Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/956 E. 2023/290 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/956
KARAR NO: 2023/290
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2019
NUMARASI: 2017/1164 E. – 2019/1133 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibin haksız olduğunu, takibe konu bonoların taraflar arasındaki açık hesabın teminatı olarak verildiğini, müvekkilinin daha önce … firmasının şubesi olarak hizmet verirken davalıdan bazı malzemeler aldığını, taraflar arasındaki cari hesap ödemelerinin de davalının banka hesabına yapıldığını, müvekkilinin davalı şirkete borcu olmadığı halde davalının elinde bulunan senetleri kötü amaçla takibe koyduğunu ileri sürerek, müvekkilinin takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, ödenen veya ödenecek miktarın istirdadına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; ispat yükünün senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğunu, varlığını kabul edilen borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünün kanıtlanması ve davacının iddiası kesin delille kanıtlanması gerektiğini, senetteki malen kaydının ciranta olan müvekkili yönünden bir öneminin bulunmadığını, davacının senetteki imzayı inkar etmediğini, teminat iddiasının da kesin delille kanıtlanması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İstanbul … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyasının incelenmesinde, davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine 24/10/2016 tarihinde senet alacağı ve faizinden kaynaklanan 9.389,65 TL tutarındaki alacağın tahsili amacı ile icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleştiği anlaşılmıştır. MK 6. Maddesi gereğince bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Menfi tespit davasında borçlu, borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa bu durumda ispat yükü davalı alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme ile düştüğünü ileri sürüyorsa ispat yükü doğal olarak davacı borçluya düşer. Bonoda bedelsizlik iddiasının ispatı borçluya aittir. Somut olayda, davacı tarafça dava konusu senetlerin açık hesaba teminat olarak verilen senetler olduğu, davacının daha önce … firmasının şubesi olarak hizmet verdiği ve davalı firmadan da bir kısım malzemeler temin edildiği, taraflar arasında cari hesap bulunduğu, taraflar arasındaki cari hesap ödemelerinin davacı tarafından davalının … Bankası – Kadıköy Şubesi hesabına ödendiği ileri sürülmüş olup ispat yükü davacı borçludadır. Davacı borçlu gerek teminat senedi iddiasını gerekse cari hesaba yönelik ödeme iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Dava konusu senetlerin teminat senedi olduklarına dair senetler üzerinde herhangi bir ibare yer almadığı gibi teminat olarak verildiklerine dair sözleşme ya da yazılı belge de sunulamamış olmasına göre davacının teminat senedi iddiasının kanıtlanamadığı, ödeme iddiasına yönelik olarak da celp edilen hesap hareketleri incelendiğinde, davacı …’un 30/01/2015 tarihinde 5.000,00 TL’lik senet ödemesi olarak ödeme yapmış olduğu … Bankası Genel Müdürlüğü’nün 20/05/2019 tarihli cevabi yazısından anlaşılmakla birlikte davacının iddia etmiş olduğu gibi cari hesaba ilişkin bir ödeme bulunmamasına ve yapılmış olan ödemenin dava konusu senetlere ilişkin olup olmadığının belirlenmesinin mümkün olmamasına göre davacının ödeme iddiasının kanıtlanamadığından..” gerekçesiyle, davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkil aleyhine haksız olarak başlatılan takip nedeniyle menfi tespit davası açıldığını ve müvekkilinin borçlu olmadığını, davalıdan satın alınan emtialar nedeniyle taralar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu ve bonoların cari hesabın teminatı olarak verildiğini, bonodaki malen kaydı nedeniyle ispat yükünün davalıda olduğunu, müvekkilinin cari hesap borcunu banka aracılığıyla ödediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK 72/3. maddesi gereğince icra takibinden sonra takip konusu bononun teminat bonosu olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın reddini karar verilmiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesinde, davacının ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında 06.09.2018 tarihinde öldüğü belirlenmiştir. HMK’nın 50. maddesi uyarınca, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine sahiptir. Buna göre, taraf ehliyeti, bir davada taraf olarak bulunabilme ehliyeti olup, maddi hukuktaki hak ehliyeti kavramının medeni usul hukukundaki yansımasıdır. Bu nedenle, yaşayan her insanın (gerçek kişinin) taraf ehliyeti vardır (Prof Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2013, s. 508). Davanın taraflarından birinin ölümü, onun taraf ehliyetini sona erdirir. HMK’nın 114/1-d maddesine göre tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartıdır. Dava sırasında ölen bir kişinin taraf ve dava ehliyeti sona ereceğinden, ölen kişi hakkında yargılamaya devam edilerek karar verilemez. Mahkemece, HMK’nın 50 ve devamı maddelerindeki usul izlenerek davada taraf teşkilinin sağlanmasından sonra yargılamaya devam edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ölü kişi hakkında yargılamaya devam edilip karar verilmesi, dava şartlarına aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında taraf teşkili sağlanarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.23.02.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.