Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/965 E. 2023/841 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/965
KARAR NO: 2023/841
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2019
NUMARASI: 2016/694 E. – 2019/1138 K.
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; yönetimine TMSF tarafından el konulan dava dışı … ile borçlu … San. AŞ. arasında düzenlenen gelen kredi sözlemesine davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak katıldıklarını, borcun zamanında ödenmemesi üzerine bankaca kredi hesaplarının kat edilerek borçlulara ihtar gönderildiğini ve genel kredi sözleşmesinin 52. maddesi uyarınca temerrütün gerçekleştiğini, alacağın TMSF tarafından müvekkiline temlik edildiğini, temlik sözlemesi uyarınca davalılar aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, borçluların 41.977,86 TL asıl alacak, 365.626,98 TL işlemiş faiz, 18.281,35 TL BSMV olmak üzere toplam 425.886,19 TL borcu yönelik itirazın iptali ile takibin takip talebindeki %27.50 oranındaki temerrüt faizi ile devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle: dilekçe ekindeki tüm belgelerin tebliğ edilmediğini, sadece kısmen onaylanmış genel kredi sözleşmesinin gönderildiğini, onaylanmamış sözleşmenin kabul edilmediğini, müvekkilinin bir kısmı onaylanan genel kredi sözleşmesinde borçlu veya kefil olmadığınından sorumluluğunun bulunmadığını, takip ekinde bir belgenin tebliğ edilmediğini, davanın icraya itiraz tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde açılmadığını, sözleşmenin 1999 yılında imzalanması nedeniyle alacağın zamanaşımına uğradığını, talep edilen faiz miktarı ve oranının haksız olduğunu savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle: davanın yetkili ve görevli mahkemede açılmadığını, genel kredi sözleşmesinin 05.05.1999 tarihli olduğunu ve alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin temlik eden …bank’a borcu olmadığını savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemitir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…makalede yer alan görüş de dikkate alındığında 818 SY eski Borçlar Kanununun 487. Maddesindeki düzenlemenin hatalı olduğu ancak uygulamada kastın müteselsil kefalet olarak değerlendirildiği ve bu hususun yeni Borçlar Kanununda 586. Maddedeki düzenleme ile karışıklığa sebep olan husus giderilecek şekilde düzenlenmiş olduğu bu nedenle de bilirkişi raporunda belirlendiği üzere 818 SY eski Borçlar Kanunu döneminde kurulmuş olan kefalet ilişkisi nedeni ile 818 SY Borçlar Kanunu maddesinin uygulanacağı kefiller yönünden asıl borç miktarı 15.000,00 TL kabul edilerek 6098 SY Borçlar Kanunun 598. Maddesindeki kısıtlama ile bağlı olmaksızın kefilin kendi temerrüdünün sonuçları ile birlikte bu asıl borçtan sorumlu olacaklarına kanaat getirilmiştir. Tüm bu nedenlerle davalıların 818 Sayılı Borçlar Kanunu hükümlerinin yürürlükte olduğu dönemde düzenlenmiş olan Genel Kredi Sözleşmesindeki kefalet miktarlarının asıl borç için 15.000,00 TL ile yani kefalet miktarı ile sınırlı olduğu ancak, 818 SY Borçlar Kanununda 6098 SY Borçlar Kanunu ile getirilen 598. Maddesindeki gibi kefilin üst sorumluluk miktarının 15.000,00 TL’lik kefalet miktarı ile sınırlı olduğuna ilişkin kısıtlayıcı bir hüküm bulunmadığından ve 818. SY yasa uygulamasına ilişkin olarak yerleşik Yargıtay uygulamalarında kefilin kendi kefaleti ve temerrüdünün sonuçlarına katlanması gerektiğine kanaat getirilmekle, davalıların İstanbul … İcra Müd. … (Eski no: … esas) sayılı dosyasındaki 15.000,00 TL asıl, 130.298,54 TL temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’si 6.514,93 TL olmak üzere, 151.813,47 TL’ye ilişkin itirazlarında haksız olduklarına bu nedenle bu kısma ilişkin itirazlarının iptali ile takip tarihinden itibaren tamamı tahsil oluncaya kadar 15.000,00 TL asıl alacağa yıllık %27.50 faiz ve faizin %5 BSMV’si uygulanmak suretiyle takibin devamına, davacı tarafın fazlaya ilişkin istemlerinin reddine karar verilmiştir. Kabul edilen dava konusu alacak banka ile yapılan Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklı olması nedeni ile davalıların sözleşme hükümleri ve ihtarlar dikkate alındığında borç miktarını bilebilecek durumda olduklarına kanaat getirildiğinden alacak likit kabul edilmiş olmakla, kabul edilen dava değeri 151.813,47 TL üzerinden taktiren %20 oranında hesaplanan 30.362,69 TL inkar tazminatının da davalılardan alınarak davacıya verilmesine, her ne kadar davacının talebinin bir kısmı reddedilmiş ise de, davalılar tarafından davacının açıkça kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden reddedilen kısım üzerinden talep edilen davalıların kötü niyet tazminatlarının şartları oluşmadığı…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas (Eski no: 2013/15291) sayılı dosyasındaki itirazlarının 15.000,00 TL asıl alacak, 130.298,54 TL temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’si 6.514,93 TL olmak üzere toplam 151.813,47 TL üzerinden iptaline, takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık %27.50 faiz ve faizin %5’i oranında BSMV uygulanarak takibin devamına, fazlaya ilişkin isteminin reddine, kabul edilen 151.813,47 TL üzerinden takdiren %20 oranında hesaplanan 30.362,69 TL inkar tazminatının davalılardan tahsiline, davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı ve davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalıların genel kredi sözleşmesine müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imza attıklarını, borcun ödenmesi üzerine bankaca hesapların kat edilerek borçluların bankaya bildirdiği adreslere ihtarnameler gönderildiğini ve genel kredi sözleşmesinin 52. Maddesi uyarınca temerrüt gerçekleştiğini, temlik alınan alacağın ödenmemesi üzerine başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, mahkemece davanın 15.000 TL asıl alacak üzerinden kabul edildiğini, oysa bu miktarın bilirkişi tarafından eksik hesaplandığını, ihtarname ve takip talebi ile talep edilen asıl alacağın bulunduğu ve bu alacağın tahsil edilmediği açıkken davalıların yalnızca kefil olduğundan bahisle, kefiller için hatalı olarak asıl alacak miktarının eksi olarak belirlendiğini, davalılar müşterek borçlu müteselsil kefil olması nedeniyle davalılar için asıl borçludan daha düşük veya farklı bir miktarda kefalet limiti düzenlenmediğini, dolayısıyla asıl borçlunun sorumlu olduğu tutarın bu davadaki kefiller için de geçerli olduğunu; Bilirkişi raporunda yer alan bilgiler ve müvekkilinin kayıtlarından anlaşılacağı üzere, ihtarnamede bahsi geçen 15.000 TL’lik teminat mektubunun 26.11.1999 tarihinde tazmin edildiğini, 09.02.2001 tarih ve 771 yevmiye numaralı ihtarname ile ihtarname tarihine kadar sözleşmeye uygun şekilde %140 temerrüt faizi oranından faiz tahakkuk ettirilerek 09.02.2001 ihtarname tarihi itibariyle 15.000,00 TL asıl alacak, 25.725,00 TL temerrüt faizi (%140 faiz oranı üzerinden), 1.212,86 TL BSMV olmak üzere toplam 41.937,86 TL asıl alacağın ödenmesi için borçlulara kat ihtarı gönderildiğini, takipte ise Merkez Bankasına bildirilen faiz oranı üzerinden 41.937,86 TL asıl alacak ile 365.626,98 TL işlemiş faiz ve 18.281,35 TL BSMV olmak üzere toplam 425.886.19 TL üzerinden takip başlatıldığını, temerrüt tarihine kadar hesaplanan tüm faiz ve ferileri eklenerek bulunan alacağın asıl alacak olarak kabulü gerektiğini, asıl alacak miktarının 15.000,00 TL olup buna eklenen temerrüt faizi ve BSVM’nin toplamı ile 41.937,86 TL’nin borçlu ve kefillerden ihtarname ile talep edildiğinden, bu miktardan davalıların sorumlu olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının davasının tümden reddi gerektiğini, asıl alacak miktarının yanlış hesaplama sonucunda faiz ve feriler eklenmek sureti bulunduğunu, alacağın tenkisinin ve kefalet limitinin sınırlı olduğunun değerlendirilmediğini, ipotekli alacak söz konusu olduğundan, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/672 Esas sayılı dosyasının değerlendirilmesi gerekirken bu hususun yerine getirilmediğini, hak düşürücü süre ile zamanaşımı süresinin geçtiğini, alacağın likit olmamasına rağmen icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, takibe kadar oluşan faiz ve ferilerin asıl alacak olarak kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıların cevap dilekçesi ve beyanlarındaki itirazları değerlendirilmediğini, yapılan kısmi ödemeler ve tüm sözleşmelerin dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, istinaf başvurusuna karşı sunduğu cevap dilekçesinde; borcun mükerrer tahsil edilmeye çalışılması nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığını, sözleşmede belirlenen faiz oranlarının fahiş olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını ve davanın süresinde açılmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı ve davalı … vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … (Eski No:…) Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından davalılar aleyhine 25.06.2013 tarihinde 41.977,86 TL asıl alacak, 365.626.98 TL işlemiş temerrüt faizi ile 18.281.35 TL BSMV olmak üzere toplam 425.886,19 TL’nin tahsili amacıyla takip başlatıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine davalılarca borç ve ferilerine itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu, dava ve itirazın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Dava dışı temlik eden … AŞ ile dava dışı takip borçlusu … Tic.AŞ arasında düzenlenen takibe dayanak 05.05.1999 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredi borçlarının ödenmemesi üzerine bankaca Lüleburgaz Noterliğinin 08.02.2001 tarih ve … nolu kat ihtarı keşide edilerek 02.09.1999 tarih ve 15.000 TL bedelli teminat mektubunun 26.11.1999 tarihinde tazmin edildiğini ve paranın faiziyle birlikte 41.977,86 TL’ye ulaştığı belirtilerek bu miktarın 48 saat içinde ödenmesi istenmiştir. Banka ile borçlu arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesindeki miktar hanesinde 15.000 TL yazılı olup, genel kredi sözlemesinde bu miktarda limit tahsis edildiği, sözlemede davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak yer aldığı, kefaletin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın kefalete ilişkin hükümlerine uygun olduğu anlaşılmıştır. 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, yazılı olması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın belirli olması zorunludur. Kefilin sorumluluğu, kefalet limitindeki miktar ile temerrüdünün hukuki sonuçları ile sınırlıdır. Sözleşmenin mülga 818 sayılı BK’nın yürürlülükte bulunduğu tarihte imzalandığı dikkate alındığında 818 sayılı BK’nın 484-485. maddeleri kapsamında kefaletin geçerli olduğu, yine kredi sözleşmesinde müteselsil kefil için sözleşmede ayrıca kefalet limitinin bulunmadığı hallerde, geçerli bir kefalet mevcut olup, sözleşmedeki kredi limitinin kefalet limitini de belirlediği, sözleşmenin başında da kredi limitinin 15.000 TL olarak belirtildiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafından genel kredi sözlemesinden kaynaklanan alacağın temlik alınması nedeniyle davacının husumet ehliyetinin bulunduğu görülmüştür. Dava konusu alacağın ilk derece mahkemesince isabetli şekilde değerlendirildiği üzere, 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesine göre belirlenen zamanaşımı süresinde talep edilmesi nedeniyle zamanaşımına uğramadığı ve süresinde takip başlatıldığı, itirazın iptali davasının yasal bir yıllık süre içinde açıldığı açıktır. Temlik eden banka ile kredi borçlusu şiket arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesine davalılar müteselsil kefil olarak katılmışlardır. Sözlemede kullanılan ibareler, davalıların üçüncü kişi konumunda olmaları, sözleşmenin garanti sözleşmesinin unsurlarını içermemesi ve davalıların asıl borçlu olarak değerlendirilmelerine gerektirir bir neden bulunmaması nedeniyle davalıların TBK’nın 487. maddesi kapsamında müteselsil kefil oldukları mahkemece isabetli şekilde belirlenmiştir. Kefilin sorumluluğu ile ilgili BK.nun 490.maddesi hükmüne göre kefil, borcun aslı ile beraber borçlunun kusur veya temerrüdünün kanuni neticelerinden de sorumludur. Başka bir anlatımla kefalet limitini geçmemek koşuluyla asıl borçlunun borcundan davalı müteselsil kefillerin sorumlu olacakları açıktır. Mahkemece genel kredi sözlemesinde belirlenen 15.000 TL limit dikkate alınarak kefillerin bu miktardaki ana para borcu yanı sıra, TTK’nın 8. maddesi hükmüne göre sözleme ile belirlenen faiz oranları üzerinden belirlenen akdi ve temerrüt faizlerinden de temerrüde düşen borçlunun sorumlu tutulması yerindedir. Zira temerrüde düşen kefil, asıl borç ile birlikte kendi temerrüdünün sonucu olan borçlardan da sorumlu olup, mahkemece kefilin bu şekilde sorumlu tutulması yerindedir. İlk derece mahkemesince alınan rapordaki hesaplama şekli, taraflar arasındaki sözlemelere uygundur. Genel kredi sözleşmesinde belirlenen limitin kefalet limiti olması, yapılan hesaplamanın sözlemelere uygun olması, takip konusu alacak yönünden asıl borçlu veya kefiller tarafından ödeme yapıldığının kanıtlanmaması nedeniyle mahkemece alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar yerinde görülmüştür. Kat ihtarında ayrıca faizin eklenerek kefilin sorumlu olacağı asıl alacak miktarının artırılması kefalet sözleşmesine aykırı olduğundan, kefilin sorumlu olduğu ana para miktarının sözleşmenin limitine göre belirlenmesi ve asıl borcu ödemeyen kefilin kendi temerrüdünün sonuçlarından da sorumlu tutularak, sözleşmeye göre belirlenen faiz oranları üzerinden hesaplama yapılarak, kefilin sorumlu olduğu miktarın belirlenmesi yerindedir. Talep edilen miktarın mükerrer tahsil edildiğine ilişkin bir kanıt bulunmamaktadır. Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın likit olması nedeniyle mahkemece hükmedilen alacak üzerinden icra inkar tazminatına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinini ve … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 3-Davalı … tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 7.779,79 TL nispi karar harcının davalı …’tan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11.05.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve davalılar yönünden kesin, davacı yönünden temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren davacı yönünden iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.