilince davalı şirket yöneticisi …’ nın davalı şirketi kötü yönetimi ve şirketin kâr etmesine rağmen şirket kârını muvazaalı biçimde kurduğu başka şirketlere aktardığı, bu surette şirketin içini boşaltıp sermaye arttırımı yapılması ihtiyacı içine soktuğu ileri sürülerek istinaf nedeni yapılmıştır. Davalı şirket yöneticisi hakkında davacının bu yöndeki iddiaları iş bu davanın yargılama konusu olmayıp, ancak bir sorumluluk davasında tartışılacak hususlar olmakla, bu yöndeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; 36,30 TL bakiye istinaf karar harcının davacılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10.11.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.