Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/926 E. 2021/1066 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/926
KARAR NO: 2021/1066
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2019
NUMARASI: 2016/630 E. – 2019/927 K.
DAVANIN KONUSU:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemeseince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’ın, davacı … Şti.’nin kurucu ortağı olduğunu, 17.11.2009 tarihinde şirketteki hisselerini eşi …’a devrettiğini, …’ın da şirket hisselerini 26.12.2012 tarihinde annesi …’a devrettiğini, ancak bu devirlerin kağıt üzerinde olduğunu ve …’ın şirketlerinin fiili ortağı olarak kalarak şirketin tüm kararlarına katıldığını, fiili olarak şirket yönetiminde bulunduğunu, …’in ise davalı şirkette muhasebeci olarak çalışmakta iken 30.09.2014 tarihinde iş akdinin kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek feshedildiğini, davacılardan …’in şirket müdürü olarak çoğunlukla davacı şirketin Antalya şubesinde bulunduğundan şirketin acil ihtiyaçları karşılanmak üzere şirket kasasında imzalı ve boş olarak çek bulundurduğunu, şirket kasası anahtarının şirket muhasebecisi …’de olduğunu ve bu çeklerin …’ın emanetinde olduğunu, çeklerin ancak şirket amaçları için ortakların kararı ile kullanılabildiğini, bu durumun …’in İstanbul’da olduğu zamanlar için planlandığını, davacılardan …’in davacı şirketi temsil yetkisinin 08.07.2014 tarihinde sona erdiğini, …’ın, davacı …’e ve dolayısıyla şirkete yüklü miktarda borç1anması sebebiyle aralarında ihtilaf çıktığını ve bu sebeple şirket temsil yetkisinin yenilenmediğini, …’ın, … şirketinin fiili ortağı olması sebebiyle emanetinde bulunan davacı şirkete ait … Bankası İstinye Şubesine ait … numaralı çeki … Ltd. Şti. emrine 450.000,00 TL bedelle ve 17.09.2014 keşide tarihi olarak doldurduğunu, çekin … şirketi ve onun temsilcisi … cirosu ile davalı …’ya verildiğini ve çekin … tarafından 19.09.2014 tarihinde bankaya ibraz edildiğini, ancak davacı şirketin, … firmasıyla herhangi bir ticari ilişkisinin olmadığını, çekin davalı tarafından İstanbul 15. ATM’nin 2014/472 Değişik İş sayılı dosyası ile 25.09.2014 tarihinde ihtiyati hacze konu edildiğini, çekin bedelsiz olması ve karşılıksız keşide edilmesi nedeniyle müvekkilinin, … ile iletişime geçtiğini, ancak anılan kişinin ortaklığın durumu ile ilgili müvekkiline yeni şartlar dayattığını, aksi halde hacze gelineceğini söylediğini, dayatılan şartlara ilişkin belge imzalanmadığını, müvekkilinin cirosu olan boş çeklerin verilmesi haciz uygulanmayacağını belirtmesi üzerine müvekkilinin de birisi 35.000,00 TL bedelli ikisi boş olmak üzere üç çek istendiğini, haciz tehdidi altında olan müvekkilinin de birisi 35.000,00 TL bedelli, ikisi boş olmak üzere 3 adet çeki …’a verilmek üzere şirket çalışanı …’e imza karşılığında verdiğini, eş zaman olarak davalı …’nın da ihtiyati hacizden feragat ettiğini, müvekkilinin şirketi temsil yetkisinin bu işlemden sonra 24.10.2014 tarihinde yenilendiğini, müvekkilince boş olarak verilen … Bankası İstinye şubesine ait … numaralı boş çekin doldurularak davalı tarafından 13.01.2015 tarihinde ibraz edildiğini, müvekkilinin de 02.07.2015 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat ederek … Bankası İstinye Şubesi … numaralı … Şti. emrine yazılmış 450.000,00 TL’ lik çek ve diğer hususlarda …, … ve diğerleri hakkında resmi evrakta sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanmaktan suç duyurusunda bulunduğunu, ardından dava konusu çekin, İstanbul … İcra Müd. … Esas sayılı dosyası ile 22.07.2015 tarihinde takibe konu edildiğini, davalının soruşturma aşamasındaki beyanında da önceki çekin ödenmemesi üzerine yeni çek alındığını bunun dışında davacı ile ticari ilişkisinin bulunmadığını beyan ettiğini, davalının çekleri …’dan borcu karşılığı aldığını beyan etmesine rağmen bu kişinin çekte cirosunun bulunmadığını ileri sürerek, müvekkillerinin İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davacıya 516.673,29 TL borçlu olmadıklarının tespitine, davalının %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan işbu davanın kötü niyetli, haksız ve hukuka aykırı bir dava olduğunu, davacının dilekçesinde müvekkilinin taraf olmadığı bir çok olayın sıralandığını, bu olayların tarafının … ve ortağı olan … olduğunu, tarafı olmadıkları bu olaylardan dolayı savunma yapmalarının beklenemeyeceğini, borcun İstanbul 13. ATM 2014/4 61 D. iş sayılı dosyasına konu olan çek dolayısıyla olduğunu, işbu çekte … İşletmelerinin keşideci olduğu çekin … şirketine, … oradan da müvekkili …’ya geçtiğini, işbu çekin ihtiyatı haciz aşamasında iken tarafların araya girmesi ile borçlulara zaman tanınması adına değiştirildiğini ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe konulan 10.01.2015 tarihli 480.000,00 TL bedelli çek alacağına karşılık müvekkiline gönderildiğini, davacının dava dilekçesinde takibe konu çekleri bizzat kendisinin imzalayarak …’ya verilmek üzere …’a gönderdiğini kabul ettiğini, gönderme sebebi olarak da haciz baskısı olduğunu iddia ettiğini, bu iddianın samimiyetsizliğinin ispatının ikinci çekin karşılıksız çıkarak yazıldıktan uzun bir süre sonra işbu davaların açılmasının olduğunu, çeklerin iradesi dışında kullanılmışsa bile basiretli bir tacir olarak davranma sorumluluğunun kendisinde olduğunu, bahsi geçen diğer taraflar arasındaki problemin ne olduğunu bilmediklerini, bu beyanların davacının kandırılmadığının, kendi iradesi ile hareket ettiğinin açık ispatı olduğunu, müvekkilinin iyi niyetli üçüncü şahıs olduğunu, davacının ilk çeke yönelik bu kadar ciddi itirazları varken ikinci bir çeki vermiş olmasını haciz baskısı ile açıklayamayacağını, müvekkiline verilen çekle ilgili olarak 2014 Eylül’ünden takibin açıldığı 22.07.2015 tarihine kadar hiçbir işlem yapılmadığını, bu kadar ciddi iddiaların olduğu bir durumda bir mağdurun 10 ay hiçbir işlem yapmadan beklemesinin hayatın olağan akışına ters olduğunu, davacının dava dilekçesinde de beyan ettiği üzere kendisi imzalamış olmasına rağmen takipte imzaya itiraz ettiğini, İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/968 sayılı dava dosyasında üç bilirkişi incelemesinde de imzaların kendisine ait çıktığını, davacının dava dilekçesinde anlattığı tüm olayların taraflarının …, …, … olmasına rağmen sadece taraflarına menfi tespit davası açıldığını, iddialarının tarafı kendilerinin olmadığını, davacının borcu ödediğine dair bir iddiasının bulunmadığını, açık çek vermek suretiyle çeklerinin tedavülünden kendisinin bizzat sorumlu olduğunu, davacılardan birisi olan … İşletmeleri ile ilgili olarak bu davalar sürecinde öğrendiklerini, …’in kendisini sahte imza ile yetkili müdür yaptığı, bu yolda ticaret mahkemesinin verilmiş bir kararı olduğu yine şirketteki hukuksuzluklar ile ilgili olarak … hakkında Bakırköy Ceza Mahkemelerinde dava açıldığı hususlarını diğer tarafların ve vekillerinden öğrendiğini, bu şartlarda iş bu davada …’ in şirket adına dava açmasının usulsüz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Taraflar arasında ticari ilişkiye dayalı temel ilişki bulunmadığı her iki tarafın da kabulünde olmakla; ayrıca herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak butlan niteliğindeki imza inkarına dayanılmadığından, 450.000 TL bedelli çekin boş olarak imzalanarak dava dışı …’a emaneten verildiği ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulmak suretiyle tedavüle sürüldüğü ve bu çekin takibe konu edildiği dosyada haciz baskısı altında dava konusu 480.000 TL bedelli çekin boş olarak verildiği ve anlaşmaya aykırı doldurulduğu hususlarının ancak yazılı delille veya emniyeti suistimal ve sahtecilik- dolandırıcılık suçları kapsamında maddi olayın sübutuna yönelik Ceza Mahkemesi mahkumiyet kararıyla kanıtlanmasının gerektiği, ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun 687/1-e bendinin atfı gereğince çekler yönünden uygulanması gereken aynı yasanın ‘Def’iler’ başlıklı 687. maddesinde ‘Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır.’ düzenlemesi karşısında davalı yanın ağır kusur ve kötü niyeti kanıtlanmaksızın anılı hususların davalı tarafa defii zımmında ileri sürülemeyeceği, bu anlamda davacı yazılı delil sunamadığı gibi, ceza soruşturmasının beraat kararı ile sonuçladığı ve kararın kesinleştiği, davalı yanın ağır kusur ve kötü niyetinin kanıtlanamadığı, davacı vekilince; ceza dosyasının hukuki ihtilaf gerekçesiyle beraatle sonuçlandığı; 3401080 nolu 450.000TL bedelli çeke ilişkin olarak bu çek … şirketi adına lehtar olarak düzenlenmiş çeki tasfiye halinde olmasına ve tasfiye memuru … olmasına rağmen şirket sahibi …, temsilci olarak imzaladığı, ayrıca kendisinin de şahsi cirosunun bulunduğu, ceza dosyasında hamil olan davalı …’nın ‘… şirketinden alacağının olmadığını, …’dan alacaklı olduğunu 450.000TL bedelli çekin 2014 yılında … bey tarafından kendisine verildiğini’ beyan ettiği, …’ın ise ‘çekin 2011-2012 yılında …’e verdiğini’ ifade ettiği, burada ifadeler çelişkili olduğu hususları ileri sürülmüş ise de; 450.000 TL bedelli çekin çekte lehtar olarak yer alan şirketin temsilcisi olarak tasfiye memuru yerine … tarafından imzaladığı ihtilafsız olup lehtar imzası geçersiz olduğu ve kanunen emre muharrer senet mahiyetindeki dava konusu 480.000 TL bedelli çekin temelini teşkili ettiği yanlar arasında ihtilafsız olan 450.000 TL bedelli çekte davalı hamil …’nın yetkili hamil olduğu tartışılabilir ise de; 480.000TL bedelli çekin 450.000TL bedelli çeke istinaden verildiği ihtilafsız olduğundan, davacı tarafça bu suretle borcun benimsendiği ve kabul edildiği, bu anlamda her iki çekin anlaşmaya aykırı doldurulduğu ve sahtecilik iddiaları kanıtlanamadığından davacı yanın haciz baskısı iddiasının da dinlenemeyeceği, bir an için haciz baskısı iddiasının dinlenebileceği kabul edilse dahi henüz takip aşamasına dahi geçilmeden ihtiyati haciz aşamasında ihtiyati hacze konu edilen bir çeke karşılık başka bir çek verilmesi, makul süre içinde herhangi bir ihtirazi kaydın düşülmemesi veya itirazın yapılmaması, anılı çeke yönelik menfi tespit davası ve benzeri davalara ilişkin yasal hakların kullanılmaması, dava konusu çekin takibe konu edildiği ana kadar sessiz kalınması hususları birlikte değerlendirildiğinde anılı iddianın da yerinde olmadığı, borcun davacı tarafın kabulünde olduğu ve bu kapsamda dava konusu 480.000 TL bedelli çekin verildiği sübuta ermekle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın reddine, davacı yanın kötüniyeti kanıtlanamadığından ve mahkememizce verilen tedbir kararı infaz edilmediğinden şartları oluşmayan ve yerinde görülmeyen davalı tarafın kötü niyet tazminat isteminin reddine… ” gerekçesiyle, davanın reddine karar vermiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Uyuşmazlık konusu olayda müvekkili şirketin halen fiili ortağı olan …’ın şirket kasasında ihtiyaç halinde kullanılmak üzere emanet bırakılan çeki rıza hilafına 450.000,00 TL bedelle doldurduğunu, çekin, bankasınca basım tarihinden de önce kapanmış … Ltd. Şti’nin emrine yazıldıktan sonra şirket yetkilisi olmayan … tarafından ciro edilerek davalı … tarafından ihtiyati hacze konu edildiğini, ihtiyati haciz baskısı altında haczi engellemek amacı ile dava dışı …’a davaya konu çekin boş olarak sadece imzalanarak verildiğini, bu çekin de yine davalı tarafından 480.000,00 TL olarak hacze konu edildiğini, müvekkillerinin davalıya borcu bulunması halinde çekin doğrudan ihtiyati hacizden feragat aşamasında davalıya verilmesi gerektiğini, davacıların davalıya hiç bir borcunun bulunmadığını, çekin delil listesinde yer alan belge ile dava dışı …’a verildiğini, çekin anlaşmaya aykırı olarak … pazarlama firmasının emrine doldurulduğunu, yapılan incelemede … firmasının 2011 yılında ticaret sicil kayıtlarının kapatıldığını, çekin ise 2013 yılında basıldığını ve düzenleme tarihinin 2014 yılı olduğunu, müvekkillerinin kapatılmış şirketle hiç bir ticari ilişkilerinin bulunmaması nedeniyle dava dışı …, … ve davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/223 esas sayılı dosyasında resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından kamu davası açıldığını, mahkemece çekin ticari ilişki nedeniyle verildiğinden bahisle beraat kararı verildiğini, istinaf başvurusunun reddedilerek kararın kesinleştiğini, oysa BAM Başsavcılığının mütaalasında sahtecilik bulunduğunun belirlendiğini, somut olayda iki çek bulunduğunu dava konusu edilen çekin ise … Ltd. Şti’nin emrine sahte olarak düzenlenen çek olduğunu; ilk derece mahkemesi gerekçesinin hatalı olduğunu çekin haciz baskısı altında davalı …’ya verilmediğini, çekin dava dışı …’a verildiğini, dava konusu çekin boş olarak …’a verildiğine dair imzalı evrakın mahkeme kasasında olduğunu, müvekkilinin çekin ancak şirket ortağı … tarafından yazılabileceğini ve ihtiyati haczin ancak ondan gelebileceğini bildiğinden haczin kaldırılması için doğrudan doğruya çeki bu kişiye verdiklerini, müvekkilinin davalı ise tanımadığını, şirket kasasında emanette bulunan çekin dava dışı … tarafından, aralarında hiçbir ticari ilişki bulunmayan … firması emrine yazıldığını, bu şirkete davacıların borcunun bulunmadığının bilirkişi incelemesiyle kanıtlandığını, lehdar şirketin çekin basım ve keşide tarihinden önce 2011 yılında tasfiye ve terkin edilmesi nedeniyle ticari ilişki bulunmasının da mümkün olmadığını, ihtiyati haciz sırasında çeke ilişkin bilgilere ulaşılamadığından dava dışı ortak …’in aldatmasına, korkutmasına boyun eğmek zorunda kalındığını, bu nedenle çekin boş olarak bu kişiye teslim edildiğini, mahkemece de taraflar arasında temel ilişki bulunmadığının belirlendiğini, hakimin ceza mahkemesinin beraat kararıyla bağlı olmadığını, dava konusu çekin gerçekte borçlu olunmayan … firmasının emrine yazılması, bu firmanın tasfiye memuru tarafından değil de eski müdürü tarafından kaşe ve imza ile ciro edilmesi, ardından eski müdürün şahsi cirosu ile davalıya geçmiş olmasının mahkemenin TTK’nın 687. maddesine ilişkin değerlendirmesini ortadan kaldırdığını, mahkemenin hukuki tavsifte hata yaptığını, çekin tasfiye halinde kaşesi ile tasfiye memuru tarafından ciro edilmesi gerektiğini, çekin bu haliyle anlamaya aykırı doldurulduğu ve sahte olduğunun sabit olduğunu, çekin haciz baskısı altında verilmesinde ihtiyati haciz ile takip arasında bir fark bulunmadığını, makul süre içinde davanın açıldığını, davalının çekin iktisabında ağır kusurlu ve kötü niyetli olduğunu, çekin … şirketine geçmesini gerektirir bir hukuki neden bulunmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesin istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davalı tarafından davacılar aleyhine … Bankası AŞ İstinye Şubesine ait … çek numaralı 10.01.2015 düzenleme tarihli 480.000,00 TL bedelli çeke dayalı olarak takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Çekin keşidecisi davacı şirket olup çekin diğer davacı emrine keşide edildiği ve lehdarın beyaz cirosu ile davalı tarafından iktisap edildiği anlaşılmıştır. Davacılar, çekin haciz baskısı altında boş olarak verildiğini ileri sürmektedirler. Aynı bankaya ait olan … çek numaralı 450.000,00 TL bedelli çekin dava dışı fiili ortak tarafnıdna hukuksuz olarak ele geçirilerek aralarında ticari ilişki bulunmayan … Ltd.Şti. emrine ciro edildiği ve çekin 25.09.2015 tarihinde davalı tarafından ihtiyati hacze konu edilmesi üzerine, şirketin gayri resmi ortağı …ın hile ve haciz tehdidi nedeniyle çekin geri alınarak 35.000,00 TL bedelli çek ile aralarında dava konusu çekin bulunduğu iki adet boş çekin verildiği ileri sürülmektedir. Anılan çekin incelenmesinde, keşidecisi davacı şirket olan çekin … Ltd.Şti.emrine 19.09.2014 tarihli olarak keşide edildiği, lehdarın beyaz cirosu ile çekin …’ın eline geçtiği bu ciranta tarafından ciro ile davalının çeki iktisap ederek ibraz ettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, kendileri ile ilk çekin verildiği … arasında ticari ilişki bulunmadığını ve çekin şirketin gayri resmi ortağı tarafından anılan şirkete bedelsiz olarak verildiğini belirtmişlerdir. Çek bir ödeme aracı olup, kural olarak muaccel bir borcun tasfiyesi amacıyla verilir. Bu bakımdan, çekin tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olmaması, kambiyo hukukundan kaynaklı borcu doğmadığı anlamına gelmez. Bu çekin lehdarı olan … şirketinin keşide tarihinde tasfiye halinde olması, çekin şirketin tasfiye memuru yerine müdürü tarafından ciro edilmesi imzaların istiklali ilkesi gereği keşideci açısından bağlayıcı değildir. Bu tür bir aykırılık ancak lehdar tarafından sonraki hamillere karşı açılacak menfi tespit ve istirdat davalarında ileri sürülebilir. Ancak çekin temel borçlusu olan keşideci, imza sahteliğini ileri sürmediğine göre anılan çek borcundan sorumlu olmaya devam edecektir. Nitekim, anılan çekin ihtiyati hacze konu edilmesi aşamasında dava dilekçesinin 8. paragrafında yapılan açıklamaya göre dava konusu çek imzalanarak diğer unsurları boş olarak verilmiştir. Çekin keşidecinin imzası bulunarak, diğer unsurları boş olarak tedavüle sokulmasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Diğer unsurların gen geç ibraz aşamasına kadar tamamlanması yeterli olup, çekin anlaşmaya aykırı doldurulduğu ancak kesin delillerle kanıtlanmalıdır. Somut olayda, çekin anlaşmaya aykırı doldurulduğuna ilişkin bir kanıt sunulmamıştır. Davalı çekin yetkili hamili olup çeki lehdar cirosuyla iktisap etmişitr. Lehdarın cirosu beyaz ciro olup, TTK’nın 790. maddesi gereğince davacının çeki beyaz ciro ile iktisap ettiği kabul edilmelidir. Anılan çekin haciz baskısı veya tehdidi veya hile altında alındığına ilişkin bir kanıt bulunmamaktadır. Çekin imzalanarak …’a (fiili ortak olduğu ileri sürülen) teslim edilmiş olması, son cironun beyaz ciro olması dikkate alındığında sonuca etkili değildir. Çekin haksız olarak elden çıkmadığı dava dilekçesindeki anlatımlardan anlaşılmaktadır. TTK’nın 790. maddesinde bu halde de hamilin iktisabında ağır kusur veya kötü niyetinin kanıtlanması gerekmektedir. Ancak somut olayda, gerek dosya kapsamındaki deliller gerekse ceza yargılamasındaki delillerden davalının iktisabında ağır kusurlu veya kötü niyetli olduğunu kanıtlayan delil bulunmamaktadır. Sonuç olarak, kambiyo hukuku esaslarına göre düzenlenen ve hak sahipliği bir birini takip eden düzgün ciro ilişkisinden anlaşılan davalının çekin yetkili hamili olduğu, soyut borç ikrarı içeren çekin bedelsiz olduğu veya hamilin elinden rızası dışında çaktığı ve hamilin iktisabında ağır kusurlu veya kötü niyetli olduğunun kanıtlanmaması nedeniyle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, davacılar vekilinin tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacılar vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacılardan tahsiline, 3-Davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.09.2021 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.