Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/959 E. 2020/886 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/959
KARAR NO : 2020/886
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI : 2017/786 2017/1388
DAVANIN KONUSU: İpoteğin Fekki
Taraflar arasında görülen ipoteğin fekki davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu … ili, … ilçesi, … mahallesi, … pafta, … Ada, … parsel sayılı … blok 3+çatı kat 14 no.lu dubleks daire ve B blok Zemin kat 6 no.lu daireleri müvekkilinin, … (….Ltd.Şti. yetkilisi)’ten ipotekli olarak devraldığını, taşınmaz üzerinde dava dışı ….Ltd.Şti.’nin doğmuş ve doğacak borçlarını teminat altına almak üzere davalı …lehine ipotek tesis edildiğini, devir sırasında ipoteklerden dolayı ….Ltd.Şti.’nin davalı bankaya yaklaşık 280.000,00 TL kadar riskinin olduğu ve bu miktarın da bankada teminatta çeklerle karşılığının olduğu ve çekler tahsil edildiğinde bankaya riskin de kalmayacağı, … tarafından karşılanacağı hususunda müvekkili ile … mutabık kaldıklarını, müvekkilinin taşınmazlar üzerinde tasarruf yetkisini kullanacak olmasından ötürü davalı bankaya ihtarname ile ipotekten dolayı borcun olup olmadığı hususunun sorulduğunu, davalı banka tarafından ihtarnameye cevaben 1.100.000,00 TL ödenmesi halinde ipoteğin fek edileceğinin bildirildiğini, müvekkili ile eski malik … arasındaki mutabakat uyarınca davalı banka kayıtlarının yeniden tetkiki ile bakiye borç miktarının bildirimesi için tekrar ihtarname gönderildiğini, bu kez davalı tarafından 17/07/2014 tarihli Kadıköy ….Noterliği aracılığıyla gönderilen cevabi ihtarnameyle ….Ltd.Şti.’nin davalı bankaya asaleten ve … Tic A.Ş. ‘ye kefaleten olmak üzere toplam 4.560.852,16 TL borcu olduğunun bildirildiğini, müvekkilinin gayrimenkulü devralan üçüncü şahıs olması nedeniyle sadece taşınmazların ipotek bedellerinden sorumlu olacağının açık olduğunu, ancak davalı tarafından ipoteğin kaldırılması için talep edilen borç miktarının haksız olduğunu, davalı bankanın kefaleten borç altına girdiğini iddia ettiği lehine kefil olunan şirketin ipotek tesis tarihinden yaklaşık üç yıl sonra kurulduğunu, ipotek tesis tarihinde henüz var olmayan bir şirket nedeniyle ipoteğin kefalet borcunu teminen verilmediğinin de açık olduğunu, buna rağmen bankanın kefalet borcu nedeniyle ipoteği kaldırmamasının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, her türlü alacağın taşınmaz rehni ile teminat altına alınmasının mümkün olduğunu, bunun doğmuş yani mevcut bir hak olabileceği gibi belirlenebilir olmak kaydı ile doğacak bir alacak da olabileceğini, davaya konu ipotek resmi senet metninde “…. banka lehine imzaladığı kefaletlerden….” kaynaklanan alacakların ipotek kapsamına alındığı belirtilmiş olup ileride imzalanacak kefaletlerden doğacak borçların ipotek kapsamına alınmadığının açık olduğunu belirterek sonuçta, dava konusu taşınmazlar üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasına, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili banka tarafından dava dışı ….Ltd.Şti.’ne akdedilmiş genel kredi sözleşmeleri kapsamında krediler kullandırıldığını, iş bu sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla …’in de imzaladığını, aynı zamanda … Ltd.Şti.’nin asaleten ve kefaleten doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatını teşkil etmek üzere müvekkili banka lehine … maliki bulunduğu taşınmazlar üzerinde muhtelif tarihlerde muhtelif ipotekler tesis edildiğini, yine dava dışı … Ticaret A.Ş. ile imzalanan genel kredi sözleşmeleri kapsamında bu şirkete krediler kullandırıldığını, iş bu sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla .. Ltd.Şti., … ve … de imzaladığını, her iki firmaya da kullandırılan kredilerin geri ödenmemesi nedeniyle icra takibi yapıldığını, aynı zamanda ….Ltd.Şti.’nin asaleten ve kefaleten borçlarının teminatı için banka lehine tesis edilmiş olan ipoteklerin paraya çevrilmesi yolu ile İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, dava dışı ….Ltd.Şti.’nin asaleten ve kefaleten doğmuş / doğacak tüm borçlarının teminatı olarak üzerinde 28/11/2007 tarihinde ipotek tesis edilen dava konusu taşınmazların davacı tarafından üzerlerindeki ipoteklerle yükümlü olarak devir alındığını, tapu kayıtlarında ipotek bedellerinin açıkça belirtildiğini, bunun davacı tarafından bilinmemesinin mümkün olmadığını, davacının bu yöndeki iddialarının mesnetsiz olduğunu, davacının maliki olduğu taşınmazların üzerindeki ipotek bedelinden sorumlu olduğunu, ipotek resmi senedinde borçlu firmanın asaleten / kefaleten ve doğmuş/ doğacak tüm borçlarını kapsadığının açıkça ve tek tek yazıldığını, davacının limit ipoteği konulmuş taşınmazların üst limitlerini bildiği halde satın aldığını belirterek, yersiz ve kötü niyetle açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporuyla dava konusu iki adet taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edildiği, …. AŞ tarafından … Ltd.Şti.ne açılmış ve açılacak nakdi, gayrinakdi;kısa, orta ve uzun vadeli velhasıl tüm kredilerden veya senetlerin iskonto ve iştirasından veya teminata alınmasından, lehine verilen teminat mektuplarından, kontragarantilerden veya tarafından amir veya müteselsil borçlu ya da kefil olarak imzalanan kontragarantilerden, poliçelere bankaca konulan aval ve kabul şerhlerinden kur farklarından, bankaya hitaben keşide ettiği çeklerden, banka lehine imzaladığı kefaletlerden ve diğer her türlü sözleşmelerden ve sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, kanun gibi diğer sebeplerden …. AŞ.nin merkez ve tüm şubelerine karşı doğmuş ve doğacak borçlarının tümünü kapsadığı görülmüştür. Davacı, her iki taşınmazı üzerindeki ipoteklerle yükümlü olarak satın almış ve davalı bankaya ihtarname göndererek borç miktarını sormak suretiyle ipoteğin fekkini talep etmiştir. Davalı banka tarafından verilen cevaplar üzerinde ipoteğin fekki istemiyle dava açmıştır. Yargılamanın devamında ipotekli her iki taşınmazın satışı yapıldığından davanın konusuz kaldığı sabittir. Davacı vekili, ipotekli taşınmazların satışı nedeniyle davanın konusuz kalmasından ötürü davanın başındaki haklılıklarının tespitiyle yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi talebinde bulunduğundan bu hususta alınan bilirkişi raporu ile dava tarihi itibariyle dava dışı ….Ltd.Şti.nin kullandığı kredilerden ötürü davalı bankaya asaleten borcu bulunduğu gibi dava dışı ….AŞ.ye kullandırılan kredilere kefaletinden ötürü de borcunun bulunduğu belirlenmiştir. İpotek belgeleri incelendiğinde ipoteğin, asıl borçlu durumundaki …Ltd.Şti.nin ipotek belgesini imzalandığı tarih itibariyle mevcut olan kefalet borçlarını kapsadığı, …AŞ.ye kefaletinden doğan borçları kapsamadığı, mahkememizce kabul edilmekle birlikte ….Ltd.Şti.nin asıl borçlu sıfatıyla kullandığı krediden kaynaklı olarak dava tarihi itibariyle borcun mevcut olduğu, dolayısıyla ipoteğin fekki için gerekli şartların dava tarihi itibariyle oluşmadığı, davacının ipoteğin fekki talebinde bulunmakta haksız olduğu anlaşılmakla konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmeyerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 6. maddesindeki esaslara göre belirlenen 55.150,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davalı tarafından yapılan 11,00 TL.yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ipotekli taşınmazları satın alan üçüncü kişi durumunda olduğunu, ipoteğin fekki davasının, ipotekli taşınmazların cebri icra yoluyla satılması sonucu konusuz kaldığını, yargılama giderlerinden sorumluluğun tespiti için davanın açıldığını andaki haklılık durumunun tespiti için yargılamaya devam edildiğini, mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi sonunda alınan hatalı bilirkişi raporuna itibar edilmeyip üçüncü kişi Haluk tarafından banka lehine verilen ipoteğin … borçların kapsamayacağı belirlenmiş ise de asıl borçlu … borcunun olup olmadığı, varsa miktarı değerlendirilmeden, olay aydınlatılmadan hüküm kurulduğunu, bu şekilde eksik inceleme ile karar verilmesinin bozma nedeni olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bankaya olan borcun … + … borcu şeklinde tek bir rakamla ve muhasebe ve hukuk tekniği açısından pek çok hata içerir şekilde belirleme yapıldığından, lehine ipotek verilen … davalıya borcu olup olmadığının anlaşılamadığını, Müvekkilinin taşınmazları satın almadan önce davalı banka ile yazışmalar yapıldığını, ipotekle temin edilen borç miktarının davalı bankadan sorulduğunu, banka tarafından verilen ekli noter tasdikli belge ile toplam 203.886,34 TL alacak bulunduğunun bildirildiğini, müvekkilinin taşınmazları satın aldıktan sonra bankaya giderek bu miktarı ödemek istediğini, ancak bankanın haksız olarak alacak miktarını 1.000.000,00 TL’ye çıkardığını, daha sonra ikinci bir hesaplama yaparak 4.500.000,00 TL’ye çıkardığını, böylece müvekkilinin ödeyemeyeceği bir rakama ulaşıldığını, Müvekkilinin ipoteğin fekki davasını açmaktaki amacı dikkate alındığında, mahkemece yapılacak araştırmanın, lehine ipotek verilen … davalı bankaya bir borcunun bulunup bulunmadığı, varsa miktarının tespiti olduğunu, bu tespite göre müvekkilinin borcunu ödemek suretiyle taşınmazları ipotekten kurtarmak istediğini, taşınmazlar banka tarafından icra eliyle satıldığından, gerçek borç miktarını aşan satış bedelinin istirdadının amaçlandığını, …. hiçbir borcunun bulunmayacağına dair objektif delilin dosyada bulunduğunu, davalı banka her ne kadar ekstranın borcunu 203.000,00 TL olarak bildirmiş ise de bu şirketin davalı bankaya ödeme yerine verdiği çek, senet ve duran varlıkların bulunduğunu, yapılan bilirkişi incelemesinde bu şekilde ne şekilde tahsilat yapıldığının hesaplanmadığını, bilirkişinin yeterli inceleme yapmadan çok hızlı bir şekilde rapor tanzim ettiğini, oysa yeterli inceleme yapılsaydı 203.000,00 TL’lik … borcunun çek, senet ve duran varlıklarla ödenmiş olduğunun tespit edilebileceğini, Bilirkişi raporunda hangi şirketin ne kadar borcunun olduğunun açıkça belirlenmediğini, bu belirleme yapılmadığı halde davanın açılmasına ne suretle müvekkilinin sebebiyet verdiğinin açıklamaya muhtaç olduğunu, oysa müvekkilinin, bankanın yaptığı açıklamaya göre ödeyebileceği bir bakiye borç olduğunu düşünerek taşınmazları satın aldığını, taşınmazlar müvekkiline satıldıktan sonra davalı bankanın kendi verdiği rakamları inkar edip alacağının miktarını yükselttiğini, davacıyı bu duruma düşürenin davalı banka olduğunu, bu nedenle davanın açılmasına sebebiyet verenin müvekkili değil davalı banka olduğunu, Dava dosyasında daha önce asliye hukuk mahkemesince hüküm verildiğini, bu hükmün Yargıtayca bozulmuş olması nedeniyle bundan sonraki kanun yolu incelemelerinin Yargıtayca yapılması gerektiğini, Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kanun yolu başvurusuna konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, ipotekle temin edilen banka kredi borçlarının ödendiği iddiasına dayalı olarak açılmış bir ipoteğin fekki davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içinde kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. Maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosyanın safahatı: Dava başlangıçta İstanbul Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, anılan Mahkemece 2014/368 Esas – 2015/303 Karar sayılı, 14.07.2015 tarihli hükümle davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2016/7360 E. – 2016/14873 K.sayılı, 17.11.2016 tarihli kararıyla, davanın ticari dava niteliğinde olduğu, davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle, asliye hukuk mahkemesinin anılan hükmünün bozulmasına karar vermiştir. Bozma kararı üzerine İstanbul Anadolu 18.Asliye Hukuk Mahkemesince 2017/65 Esas – 2017/151 Karar sayılı, 04.05.2017 tarihli görevsizlik kararı verilerek dava dosyası İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş ve bu son mahkeme tarafından iş bu istinaf incelemesine konu 2017/786 Esas – 2017/1388 Karar sayılı, 27.12.2017 tarihli hüküm verilmiştir. İstinaf incelemesi için dava dosyası önce Dairemize gelmiş, Dairemizin 30.03.2018 tarihli aidiyet kararıyla dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesine gönderilmiş, anılan Daire yaptığı ön inceleme sonucunda verdiği 2018/682 E. – 2018/667 K.sayılı, 05.04.2018 tarihli kararla, dava dosyasında daha önce asliye hukuk mahkemesince verilen hükmün Yargıtayca bozulmuş olması ve istinaf incelemesine konu kararın Yargıtay bozmasından sonra verilen karar olması nedeniyle HMK’nın geçici 3.maddesinin 2.fıkrası uyarınca kararın istinaf kanun yoluna değil temyiz kanun yoluna tabi olduğu gerekçesiyle, dava dosyasının Yargıtay 19.Hukuk Dairesine gönderilmek üzere geri çevrilmesine karar verilmiştir. Dosya kendisine gönderilen Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 201/2178 E. – 2019/5271 K.sayılı, 25.11.2019 tarihli kararıyla, somut olayda HMK’nın geçici 3.maddesinin 2.fıkrasının uygulama yeri bulunmadığı, öncelikle istinaf incelemesinin yapılması gerektiği gerekçesiyle dosyanın tetkiksiz iadesine karar verilmiştir. Bundan sonra dosya kendisine gönderilen İstanbul BAM 7.Hukuk Dairesi 2020/213 E. -2020/226 K.sayılı, 13.02.2020 tarihli gönderme kararıyla, Dairemizin görevli olduğu gerekçesiyle dosyayı Dairemize göndermiş, dosyanın ilk ilk istinaf tarihi dikkate alınarak, istinaf incelemesi öncelikle yapılmıştır. Dava, davacının ipotekli olarak satın aldığı taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin fekki istemine ilişkin olup, davaya konu ipotekli taşınmazların asıl borçlunun borcundan dolayı cebri icra yoluyla satılması sonucu davanın konusuz kaldığı konusunda ihtilaf yoktur. Davacı vekili, 11.10.2017 tarihli celsede, ipotekli taşınmazların cebri icra yoluyla satıldığını, satış bedellerinin borçlu firmanın borçlarına mahsup edildiğini, bu nedenle davanın konusuz kaldığını beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince de davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Dava konusuz kaldıktan sonra ilk derece mahkemesince, yargılama giderlerinden hangi tarafın sorumlu olduğunu belirlemek üzere HMK’nın 331/1. maddesi uyarınca, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumunun tespiti için yargılamaya devam edilmiştir.Dava dosyasına lehine ipotek verilen borçlunun davalı bankayla imzaladığı kredi sözleşmeleri, hesap ekstreleri celbedilmiş, bankacı bilirkişi eliyle, dosyaya sunulan deliller ve davalı bankanın kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınmıştır. İlk derece mahkemesince, bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda, dava tarihi itibariyle ipotekle temin edilen borç bakiyesi bulunduğu, bu nedenle ipoteğin fekki talebinin dava tarihi itibariyle haksız olduğu gerekçesiyle, davacı taraf yargılama giderlerinden sorumlu tutulmuştur.Davacı vekili, ilk derece mahkemesinin hatalı bilirkişi raporunu esas alarak hüküm kurduğunu, bilirkişinin dosyayı ve banka kayıtlarını yeterince incelemeden ve çok kısa süre içinde rapor düzenlediğini istinaf nedeni olarak ileri sürmüştür. HMK’nın 282. maddesi uyarınca bilirkişi raporu takdiri delillerden olup, hakim, bilirkişi raporundaki tespitleri, diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bilirkişi raporunda somut hesaplamalara dayanılarak dava tarihi itibariyle ipotekle temin edilen bakiye borç miktarının tespit edildiği, raporun denetime elverişli olduğu kanaatine varıldığından, bu yönde ileri sürülen istinaf nedeni yerinde değildir.Davacı vekili, mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi sonunda alınan hatalı bilirkişi raporuna itibar edilmeyip üçüncü kişi tarafından banka lehine verilen ipoteğin … borçların kapsamayacağı belirlenmiş ise de asıl borçlu …’nın borcunun olup olmadığı, varsa miktarı değerlendirilmeden, olay aydınlatılmadan hüküm kurulduğunu, bu şekilde eksik inceleme ile karar verilmesinin bozma nedeni olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bankaya olan borcun … + … borcu şeklinde tek bir rakamla ve muhasebe ve hukuk tekniği açısından pek çok hata içerir şekilde belirleme yapıldığından, lehine ipotek verilen …’nın davalıya borcu olup olmadığının anlaşılamadığını ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesi kararında ve bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, dava tarihi itibariyle dava dışı ….Ltd.Şti.’nin kullandığı kredilerden ötürü davalı bankaya asaleten borcu bulunduğu, …Ltd.Şti.’nin asıl borçlu sıfatıyla kullandığı krediden kaynaklı olarak dava tarihi itibariyle borcun mevcut olduğu, dolayısıyla ipoteğin fekki için gerekli şartların dava tarihi itibariyle oluşmadığı, davacının ipoteğin fekki talebinde bulunmakta haksız olduğu belirlenmiştir.Davacı vekili, ipotekle temin edilen bakiye borç miktarlarının denetlenebilir bir şekilde hesaplanmadığını, asıl borçlunun ödeme yerine kaim olmak üzere verdiği çek ve senet bedellerinin düşülmediği iddiasında bulunmakta ise de çek ve senetle ödemeye dair somut bir delil sunulmamıştır. Davacı vekili, ipotekle temin edilen borç miktarlarının doğru hesaplanmadığını, sorumluluk tutarları belirlenseydi müvekkilinin ödeme amacının bulunduğunu ileri sürmüştür. Oysa, borçlu olarak davacının da yer aldığı İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra takip dosyasında, ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle satılmış, satış bedeli takip borçlusunun borçlarına mahbup edilmiştir. Bu husus, davacı vekilinin 11.10.2017 tarihli celsedeki beyanıyla ve anılan celse öncesi verilen dilekçedeki beyanıyla sabittir. Bu durumda, anılan icra takiben karşı bir menfi tespit davasının açılması, o davada borç miktarlarının ayrıntılı olarak hesaplanmasının sağlanması mümkün iken bu yapılmamış, ipoteğin paraya çevrilmesi takibi kesinleşmiş, ipotekli taşınmazlar paraya çevrilmiştir. Eldeki davadaki uyuşmazlık ise ipoteğin fekki davası olup, cebri satış sonrası konusuz kalan davada, davanın açıldığı tarih itibariyle ipoteğin fekki koşullarının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı da taşınmazı alırken ipotek borcu olduğunu bildiğini, satın almadan önce Banka’nın bildirdiği ipotekle temin edilen borç tutarını ödemeye hazır olduğunu, ancak bankanın sonradan borç miktarını haksız olarak artırdığını iddia etmektedir. Davacı, kabulünde olan borç tutarını ödemediği gibi tevdi de etmemiştir. Borcun, asıl borçlu tarafından ödeme yerine kaim olmak üzere verilen çek ve senetlerle ödendiği iddiasını da kanıtlayamamıştır. Dosya kaplamına ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, dava tarihi itibariyle ipotekle teminat altına alınmış bakiye borç bulunduğu, ipoteğin fekki talebinin dava tarihi itibariyle redde mahkûm olduğu, HMK’nın 331/1. maddesi uyarınca davacının yargılama giderlerinden sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.Tüm dosya kapsamına ve Dairemizce de benimsenen ilk derece mahkemesinin karar gerekçelerine göre, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10/09/2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.