Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/93 E. 2023/151 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/93
KARAR NO: 2023/151
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2019
NUMARASI: 2019/363 Esas – 2019/821
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıya olan borcundan dolayı davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının 26/01/2017 tarihinde asıl alacağa, faize ve ferilerine itirazda bulunduğunu, bu nedenlerle öncelikle, duruşma günü beklenilmeksizin, teminatsız ya da mahkemenin takdir edeceği teminat doğrultusunda ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne, davalının kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin talepleri doğrultusunda devamına, alacağın takip talebi çerçevesinde öngörülen oranlarda asıl alacağa işleyecek faizi, vekalet ücreti ve yargılama giderleri ile birlikte tahsiline, haksız ve kötüniyetli itiraz nedeni ile İİK madde 67/2 uyarınca takip çıkışının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalıdan istenilmesine, yargılama giderledi ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili davalı …’nin … Holding AG’nin ortağı olduğunu, davada iddia edilen ticari ilişki ile aslen sorumlu olmasının mümkün olmadığını, alacaklarını hukuka aykırı olarak davalıdan tahsil edilmeye çalışıldığını, davanın ticari alacak davası olduğunu, görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, bu nedenlerle, görev itirazları, yetki itirazları, husumet yokluğu itirazları, zamanaşımı itirazları doğrultusunda davanın reddine, ayrıca davanın esastan reddine, davacının %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut duruma bakıldığında, dosyaya sunulan belgeler ve beyan dilekçeleri kapsamında, davacı tarafça Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan iflas kararının tenfizinin sağlanmadığı anlaşılmaktadır. Bu halde, davacının icra takibine dayanak yaptığı iflas kararı ve sıra cetvelinin hukuk sistemimiz içerisinde hali hazırda yeri bulunmamaktadır. Diğer yandan, davalı hakkında verilen yabancı mahkeme tarafından verilen iflas kararının tenfizinin gerekmediği düşünülse bile Hukuk sistemimiz açısından değerlendirme yapılması zarureti doğacaktır. İİK 255.maddesinde “İflas kapandıktan sonra tasfiyeden hariç kalmış bir mal bulunduğu haber alınırsa iflas dairesi o mala vaziyed edip sattıktan sonra başka bir merasime hacet kalmaksızın bedelini eksik alan alacaklılara sıralarına göre dağıtılır.” hükmü yer almaktadır. İflas hukukunda temel prensibi sadece bir alacaklının yada bir alacaklı grubunun tatmin edilmesi olmayıp, aksine alacağı için başvurmuş bulunan bütün alacaklıların eşit oranda tasfiyede tatmin edilmesidir. Bu halde yapılması gereken iflas masasına kaydedilmeyen bir mal veya alacak mevcut ise masaya kaydının yapılması için müracat edilmesi, malın iflas idaresi tarafından satılması neticesinde alacaklılara sıralarına göre tasfiyeden pay verilmesi olması gerekmektedir. Aksinin kabulü halinde, masaya girmeyen malın satışı neticesinde, durumdan haberi bulunmayan diğer alacaklıların haklarına halel geleceği kaçınılmazdır. Somut durumda, davacı, davalı tarafın iflas masasına bildirmediği Türkiye’ de yer alan bir taşınmazının bulunduğundan hareketle, sıra cetvelinde kayıtlı alacağının tahsili için takip başlatmış, Davalı tarafın itirazı üzerine ise itirazın iptali için dava açmıştır. İtirazın iptali davası; hem tespit hemde eda hükümleri içerir nitelikte bir dava türüdür. Bu anlamda, davacının alacağı yabancı mahkemenin verdiği iflas ve sıra cetveli kararı ile tespit edildiği anlaşılmaktadır. Davacının alacağının tahsili ise iflas masası tarafından yapılacak işlemler sonucunda gerçekleştirilecektir. Bu halde, Mahkememizce, tespit yönünden karar verilmesine gerek bulunmadığı gibi eda hükmünün yani yapılacak yargılama sonucundan bir miktar paranın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin tahsile yönelik hüküm kurulması ise olanaklı bulunmamaktadır. Tüm sayılan nedenler çerçevesinde, davacı tarafın HMK 114/1-h anlamında dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı…” gerekçesiyle, davanın, HMK 114/1-h, HMK 115/2.maddesi uyarınca hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin ihtilafın çözümünde hukuki sebebi yanlış belirlediğini, öncelikle dava konusunun, mahkemenin gerekçesinden farklı olarak, davalının ceza mahkumiyeti dolayısıyle haksız fiilden kaynaklanan ve muaccel olan alacağın tahsiline yönelik ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da tespit edildiği üzere, esasen TTK’nın 553.maddesi kapsamında sorumluluk davası prensiplerine dayalı atipik bir dava olduğunu, Almanya’da tüm hukuki yolların 18.03.2015 itibarı ile Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin iflas mahkemesi sıfatı ile düzenlediği nihai tablo ile tüketildiğini, davalının Almanya’daki yanıltıcı ve kusurlu davranışları nedeniyle (Türkiye’deki malvarlığını kasıtlı olarak beyan etmemiş olduğu için), iş bu davanın Türk Mahkemelerinde açılmasının ve Türkiye’deki malvarlığı üzerinde ihtiyat-i haciz talep edilmesi zarureti doğduğunu, İlk derece mahkemesinin gerekçesinin bir an için doğru olabileceği varsayıldığında dahi, Almanya ile Türkiye arasında ikili veya Almanya ve Türkiye’nin taraf olduğu, (nafaka alacaklarını tahsilinde olduğu gibi) iflas ile veya iflas dairelerinin yardımlaşmasıyla ilgili çok taraflı bir uluslararası sözleşme de bulunmadığı için karar bizi muğlak işlemlere yönlendirdiğini, Delilleri olan hukuki mütalaanın mahkemece dikkate alınmadığını, Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesi (iflas mahkemesi) tarafından düzenlenen … Esas no.lu iflas tablosunun uluslararası geçerli resmi bir belge olduğunu, Somut olayda davalının kişisel mal varlığı ile sorumlu olduğunu, iddialarını destekler nitelikteki İstanbul BAM 12.HD’nin 2019/481-359 no.lu kararının ekli olduğunu, seri dosyalardan birisinde alınan emsal bilirkişi raporunun mahkemece dikkate alınmadığını, Müvekkilinin Türk Mahkemeleri tarafından himaye edilmeye muhtaç olduğunu, ilk derece mahkemesinin açılan itirazın iptali davasında, yabancı mahkeme kararı ile tespite ilişkin hüküm kurulmuş olduğu ve Türk Mahkemesince edaya yönelik hüküm kurulamayacağı yönündeki gerekçesinin gerek İİK-TTK-HMK prensipleri ile gerekse somut olayın şartları ile uyumlu olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2013/19-587, Karar: 2014/125 kararının ekli olduğunu, Dava ile erişilmek istenen amacın, aynı güvenle ve fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecekse, o konuda dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, somut olayda mahkemenin işaret ettiği ise yolun (Türkiye’de ayrı/yeni bir iflas masasının kurulması) ise karmaşık olduğunu ve yoruma dayalı ve tamamen soyut olduğunu, Davalının, dava konusu alacağın doğumu ile ilgili olarak kusursuz olduğunu ispata yönelik hiçbir geçerli delil gösteremediğini, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin Türk Mahkemelerinin yetkisi ve hukuki yarar arasında, net olmayan birbirine geçen ifadeler içerdiğini, bu nedenle istinaf başvurunun yetki konusuna da değinilmesi gerektiğini, Somut olayda davalının kişisel iflası ve ayrıca gerçek kişinin sorumluluğu söz konusu olduğunu, açıklanan nedenle MÖHUK da yer alan yetki kuralları geçerli olduğunu, bu hususun BAM 13.HD nin 2018/1641-1343 dosya no.lu 27.12.2018 tarihli kararında da açıkça belirtildiğini ve davalının yetki itirazı üst mahkeme denetiminden (BAM) geçerek reddedildiğini, bu kararda ayrıca davalının tüzel kişiliğin ardındaki yetkili kişi olduğu, husumetin kendisine yöneltilmesinin geçerli olduğu kanaatine varıldığını, Borçlunun muamele merkezi dışında bulunan mal ve hakları yabancı ülkedeki iflas masasına konu olmaktan çıktığını, dolayısıyla haksız fiilin etkilerinin, artık davalının mutad meskeninin ve sebepsiz zenginleşme sonucu elde edilen malvarlığının bulunduğu yer olan Türkiye’de görüldüğünün açık olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, haksız fiil ve şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı olarak alacaklının yaptığı takibe itirazın iptaline ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden redine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 18.06.2014 tarih, 6545 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile değişik 5. maddesinde ”…Asliye ticaret mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Konusu parayla ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri beş yüz bin Türk Lirasının üzerinde olan dava ve işler ile dava değerine bakılmaksızın; İflas, iflasın kaldırılması, iflasın kapatılması, konkordato ve yeniden yapılandırmadan kaynaklanan iş ve davalara, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda hâkimin kesin olarak karara bağlayacağı işler ile davalara, şirketler ve kooperatifler hukukundan kaynaklanan genel kurul kararlarının iptali ve butlanına ilişkin davalara, yönetim organları ve denetim organları aleyhine açılacak sorumluluk davalarına, organların azline ve geçici organ atanmasına ilişkin davalara, fesih, infisah ve tasfiyeye yönelik davalara, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa ve 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununa göre yapılan tahkim yargılamasında; tahkim şartına ilişkin itirazlara, hakemlerin seçimi ve reddine yönelik davalar ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalara ilişkin tüm yargılama safhaları, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülür ve sonuçlandırılır. Heyet hâlinde bakılacak davalarla ilgili olmak üzere, dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirler de heyet tarafından incelenir ve karara bağlanır…” hükmü düzenlenmiştir.Eldeki davanın, 30.01.2018 tarihinde yöneticinin sorumluluğuna dayalı olarak açıldığı anlaşılmakla ve verilen hükmün tek hâkim tarafından yürütülen yargılama sonucu verildiği anlaşıldığından, istinafa konu ilk derce mahkemesi kararının kaldırılmasına, 6545 sayılı yasanın 45.maddesi ile değişik 5235 sayılı kanunun 5.maddesi gereği heyetçe bakılmak üzere dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince mahkemeye ilişkin dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşılmakla, HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın heyet halinde yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 03.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir. 06.02.2023