Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/954 E. 2023/287 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/954
KARAR NO: 2023/287
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24/10/2019
NUMARASI: 2017/441 E. – 2019/1110 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 22.07.2016 tarih ve 7.176,76 TL bedelli faturaya konu emtiayı satarak, 21.07.2016 tarihli irsaliye ile teslim edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, faturaya süresi içinde itiraz edilmeyerek içeriğinin kabul edildiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine göre davacının 120.000 adet poşet teslim etmesi gerekirken, sadece 45.000 adet poşet teslim edildiğini, müvekkilince eksik ifa nedeniyle teslim edilen emtianın kullanılamadığı ve eksik emtianın iade alınmasının ihtarına rağmen ürünlerin iade alınmadığını, müvekkilinin eksik ifa nedeniyle başka yerden emtia temin etmesi nedeniyle zarara uğradığını, müvekkilinin teslim aldığı ürün adetine göre belirlenen bedeli çekle ödediğini, davacının taahhüdüne uymayarak eksik ürün teslim etmesi nedeniyle müvekkilinin zararı oluştuğunu, buna rağmen teslim edilmeyen ürün bedelinin talep edilmesinin kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin 11.08.2016 tarihili yazısı ile hala teknik yazı beklediğini bildirmesine rağmen, sorunun çözülmediğini ve eksik emtianın teslim edilmediğini, sözleşmenin 120.000 adet ürün için yapıldığını ve davacının sözleşmeyi ihlal ettiğini, davacının oyalaması nedeniyle faturaya itiraz edilmediğini, itiraz edilmemesinin sözleşmedeki edimin yerine getirildiğini göstermediğini, alacağın likit olmadığını savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya kapsamında alınan 17.07.2019 tarihli Bilirkişi Raporunda; bilirkişi tarafından kendisinden istenmeyen hususlarda da görüş bildirilmiş ise de; halihazırda davalıda bulunan söz konusu ürünlerin ayıplı olmadığı, büyük boy olduğu, davalı için maliyeti daha yüksek olacağından kullanışlı olmadığı, netice itibariyle kullanılabileceği, yönündeki tespit Mahkememizce de uygun bulunmuş, bilirkişinin diğer tespitleri ise yerinde görülmemiştir. Davacı tarafça söz konusu ürünler imal edilerek davalı tarafa teslim edilmiştir. Buna ilişkin olarak da 21.07.2016 tarih ve 7.176,76-TL miktarlı fatura tanzim edilerek sipariş aşamasında davalı tarafça ödenen 2.000-TL mahsup edilmek suretiyle 5.176,76-TL üzerinden icra takibi başlatılmıştır. Davalı tarafça sipariş aşamasında davacıdan hangi teknik özelliklerde ürün istendiğinin davacıya bildirildiğine ilişkin dosya kapsamında sunulu bir delil bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki dosyaya sunulu yazışmalardan da bu konuda bir çıkarım yapılamamaktadır. Taraflar arasındaki anlaşmanın teknik içeriği hakkında somut bir veri olmamasına göre davacı tarafça davalıya teslim edilen ürünlerin bedeline yönelik faturadan kaynaklı bakiye alacağın davalı tarafça ödenmesi gerektiği, bu çerçevede icra takibinin yerinde bulunduğu, davalı itirazının iptaline karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve ayrıca takip konusu alacak, takip öncesinde belirli (likit) olduğundan kabul edilen tutarın %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Davalı taraf takip konusu borcun çek ile ödendiğini iddia etmiş ise de bu hususta bir kayda davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesinde rastlanmamış ve bu hususta davalı vekilince somut bir şey de ortaya konulmadığı…” gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının iptaline, takibin devamına, kabul edilen tutarın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının teslim ettiği ürünlerin, müvekkili tarafından kullanılamayacağının davacıya bildirilmesine rağmen yazılı cevap verilmediğini, müvekkilinin teslim edilen emtiayı kullanılmasının mümkün olmadığını, eczanede satılan ürünlerin büyük boy poşet içinde satılamayacağını, herkesçe bilinen bu olgunun ayrıca ispatının da gerekmediğini, buna rağmen müvekkilinin talepleri ile bağdaşmayan ürünlerin teslim edildiğini, bu durumun bilirkişi raporu ile belirlenmesine rağmen mahkemece raporun dikkate alınmadığını, teslim edilen ürünlerin kullanım amacına uygun olmadığını ve açıkça ayıplı olduğunu, müvekkili şirket yetkilisinin 24.10.2016 tarihli mailinin dosyaya sunulmasına rağmen mahkemece dikkate alınmadığını, bu yazıda eksik ürün teslim edildiği ve teslim edilen ürünlerin kullanılamadığının bildirildiğini, davacının cevabi yazı göndermemesinin sonuca etkisinin bulunmadığını, davacının eksik olarak teslim ettiği ürünlerin kullanılamadığını, eser sözleşmesinde eksik ifasının kanıtlanması yönünden özel bir şekil şartı bulunmadığını, bilirkişinin 120.000 adet yerine 45.000 adet poşet üretildiği ve bunların da ayıplı olduğuna ilişkin tespitine değer verilmediğini, müvekkilinin uğradığı zararın belirlenmesine rağmen mahkemece bu zararın da dikkate alınmadığını, alacağın likit olmamasına rağmen icra inkar tazminatına karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, satım sözlemesi ilişkisi bulunduğu, sözleşmenin TBK’nın 470. maddesinde düzenlenen, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi üstlendiği eser sözleşmesi niteliğinde olmadığı bu nedenle uyuşmazlığa satım sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında yazılı şekilde düzenlenen bir satım sözleşmesi bulunmamaktadır. Satım sözleşmesi geçerliliği şekil şartının bağlı olmayıp sözlü şekilde de satım sözleşmesi kurulması mümkündür. Ancak bu durumda sözleşme hükümleri ile ilgili bir olguyu iddia eden tarafın bu iddiasının yasal delillerle ispatlaması gerekir. HMK’nın 190. maddesinde de ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu düzenlenmiştir. Somut olayda davacı 22.12.2016 tarih ve 7.176,76 TL bedelli fatura konusu emtianın 21.07.2016 tarih ve … nolu sevk irsaliyesi ile davacıya teslim edildiğini ve 2.000 TL satım avansının ödenmesine rağmen, bakiye kısmının ödenmediği belirterek takip başlatmıştır. Davalı ise taraflar arasında sözleşmenin 120.000 adet poşet için yapıldığını, oysa davacının sözleşmeye aykırı şekilde 45.000 adet poşet teslim ettiğini, bu poşetleri ambalajlanacak ürünün niteliğine uygun olmaması nedeniyle davalıya 24.10.2016 ve 11.08.2016 bildirimde bulunulduğunu, teslim alınan ürün bedellerinin ödendiğini ve ayıplı ifa nedeniyle davalının zararının oluştuğunu savunmuştur. Taraflar arasında satılacak ürün adet ve miktarına ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Davacı tarafından düzenlenen fatura sevk irsaliyesine uygun olup teslim edilen ürünler için fatura düzenlenmiş, ürünler sevk irsaliyesi ile davalıya teslim edilmiş ve fatura davalının ticari defterlerine kaydedilmiştir. Tebliğ edilerek davalının ticari defterlerine kayıt edilen fatura içeriğinin süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleştiği, bu nedenle tarafların faturada belirtilen bedelle satım sözleşmesi ilişkinin kurulduğu ve davacı satıcının edimini ifa ettiği anlaşılmıştır. TTK’nın 23/1-c maddesi gereğince, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı, malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya inceletmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbar etmekle yükümlüdür. Taraflar arasındaki ilişki ticari satım olup, TTK’nın 23/1-c maddesinde ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirilmiştir. Alıcı muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden ayıp nedeniyle satıcıdan mal bedeli ve zarar giderimi isteminde bulunamaz. Davalı alıcı, süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır (Yargıtay 19 HD 2015/5982 Esas- 2015/15327 Karar sayılı, 23/11/2015 emsal tarihli kararı). Emtia 21.07.2016 tarihinde teslim edilmesine rağmen davalı tarafından ilk olarak 11.08.2016 tarihinde “ben sizden hala teknik bir yazı bekliyorum” ibareli elektronik posta göndermiştir. 24.10.2016 tarihinde ise eksik yapılan ürünlerin kullanılamadığı, 120.000 adet yerine 45.000 ürün teslim edilmesine nedeniyle ürünlerin kullanılamadığı ve ürünlerin teslim alınması bildirilmiştir. İstinaf başvurundaki açıklamalara göre teslim edilen poşetlerin büyük olması nedeniyle kullanılmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle ürünlerdeki ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğu ve süresinde ihbarda bulunulmadığı sonucuna varılmıştır. Yukarıda belirtildiği gibi eksik ürün teslim edildiğine ilişkin somut bir delil bulunmadığı gibi, fatura ve sevk irsaliyesindeki bilgilere göre satım sözleşmesinin faturada belirtilen adet için yapıldığı anlaşılmıştır. Davalının, sözleşme konusu emtiayı TTK’nın 23 ve TBK’nın 223. maddesine göre ayıpsız ve tam şekilde teslim aldığı kabul edilmelidir. Mahkemece alınan 17.07.2019 tarihli raporda farazi şekilde tarafların 120.000 adet poşet için anlaştıkları, 45.000 adet poşet teslim edilmesi ve teslim edilen ürünlerin satın alınma amacına uygun olmaması nedeniyle tarafların müterafik kusuru bulunduğu belirtilmiştir. Belirtilen rapor, maddi vakıalara ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun olmadığından mahkemece hükme esas alınmaması yerindedir. Faturadan kaynaklı alacağın likit olması ve taraf defterlerinde kayıtlı faturanın avans bedeli dışında bakiyesinin ödendiğinin davalı tarafından ödendiğinin kanıtlanmaması nedeniyle icra inkar tazminatına karar verilmesi yerinde olup, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalının istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, bakiye 231,22 TL peşin karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.