Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/966 E. 2020/656 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/966
KARAR NO : 2020/656
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2020/48 Esas
KARAR TARİHİ: 24/01/2020
DAVA: TAZMİNAT- Dava İçinde İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tedbir
Taraflar arasındaki tazminat davası içinde istenen ihtiyati haciz- tedbir talebinin reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı …San. Ve Tic. A.Ş’de hissesi bulunduğunu, aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğunu ancak söz konusu şirketin yetkili temsilcilerinin davalılardan … ve … olduğunu, müvekilinin temsil yetkisinin bulunmadığını, şirketin 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin genel kurul toplantısının 29/08/2018 tarihinde yapıldığını, şirketin sermayesinin 50.000,00 TL olup sadece 10.000,00 TL’sinin ödendiğini, geri kalanının ödenmediğini buna rağmen davalı yönetim kurulu üyelerinin TTK 358. maddesine aykırı olarak şirkete borçlandıklarını ayrıca şirket kayıtlarında müvekkiline de borçlu gösterdiklerini tespit edildiğini, en son yapılan genel kurulda müvekkilince bu hususların dile getirilerek muhafalet şerhi verildiğini, TTK 358 ve 395. maddesine aykırı olacak şekilde 30/06/2018 tarihli bilançodan da anlaşılacağı üzere şirketin davalı yönetim kurulu üyelerine 2.700.538,15 TL borç verdiğinin görüldüğünü daha sonra müvekkilinin yönetim kurulu toplantısına daveti yapılmadan bilgisi dışında 26/11/2018 tarihinde bir yönetim kurulu toplantısı yapıldığını, 2018/2 sayılı alınan karar ile şirketin ödenmeyen sermayesinin 14/12/2018 tarihine kadar ödenmesi için talepte bulunulduğunu, toplantı şeklinin ve hesabının TTK’ya aykırı olması nedeniyle yok hükmünde olduğunu daha sonra davalıların söz konusu şirketten fiili olarak aldıkları ve banka hesabından gönderilen paradan kaynaklanan borçlarını usulsüz olarak silindiğini öğrendiğini bu durumun ihtarname ile davalılara bildirildiğini, müvekkili de dahil olmak üzere silinen borç miktarının toplam 1.521.811,25 TL olduğunu, bu miktar kadar şirketin zarara uğratıldığını diğer davalının ise şirketin muhasebecisi olduğunu, söz konusu borcun şirket kaynaklarından silinmesi için ödenmesi gereken 45.654,34 TL’lik verginin şirket hesabından karşılandığını, müvekkili ile aynı davalılar arasında bir başka şirket olan…. Tic. A.Ş ile ilgili olarak yargılamanın İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1001 Esas nolu dosyasında devam ettiğini, bu dosyada alınan bilirkişi raporunda aynı yöntem ile yapılan eylemin şirketi zarara soktuğunu tespit edildiğini belirterek davalıların müvekkiline uğrattıkları zarar nedeniyle şimdilik 1.521.811,25 TL’nin davalılardan alınarak müvekkiline verilmesine, bunun mümkün olmaması halinde ise davalılardan alınarak şirkete ödenmesine karar verilmesini ayrıca davalılar hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini ve tedbirin … San. Tic. A.Ş’ne kayyum atanmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 24/01/2020 tarihli, 2020/48 Esas sayılı ara kararında özetle, ” …İhtiyati haciz İİK’nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup ihtiyati hacze karar verilebilmesi için alacağın/tazminatın yaklaşık olarak ispat edilmesi gerekmektedir. Davacı tarafın iddiaları yargılamayı gerektirmekte olup dava dilekçesi ekinde sunulan belgeler yaklaşak ispata yeterli olmadığından ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacının diğer talebi ise şirkete kayyum atanmasına ilişkindir. TTK 630/2 maddesi ile her ortak haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını isteyebileceği düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra TTK’da kayyım atanmasına ilişkin düzenleme mevcut olmayıp TMK 403/2 maddesinde kayyımın belirli işleri görmek veya mal varlığını yönetmek için atanacağı, 427.madde ile de bir tüzel kişi gerekli organlarından yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamış ise kayyım atanır hükmünü içermektedir. HMK 389.madde gereği, “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından veya tamamen imkansız hale geleceğinden yada gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. Somut olayda davalı şirket müdürünün haksız eylemleri davacı tarafça iddia edilmekte ise de ;doğruluğunun ve davalının azlinin gerekip gerekmediği yapılacak tahkikat sonucunda belirlenecektir. HMK 390/3 maddesi de, tedbir talep eden tarafın dayandığı ihtiyati tedbir sebebini, türünün açıkça belirterek davanın esasına ilişkin kendisinin haklılığını yaklaşık ispat etmesi gerekmektedir. Dosyaya sunulan belge ve deliller, başka bir şirket ile ilgili yargılamanın devam ettiği mahkemece aldırılan bilirkişi raporu, davacının esasa ilişkin haklılığını kabule yeterli bulunmamaktadır. Şirkette organ boşluğu bulunmadığı gibi esas olan da şirketlerin yönetimlerinin seçilmiş organları tarafından yerine getirilmesidir. Somut olayda dava dosyasının bulunduğu aşama itibariyle mevcut deliller ,davalının yetkilerinin kısıtlanmasını gerektiğini kabule yarayacak ,yaklaşık ispat seviyesinde bulunmamaktadır. Davacı ihtiyati tedbir isteyen tarafça sunulan deliller yaklaşık ispat seviyesinde bulunmadığından istemin reddine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir….” gerekçesiyle davacının ihtiyati haciz ve tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati haciz – tedbir isteyen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemenin kararının gerekçe kısmı incelendiğinde, ihtiyati haciz talebine ilişkin olarak alaeağın/tazminatın yaklaşık olarak ispatının gerektiğini fakat dilekçe ekinde sunulan belgelerin bunun için yeterli olmadığını kayyum atanması talebinin reddine ilişkin ise Türk Ticaret Kanunu’nda kayyum atanmasına ilişkin düzenleme mevcut olmadığı ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyannea ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için talep edenin, davanın esasına ilişkin kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesinin gerektiğini, şirketin bir yönetim kuruluna sahip olması mahkeme için şirkette bir organ boşluğu olmadığı anlamına geliyor da olsa, bu yönetim kurulunun hukuka, şirket ile ortaklarının ve alacaklılarının menfaatlerine aykırı davranıyor olmasının da şirketin yanlış bir yönetim organının elinde olduğunu, nitekim bu hususa ilişkin yaklaşık ispatın oluşmamış olmasının da şaşırtıcı olduğunu, müvekkilinin, dava dilekçesinde de açıklandığı üzere, davalıların hukuka aykırı eylem ve işlemleri sebebiyle büyük zarar gördüğüğün ve görmeye de devam ettiğini, müvekkil ile davalı Yönetim Kurulu üyeleri arasında çok sayıda derdest dava bulunmakta olduğunu, mahkemenin 24/01/2020 tarihinde verdiği 1 ve 2 nolu ara kararlarının kaldırılarak, davalıların, menkul, gayrimenkul, motorlu taşıt, banka hesapları ve sair tespit olunan malvarlıkları üzerine ihtiyati haciz konulmasını ve … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye yönetim kayyumu atanmasına karar verilmesini, … Sanayi vc Ticaret A.Ş.’ye yönetim kayyumu atanmasına, istinaf giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirket yöneticileri ile muhasebecisinin davacıyı zarara uğrattıkları iddiasıyla uğranılan zararın davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Dava içerisinde davalılar hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesi ve yine şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir talep edilmiş; ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.İhtiyati haciz talebinin reddi yönünden istinaf başvurusunun incelenmesinde;Davacı davalı yöneticiler ile şirket muhasebesinin işlemleri ile ortak olarak kendisinin doğrudan zarara uğramasına neden olduklarını, zararın doğrudan zararı olduğunun kabul edilmemesi halinde ise şirket zararı olup, şirkete ödenmesi gerektiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.İhtiyati haciz yasada geçici hukuki korumalardandır. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 257. maddesindeki şartların oluşması gerekir. İİK’nın 257/1.maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı… ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. İİK’nın 258/1. maddesinin 2. cümlesine göre: “İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecburdur.” Bu madde uyarınca ihtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmek durumundadır. Açılan davada ileri sürülen iddia ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında dosyanın geldiği aşama itibariyle davalıların şirketi veya davacıyı zarara uğratıp uğratmadıkları, sorumlu görülüp görülemeyecekleri, sorumlu oldukları zarar tutarı var ise miktarı konusunda yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz isteminin reddi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.Şirkete tedbiren kayyım atanması talebinin reddi kararına ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davacı yukarıda özetlenen iddialarla açtığı davada ihtiyati tedbir yoluyla yargılama sürecinde dava dışı şirkete kayyum atanmasını istemiştir. Somut olayda, davalı şirketin gerektiği gibi yönetilemediği, davalı yöneticilerin şirketin içini boşalttıkları iddiasıyla, şirkete yönetim kayyımı atanması talep edilmiştir.Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hakim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus davanın kabulü için geçerli olup, esas hüküm için tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise tam değil, yaklaşık ispatın yeterli olacağı HMK’nın 390/3. maddesinde düzenlenmiştir. Değişik ifade ile ihtiyati tedbire karar verebilmek için iddia olunan vakıanın subutu yönünde gerçeğe yakın bir ispatın başarılması yeterlidir.Somut olayda davacı ortak tarafından ileri sürülen iddialar, istinaf dilekçesine karşı verilen savunma içerikleri, muhtelif mahkemelerde taraflar arasında görülmekte olan davalar gözönüne alındığında, şirketteki azınlık hisseye sahip davacı ile diğer davalı hissedarlar arasında uyuşmazlık çıktığı anlaşılmakla birlikte, şirketin içinin davalılarca boşaltılamaya çalışıldığı iddiası uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır. Bu şekilde yönetim yetkisinin kötüye kullanıldığına ilişkin dosyanın mevcut durumu itibariyle yeterli belge ve delil mevcut değildir. Ayrıca, bir tüzel kişiliğe kural olarak kayyım atanması, ancak kişiliğin organsız kalması halinde mümkündür. Eldeki davada, davalı şirkette organ boşluğu bulunmadığı gibi davalı yöneticilerin şirketi kasıtlı ve kötü niyetli olarak kötü yönetip, dava dışı şirketi veya davacıyı zarara uğrattıkları yaklaşık olarak ispat edilmemiştir. Davanın ilerleyen aşamalarında, toplanan deliller ışığında mahkemeden her zaman yeniden talepte bulunması mümkün olup, ara karar tarihi itibariyle yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ret kararı usul ve yasaya uygun bulunmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 02/07/2020