Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/868 E. 2020/640 K. 01.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/868
KARAR NO: 2020/640
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/09/2017
NUMARASI: 2015/1247 E.- 2017/653 K.
DAVANIN KONUSU: Anonim Şirket Genel Kurul Kararının İptali
Anonim şirket genel kurul kararlarının iptali istemiyle açılan davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen hükme karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette %20, babası …’ın %30, kardeşi …’ın %29, kardeşi …’ın %20 ve …’ın çocuğu …’ın ise % 1 oranında hissesi bulunduğunu, davacı … ile diğer hissedarlar … ve … ‘ın kardeş, …’ın ise babaları olduğunu, 30/09/2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında gündemin 5 nolu maddesi ile finansal tabloların onanmasına karar verildiğini, gündemin 6 nolu maddesi ile yönetim kurulu üyeleri …, … ve …’nin ibrasına, 7 nolu gündem maddesi ile de kârın %5’inin dağıtılmasına, kalan kârın ise yedek akçe olarak ayrılmasına karar alındığını, bu kararların ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan iptaline karar verilmesini istediklerini, TTK’nın 424. maddesine göre bilonçoların onaylanması, yönetim kurulu üyelerinin ibrası sonucunu doğurduğundan, TTK’nın 436. maddesindeki oy yasağına dair düzenlemeye uyulmadığını, şirket ortaklarından …’a yönetim kurulu üyesi …’ın vasi tayin edildiğini, …’ın hem kendi adına hem de kısıtlı adına oy kullandığını, finansal tabloların hatalı olup gerçeği yansıtmadığını, tablolarda çelişkili durumlar bulunduğunu, şirketin 01/01/2014-31/12/2014 tarihleri arasında 23.368.658,00 TL zarar ettiğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmasından hemen sonraki üç aylık dönemde 40.187.791,59 TL zarar ettiğini, şirketin aktiflerinin üç ayda azaldığını, gündemin 6 nolu maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, yönetim kurulu üyelerinin birbirleri lehine oy kullandıklarını, ayrıca kısıtlı …’ın vasisi aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan …’ın yönetim kurulu üyelerinin ibrasında vasi sıfatıyla oy kullandığını, TTK’nın 436. maddesinde belirlenen oy yasağına uyulmadığını, …’ın ibrasında geçen 2400 oyun geçersiz olması halinde ibra edilmemiş sayılacağını, gündemin 7 nolu maddesi ile 2014 yılı ile geçmiş yıllara ait kârın %5’inin ortaklara dağıtılmasına, geriye kalanın olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına karar alındığını, yıllarca kâr dağıtılmadığını, biriken kâr toplamının sermayenin 6 katına ulaştığını, zorunlu ayrılması gereken ve sermayenin %20’sine karşılık gelen miktarın üstünde yedek akçe ayrıldığını, ana sözleşmeye göre yedek akçeler ayrıldıktan sonra bakiye kârın ortaklara dağıtılmasının zorunlu olduğunu belirterek, gündemin 5, 6 ve 7 nolu maddeleri ile alınan kararların TTK’nın 445.446.ve 436. maddeleri gereğince iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şirket ortaklarından …’ın önce kısıtlandığını, sonra vefat ettiğini, davacı …’ın 19/09/2014 tarihine kadar davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olduğunu, finansal tabloların oylanmasında TTK’nın 436/1. maddesinin uygulanamayacağını, zira finansal tabloların onayının şahsi iş olarak nitelendirilemeyeceğini, bu sebeple 5 nolu kararın alınmasında bütün üyelerin yönetim kurulu olsa da oy kullanabileceğini, davacının 19/09/2014 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olması sebebiyle finansal tabloların içeriğinden bilgi sahibi olduğunu, bu şekilde dava açmasının hakkın kötüye kullanma olduğunu, 6111 sayılı Yasa’nın 11/2. maddesi kapsamında ortaklardan alacaklar hesabı düzeltildiğini, bilançoda belirlenen farkın torba yasadan kaynaklandığını, müvekkili şirketin pay sahiplerini hiçbir şekilde zarara uğratmadığını, davacının iddialarının yersiz olduğunu,yönetim kurulunun ibrasına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, geçmiş yıllara ait kârın dağıtılmamasına dair kararların kesinleştiğini, bu kararların iptaline dair dava açılmadığını, ülke genelinde yaşanan olumsuzluk ve hızlı değişkenlik sebebiyle 2014 yılı kârının %5’ini aşan kısmının dağıtılmamasına dair karar alındığını, kararın kanuna ve ana sözleşmeye uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 30/09/2015 tarihli genel kurulda, …’ın vesayeten 240000 adet, …’ın 232000 adet, …’ın 160000 adet, …’ın 160000 adet, …’ın 8000 adet payının bulunduğu, iptali istenilen 5 nolu gündem maddesi ile finansal tabloların onaylandığı, genel kurul toplantısında vergi borcu ödenmesi nedeniyle onaya sunulan kâr- zarar hesaplarındaki analizlerin gerçeğe uygun olmadığına dair somut delillere rastlanılmadığı gerekçesiyle 5 nolu gündem maddesinin iptaline dair talebin reddine, yönetim kurulu üyelerinden … ve …’in oydan yoksun olmalarına rağmen oy kullandıkları, 160.000 olumsuz oya karşılık …’ın 240.000 oyu ile yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiği, …’ın vasayet altında olup vasisinin … olduğu, …’ın vasi sıfatıyla … adına oy kullanmasına engel bir durum bulunmadığı, genel kurulda …’ın vasi sıfatıyla oy kullanabileceği gerekçesiyle 6 nolu gündem maddesinin iptali talebinin reddine, davalı kâr dağıtılmamasının gerekçesini ekenomik gelişmelere ve risklere bağladığı, davalı şirketin varlık ve kaynak yapısına göre 2014 yılında tespit edilen olağan kar tutarının tamamı olmasa da 1/2’sine kadar dağıtılmasının makul olduğu, bu konudaki bilirkişi raporuna iştirak edildiği gerekçesiyle 7 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptaline karar vermiştir.Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; 30/09/2015 tarihli bilanço ve gelir tablosunda ciddi çelişkiler bulunduğunu, şirket kârda iken üç ay içerisinde büyük oranda zarar ettiği konusundaki iddiayı kabul etmediklerini, 6111 sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamında kasa mevcudunun düzeltildiğini, kaydedilen tutarlar gerçek anlamda bir ticari zarar niteliği taşımadığından şirket kazancından indirilmesinin mümkün olmadığını, TTK’nın 436. maddesindeki oy yasağı ihlal edilerek yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın ibra edildiğini, … lehine kullanılan 240.000 adet hissenin babası …’a ait olduğunu ve …’ın vasisi olduğunu, vasinin bu şekilde kendi lehine oy kullanmasının menfaat çatışması olacağını, vasinin kendi lehine oy kullanamayacağına dair mahkemenin yazısı bulunduğunu, bu sebeple 6 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptali gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 5 ve 6 nolu gündem maddeleri ile alınan kararların da iptaline, davanın tüm gündem maddeleri yönünden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafbaşvuru dilekçesinde; Gündemin 7 nolu maddesi ile 2014 yılı kârının %5’inin dağıtılmasına, kalan kârın olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına karar alındığını, aldırılan bilirkişi raporunda kârın dağıtılmamasının gerekçesi makul görüldüğünü, ancak iptali hususunda takdirin mahkemeye bırakıldığını, gerek kök ve gerekse ek rapora karşı sundukları dilekçelerin incelenmediğini belirterek, 7 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptaline dair ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın bu madde yönünden de reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 455 vd. maddeleri uyarınca, anonim şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, taraflarca ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstinaf incelemesi için Dairemize gelen dava dosyası 2017/1082 esas numarasını almıştır. Bu esas numarası üzerinden yapılmış olan istinaf incelemesi sonucunda: HMK.m.353/1.b.1. maddasi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK.m.353/1.b.2.maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1- Davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 30/09/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında 6 nolu gündem maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerinin ibrası ile ilgili kararın ve 7 nolu gündem maddesi ile alınan geçmiş yıllara ait karın dağıtılmasına dair kararın iptallerine, 2- Gündemin 5 nolu maddesi ile alınan genel kurul kararının iptali talebinin reddine dair, 2017/1082 E- 2018/556 K sayılı, 24.05.2018 tarihli hüküm verilmiştir. Mahkememizin bu hükmüne karşı, her iki taraf vekillerince temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 2018/4050 E- 2020/2255 K sayılı, 09.03.2020 tarihli kararıyla, mahkememizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında: “…Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1-Dava davalı … Şirket genel kurulunda alınan kararların iptali işlemine ilişkindir. Mahkemece; genel kurul gündeminin 5 ve 6.maddelerinde alınan kararlara yönelik iptal işlemi reddedilmiş; 7. gündem maddesinde alınan karar iptal edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince 5. gündem maddesine davalının istinaf istemi yerinde görülmemiş 6.maddede alınan kararların da 7.madde ile birlikte iptaline karar verilmiştir. Davacının temyizi reddedilen 5. gündem maddesi kararına ilişkindir. Sözü edilen gündem maddesinde bilanço ve finansal tabloların, onaylanmasına karar verilmiştir. İptal nedeni olarak onay işleminiz ibra sonucunu doğurduğu bu durumda yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksunluğu ve yine yönetim kurulu üyesi …’nın babasına velayeten de oy kullanamayacağına dayanılmıştır. Ancak şirketin yönetim kurulu üyelerinin ibrası gündemin 6. maddesinde ayrıca görüşüldüğünden blanço ve finansal tabloların onaylanması işleminde oydan yoksunluk sözkonusu edilemez. Davacının bu temyiz itirazı yerinde olmamakla birlikte alınan kararın yasa ve iyiniyet kurallarına da aykırı olduğu ileri sürülmektedir. Bu açıdan somut olaya bakıldığında; davalı şirketin blanço ve finansal tablolarında önemli miktarda ”ortaklardan alacaklar” kaleminin 6111 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilip, kaydedilmiş, bu işlem nedeniyle davalı şirket kârlı durumda iken zarar etmiş olarak gösterilmiştir. Davacı blanço ve finansal tablolarda yapılan işlemin 6111 sayılı Yasa’ya aykırı olduğunu, yasa kapsamında fiktif olarak gösterilen alacak ve borcların bu işleme tabi tutulabileceği, oysa silinen alacakların gerçek alacak olduğunu, yapılan işlemin ortakların ve alacaklıların haklarını ihlal eder nitelikte olduğunu ileri sürmüştür. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında da blanço ve finansal tabloların gerçeğe uygun olmadığına ilişkin somut veriye rastlanmadığı belirlenmiş, finansal tablolardaki ortaklardan alacakların gerçek bir alacak olup olmadığı belirlenmeden ve davacının iddialarının TTK 515. maddesi kapsamında yerinde olup olmadığı açıklığa kavuşturulmadan göndemin 5. maddesine dayalı iptal talebinin reddedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, davalı şirketin genel kurul gündeminin 6. maddesinde yönetim kurulunun ibrasına karar verilmiş Bölge Adliye Mahkemesince yönetim kurulu üyesi …’ın …’ın vasisi sıfatıyla ibra oylamasında oy kullanamayacağı bu nedenle ibra kararında yeterli nisabın sağlanmadığı gerekçesiyle ibra kararı iptal edilmiştir. TTK’nın 436/2.maddesine göre oydan yoksunluk yönetim kurulu üyelerinin kendilerine ait paylardan doğan oy hakları ile sınırlı olup, başka bir ortağa vesayeten kullanılan oylar, oy yoksunluğu kapsamında sayılmamıştır. O halde, …’ın yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle kendisinin ibrasının oylamasından oydan yoksun olmasına rağmen babası …’e vesayeten kullandığı oy ile yönetim kurulu ibrasında yeterli nisap sağlanmış olduğundan gündemin 6. maddesinde alınan kararın iptali isteminin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. 3-Genel Kurulda gündemin 7. maddesi ile şirketin geçmiş yıllar kârının dağıtımı görüşülmüş görüşmeler sonucunda geçmiş yıllar kârının dağıtılmasına, 6552 sayılı Yasa kapsamındaki zarar mahsup edildikten sonra kalan 2014 yılı kârının %5’inin ortaklara dağıtılıp, kalanın olağanüstü yedek akçe olarak ayrılmasına karar verilmiş, mahkemece bilirkişi raporuna dayanılarak şirketin 22.605.81985 TL kâr elde ettiği, olağan kâr tutarının tamamı olmasa dahi 1/2 düzeyine kadar makul bir miktarının dağıtılmasına elverişli bulunduğu, o halde alınan kararın iptali gerektiği gerekçesiyle kâr dağıtım kararı iptal edilmiştir. Ancak, iptal edilen genel kurul kararında kârın tamamının dağıtılmamasına ve yedek akçeye aktarılmasına karar verilmemiş %5’lik kısmının dağıtılması kararlaştırılmıştır. Genel kurulda alınan kâr dağıtım kararının mahkemece oran olarak uygunluğunun tartışılması mümkün değildir. Aksi halin kabulü mahkemenin genel kurul yerine geçip, dağıtılacak karın miktarının belirlenmesi sonucunu doğurur ki, böyle bir karar hukuken korunmaz. O halde genel kurulda alınan gündemin 7.maddesinde kararın iptali talebinin de reddi gerekir iken kabulü doğru görülmemiş kararın bu nedenle dahi davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına (2) ve (3) numalı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA,…”, karar verilmiştir. Bozma ilamı üzerine mahkememize gelen dava dosyasının yeni esas kaydı yapılmış ve HMK’nın 373.maddesi uyarınca, taraf vekilleri duruşmaya davet edilmek suretiyle duruşma icra edilmiştir. Duruşmada her iki taraf vekilleri, bozma kararının kendi aleyhlerine olan kısımlarına karşı direnme kararı verilmesini talep etmişlerdir. Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda, Dairemizin 2017/1082 Esas – 2018/556 Karar sayılı 24.05.2018 tarihli kararında direnilmesine karar verilmiştir.
DİRENME GEREKÇESİ Davacı 30/09/2015 tarihli olğanüstü genel kurul toplantısında 5, 6 ve 7 nolu gündem maddeleri ile alınan kararların iptalini talep etmiştir. Toplantıya … vasisi aracılığıyla, …, … ve … ise asaleten katılmışlardır. Şirket ortaklarından ve yönetim kurulu üyelerinden …, …’ın vasisidir. Şirket ortaklarından …’ın 240.000 adet, …’ın 232.000 adet, … ve …’ın ayrı ayrı 160.000’er adet ve …’ın ise 8000 adet hissesi bulunmaktadır. Gündemin 5 nolu maddesi ile finansal tabloların onayına dair karar, davacı …’ın 160.000 adet olumsuz oyuna karşılık 632.000 adet oyla alınmıştır. Gündemin 6 nolu maddesi ile yönetim kurulu üyelerinden …’ın, davacı …’ın 160.000 adet olumsuz oyuna karşı 400.000 adet olumlu oyla, yönetim kurulu üyesi …’ın, davacının 160.000 adet olumsuz oyuna karşılık 472.000 adet olumlu oyla, yönetim kurulu üyesi … davacının 160.000 adet olumsuz oyuna karşı, 632.000 adet olumlu oyla oy çokluğuyla ibralarına karar verilmiştir. Gündemin 7 nolu maddesi ile 2014 yılı kârının sadece %5’inin dağıtılmasına, kalan kârın dağıtılmayıp olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına, davacının 160.000 adet olumsuz oyuna karşı 632.00 adet olumlu oyla ve oy çokluğuyla, karar alınmıştır. Her üç gündem maddesi ile alınan karara davacı olumsuz oy kullanmış ve ayrıca muhalefet şerhini tutanağa yazdırmıştır. Dava koşulunun bu yönden gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Finansal tablolarda yer alan bilgilerin gerçeği yansıtmadığına dair dosyaya ibraz edilen bir tespit raporu bulunmadığı, dosyaya sunulan bağımsız denetim raporunda da bir eleştiriye rastlanılmadığı, davalı şirketin 6552 sayılı Yasa’dan yararlanması nedeniyle şirketin 22.605.819,85 TL olağan kârının bulunduğu, şirketin varlık ve kaynak yapısının bilirkişilerce etraflıca değerlendirildiği, onaya sunulan bilanço ve kâr zarar tablolarında, finansal tabloların gerçeğe uygun olmadığına dair somut veriye rastlanılmadığı anlaşıldığından, gündemn 5 nolu maddesi ile alınan kararın iptali talebinin dair ilk derece mahkemesince verilen red kararı mahkememizce isabetli bulunmuş olup bu konudaki davacı istinafı yerinde görülmemiştir. Yüce 11. HD, mahkememizin 5 nolu gündem maddesine ilişkin kararını bozmuştur. Bozma gerekçesinde, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında da blanço ve finansal tabloların gerçeğe uygun olmadığına ilişkin somut veriye rastlanmadığı, finansal tablolardaki ortaklardan alacakların gerçek bir alacak olup olmadığı belirlenmeden ve davacının iddialarının TTK’nın 515. maddesi kapsamında yerinde olup olmadığı açıklığa kavuşturulmadan göndemin 5. maddesine dayalı iptal talebinin reddedilmesinin doğru olmadığı belirtilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, finansal tabloların onaylanmasıyla ilgili gündemin 5. maddesine ilişkin yeterli değerlendirmeler mevcuttur. Özellikle bilirkişi kurulu kök raporunda ayrıntılı ve gerekçeli değerlendirme yapılmıştır. Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, şirket finansal tabloları bağımsız denetimden geçmiş ve finansal tabloların şirket kayıtlarına uygun olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Kök raporda, 6552 sayılı Kanun uyarınca yapılan işlemlerin ilgili yasaya dayalı olarak sürecin özünü yansıttığı, bu kapsamda “Kayıtlarda Yer Aldığı Halde İşletmede Bulunmayan Ortaklardan Alacaklar İçin Bildirim” kapsamında beyan edilerek aktiften düşüldüğü anlaşılan 38.331.810,14 TL ve bu amaçla ödenen vergi ile birlikte dönem zararına yansıyan toplam tutarın 39.481.764,44 TL olduğu, dolayısıyla da yasal düzenlemelere uygun olarak gerçekleştirilmiş durumda görünen bu işlemlerin sonucunda, davalı şirketin öz kaynaklarında anılan miktarda azalma ortaya çıktığının tartışmasız olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi kurulu, taraflar arasındaki tartışmalı hususun, ortaklardan alacaklar hesabında raporlanan bu tutarların özü itibariyle geri dönüşü sağlanabilecek tahsil edilebilir nitelikte bir alacak olup olmadığı hususunda davacı ortağın bilgi sahibi olup olmadığı noktasında toplandığını belirtmiş ve bu bağlamda yaptığı değerlendirmede, 6552 sayılı Yasa’dan yararlanılarak aktiften düşülen ve ortak …’dan olan alacak bakiyesi ile ilgili birikimin 30.09.2014 tarihinden öncesine ve yıllara yayıldığı, yani bu kalemin sadece genel kurul kararının ilgili olduğu bilanço dönemiyle sınırlı olmadığı, daha önceki yıllarda da (2011 yılında) benzer yasal düzenlemelerden istifade edildiği, bu uygulamanın şirket yönetim politikası haline geldiği tespit edilmiştir. Yapılan işlemlerde usulsüzlük bulunduğuna dair herhangi bir denetim raporu vb. sunulmamıştır. Sonuç olarak, finansal tabloların defter kayıtlarına uygun olarak düzenlendiği, bilançodaki zarar kaleminin 6552 sayılı Yasa’dan yararlanma nedeniyle oluştuğu, şirketin yaptığı uygulamanın anılan yasal düzenlemeye uygun olduğu belirlenmiştir. Bunun dışında, şirketin ortaklardan alacak hesabındaki alacakların gerçek olup olmadığı, bu alacakların kaynağının ne olduğu, fiktif olup olmadığı, bu alacakların tahsil kabiliyetinin bulunup bulunmadığı gibi hususların, genel kurul kararının iptali davası içinde kesin olarak değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir. Bu konudaki esasa ilişkin uyuşmazlığın, ilgili ortağın da taraf olduğu bir alacak veya yönetici aleyhindeki bir sorumluluk davasında çözümlenmesi gerekir. Dava dosyasında yapılmış olan inceleme, genel kurul kararının iptali davasının sonuçlandırılması için yeterli olup, 5 nolu kararın iptalini gerektirecek şekilde kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık tespit edilmediğinden, bu madde yönünden direnme kararı verilmiştir. Gündemin 6 nolu maddesi ile yönetim kurulu üyesi … 160.000 olumsuz oya karşılık 400.000 olumlu oyla ibra edilmiştir. … kendi ibrasında oy kullanmasa da yönetim kurulu üyesi … diğer yönetim kurulu üyesi … lehine kendi hissesi oranında ve ayrıca vasisi olduğu … adına olumlu oy kullanmıştır. Yönetim kurulu üyesi … ise davacının 160.000 olumsuz oyuna karşı diğer yönetim kurulu üyesi …’ın olumlu oyu ile yönetim kurulu üyesi olmayan …’ın vasi aracılığıyla kullandığı olumlu oyla ibra edilmiştir. … ….’ın vasisi olduğundan … kendi ibrasında, kendisi lehine ve ayrıca vasi sıfatıyla oy kullanmıştır. TTK’nın 436/2. maddesi gereğnce, şirket yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisine haiz kişiler yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamazlar. Bu hüküm emredici nitelikte olması nedeniyle bu madde hükmüne aykırı hareket edilmesi halinde kullanılan oylar geçersizdir. Bu durumda … ile … yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanamayacaklardır. Yönetim kurulu üyelerinin olumlu oyları düşüldüğünde yönetim kurulu üyeleri … ve … 240.000 adet kısıtlı …’ın oyu ile ibra edilmişlerdir. Şirket ortaklarından … İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 18/11/2014 tarih, 2014/591 E. 2014/1072 K. sayılı ilamı ile kısıtlanmasına ve kızı …’ın vasi olarak atanmasına, hükmün 9. bendi ile de şirket toplantıları ile diğer tüm işlemlerde kısıtlının vasi tarafından temsil edilmesine karar verilmiştir. Ancak vesayet makamı, 21/01/2016 tarihli ara karar ile kısıtlının hissedar olduğu şirketlerde genel kurul toplantılarında vasinin kısıtlı adına oy kullanamayacağına ve kısıtlının bu toplantılarda kayyumla temsili gerektiğine dair karar almış, bu konuda vasiye ve davalı şirkete tebligat yapmıştır. Ara karar tarihi 21/01/2016 olup iptali talep edilen genel kurul ise 30/09/2015 tarihlidir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, … davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve …’ın vasisidir. Yönetim kurulu üyesi, diğer yönetim kurulu üyesinin ibrasında oy kullanması mümkün olmamasına karşın, vasi sıfatıyla kendi ibrasında ve diğer yönetim kurulu üyesinin ibrasında oy kullanıp kullanamayacağının ortaya konulması gerekir. TMK’nın 426/2. maddesi gereğince, bir işte yasal temsilcinin menfaati ile kısıtlının menfaati çatışıyorsa, istek üzerine veya resen o işle sınırlı olmak üzere kısıtlıya temsil kayyumu atanabilir. Aynı Kanun’un 418. d gereğince de vasi atanacak kişinin menfaati ile kısıtlının menfaatinin çatışmaması zorunludur. TMK’nın 448. maddesi gereğince, vasi, vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerde temsil eder. TMK’nın 462 ve 463. maddelerindeki izin gerektiren haller saklıdır. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/1072 karar sayılı ilamında da, vasiye şirket toplantılarında kısıtlıyı temsil etmesi konusunda yetki verilmiştir. Bu açıklamalar ışığında şirket ortaklarından herhangi birisinin kısıtlanması halinde, vasi şirket yöneticisi değilse, genel kurul toplantılarına katılarak oy kullanmasına engel bir durum yoktur. Ancak, vasinin aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğu durumlar farklıdır. TTK’nın 436/2. bendinde, yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında ve diğer yönetim kurulu üyelerinin ibralarında oy kullanamayacakları düzenlenmiştir. Buna göre, yönetim kurulu üyesi olmayan ortak, vasi sıfatıyla ibra oylamasına katılabilir ve oy kullanabilir. Ancak, aynı zamanda yönetim kurulu üyesi de olan ortak, başka bir ortağın vasisi sıfatıyla, kendisinin de içinde bulunduğu yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanamamalıdır. Bu durumda yasak, TTK’nın 436. maddesinden değil, menfaat çatışması nedeniyle TMK’nın 426. maddesinden kaynaklanır. Şirket ortağı kısıtlı …’ın vasisi aynı zamanda yönetim kurulu üyesi de olduğundan ve bu durumda vasi ile kısıtlı arasında menfaat çatışması bulunduğundan, yönetim kurulu üyelerinin ibrasında ancak TMK’nın 426/2.maddesi gereğince atanacak kayyum aracılığıyla oy kullanabilir. Gerçekten de ibrayı düzenleyen TTK’nın 558. maddesine göre, ibrada olumlu oy veren ortağın, ibra konusu işlemle ilgili olarak yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açma hakkı ortadan kalkmaktadır. Bu durumda, ibra oylaması yönünden vasi ile kısıtlı ortak arasında menfaat çatışmasının bulunduğu açıkça ortadadır. Bu hukuki açıklamalara göre; yönetim kurulu üyelerinin ibrasında kısıtlının kayyumla temsil edilmesi, TMK’da düzenlemenin zorunlu bir sonucudur. Bu sebeple yönetim kurulu üyesi olan …’ın vasisinin yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanamayacağı göz önüne alındığında, gündemin 6. maddesi ile alınan kararda, davacının oyu dikkate alındığında, ibra kararı alındığından söz edilemez. Bu nedenle, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair 6 nolu kararın iptali gerekir. Bu sebeplerle, gündemin 6. maddesi ile alınan kararın iptaline karar verilmesi gerekirken reddine dair ilk derece mahkemesi kararı yerinde olmadığından, davacının bu konudaki istinaf başvurusu haklı bulunmuş, aynı gerekçelerle direnme kararı verilmiştir. Yüce 11. Hukuk Dairesinin azınlıkta kalan sayın üyelerinin muhalefet gerekçeleri de mahkememizin direnme kararı doğrultusunda olup, aynı gerekçelerin tekrarından kaçınılmıştır. Gündemin 7 nolu maddesinde sadece %5 kâr dağıtılmasına, kalan kârın dağıtılmayıp olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına karar alındığı, gerekçe olarak da artan risklerin gösterildiği, şirketin 22.605.819,85 TL düzeyinde kâr elde ettiği, bu kârın tamamı olmasa da yedek kanuni akçeler ayrıldıktan sonra 1/2’sine kadar dağıtılmasının makul olacağına dair bilirkişi değerlendirmesi bulunduğu, dosya kapsamına göre şirketin mali yapısının %5’den daha fazla oranda kar dağıtmaya elverişli olduğundan gündemin 7 nolu maddesi ile alınan kararın iptaline dair ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin bu konudaki istinaf sebepleri yerinde görülmemiş; Yüce 11. HD, mahkememizin 7 nolu karara ilişkin hükmünü bozmuştur. Bu maddeye ilişkin bozma gerekçesinde; 2014 yılı kârının %5’inin ortaklara dağıtılıp kalanın olağanüstü yedek akçe olarak ayrılmasına karar verildiği, mahkemece bilirkişi raporuna dayanılarak şirketin 22.605.81985 TL kâr elde ettiği, olağan kâr tutarının tamamı olmasa dahi 1/2 düzeyine kadar makul bir miktarının dağıtılmasına elverişli bulunduğu, o halde alınan kararın iptali gerektiği gerekçesiyle kâr dağıtım kararının iptal edildiği, ancak, iptal edilen genel kurul kararında kârın tamamının dağıtılmamasına ve yedek akçeye aktarılmasına karar verilmemiş, %5’lik kısmının dağıtılması kararlaştırılmış olup genel kurulda alınan kâr dağıtım kararının mahkemece oran olarak uygunluğunun tartışılması mümkün olmadığı, aksi halin kabulünün mahkemenin genel kurul yerine geçip, dağıtılacak kârın miktarının belirlenmesi sonucunu doğuracağı, böyle bir kararın hukuken korunamayacağı belirtilmiştir. Gerçekten de Yüce 11.HD’nin belirttiği gibi kârın dağıtılıp dağıtılmayacağına ve dağıtılacaksa hangi oranda dağıtılacağına karar verme yetkisi münhasıran şirket genel kuruluna aittir. Mahkemeler, genel kurulun yerine geçerek kârın dağıtılmasına veya dağıtılmamasına karar veremeyeceği gibi dağıtılacak kâr oranını da belirleyemez. Ancak, tüm genel kurul kararlarında olduğu gibi mahkemenin, kâr dağıtımıyla ilgili genel kurul kararının kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına uygun olup olmadığını denetleme yetkisi mevcuttur. Aksinin kabulü, genel kurulun bu yetkisini kötüye kullandığı durumlarda mahkemenin denetim imkânını ortadan kaldırır. Çünkü, kârın hiç dağıtılmamasıyla çok az dağıtılması arasında, sonuçları itibariyle bir farklılık yoktur. Yüce 11.HD’nin azınlıkta kalan sayın üyelerinin de belirttiği üzere,mahkememizin yaptığı denetim, şirket genel kurulunun yerine geçmek değil; genel kurul kararının kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına uygun olup olmadığını denetlenmekten ibarettir. Dosyadaki bilirkişi raporlarına göre, davalı şirketin mali yapısı itibariyle çok daha yüksek bir oranda kâr dağıtımı yapması mümkün iken, mali yapısı itibariyle ihtiyaç olmadığı halde kârın sembolik bir kısımının (%5’lik kısmının) dağıtılmasına, kalanın ise olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına karar verilmiş olması, dürüstlük kuralına aykırı bulunmuş ve bu nedenle kararın iptaline dair ilk derece mahkemesi kararına yönelik davalı istinafı reddedilmiş ve neticeten direnme kararı verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 373. maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda, dairemizin 2017/1082 Esas – 2018/556 Karar sayılı 24.05.2018 tarihli kararında direnilmesine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Dairemizin 2017/1082 Esas – 2018/556 Karar sayılı 24.05.2018 tarihli kararında direnilmesine, bu doğrultuda; A)HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, B)HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 30/09/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında 6 nolu gündem maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerinin ibrası ile ilgili kararın ve 7 nolu gündem maddesi ile alınan kârın dağıtılması ile ilgili kararların iptallerine, 2-Gündemin 5 nolu maddesi ile alınan genel kurul kararının iptali talebinin reddine, 3-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,70 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-a)Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvuru harcı ve 27,70 TL peşin harç 4,10 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 59,90 TL harç giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, b)Davacı tarafından harcanan bilirkişi ücreti, tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 3.135,00 TL yargılama giderinin, tarafların davadaki haklılık durumuna göre 2/3 oranında belirlenen 2.090,00 TL’lik bölümünün davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmı davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre belirlenen 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre belirlenen 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 8-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine, 9-Kararımızın mahiyetine göre, taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 10-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve bir duruşma icra edildiğinden, 1.700,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 11-Kararımızın mahiyetine göre, taraflarca yapılan istinaf kanun yolu masraflarının kendi üzerlerinde bırakılmasına, 12-Gerekçeli kararın birer örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 13-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/07/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.