Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/930 E. 2023/840 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/930
KARAR NO: 2023/840
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2019
NUMARASI: 2014/1274 E. – 2019/1068 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki istirdat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu bulunmamasına rağmen usulsüz tebligatla kesinleştirilen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki ilamsız takip sonucu müvekkilinden 24.252 TL tahsilat yapıldığını, davanın esası itibariyle paranın icra sonucu ödenmesinden kaynaklanan menfi tespit istemli olması nedeniyle bu tür istirdat davalarında ispat yükünün davalıda olduğunu, davalı alacaklının hukuki ilişkinin varlığını kanıtlaması gerektiğini, icra takibine dayanak yapılan içeriği belirsiz fatura nedeniyle müvekkilinin borcu bulunmadığını, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, cari hesap şeklinde sürdürülen bu ticari ilişkide mutabakat olmaksızın, birçok yazışmada uyarılmasına rağmen içeriği belirsiz fatura düzenlenerek kötü niyetle takip başlatıldığını ve icra takibi altında alacağın tahsil edildiğini ileri sürerek, icra baskısı altında tahsil edilen 24.252,35 TL’nin ödeme tarihi olan 17.09.2014 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; ispat yükünün borçlu olmadığını iddia eden davacıya ait olduğunu, davacı şirketin talebi ile 200 ton manganez satışı için tarafların anlaştığını, stoklarda bulunan 191 DMT cevher üzerinde yapılan baz analizi ile eldeki cevherin davalının talebini karşılar şekilde %42 baz olduğunun belirlendiğini, davacının teslim edilen % 42 baz ve 191 DMT manganezin miktarına ve kalitesine itirazda bulunmaksızın emtiayı teslim aldığını, bu emtianın diğer satıcılardan alınan manganez cevheri ile birlikte gemiye yükleyerek ihraç edildiğini, satış dolayısıyla müvekkilinin daha sonra icra takibine konulan 31.07.2014 tarih ve KDV dahil 65.140,00 TL bedelli fatura düzenlendiğini, davalının faturaya yasal süresi içerisinde itiraz etmediği gibi 04.08.2014 tarihinde de müvekkili hesabına tarafların anlaşması gereğince faturanın %80’ine tekabül eden 45.000,00 TL’yi ödediğini, itiraza uğramayan faturanın davacı defterlerine işlendiğini ve müvekkilinin kesinleşen fatura içeriği kadar alacaklı olduğunun anlaşıldığını, herhangi bir hukuki dayanağı olmaksızın davacı tarafça yasal ayıp ihbarı ve itiraz süreleri geçtikten sonra 01.09.2014 tarihli 6.705,32 TL bedelli ürün fiyat farkı bedeli ve 10.860,68 TL ölü navlun bedeli açıklamalarını içerir toplam 17.566.00 TL (KDV dahil 20.727,88-TL) bedelli faturaların düzenlendiğini, bu faturaya itiraz edildiğini, takip dosyasında borçlu olunan miktarın ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu bedelin dayanağı 65.140,00 TL’lik fatura olup sözleşmenin 7. maddesi uyarınca davacı yanca 04/08/2014 tarihinde 45.000 TL’lik kısmi ödeme yapıldığı, davacı tarafın baz oranının %42 yerine %38 olduğu ve kuru metrik ton yerine metrik tona göre fazla hesaplama yapıldığı gerekçesiyle ürün fiyat farkı bedeli açıklamalı 6.705,32 TL ve 500 (+/- %10) metrik ton yerine 190,411 metrik ton mal gönderimi yapıldığı gerekçesiyle ölü navlun bedeli açıklamalı 10.860,68 TL olmak üzere toplamda KDV dahil 20.727,88 TL’lik 01/09/2014 tarihli iade faturasını keşide ettiği, davalı tarafça 65.140,00 TL’lik fatura bakiyesinin ödenmediğinden bahisle 12/09/2014 tarihinde icra takibi yapılarak 20.140,00 TL’si asıl alacak 246,58 TL’si işlemiş faiz ve geri kalanı icra harç ve masrafları olmak üzere toplam 24.252,35 TL’nin davacı yandan tahsil edildiği, davacı yanın, iade faturasının dayanağı argümanlar gereğince icra kanalı ile tahsil edilen 24.252,35 TL’nin istirdadını talep ettiği görülmüştür. Taraflar arasında imzalı bir sözleşme bulunmamakla birlikte, e mail yolu ile gönderilen matbu sözleşme hükümlerine dayanarak tarafların talepte bulunduğu anlaşıldığından bu sözleşme hükümlerine göre eldeki davanın çözümlenmesi yoluna gidilmiştir. İki adet mail yolu ile gönderilen matbu sözleşme bulunmakla birlikte birinde 500 (+/- %10) metrik ton, diğerinde 200 (+/- %10) metrik ton olmak üzere iki farklı oranın yer aldığı, 190,411 metrik ton kadar ürünün davalı yanca 31/07/2014 tarihi itibarıyla davacıya teslim edildiği, nitekim kısmi ödemenin gönderildiği 04/08/2014 tarihinde davalı yana revize kontrat ektedir açıklaması ile 200 (+/- %10) metrik tona ilişkin sözleşme örneğinin gönderildiği, dayanağının sözleşmenin 7. maddesinden alan toplam tutarının %80’ine tekabül eden 45.000 TL’lik kısmi ödemenin 190,411 metrik tona ilişkin olması nedeniyle davacı yanca bu oranda kısmi ödeme yapılması ile aralarındaki sözleşmenin 200 (+/- %10) metrik tona ilişkin olduğunun kabulünün gerektiği, tarafların 200 (+/- %10) metrik ton üzerinde anlaştığı yönünde adi karine oluştuğu, 500 (+/- %10) metrik tona ilişkin ölü navlun bedeli yansıtılmasının dayanağı olarak karineyi çürütecek imzalı sözleşme sunulamadığından davacı yanın iade faturasına konu 10.860,68 TL’lik bedel yönünden haksız olduğu anlaşılmıştır. Davacının ürün fiyat farkı bedeli açıklamalı olarak talep ettiği tutarın KDV dahil değeri 7.912,28 TL olup, SGS raporunda tespit edilen 188.888 kuru metrik tona göre hesaplama yapılması gerekmesine rağmen davalı faturasında 190,411 metrik tona göre hesaplama yapıldığı ve yine aynı rapor ile tespit edilen cevherin baz oranının %38 olmasına rağmen davalı faturasında baz oranının %42 olarak esas alınması nedeniyle fazla hesaplama yapıldığı gerekçeleri ile düzenlendiği, iş bu gerekçelerin sözleşmenin 3. maddesine dayandığı, sözleşmede 200 (+/- %10) kuru metrik tonun %40 baz oranı altının reddedileceği ve ayrıca mangan cevherinin kuru metrik ton ve baz oranı hesabının yapılmasında yalnızca SGS veya AHK tarafından düzenlenen raporların kabul edileceği düzenlemelerinin yer aldığı görülmüştür. Davalının fatura ve sevk irsaliyeleri tarihi olan 31/07/2014 tarihi itibarıyla ürünleri davacıya teslim ettiği, SGS şirketi tarafından düzenlenen analiz raporunda baz oranının %38 olduğunun ve cevherin kuru metrik tonunun 188,888 olduğunun öğrenilmesi ile davacı şirket tarafından gönderilen 08/08/2014 tarihli e mail ile iade faturası kesileceğinin davalı yana bildirildiği, baz oranının taahhüt edilenden düşük olması halinin malın ayıplı olduğunun kabulünü gerektirdiği, TTK’nun 23/1-c maddesine göre “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür” denildiği, somut olayda baz oranının %38 olduğunun tespiti incelemeyi gerektirdiğinden ayıbın niteliği itibarıyla gizli ayıplı olduğu, 31/07/2014 tarihinde teslim edilen mallardaki ayıbın 08/08/2014 tarihinde e mail yolu ile davalıya bildirilmesi ile 8 günlük süre esas alınması gerektiğinden davacı yanca yasal süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu, ayıp ihbarı TTK. m. 18/3’de öngörülen ihtar ve ihbarlar kapsamında olmadığından herhangi bir şekle tabi olmadığı, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince ayıp ihbarının her türlü delille ispat edilebileceği, e mail yolu ile yapılan ayıp ihbarı mahkememizce geçerli kabul edilmekle davacının ayıp oranında bedelden indirimi talep edebileceği, SGS raporuna göre kuru metrik tonun 188,888 ve mangan cevherinin %38 baz oranında olduğu, bu rapor ve sözleşme hükümleri esas alınmak suretiyle yapılan hesaplamada davalı alacağının 58.319,73 TL’nin bulunduğu, böylece davalı yanca kesilen 65.140,66 TL’lik fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ispatlandığı, davalı yanca 190,411 metrik ton ve %42 baz oranı esas alınarak düzenlenen 65.140,66 TL’lik toplam fatura bedelinden 188,888 kuru metrik ton ve %38 baz oranı esas alındığında olması gereken 58.319,73 TL’nin çıkarılması sonucu faturada 6.820,93 TL’nin fazla istendiğinin görüldüğü, bu tutara tekabül eden icra harç, masraf ve vekalet ücretinden oluşan 1.498,21 TL’nin eklenmesiyle davacı talebinin yalnızca 8.319,14 TL yönünden haklı olduğu anlaşılmakla, icra dosyasına ödemenin yapıldığı 21/10/2014 tarihinden itibaren faiz talebi mümkün olduğundan asıl alacağa bu tarihten itibaren değişen oranlarda reeskont faizi işletilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 6.820,93 TL asıl alacak, 1.498,21 TL icra harç, masraf ve vekalet ücreti olmak üzere toplam 8.319,14 TL’nin davalıdan istirdadı ile davacıya verilmesine, asıl alacağa 6.820,93 TL’ye ödeme tarihi olan 21.10.2014 tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin ödemeyi icra tehdidi altında yaptığını, menfi tespit davaları ile istirdat davalarında ispat yükünün davalıda olduğunu, davacının dava dosyasına sunmuş olduğu “ölü navlun bedeline ilişkin müvekkilce düzenlenmiş fatura” detaylarının farklı olduğunu, dava dışı …’un davalı firma dışında başkaca firmalardan da maden alımı gerçekleştirdiğini, tüm malların deniz yolu el taşınması için taşıma sözleşmesi düzenlendiğini, davalı şirketin sözleşmeyle belirlenen miktarda emtia teslim etmemesi üzerine dava dışı üçüncü kişi … şirketinin gemide boş kalan yerler için de navlun bedeli (ölü navlun bedeli) ödemek durumunda kalarak bu bedeli müvekkilinin ödediğini, bu bedelin davalının fiilinden kaynaklanması nedeniyle müvekkilince düzenlenen faturaya süresinde itiraz edilmediğini, bu faturanın, davalının müvekkili şirkete karşı başlattığı icra takibine dayanak faturalardan farklı faturalar olduğunu, itiraz edilen faturanın takibe konu edildiğini, itiraz edilen faturanın çekişmeli hale gelmesi nedeniyle bu faturadan kaynaklı alacağın talep edilemeyeceğini, sözleşmeye uygun emtia teslim edilmediğini, müvekkilinin ödediği navlun bedelinin iadesinin sözleşmeden kaynaklandığını, süresinde teslim edilen emtianın niteliğin sözleşme ile kararlaştırılan nitelikte olmadığının yapılan tetkiklerle anlaşıldığını, sözleşmenin “fiyat” başlıklı 4. maddesinde tenörün %40,00-42,00 olması gerekmesine rağmen bu koşulun sağlanmadığını, ödemeye ilişkin 9.maddesinde de ödemenin ne şekilde yapılacağının kararlaştırıldığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tam kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesi kapsamında icra dosyasında ödenen paranın İİK’nın 72. maddesi gereğince istirdadı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında satım sözleşmesi ilişkisi bulunduğu sabittir. Davalı tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 31.07.2014 tarih … nolu 20.140,00 TL fatura alacağının tahsili istemiyle takip başlatılmış ve kesinleşen icra takibi sonucu davacı tarafından 20.10.2014 tarihinde 24.525,35 TL takip borcu ödenerek istirdat davası açılmıştır. 24.10.2014 tarihinde açılan dava İİK’nın 72.maddesinde belirlenen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı sabittir. Taraflar arasında düzenlenen mangan cevheri alım sözleşmesinin incelenmesinde satıcının davalı, alıcının davacı şirket olduğu, % 40 baz 200 DMT emtianın sözleşmede belirtilen yerde alıcıya teslim edildiği, teslim edilecek emtianın kimyasal özelliklerinin sözleşmenin 3/1.maddesinde belirlendiği anlaşılmıştır.Sözleşmenin 4.maddesine göre, % 40 baz manganez cevherinin İzmir /Aliağa limanı teslim fiyatının ihracat yapılmak üzere % 40-42 olmak üzere tenörlü cevherin 3,40 USD +KDV, olacağı, % 40 tenörlü emtianın kabul edilemeyeceği belirlenmiştir. Taraflar arasındaki satım sözleşmesindeki emtianın teslimi ödenen bedeller elektronik postalar ile takip edilmiş olup, mahkemece konusunda uzman bilirkişilerden alınan raporlar dosyaya konulmuştur. Mahkemece yapılan yargılamada, teslim edilen emtianın % 40 baz oranlı olması gerekirken, % 38 baz oranlı olması nedeniyle ayıplı olduğu ve bu ayıbın kontrolle ortaya çıkabileceği belirlenmiştir. Ayıbın kontrol ve muayene ile ortaya çıkacak olması nedeniyle davacı tarafından düzenlenen iade faturasının yerinde olduğu, gerek eksik emtia teslimi ve gerekse teslim edilen emtianın düşük tenörlü olması nedeniyle davalı tarafından düzenlenen faturanın sözleşme içeriğine uygun olmadığı ve bilirkişi raporuna göre düzenlenmesi gerektiği fatura miktarının denetime elverişli şekilde belirlenmesi nedeniyle, istirdadı gereken miktarın mahkemece satım sözleşmesine uygun şekilde belirlendiği ve taraflar arasındaki satım sözleşmesinin bu şekilde tasfiye edildiği anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.11.05.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.