Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/940 E. 2023/1026 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/940
KARAR NO: 2023/1026
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2017/797 E. – 2018/685 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket genel kurul kararının iptali
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 17.05.2017 tarihinde yapılan gene kurulunun iptali gerektiğini, şirket genel kuruluna katılanlar cetvelinin usulsüz şekilde düzenlendiğini, önceki genel kurullarda davalı şirketin hisse senedi ihraç ettiği ve hamiline yazılı pay senetlerinin tamamına sahip kişilerin toplantıya katıldıklarının belirtilmesine rağmen, ihraç edilen pay senetlerinin müvekkiline teslim edilmediğini, müvekkilinin babası olan şirket yönetim kurulu başkanı …’nın 18.08.2015 tarihinde öldüğünü, terekesini tespiti için Bodrum 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/28 Tereke sayılı dosyasının açıldığını, bu dosyada, banka kasasında yapılan incelemede şirkete ait pay senetlerinin bulunduğunu, bu senetlerin kime ait olduğu belirlenmeden pay senetlerinin … ile …’ya teslim edildiğini, TTK’nın 415. maddesine göre pay sahiplerinin genel kurula katılabileceğinin açık olduğunu, pay senedi çıkarılması nedeniyle pay defterine göre genel kurul yapılamayacağının bildirilmesine rağmen toplantıya devam edildiğinden anılan maddeye aykırı genel kurulun iptali gerektiğini, ilgili yönetmelik gereğince ortaklar pay defterine senede bağlanmamı pay sahiplerinin, nama yazılı pay senetleri ile intifa hakkı sahiplerinin adlarının yazıldığını, şirket ortaklar defterinin her yıl yeniden bastırıldığını ancak bunun nedeninin açıklanmadığını, hamiline yazılı senede bağlanan payların pay sahiplerine teslim tarihinden itibaren on gün içeresinde defterde açıklanmak kaydıyla pay defterinden silinmesinin öngörüldüğünü, şirketin hamiline yazılı hisse senedinin bastırılıp teslim edilmesine rağmen, TTK’nın 415. maddesinde belirtilen şekle uyulmadan toplantı yapılmasının hatalı olduğunu, toplantı çağrısında da TTK 417/2.maddesinde de pay sahiplerinin ne şekilde katılacağının açıklanması gerektiğini, murise ait kasada çıkan 7.000.000 TL bedeldeki pay senetlerinin eşit olarak iki mirasçıya teslim edildiğini, çıkan hisselerin hamiline yazılı olduğu anlaşıldığından, hamiline yazılı pay senetlerinin çıktığı kasaya 31.01.2014 tarihinden sonra girilmemesi nedeniyle bu tarihten önce pay senetlerinin düzenlendiğinin açık olduğunu, mirasçılara teslim edilen 7.000.000 TL nominal değerli payların defterden silinmeden genel kurul toplantısı yapılamayacağını, müvekkilinin pay defterine göre toplantıya katılmasına rağmen, sonradan pay senedi ihraç edildiğinin tereke dosyası ile anlaşıldığını, murisin ölümüyle yönetimde olan ortakların şirketi ele geçirmeye çalıştıklarını, hisse senetlerinin teslimine rağmen bu senetler hiç teslim edilmemiş gibi defterden silinmeyerek ortaklık yapısı ile genel kurula katılacak kişilerin pay defterine göre belirlenmesinin hatalı olduğunu, bir kısım ortaklar arasında geçersiz hisse senetleri üzerinde devir işlemleri yapıldığını, mükerrer bastırılan hisse senetleri ile yapılan devirlerin geçersiz olduğunu, şirketin faaliyet raporu, bilanço ve gelir gider tablosunun inceletilmediğini, ibranın yönetim kurulu üyeliği seçimi ile özel denetçi atanması talebinin reddinin hatalı olduğunu ileri sürerek, genel kurulda alınan hukuka aykırı kararların ayrı ayrı iptaline, şirketin ortaklık yapısının tespitine, usulune uygun genel kurul çağrısı için kayyım atanmasını ve şirkete özel denetçi atanmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın 3 aylık süre içinde açılmadığını, şirketin paylarının tamamı … ve … ailesinin sahibi olduğu Almira Holdinge ait olup, her iki kardeş ve ailelerinin şirkette eşit ortak olduklarını, …’nın 18.08.2015 tarihinde vefat ettiğini, mirasın üç kızı arasında paylaşıldığını, vefat öncesi düzenlenen vasiyetname ile davacıya 1/5 diğer iki kız kardeşe 2/5 oranında pay edildiğini, davacı tarafından vasiyetnamenin iptali ve terekenin tespiti ve tescili ve temsilci atanmasına ilişkin davalar açıldığını, şirketin sermayesinin önceden 7.000.000 TL iken hamiline yazılı ilmühaberlerin yönetim kurulu üyeleri … ve …’ya ve diğer ortaklara tevdi edilmek üzere eşit olarak teslim edildiğini, o tarihteki kanun hükümlerine göre ilmühaber veya pay senedi çıkarılması zorunlu olmadığı gibi pay senedi bastırılmış ise bunun tescil ve ilamının zorunlu olmadığını, 600.000 TL’lik sermaye artışının da önceki kanun zamanında yapıldığını, davacı dahi bütün hissedarların hissesi oranında pay senetlerinin dağıtıldığını, davacıya ait hisse senetlerinin halen şirketten alınmadığını, bu nedenle hisselerin mevcudiyeti ve aidiyeti konusunda bir kuşku bulunmadığını, mükerrer basılmış bir hisse senedi olmadığını, murisin kasasından çıkan hisse senetleri ile diğer ortaklara dağıtılın hisse senetleri toplamının şirketin sermayesine denk geldiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı taraf dava dilekçesinde neticeyi talep kısmında dava konusu genel kurulu kararlarının iptalini talep etmiş, dilekçe içeriğinde ise hangi maddelerin ne sebeple batıl olduğunu ifade etmeksizin İslam talebinde bulunmuştur. Davacı vekilinin iptal talebi açısından; dava konusu edilen genel kurulu toplantısının icra tarihi olan 17.05.2017 tarihinden itibaren davanın açılış tarihi olan 06.09.2017 tarihine kadar dava açılması için gerekli üç aylık yasal süre içinde açılmadığından süre yönünden yerinde görülmemiştir. Ayrıca davacı tarafın genel kurulu kararlarının iptaline ilişkin talebi; Türk Ticaret Kanunu’nun 446. maddesi gereğince sadece oylama sırasında olumsuz oy kullanılması yeterli olmayıp tutanak arkasına muhalefet şerhinin işlenmesi dava açabilmenin ön koşulu olduğundan ve tutanak arkasına usulüne uygun muhalefet şerhi düşülmediğinden sadece muhalif üye sıfatıyla tutanak imzalandığından muhalefet şerhine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle de yerinde görülmemiştir. Davacı tarafın iptal talepleri davanın süresinde açılmamış olması, gerekse usulüne uygun muhalefet şerhinin bulunmaması nedeniyle yerinde değil ise de Bilal için akşam düşünülse dahi davacı taraf bilanço ve gelir gider tablolarının kendilerine incelettirildiğini beyanla bilanço ve gelir gider tablolarının ibrasının geçersiz olduğunu yine de sürülmüş ise de; bilanço ve gelir gider kabloları tebliğe çıkarılmış olup inceleme hazır bulundurulduğundan davacı vekilinin bilanço ve gelir bizzat tavırlarının ibrasının iptali talebi yerinde değildir. Yine davacı vekili Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararı ile tereke memuruna şirket hesaplarının bir mali müşavir marifetiyle incelettirilmesi ve altı aylık raporlar sunulması yetkisini verildiğini, bu raporun sunulmadığını, dolayısıyla yönetim kurulu ibra edilemeyeceğini beyanla yönetim kurulunun ibrasına dava sebebi yapmış ise de; yönetim kurulunun ibrasının tereke hakimliğinin verdiği yetkiye istinaden teneke memurunun hesaplar üzerinde inceleme yapması ve rapor aldırılmasını sonucuna bağlı olamayacağından, ayrıca yönetim kurulu üyelerinin ibrasının geçersizliğini gerektirecek şekilde finansal eksiklik veya suistimal ortaya konamadığından bu yöndeki iptal sebebi de yerinde değildir. Davacı tarafın diğer iptal sebeplerinden olan yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimlerinin geçersizliği iddiası ihraç edilmiş hamiline yazılı hisse senetlerinin yok sayılarak genel kurulunun toplanmış olması gerekçesine dayandırılmış olup bu gerekçe butlan mahiyetinde olmakla mutlak butlan sebebi olarak irdelenmiştir.Davacı vekili hazirun cetvelinin Türk Ticaret Kanununun 445. maddesine aykırı düzenlendiğini, ihraç edildiği bildirilen hisse senetlerinin müvekkilinle teslim edilmediğini, mükerrer hisse senedi basıldığını, hamiline yazılı pay sahiplerinin Genel Kurul Toplantısından en geç bir gün önce bu senetlere zilyet olduklarını ispat ederek genel kurula katılabileceklerini butlan talebini ileri sürülmüş ise de; davalı şirketin hisse senetlerinin 7.600.000 adet olduğu, davacıya ait 23.357 adet hisse senedinin tamamının genel kurulda temsil edildiği, genel kurulun … ile …’nın 45.030 adet hisseleri dışında kalan 7.554.970 adet oyla toplandığı ve davacının %0,307 hissesine karşılık diğer hisselerin tamamının olumlu oylarıyla kararların alındığı, pay defteri kayıtları ile hazirun cetvelinin uyumlu oldukları, şirket sermayesinin 600.000,00 TL artırılarak 7.600.000,00 TL ye çıkartılmasına ilişkin 15.06.2010 tarihli Olağan Üstü Genel Kurul Kararı’nın 21.06.2010 tarihinde tescil edilerek ilan olunduğu, 6102 sayılı yeni TTK nun yürürlük tarihinden önce 21.06.2010 tarihinde gerçekleştirilen 600.000,00 TL tutarındaki sermaye artırımına ilişkin olarak o dönemde yürürlükte bulunan yasal mevzuat çerçevesinde hisse senedi bastırma ve tescil şartı bulunmadığından artırım tarihinde tescil edilmeyerek bastırılmayan pay senetlerinin, daha sonra 22.02.2016 tarihli yönetim kurulu kararı ile bastırılmasına ve tescil edilmesine karar verilerek 25.02.2016 tarihinde tescil ettirildiği, dolayısıyla mükerrer hisse basımından söz edilemeyeceği, 600.000,00 TL tutarındaki sermaye artışından sonra 22.02.2016 tarihli Yönetim Kurulu kararı çerçevesinde 600.000,00 TL bedelli hisse senetlerinin bastırılarak, şirket ortaklarına hisseleri nispetinde dağıtılmalarına karar verildiği, şirketin 17.05.2017 Genel Kurul tarihindeki son hisse yapısının hazirun cetveli ile uyumlu olduğu anlaşılmakla davacı tarafın bu yöndeki talebi yerinde görülmemiştir. Davacı taraf ayrıca şirketin ortaklık yapısının tespiti talebinde bulunmuş ise de ;bu talep genel kurul kararlarının bu butlanı veya iptali davalarıyla birlikte açılamayacağı gibi ayrıca şirkete karşı değil şirket ortakları hasım gösterilmek suretiyle açılabileceği, mülkiyete ilişkin bir dava olduğu, dolayısıyla usulüne uygun husumet yöneltilip harçlandırılmak suretiyle açılmış dava bulunmadığından bu yöndeki talebinin reddi gerekmiştir.Davacı tarafça; şirkete yeni genel kurul toplantısına çağrı için kayyum atanması talebinde bulunmuş ise de; bu talebin öncelikle iletilmesi kabul edilmemesi veya sessiz kalınması halinde talepte bulunulması gerektiğinden ,genel kurul kararlarının iptali veya bu planı talebiyle birlikte ileri sürülemeyeceğinden yerinde görülmeyen davanın reddi gerekmiştir.Davacı tarafça her ne kadar; şirkete özel denetçi tayini talebinde bulunulmuş ise de; bu yöndeki talep genel olarak ileri sürülmüş olup hangi hususlarda özel denetçi tayin isteminde bulunulduğu somutlaştırılmalığından ve özel denetçi atanmasını gerektirir herhangi bir duruma rastlanmadığından yasal şartları oluşmayan özel denetçi tanımasına yönelik talebin reddi gerekmiştir. Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince…” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin red gerekçelerinin TTK’nın 415. maddesinde düzenlenen emredici düzenlemelere aykırı olduğunu, davanın açılacağı son tarih olan 17.08.2017 tarihinin adli tatile denk gelmesi nedeniyle dava açma süresinin HMK’nın 104. maddesi gereğince bir hafta uzadığını ve davanın 06.09.2017 tarihinde süresinde açıldığını; Genel kurul toplantısında muhalefet şerhinin bulunduğunu ve bu şerhle tutanağın imzalandığını, ayrıca TTK’nın 447. maddesi gereğince hakim butlan sebeplerini re’sen dikkate alması gerektiğini; Tüm pay sahiplerinin toplantıda temsil edildiği ve iptal koşulunun oluşmadığı şeklindeki gerekçenin hatalı olduğunu, hazirun cetvelinin TTK’nın 415.maddesine aykırı düzenlendiğini, şirketin sermayesinin 7.600.000,00 TL olduğunu ve önceki yıllara ilişkin genel kurul tutanaklarında sermayenin tamamına ilişkin hisse senedinin ihraç edildiği ve hamiline yazılı hisse senetlerinin tamamına sahip hissedarların toplantıya iştirak ettiklerinin bildirildiğini, müvekkilinin ortak olmasına rağmen ihraç edilen hisse senetlerinin müvekkiline teslim edilmediğini, müvekkilinin murisinin 18.08.2015 tarihinde vefatı üzerine Bodrum 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/28 Tereke sayılı dosyasında terekenin tespiti davası açıldığını, bu davada … Fomara (Bursa ) Şubesinde açılan kasada … A.Ş., … A.Ş. ile … A.Ş.’ye ilişkin hisse senetlerinin çıktığını, bu yolla belirlenen hisselerin kime ait olduğuna bakılmaksızın … ile …’ya fiilen teslim edildiğinin anlaşıldığını, TTK’nın 415/3. maddesinde hamiline yazılı pay senedi sahiplerinin, genel kurulun toplantı gününden en geç bir gün önce bu senetlere zilyet olduklarını ispatlayarak giriş kartı alacakları ve bu kartları ibraz ederek genel kurul toplantısına katılabileceklerini, bu yöne ilişkin itirazın ise dikkate alınmadığını, anılan maddeye aykırı genel kurul toplantısı düzenlenemeyeceğini, payın senede bağlanması ve hamiline yazılı payların ihracı halinde bu payların şirkete ait ortaklar pay defterinden silinmesi gerektiğini, buna rağmen şirketçe her yıl yeni defter tasdik ettirildiğini, bu durumda hamiline yazılı pay sahiplerine payların teslim edilip edilmediğinin belirlenmemi gerektiğini, tereke tespit dosyasında 7.000.000 TL nominal bedelli hisse senedinin … ve …’ya eşit pay edildiğinin belirtilmesine rağmen hisse senetlerinin türü ve teslimin ne zaman gerçekleştiği bilgisine yer verilmediğini bu senetlerin hamile yazılı olduğunu, banka kasasına yapılan ziyarete göre hisse senetlerinin 31.01.2014 tarihinden önce teslim edildiğini, şirketin sermayesi 7.600.000 TL olmasına karşın geriye kalan 600.000 TL’lik sermayeye karşılık bastırılıp ihraç edildiği daha önceki genel kurul tutanakları ile tescil ve ilan edilen hisse senetlerinin ise kimde olduğunun belli olmadığını, bu durumda mevcut ortaklar kurulu defterinin şirketin gerçek ortaklık yapısını temsil etmediğinin açık olduğunu, sonradan ihraç edilen senetlerle murisin şirketin yüzde atmışına sahip olduğunun anlaşıldığını, geçersiz şekilde sonradan düzenlenen pay senetleri ile yapılan pay devirlerinin geçersiz olduğunu; Şirketin faaliyet raporu ile bilanço ve mali raporlarının incelenemediğini, şirketin mali tablolarının incelenmeden ibra kararı alınamayacağını, tereke memurunun ibrasına onay verilmediğini ve yönetim kurulunun ibrasının geçersiz olduğunu, hisse senetlerinin yok sayılarak alınan yönetici seçimi kararının geçersiz olduğunu, müvekkilinin doğrudan ve dolaylı olarak 1/10 paya sahip olduğunu; Bu nedenle genel Kurul toplantısında alınan kararların tümünün iptali gerektiğini, şirketin ortaklık yapısı tespit edilerek yeniden genel kurul toplantısı yapması için kayyım atanması, davalı şirketin mal varlıklarının korunması ve yetkisiz devrinin engellenmesi için araç ve gayrimenkuller üzerine tedbir konulması, şirketin iyi yönetilmediği de dikkate alınarak TTK 439. maddesi gereğince özel denetçi tayin edilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket genel kurul kararının batıl olduğunun tespiti veya iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, davacının ortağı olduğu davalı şirketin 17.05.2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının geçersiz hazirun cetveli ile yapılması ile butlanı veya iptalinin tespiti, şirketin ortaklık yapısının tespiti, genel kurul yapılması için kayyım atanması ve özel denetçi tayini istemine ilişkindir. Davacı, davalı şirketin ortağı olup aile şirketi olarak faaliyet gösteren davalı şirketin eşit şekilde …’nın mirasçıları ile … ve ailesinin ait olduğu, şirketin paylarının tamamının senede bağlanarak pay senetlerinin … ve …’ya birlikte teslim edildiği dosya içerisinde cevap dilekçesinde ekli 12 nolu delille anlaşılmıştır. Bunun dışındaki paylara ilişkin ilmühaber çıkarıldığı veya artırılan paylar yönünden ilmühaberlerin farklı kişilere teslim edildiği kanıtlanmamıştır. Davacı ve diğer ortakların katılımıyla genel kurul toplantısının yapılması karşısında ortaklık yapısında tespiti talep edilmesinde hukuki bir yarar bulunmadığı gibi bu tür bir talebin somut olarak ortak olduğu veya olmadığı belirtilen bir kişiye yöneltilmediği, davacının somut olarak hangi ortağın hangi oranda payı bulunduğunu belirtmemesi karşısında bu talebin reddine ilişkin mahkeme gerekçesi yerindedir. Şirkete özel denetçi atanmasına ilişkin dava sonucu verilen karar TTK’nın 440.maddesi uyarınca kesin olup, kesin olan bu hükme yönelik istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Şirketin genel kurul çağrısı için kayyım atanmasına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Şirketin genel kurullarının hangi organ tarafından toplantıya çağrılacağı yasada düzenlenmiş olup, organ boşluğu bulunduğu savunulup kanıtlanmadığından ve TTK’nın 412.maddesinde belirtilen usule uyulmadığından mahkemece bu talebin reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davacı vekilinin iptal talebinin değerlendirilmesinde; TTK’nın 445.maddesi gereğince yasada yazılı ilgililer kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilir. İptali talep edilen genel kurul 17.05.2017 tarihinde düzenlenmiş olup, son dava açma tarihi 17.08.2017’dir. Davacının bu süre geçtikten sonra 06.09.2017 tarihinde dava açtığı sabittir. Mahkemece öncelikle davanın tüm nedenle reddine karar verilmiş olup, davacı vekili HMK’nın 104.maddesi gereğince süresinde dava açıldığını ileri sürmüştür. HMK’nın 104.maddesinde, adli tatile tabi olan dava ve işlerde bu kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır düzenlemesi bulunmaktadır. Somut olayda belirlenen üç aylık hak düşürücü süre HMK’da düzenlenmemiş olup, bu hak düşürücü süre TTK’nın 445. maddesinde düzenlendiğinden, HMK’nın 104. maddesindeki sürenin uygulanması mümkün değildir. HMK’nın 103/3. maddesindeki düzenleme de değerlendirilerek iptal davasının hak düşürücü süre içerisinde açılmadığına ilişkin mahkeme gerekçesi yerinde olup, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. İptal davasının sadece hak düşürücü süre yönünden reddi gerekirken, ayrıca muhalefet şerhi bulunmadığı ve alınan kararların kanun, esas sözleşme ve iyiniyet kurallarına uygun olduğu gerekçesiyle de iptal davasının reddine karar vermiştir. Ancak davacı temsilcisinin genel kurula katılarak red oyu verdiği, toplantının sonucunda muhalif kalındığının tutanağa yazılması nedeniyle muhalefet şerhi bulunmaktadır. Ancak yukarıda belirtilen gerekçeyle artık iptal davası yönünden kararların esası ve muhalefet şerhi bulunup bulunmadığının incelenmesi gereksiz olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin genel kurul kararlarının incelenmesi ve muhalefet şerhine ilişkin gerekçesinin eleştirilmesi ile yetinilmiştir. Davacı, genel kurul toplantısının geçersiz pay cetveline göre yapıldığını, şirketin paylarının hamiline yazılı paylara bölünmesi nedeniyle artık ortaklar pay defterine dayalı olarak hazirun cetvelinin düzenlenemeyeceğini, hamiline yazılı payların basılıp teslim edilmesi ile bu paylara ilişkin pay defterindeki kayıtların iptali gerektiği genel kurul kararlarının butlanı talep edilmiştir. TTK’nın 447. maddesindeki butlan sebebi düzenlenmiş olup, esasen şirketin ortaklarının bir kısmının haberdar edilmeksizin genel kurul toplantısının yapılması, çağrısız genel kurul niteliğinde olup, çağrısız genel kurulda da tüm ortakların hazır bulunması gerekir. Şirkete ait payların senede bağlandığı ve pay senetlerinin şirketin hali hazırdaki ortaklarına teslim edildiği sabittir. Bir kısım pay senetlerinin murise ait kiralık kasadan çıktığı da uyuşmazlık konusu değildir. Davacı tarafından vasiyetnamenin iptali amacıyla Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan dava karar tarihi itibariyle derdest olup, Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/28 sayılı Tereke tespiti dosyasında davacının murisi …’nın payı için temsilci atandığı ve bu temsilcinin payları temsilen iptale talep edilen genel kurula katıldığı sabittir. Yapılan toplantıda tereke temsilcisi pay temsilen yönetim kurulu üyesi de seçilmiştir. Bu durumda, davacının murisi …’e ait tüm paylar toplantıda temsil edildiği gibi şirketin diğer ortağı olan … AŞ …, …, …, …, …, … ile birlikte davacıda genel kurul toplantısına katılmıştır. Benzer bir uyuşmazlıkta davacı tarafından davalı … Tekstil AŞ’nin genel kurul kararının iptali amacıyla İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/794 Esas sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verilmiş, karara yönelik istinaf başvurusu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 10.10.2018 tarih ve 2018/199 – 904 E.K sayılı ilamı ile istinaf başvurusu reddedilmiş, red kararına karşı başvurulan temyiz istemi Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 06.11.2019 tarih ve 2018/5764 E. 2019/6866 K. Sayılı ilamı ile reddedilmiştir. Belirtilen kararda da belirtildiği üzere, şirkete ait tüm payların genel kurulda temsil edildiği, … hisselerine mahkeme kararıyla atanan tereke memurunun vaziyet ettiği, düzenlenen hamiline yazılı senetlerin üçüncü kişilerin elinde olduğunun iddia ve ispat edilmediğinin, genel kurula katılma ve oy kullanma hakkının engellenmediği, bu durumda genel kurulun butlanı veya yokluk halinden söz edilemeyeceği anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi.08.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 361 maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.