Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/960 E. 2023/383 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/960
KARAR NO: 2023/383
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/12/2019
NUMARASI: 2018/1176 E. – 2019/1404 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin satım sözleşmesi kapsamında davalının talep ettiği özel üretim boru desteklerinin, davalının istediği ölçü ve standartlarda üretilerek teslim edildiğini, ancak davalının ödeme yaparken hak edişlerinden 40.106,00 USD gecikme tazminatı kesintisi yaptığını, davalı şirketin baştan yaptığı siparişlerde değişiklik yaptığını, müvekkilinin de yapılan değişiklikler nedeniyle süresinde ürünün tesliminin mümkün olmadığının bildirdiğini, buna rağmen sözlemenin selameti açısından müvekkilinin kusuru olmamasına rağmen değişikliğe onay vermesi ile tarafların mutabakata vardıklarını, değişiklik içeren ürünlerin tedarik edilerek davalıya teslim edildiğini, ayrıca davalının en çok 15.000,00 USD kesinti yapabileceği konusunda tarafların anlaştıklarını, bu miktar üzerinde gecikme tazminatı veya cezai şart talep edilmeyeceğinin bildirilmesine rağmen 40.106,00 USD kesinti yapıldığını, haksız kesintinin iadesi için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, 25.106,00 USD üzerinden davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında akdi ilişki nedeniyle davacının tedarik ettiği emtiayı müvekkiline teslim ettiğini, ancak davacının sözleşme gereği süresinde teslimi sağlayamaması nedeniyle TBK’nın 118. maddesi gereğince temerrüde düştüğünü, anılan madde gereğince temerrüde düşen borçlunun, kusuru olmadığını ispat etmedikçe borcun geç irfasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin gecikme nedeniyle 9.111,00 USD zararı bulunduğunu, ayrıca gecikme nedeniyle yapılmak zorunda kalan hava taşıması nedeniyle 30.995,00 USD taşıma masrafının doğması nedeniyle toplam 40.106,00 USD’nin davacı hakedişinden kesildiğini, değişiklik içeren sipariş formlarının şirket yetkililerince imzalanmadığından müvekkili açısından bağlayıcı olmadığını, gecikme tazminatı olarak sadece 15.000,00 USD isteneceği şeklindeki yazınında şirketi bağlayacı olmadığını, zira davacıdan istenen emtiaların özel üretim olduğunu, müvekkili şirketin bu emtiaya mutlak ihtiyaç duyduğunu, 15.000 USD üzerinden mutabakat yapılmaması halinde bu emtianın müvekkiline teslim edilmeyeceğinin bildirilmesi nedeniyle baskı altında bu talebin kabul edildiğini, baskı altında imzalanan protokolün bağlayıcı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, İİK’nun 67. Maddesi gereğince açılan itirazın iptali davası olup, davacı, davalı aleyhine; hakedişinde yapılan kesintiden bahisle 48.643,70 USD asıl alacak ve 643,23 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 49.286,93 USD üzerinden ve asıl alacağa kamu bankalarının USD’ye uyguladığı en yüksek mevduat faizi uygulanmak suretiyle tahsili için icra takibinde bulunmuş; davalı bu takibe süresi içinde itiraz ederek ve dosyamıza yaptığı savunmaya paralel bir itirazla takibi durdurmuş; iş bu davada bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmıştır. Taraflar arasında akdi ilişki bulunduğu, davacının, davalıya enerji endistütüsünde kullanmak üzere emtia tedarik ettiği, emtiaların bedeli davalı tarafça ödenirken, davalının bir miktar kesinti yaptığı ihtilafsız olup; taraflar arasındaki ihtilaf, kesintinin haklı olup olmadığı, haklı ise, ne miktarının haklı ne miktarının haksız olduğudur; davalının haksız olduğu bir kesinti miktarı varsa icra takibi bunun üzerinden başlayacaktır. Davacının hakedişinden 40.106,00 USD’nin kesilmiş olduğu konusu ihtilafsızdır. Bu nedenle takibin 48.643,70 USD üzerinden başlatılmasının bir önemi olmayıp, mahkememizce hüküm kurulurken, yapılan kesintinin 40.106,00 USD olduğu kabul edilmek suretiyle karar oluşturulmuştur. Davalı taraf, yapmış bulunduğu kesintinin gecikmeden doğan bir kesinti olduğunu kabul etmekte olup; ek hava taşıma miktarının da gecikmeden kaynaklanan ve gecikmeli olarak teslim edilen mallara yönelik ayrıca yaptırılmak zorunda kalınan masraf olduğunu bildirmektedir.Davacının sunduğu maillerden, davalı tarafın siparişlerini değiştirdiği, yeni taleplerine göre hazırlanacak emtiaların teslimini talep ettiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar bu siparişlerin yetkililerince gerçekleştirilmediği davalı tarafça iddia edilmekte ise de, söz konusu siparişlerin ilk siparişlerden farklı olduğu maillerden açıkça anlaşıldığı ve değiştirilmiş nitelikteki emtiların itirazı kayıtsız alınmış olduğu; öte yandan bu emtiaların geç alınması nedeniyle hakedişten kesilecek miktarında 15.000 USD olduğuna dair protokolün davalıdan kaynaklandığına davalı vekilinin herhangi bir itirazı olmadığı karşısında; söz konusu sipariş değişikliğinin davalının talebi ile gerçekleştiği kabul edilmiştir. Ancak, davacı tarafta hakedişinden gecikme nedeniyle 15.000 USD kesilmesini kabul ettiğine göre, bu hususta davalı ile anlaştığına göre bir miktar gecikmeyi ( siparişler değiştirilmiş olsa dahi yeni siparişlerin teslimi yönünden ) davacı da kabul etmektedir. Bu nedenle, davacının hakedişinden yapılacak kesintinin 15.000 USD’lik anlaşmaya göre değerlendirilmesi gerekmiştir. Şayet bu anlaşma davalının iddia ettiği gibi baskı ile ve davalının iradesi sakatlanarak, buna zorlanarak oluşturulmuşsa; o takdirde gecikmeden kaynaklanan davalının gerçek zararının tespiti ile onu aşan miktar yönünden takibin devamına karar vermek gerekmekte; ancak davalının iddia ettiği gibi bir baskı olmaksızın taraflar 15.000 USD kesinti yönünden anlaşmışlarsa; davalıca yapıldığı tarafların kabulünde olduğu 40.106,00 USD’den 15.000,00 USD’nin mahsubu ile kalan kısım üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerektiği mahkememizce tespit edilmiştir. Bu çerçevede bilirkişi incelemesine gerek olmayıp, davacının davalıya baskı yapıp yapmadığı taraf delillerine göre incelenmelidir. Taraf e-mailleri tek tek incelenmiş olup, e-maillerde davacının sürekli olarak sipariş değişiklikleri yönünden bir mutabakata varılmasını, mutabakattan sonra teslimin ve yeni siparişlerin hazırlanmasına geçileceğini bildirdiği; ancak kesilecek gecikme cezası yönünden sözleşme imzalanmazsa, mal teslimine ve mal tedarikine başlanmayacağı yönünde bir tehdidinin bulunmadığı; davalı tarafın iddia ettiği baskının davalı tarafından ispatı gerektiği; tarafların dayandığı e-maillerde de söz konusu bir irade sakatlığını gerektirecek baskının bulunmadığı nazara alınarak; davalı tarafından yapılan 40.106,00 USD’lik kesintiden davacının kabulünde olan 15.000,00 USD haklı ve protokol gereği kesinti düşülmek suretiyle; kalan kısım üzerinden icra takibinin devamına karar vermek gerekmiş; davacının hakedişinden gerçekleştirilen 25.106,00 USD’lik kesinti için takipte haklı olduğu kabul edilmiş; 25.106,00 USD’nin dava tarihindeki TL karşılığı üzerinden de alacak likit olduğu için inkar tazminatına hükmedilmek suretiyle aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur. Her ne kadar takip, 49.286,93 USD üzerinden yapılmışsa da, davacı, davasını 25.106,00 USD asıl alacak üzerinden açtığı ve bu miktar üzerinden itirazın iptaline…” gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosaysına yönelik itirazının 25.106,00 USD asıl alacak üzerinden iptaline, takip tarihinden itibaren asıl alacağa 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca faiz uygulanarak takibin devamına, 154.718,23 TL üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde müvekkilince yapılan kesintilerin sözleşmeye uygun olduğunu, mahkemenin kabulü aksine siparişlerin değiştirilmediğini ve müvekkilinin iradesinin sakatlandığını, taraflar arasındaki elektronik posta yazışmalarından da anlaşılacağı üzere müvekkiline zorla feragat yazısı imzalatıldığını, alınacak ürünlerin müvekkilince Türkmenistan’da yapılan doğal gaz kombine çevrim santralinde kullanılacağını, yapılan işin gecikmesi halinde müvekkilinin ciddi zararlara uğrama ihtimali bulunduğunu, ayrıca uzun süredir Türkmenistan’da iş yapan müvekkilinin ciddi itibar kaybına uğrama ihtimali de bulunduğunu, bu kapsamda davacının ifa edeceği edimin önemli olduğunu, davacının temin edeceği ürünlerin geciktiğini ve davacının ürünleri teslim etmeden kendi sözleşmesine göre sorumlu olacağı cezai şarttan feragat edildiğine ilişkin yazı talep ettiğini, yazının verilmemesi halinde emtianın teslim edilmeyeceğinin 02.03.2018 tarihli elektronik posta ile bildirildiğini, yazıda feragat yazısı gönderilmeden emtianın teslim edilmeyeceğinin bildirildiğini, gönderilen feragatin de yeterli bulunmayarak bir kısım hususların açıkça yazılarak feragat beyanı gönderilmesi için talepte bulunulduğunu, davacının sürekli şekilde siparişlerde değişiklik yaparak emtianın teslimini geciktirdiğini, gerekçeli kararın altıncı paragrafında zorlama bulunmadığı belirtilmesine rağmen, gönderilen e-postada ticari meseleler çözülene kadar ambalajların kapatılmayacağının bildirildiğini, bir şirketin ekonomik büyüklüğünün başlı başına tehdide engel olmadığını, müvekkilinin yurt dışında sözleşme yaptığı şirketin müvekkilinden daha güçlü konumda olduğunu ve müvekkilinin bu sözleşme nedeniyle büyük baskılar altında olduğunu, daha önce aralarında ticari ilişki bulunan davacıdan süresinde teslim edileceği ümidiyle tedarik edilen ürünün süresinde teslim edilmediğini, müvekkilinin yurt dışındaki edimini yerine getirebilmek için davacının tehdidine boyun eğdiğini ve TBK’nın 37 vd. maddelerinde düzenlenen tehdit koşullarının oluştuğunu; Davacı tarafından müvekkilince sipariş ve çizim değişiklikleri yapıldığının belirtilmesine rağmen, müvekkilince bu şekilde bir talep iletilmediğini, yargılama sırasında açıklandığı üzere, çizim değişikliği yapıldığı iddia edilen e postaların taraflar arasındaki arşivleme amacıyla belge paylaşımına ilişkin olduğunu, bu belgelerde çizim değişikliği bulunmadığını sadece doküman paylaşımı yapıldığını, davacının üreticisi tarafından çizim değişikliği bulunmadığı ve üretimin önceki programa göre devam ettiğinin bildirildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde karşı sunduğu beyan dilekçesinde özetle;Taraflar arasındaki ticari ilişkide gönderilen 02.03.2018 tarihli e postalarda tehdit unsuru bulunmadığını, bu elektronik postaların süre gelen ticari ilişki içerisinde tarafların birbirleriyle irtibat kurduğu yazışma silsilesi içerisinde yapıldığını, ancak davacının önceki ve sonraki e-postaları dikkate almadan kesintiler yaparak anlam kargaşası oluşturmaya çalışıldığını, e-postaların ingilizce olarak gönderilmesine rağmen kasıtlı şekilde hatalı tercüme edildiğini, taraflar arasındaki yazışmalarda davalının üçüncü kişilerle yapılmış sözleşmesindeki edimlerden söz edilmediğini, müvekkiline bu sözleşme şartlarının bildirilmediğini, davalının bu şekilde bir sözleşmesi bulunması halinde tedarikçi ile daha özenli sözleşme yapması gerektiğini, bu kapsamda çizim ve planlamanın doğru yapılması ve avansların süresinde yapılması gerektiğini, davalının çizimlerde değişiklik talep ettiğine ilişkin ve sipariş verilmeden teslimat talep edildiğine ilişkin davalının gönderdiği e postalar bulunduğunu, e postada feragatname anlamına gelecek bir ibare bulunmadığını, gümrük işlemleri için avans ödemesine ihtiyaç duyulduğunu belirterek, istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesi ilişkisinde davalı tarafından yapılan kesintinin tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında satım sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ve bu kapsamda davacının satım konusu emtiayı davalıya teslim ettiği sabittir. Uyuşmazlık emtianın tesliminde gecikme yaşanıp yaşanmadığı, bu gecikmenin hangi taraftan kaynaklandığı ve gecikme nedeniyle davacı tarafın hak edişinde sadece 15.000 USD kesinti yapılmasına ilişkin sözleşmenin korkutma hali altında imzalanıp imzalanmadığı noktasındadır. Davacı tarafından 02.07.2018 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 48.643,70 USD asıl alacak ve 643,23 USD işlemiş faizin tahsili amacıyla ilamsız takip başlatılmış, ödeme emrinin tebliği üzerine 09.07.2018 tarihinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu, dava ve itirazın süresinde olduğu anlaşılmıştır. İstinaf başvuru dilekçesinde sözü edilen 02.03.2018 tarihli e-posta nakliye ve peşinat işlemlerine ilişkin olup bu e-postada ödeme yapılmaması halinde yükleme yapılmayacağı belirtilmiştir. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde bir tarafın edimini yerine getirmemesi halinde diğer tarafın edimini yerine getirmesini talep hakkı bulunmamaktadır. Satım sözleşmesinde başka türlü bir anlaşma olmadığı takdirde tarafların edimini aynı anda ifa etmeleri gerekir. Bu durumda, davacının avans ya da satım bedelini istemiş olması hukuka uygun bir durum olup, bu şekildeki bir talep TBK’nın 37. maddesi anlamında korkutma olarak değerlendirilemez. Sözü edilen her iki e-postada da anılan madde kapsamında bir korkutma bulunmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi gerekçesi yerindedir. TBK’nın 118.maddesi gereğince temerrüde düşen borçlu temerrüte düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak tarafların düzenledikleri protokolle gecikmeden kaynaklı zararı 15.000 USD olarak belirledikleri anlaşılmıştır. Tarafların sözleşme ilişkilerini elektronik posta aracılığıyla yürüttükleri, fiyat, teslim, gecikme, tazminat gibi hususların bu şekilde yürütülmesi karşısında, işlemlerin bir kısmına yetkili olan kişilerin gecikme tazminatı miktarı yönünden yetkisiz olduklarının savunulması dürüstlük kurallarına aykırıdır. Yukarıda belirtildiği gibi bu protokolün TBK’nın 37 ve 38. maddeleri kapsamında korkutma altında imzalandığına ilişkin herhangi bir kanıt bulunmadığı, taraflar arasındaki yazışmaların sözleşmeden kaynaklı hakkın yani, ödeme talebine ilişkin olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 7.925,89 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.09.03.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.