Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/937 E. 2023/881 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/937
KARAR NO: 2023/881
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/05/2017
NUMARASI: 2017/3 E. – 2017/511 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının, dava dışı … Tic. Ltd Şti’nin ortağı olduğunu, müvekkilinin diğer ortak … ile anlaşamaması nedeniyle düzenlenen 14.07.2007 tarihli protokol ile şirketteki paylarını davalı …’ya devir edildiğini, protokol hükümlerine aykırı davranması nedeniyle müvekkilince davalı … aleyhine Bursa … İcra Müdürlüğünün … ve … Esas sayılı dosyalarında icra takibi başlattığını, kesinleşen takipteki borçların ödenmemesi amacıyla davalının borcundan kurtulmak için bir kısım hileli davranışlara baş vurduğunu, bu kapsamda şirketin borca batık olması nedeniyle 2009 yılında ticari faaliyetlerini durdurduğunu, faaliyeti bulunmayan şirkete 10.01.2010 ile11.01.2010 tarihlerinde iki günlüğüne davalılardan …’ün işe aldığını, bu kişinin çalışmaya ihtiyacı olmadığını ve sicil kayıtlarına göre dava dışı … Ltd Şti’nin ortağı ve yetkilisi olduğnu, davalılardan …’ın Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 200.000,00 TL alacağın tahsili amacıyla takip başlattığını, şirket adına ödeme emrinin … tarafından alındığını, süresinde itiraz edilmeyerek takibin kesinleştirildiğini, daha sonra …ün işten çıkartıldığını, davacının alacaklı olduğu Bursa … İcra Müdürlüğünün … ve … sayılı takip dosyalarına yatan paraların Bursa … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına aktarıldığını ve paraların takip alacaklısı tarafından çekildiğini, davacının tahsil etmesi gereken toplam 73.763,70 TL’nin davalıların hileli işlemleri sonucu başkasına ödendiğini, …’a karşı Bursa 1. ATM’nin 2010/206 Esas sayılı dosyasında açılan menfi tespit ve istirdat davasında mahkemece davacının Bursa … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasındaki 200.000,00 TL alacaktan borçlu olmadığının tespitine ve 73.763,70 TL’nin davalıdan istirdadına karar verdiğini, davalıların hileli işlemleri nedeniyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/15895 soruşturma sayılı dosyasıyla şikayette bulunduklarını, soruşturma dosyasında takipsizlik kararı verildiğini, davalıların, davalı …’yı evrak üzerinde davacıya olan borcunu ödemiş gibi görülüp vermek için resmi makamları yanıltıcı davranışta bulunduklarını, buna göre yaptıkları işlemlerle davacıyı 73.763,70 TL zarara uğrattıklarını ileri sürerek, 73.763,70 TL’nin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …, savunmasında özetle; davacının şikayeti ile başlatılan soruşturmada takipsizlik kararı verdiğini, davalılardan … tarafından davacı aleyhine başlatılan takip nedeniyle Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/206 esas sayılı dosya ile açılan menfi tespit ve istirdat davasının kabulüne karar verildiğini, davacının mahkeme kararı ile hakkını elde ettiğini, yapılan tüm işlemlerin hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı …, savunmasında özetle; belirtilen tarihlerde şirkette çalışmaya başladığını ve çiftlikte bakım işlerini yaptığını, şirketin başka çalışan olmadığı için tebligatları aldığını, dava dışı … Nak. Ltd.Şti.’deki sigortalılık süresinin 08.01.2010 ile 03.02.2010 tarihleri arasında olmasına rağmen, kendisinin davalılardan …’ya ait … şirketinde sigortalı olarak çalışmaya devam ettiğini, halende bu şirkette çalıştığını, … Ltd Şti’nin ortağı olduğunu, ancak faaliyeti bulunmayan şirketin bir geliri bulunmadığını, muazaalı bir işleminin bulunmadığını, şikayet sonucu takipsizlik kararı verildiğini ve davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı … davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacının, davalılardan … ile … Ltd Şti’nin hissedarı ve ortağı olduğu, 14/02/2007 tarihli protokol ile davacının şirketteki hisselerini davalı …’ya devrettiği, karşılığı edimlerin yerine getirilmediği iddiasıyla Bursa … İcra Müdürlüğünün … sayılı ve … sayılı dosyaları ile icra takibi başlattığı, davalı …’ın da davacıyı 200.000,00 TL elden verdiği para karşılığında borçlu göstererek Bursa … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığı ödeme emrinin 11/01/2010 tarihinde … Ltd Şti’nin adresine ve bu adresteki şirket çalışanı olarak o tarihte görülen …’e tebliğ edilerek süresinde itiraz olmaması üzerine takibin kesinleştiği ve davacının alacaklı olarak yaptığı icra dosyalarına davalı … tarafından yatırılan paraların Bursa … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına aktarılmak suretiyle davacının alacağını tahsil edememesinin sağlandığı, davacının bunun üzerine 01/04/2010 tarihinde Bursa 1. ATM 2010/206 esas sayılı dosyasıyla menfi tespit ve istirdat davası açtığı, mahkemece davanın kabulü ile, davalı …’ın 200.000,00 TL alacağını kanıtlayamadığı, dolayısıyla menfi tespit davasına konu Bursa … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına yatan 73.763,70 TL’nin davalıdan istirdadına ve davacının, davalı …’a 200.000,00 TL asıl alacak ve ferilerinden borçlu olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Sözkonusu bu karar ile davacının, davalılardan …’tan olan alacağı kesin hüküm altına alınmış olup, davacının artık bu ilama dayalı olarak davalıdan alacağını talep edebileceğinden tekrar davalı …’a dava açmasının hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla …’a karşı açılan davanın husumetten reddine, Davalılar … ve …’ün dosya kapsamı itibariyle birlikte hareket ettikleri ve davalıyı zarara uğratmaya çalıştıkları anlaşılmış ve bu fiilleri haksız fiil olarak değerlendirilebilecek ise de, davacının Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/15895 soruşturma sayılı dosyasıyla takipsizlik kararı verdiği, davacının müşteki sıfatıyla …, … ve …’ den şikayetçi olduğu, kamu kurum ve kuruluşları ile tüzel kişilikleri araç olarak kullanarak dolandırıcılık suçu iddiasından taraflar arasındaki ihtilafta sözkonusu suçun unsurlarının oluşmadığı ve hukuki ihtilaf nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ceza davası açılmadığı, mahkememizin takipsizlik kararındaki gerekçeyle bağlı olmadığı, davalıların eylemlerinin haksız fiil olarak değerlendirilebileceği, davacının olaydan ve bu olaya neden olan kişilerden olayların başından itibaren haberdar olduğu, davacının alacaklı olarak davalılardan …’ya karşı başlattığı Bursa … İcra Müdürlüğünün … ve … sayılı dosyalarına davacı tarafından yatırılan paraların en son 25/03/2010 tarihinde Bursa … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına ( takip alacaklısı … olan) aktırıldığı, davacının bu tarih itibariyle alacağının haksız olarak davalılarca birlikte hareket edilerek geri alındığından haberdar olması sebebiyle BK 60.maddesindeki haksız fiiller için öngörülen 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi gereğince 1 yıllık dava açma süresinin 25/03/2010 tarihinde başladığı, davacının, davasını ise 02/10/2012 tarihinde yani 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından sonra açtığı anlaşılmakla açmış olduğu davalılar … ve … yönünden zamanaşımı yönünden… ” gerekçesiyle, davalı … yönünden hsumet nedeniyle, diğer davalılar yönünden zamanışımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece … ve … hakkında verilen kararların hatalı olduğunu, dosyada bulunan bilirkişi raporu ile davalıların iş birliği yapmak suretiyle müvekkili hakkında icra takibi başlatıkları, bunun ötesinde bu takip kapsamında müvekkil adına çıkarılan tebligatların usulsüz olarak tebellüğ edilmek suretiyle takibin kesinleştirerek, kanuna karşı hile yapılarak müvekkilinin mağdur edildiğinin tespit edildiğini, Davalıların eylemlerinin ceza hukukunu ilgilendiren bir yönünün bulunması durumunda olaya ceza zaman aşımının uygulanması gerektiğinin bilirkişi raporu ile belirlendiğini, davalıların birlikte gerçekleştirdikleri eylemlerin Tebligat Kanunu’nun ilgili maddelerinde suç olarak tanımlandığını, bununla birlikte resmi dairelere ve memurlara yalan beyanda bulunmanın da TCK anlamında suç oluşturduğunu, bu nedenle uzamış ceza zamaaşımı süresinin uygulanması gerektiğini ve bu zamanaşımının alt sınırının 8 yıl olması nedeniyle alacağın zamanaşımına uğramadığını, müvekkilinin davalıların hileli eylemlerini, davalı …’ ün davalı …’nın şirketinde (…’de) sigortalı çalıştığının SGK’dan öğrendildiği tarihte öğrendiğini ve ardından haksız fiil zaman aşımı olan 1 yıllık süre içerisinde davanın açıldığını, mahkemece davalıların eylemlerinin suç oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmeden 25.03.2010 tarihinden itibaren zamanaşımının uygulanmasının hatalı olduğunu, bu tarihte müvekkilinin davalıların müşterek bir irade doğrultusunda hareket ettiğini henüz bilmediğini, …’ün davalı …’nın şirketinde sigortalı çalıştığının SGK’dan öğrendildiği tarihte bu duruma vakıf olunduğunu, kaldı ki ceza zamanışımının uygulanması gerektiğini, ceza kovuşturması bulunmamasının ceza zamanaşımını uygulamaya engel olmadığını, haksız fiil olan eylemin genel veya özel ceza kanunlarında ayrıca bir suç olarak düzenlenip düzenlenmediğinin bu hususta önemli olmasına rağmen mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, anılan iki davalı yönünden kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalıların arasındaki hileli işlemlerle davacının uğradığı zararların tespiti ve tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili 02.10.2012 tarihinde davalılar aleyhine tazminat davası açarak, paranın Bursa …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından çekildiği tarihten itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı ile davalı … dava dışı … Tarım Ürünleri Ltd Şti’nin ortakları olup, taraflar arasında düzenlenen 14.02.2007 tarihli protokol ile davacının şirketteki hisselerini davalıya devrettiğini, bu sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davacı tarafından davalı aleyhine Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ve … Esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığı ve takiplerin kesinleştiği anlaşılmıştır. Davalı …’ın da davacı aleyhine 200.000,00 TL elden verdiği para nedeniyle Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlattığı, ödeme emrinin 11.01.2010 tarihinde …Ltd. Şti’nin adresinde, şirket çalışanı davalı …’e tebliğ edildiği ve süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle takibin kesinleştiği anlaşılmıştır. Takibin kesinleşmesi üzerine davacının alacaklı olduğu dosyalarda borçlu … tarafından yatırılan paraların Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına aktarılarak tahsilat yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı 01.04.2010 tarihinde Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/206 Esas sayılı dosyasıyla menfi tespit ve istirdat davası açmış olup, mahkemece davanın kabulü ile, davacının 200.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine ve Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yatan 73.763,70 TL’nin davalıdan istirdadına karar verilmiştir. Mahkemece davalı … yönündeki davanın kesin hüküm yönünden reddine karar verilmiş, bu karara yönelik bir istinaf başvurusunun bulunmadığı görülmüştür. Davacı, her üç davalının birlikte hareket ederek, gerçekte var olmayan bir borç nedeniyle davalı …’ın kendi aleyhine takip başlattığını, takibin hileli işlemlerle ve şirkette muvazaalı olarak çalıştırılan …’e tebliğ edilerek kesinleştirildiğini, borçlu …’nın da yatırılacak miktarın haczedileceğini bilerek takip dosyalarına para yatırdığını ve bu paranın usulsüz takip nedeniyle … tarafından haczedilerek kendi dosyasına istendiğini ve tahsil edildiğini, suç teşkil eden bu davranışlar nedeniyle müvekkilinin 73.763,70 TL’yi tahsil edemediğini ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuştur. Davacı tarafından her üç davalı hakkında yapılan şikayet sonucu Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 24.11.2011 tarih ve 2010/15895 Soruşturma sayılı dosyasında olayın hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu ve suç unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Davalılardan …’ün dava dışı şirkette, tebligatın yapıldığı günlerde işçi olarak çalıştığı ve tebligatın bu kişiye yapıldığı, davacı tarafından Bursa 5.İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/252 Esas sayılı dosyasında tebligatın usulüne uygun şekilde yapıldığının kabul edildiği anlaşılmıştır. Davası esas itibariyle sebepsiz zenginleşme hukuki sebebine dayanmaktadır. Davacının, davalılardan …’a borçlu olmadığı ve 73.763,70 TL alacaklı olduğu kesin hükümle belirlenmiştir. Davacının borçlu göründüğü dosyadaki takibin, diğer iki dosyada borçlu olan, ortaklıktan ayrılma protokolünün tarafı … ile …’ün hileli işlemleri ile kesinleştiği belirtilmiş ve haksız fiil sorumluluğu nedeniyle bu kişilerden alacağın tahsili talep edilmiştir. Mahkemece zamanaşımı süresinin 25.03.2010 tarihinde başladığı ve haksız fiiller için öngörülen BK’nın 60.maddesindeki bir yıllık süresi içerisinde dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacının alacaklı olduğu para bu tarihte …’ın alacaklı olduğu dosyaya aktarılmıştır. Mahkemenin gerekçeli kararında davalılar tarafından yapılan işlemlerin haksız fiil olduğu kabul edilmiş ancak kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar nedeniyle ceza zamanaşımının uygulanamayacağı kabul edilmiştir. Uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için, haksız eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi yeterlidir. Bu nedenle, yapılan şikayet üzerine cumhuriyet savcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın zamanaşımına etkisinin değerlenmesi gerekir. İşlenmiş olan bir haksız eylemden ötürü cumhuriyet savcılığınca hiçbir işlem yapılmamış olması veya takipsizlik kararı verilmesi iddiaya göre suç niteliğinin araştırılmasına ve koşullar oluşmuşsa ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir. Çünkü savcılıkça verilen takipsizlik kararı, suçun işlenmediğini göstermediğinden ve iddiaya göre eylemin suç vasfının hukuk hakimince değerlendirilmesine engel olmadığından, salt takipsizlik kararının kesinleşmesinden bahisle uzamış ceza zamanaşımının uygulanmaması hukuka aykırı olmuştur. Cumhuriyet savcılığının kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararı teknik anlamda bir hüküm olmadığından hukuk hâkimini bağlamaz. Bu nedenle açılan tazminat davasında eylemin, iddia esas alınarak suç vasfında olup olmadığı ve uzamış zamanaşımı uygulanıp uygulanmayacağı hukuk hâkimince değerlendirilmelidir. Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 28.12.2007 tarih 2007/13984-16462 E.K. ve 2005/723-14016 E.K. Sayılı kararları gibi birçok kararda bu ilkeler kabul edilmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesince, dava dilekçesinde anlatılan maddi olayın TCK’nın 158/1.d maddesinde düzenlenen resmi kurumları aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık suçu tipine uyup uymadığı değerlendirilerek somut olayda uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece belirtilen şekilde davalılar … ve … yönünden inceleme yapılarak ve bu davalılar tarafından süresi içerisinde zamanaşımı definin ileri sürülüp sürülmediği de denetlenerek bir karar verilmesi gerekirken deliller tam olarak toplanıp değerlendirilmeden karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle: 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.05.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.