Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/909 E. 2023/382 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/909
KARAR NO: 2023/382
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2019
NUMARASI: 2018/224 E. – 2019/1228 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 08.05.2017 tarihinde, davalı şirketçe ithal edilen 2016 model, … marka, … tipindeki aracı henüz garanti kapsamında iken ikinci el olarak 576.000 TL bedelle satın aldığını, satımdan kısa bir süre sonra 15.05.2017, 19.06.2017 ve 03.07.2017 tarihlerinde meydana gelen arızalar nedeniyle aracın servise götürülmesine rağmen, araçtaki arızaların kesin olarak tespit edilerek giderilemediğini, Bakırköy 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/179 Değişik iş sayılı dosyası ile yapılan tespitte araçtaki arızanın, aracın can güvenliğine uygun şekilde kullanılmasına engel olduğunun belirlendiğini, aracın son teslim tarihinden itibaren, garanti kapsamında taahhüt edilen 30 iş günü tamir süresinin dolmasına rağmen arızasının giderilip teslim edilmediğini, 06.09.2017 tarihli noter ihtarnamesiyle ayıp ihbarında bulunularak imalat hatasından kaynaklı gizli ayıp bulunduğunun bildirildiğini ileri sürerek, aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, bu talebin mümkün olmaması halinde, araçtaki ayıp bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesine, aracın kullanılamaması nedeniyle mahrum kalınan/ süreler için menfi zararlarının, dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunmadığını, TTK’nın 23.maddesinde belirlenen süreler içinde aracın muayene edilerek ayıp ihbarında bulunulmadığını, müvekkilinin aracın satıcısı olmayıp ithalatçısı olduğunu, bu nedenle satıcı olmayan müvekkiline karşı aracın misliyle değiştirilmesi talebinin ileri sürülemeyeceğini, davacının talebinde birden çok seçimlik hakkını kullandığını bu nedenle hangi seçimlik hakkın kullanıldığının açıklattırılması gerektiğini, araçta üretim hatasından kaynaklı bir ayıp bulunmadığını, ayıplı olduğu belirtilen hususların kullanıcı hatasından kaynaklandığını, aracın yetkili servisçe tamir edilerek arızasız şekilde davacıya teslim edildiğini, tamir sırasında ücretsiz onarım hakkının kullanılması nedeniyle artık satılanın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin talep edilemeyeceğini, mahkemece aksine kanaat getirilmesi halinde elde edilen yararların tahsili gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, dava konusu aracın ilk tescil tarihi 29/04/2016 olup, davacı tarafından 08/05/2017 tarihinde satın alındığı, aracın 15/05/2017, 19/06/2017, 03/07/2017 tarihlerinde servise girdiği, toplam tamir süresinin 100 günü, son servis girişinden sonra ise tamir süresinin 30 günü aştığı, Bakırköy 4.Sulh Hukuk Mahkemesin’nin 2017/179 değişik iş sayılı dosyasında alınan 08/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda aracın 33.838 km’de olduğu, arızanın tamir edilemediği, sağ master şerit ikaz sisteminin arızalı olduğu, mahkememizce alınan bilirkişi raporunda ise aracın 43.409 km’de olduğu, arıza ikaz lambalarının yanmadığı, kısa süreli kullanım sırasında araçta arızaya rastlanmadığı, tüm veriler birlikte değerlendirildiğinde araçta üretim hatasından kaynaklı ayıp bulunup ayıpsız misli ile değiştirilmesi koşullarının oluştuğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. Yetkili servis kayıtları ve ihtarname itibariyle ayıp ihbarının yasal süresinde yapıldığının kabulü gerekmektedir. Aracın satın alınmasından kısa süre sonra ortaya çıkan arızalar ve uzun süre yetkili serviste kalmasına rağmen arızanın tam olarak giderilemediği, aracın son servis çıkışından sonra alınan bilirkişi raporunda da arızanın tespit edildiği, mahkememizce alınan bilirkişi raporunda arıza tespit edilememiş ise de arızanın niteliği bakımından tekrarlamayacağı konusunda belirsizlik bulunduğu, aracın bu şekilde kullanılmasının güvenliği tehdit eder nitelikte olduğu, davacının aracı bu şartlar altında kullanmaya zorlanamayacağı anlaşılmakla dava konusu aracın aynı marka, model ve aynı özelliklere sahip ayıpsız misli ile değiştirilmesine, aracın davalıya iadesine, edimlerin aynı anda ifasına karar verilmiş, davacı tarafça aracın kullanılmadığı döneme ilişkin zararların tazmini talep edilmiş ise de, bu iddiasını ispata yarar delil ibraz etmediği anlaşılmakla bu talebinin reddine. ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile dava konusu …plaka sayılı BMW marka hususi aracın aynı marka model ve aynı özelliklere sahip ayıpsız misli ile değiştirilmesine, davacıda bulunan dava konusu aracın davalıya iadesine, karşılıklı edimlerin aynı anda ifasına, davacı tarafın aracın kullanılamadığı döneme ilişkin zarar talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece görevlendirilen bilirkişi heyeti tarafından teknik herhangi bir inceleme yapılmadığı gibi dava konusu arızların halihazırda onarılmış olduğunun tespit edilmesine ve arızaların sebebine ilişkin herhangi bir teknik gerekçe belirtilmemesine karşın, arızaların tekrarlayabileceğine yönelik varsayımsal sonuçlara ulaşıldığını, aynı bilirkişi kurulundan alınan ek raporda da itirazların yeterince değerlendirilmediğini ve mahkemece yetersiz rapora dayalı olarak karar verildiğini, oysa davacının TTK’nın 23.maddesinde belirlenen ayıp ihbar sürelerine uymaması nedeniyle dava hakkının ortadan kalktığını, dava konusu araçta hukuki anlamda bir ayıp bulunmadığını, araçta meydana gelen her arızanın, aracın ayıplı olduğu anlamına gelmediğini, aracın hukuki anlamda ayıplı sayılabilmesi, araçtan yararlanmayı önemli ölçüde azaltacak ya da ortadan kaldıracak bir arıza veya kusura bağlı olduğunu, ileri sürülen ayıbın dava konusu araçtan yararlanmasını engelleyen veya güçleştiren nitelikte olmadığını, aracın onarılarak sorunsuz şekilde davacıya teslim edildiğini, üretimden kaynaklı bir ayıp bulunmadığı gibi, ileri sürülen ayıbın da araçtan yararlanmayı engelleyecek nitelikte olmadığını, aracın yetkili servis nezdinde onarılarak müşteriye teslim edilmesi karşısında davacının ücretsiz onarım seçimlik hakkının kullandığını ve artık bu hakkını değiştirerek başka bir seçimlik hakkını kullanamayacağını, bu tür hakların kullanılmakla tükeneceğini ve yeniden başka bir seçimlik hakkın kullanılamayacağını, uyuşmazlığı aydınlatacak ve tarafların iddialarını karşılayabilecek teknik bilgiye sahip olmayan bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor esas alınarak hukuka aykırı karar verildiğini, raporun otomotiv alanında uzman kişiler tarafından düzenlenmesi gerektiğini, uzmanlığı bulunmayan bilirkişilerin afaki beyanlarla rapor düzenlediklerini, teknik anlamda yeterli bilgiye sahip olmayan bilirkişilerce düzenlenen raporun hükme esas alınamayacağının bir çok Yargıtay kararıyla benimsendiğini, hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporları teknik bir inceleme içermediğini ve denetime elverişli olmadığını, arızanın giderildiğinin belirlenmesine rağmen soyut olarak arızanın yeniden ortaya çıkacağının belirtilmesinin hukuka aykırı olduğunu, düzenlenen delil tespiti raporunun müvekkilinin gıyabında yapılan inceleme ile düzenlenmesi nedeniyle hükme esas alınamayacağını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TBK’nın 219 ve 227.maddeleri uyarınca, satılanın ayıbı nedeniyle öncelikle ayıptan ari bir yenisiyle değiştirilmesi ve tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı tarafından yurt dışından ithal edilen dava konusu aracın 08.05.2017 tarihinde garanti süresi içerisindeyken davacı tarafından satın alındığı sabittir.Davalı, aracın satıcısı olmamakla birlikte garanti sözleşmesine göre imalatçı ve ithalatçı sıfatıyla, araçta meydana gelen üretimden kaynaklanan ayıplardan sorumludur. Garanti süresi içerisinde araçta 15.05.2017, 19.06.2017 ve son olarak 03.07.2017 tarihinde meydana gelen arızalar nedeniyle yetkili servisçe tamir hizmeti verildiği, son hizmette garanti sözleşmesinde belirtilen 30 günlük garanti süresinin aşılması nedeniyle davacı tarafından keşide edilen 06.09.2017 tarihli ihtarla aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi talep edilmiştir.Davacının talebi üzerine Bakırköy 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/179 D.İş dosyasında yapılan tespitle araçtaki arızanın üretimden kaynaklandığı, son arıza üzerine garanti belgesinde belirtilen 30 günlük tamir süresinin aşıldığı belirlenmiştir. Değişik iş tespit raporu davalının gıyabında yapılmış olup, itiraza uğradığından başlı başına bu dosyada delil olarak kabul edilmemiştir.İlk derece mahkemesince konusunda uzman İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Öğretim Üyelerinden oluşan bilirkişi kurulundan alınan kök ve ek raporlarda, aracın üniversitedeki test ortamında fiilen incelendiği, yapılan test sürüşünde arızanın ortaya çıkmadığı ancak, aracın modeli, markası ve niteliğine göre bu arızanın önceden tespiti mümkün olmayan üretimden kaynaklı olduğu ve aracın niteliğine göre meydana gelen arızanın araçtan faydalanmayı sürekli şekilde engelleyeceği de belirlenmiştir.
Tacirler arası satım sözleşmelerinde TTK’nın 23. maddesi ile bu madde yollamasıyla TBK’nın satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Dava konusu araçta açık ayıp veya olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılabilecek bir ayıp değil, gizli ayıp yani kullanımla ortaya çıkan bir ayıp söz konusu olduğundan ayıp ihbar süreleri bakımından TTK’nın 23. maddesi hükmü değil, TBK’nın 223. ve 225.madderi hükümleri dikkate alınacaktır. TBK’nın 223/2.maddesi “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler kapsamında, sonradan ortaya çıkan ayıpların bildirilmesi üzerine, ayıpların davalı yanca ücretsiz onarım kapsamında giderildiği, ancak üretimden kaynaklı gizli ayıbın, aracın niteliğine göre kullanımını engelleyecek nitelikte ve tekrar ortaya çıkması nedeniyle araçtan beklenilen faydayı azaltacak nitelikte bir ayıp olduğu anlaşılmıştır. Araçtaki gizli ayıbın ortaya çıkmasıyla servis hizmeti için ithalatçıya başvurulmuş olması ayıp ihbarı niteliğinde olup süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu kabul edilmelidir. Öte yandan TBK’nın 227.maddesinde, “(1)Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.(2) Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.(3) Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir. (4)Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. (5)Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.Arızanın ortaya çıkması üzerine alıcı, öncelikle aracın onarımını talep etmiş, ancak aracın kısa süre içerisinde aynı arızayı tekrar etmesi nedeniyle kendisinden yararlanılacak şekilde tamir edilmemesi üzerine ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep etmiştir. Diğer bir anlatımla, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme hakkını kullanmasına rağmen, araçtaki ayıplar garanti süresi içinde giderilememiş ve ayıpların tam ve kalıcı olarak giderilmemesi nedeniyle bu seçimlik hakkın kullanıldığından söz edilemez. TBK’nın 227. maddesinde ve garanti sözleşmesindeki seçimlik haklardan ücretsiz tamir hakkının seçilmesi ve araçtaki ayıbın giderilerek aracın ayıpsız şekilde davacıya teslim edilmiş olması halinde artık davacının başka bir hakkı kullanamayacağı kabul edilebilirdi. Araçtaki ayıbın kalıcı olarak giderilmemesi nedeniyle, ayıpsız misli ile değiştirilmesi talebi yerinde olup, mahkemece, araç üzerinde inceleme yapılarak konusunda uzman bilirkişilerden alınan ayıbın belirlenmesi nedeniyle ve garanti sözleşmesine göre 30 gün içeresinde üçüncü arızanın giderilerek aracın teslim edilmemesi karşısında, aracın misli ile değiştirilmesinde mahkeme gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 9.845,20 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.03.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.