Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/848 E. 2023/378 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/848
KARAR NO: 2023/378
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21.11.2019
NUMARASI: 2017/814 E. – 2019/1233 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının boyacılık yaptığını, davalının sahibi olduğu … Boya şirketi ile sipariş formunda belirtilen malzemeleri aldığını, anlaşmaya göre boyası yapılacak binadan parasını peşin aldığından malzemelerin ödemesini eline para geçtikçe ödeyeceğini, ancak borcu kadar firma yetkilisi davalıya senet imzalayıp vereceğini, tüm borcu bitince de senedi geri alacağının kararlaştırıldığını, sonra 8.695,00 TL bedelli firma sahibi … adına düzenlenen takibe konu edilen senedi siparişi ile aynı gün imzalayıp davalıya verdiğini, daha sonra farklı tarihlerde ATM’lerden davalının … bank’taki hesabına peyder pey ödeme yaptığını, daha sonra iş yaptığı başka iki yerin kendisine çekle ödeme yapmak istediklerini, çekleri borcu olduğu için davalı adına ciro etmelerini söylediğini, bu şekilde borcun tamamının ödendiğini, borcun ödenmesi nedeniyle davalıdan faturasını ve senedini almak için davalıya gittiğini, davalının ise dövizde değer artışı olduğu gerekçesiyle kendisine fark ödemesi gerektiğini söyleyerek senedini iade etmediğini, anlaşmalarının böyle olmadığını davalıya söylediğini, sonrasında Anadolu … İcra Müdürlüğünce senedin icraya konulduğunu, takip dosyası borcun ödenmiş olduğunu iddia ederek, anılan senet nedeniyl davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının %20den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı ile davalının uzun süredir tanışıklıkları ve ticari ilişkilerinin mevcut olduğunu, davalının davaya konu senet ödemesini sözlü olarak defalarca istemesine rağmen davacı yanın buna yanaşmadığını ve ödeme yapmadığını, yapılan ödemelerin cari hesaptan kaynaklanan borçlara ilişkin olduğunu, ödemelerin senet için yapılması için açıklama kısmında senet bilgilerinin açıkça belirtilmesi gerektiğini, ödemelerin senet için yapılmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Toplanan deliller, icra takip dosyası, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, ticari defterler, bilirkişi incelemesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 30/10/2013 vade tarihli, 8.695,00-TL bedelli ve 10/09/2013 tarihli senedin lehdarı …, keşidecisi ise …’dır. Senet ”malen ahzolunmuştur” şeklinde düzenlenmiştir. Davacı taraf, davalıdan mal aldığını, karşılığında senet verdiğini, bedeli ödediğini beyan etmiş, ödemelere dair dekontlar ve banka hesap bilgileri sunmuştur. Davalı taraf ise davacının kendisinden mal aldığını, davacının ödemelerinin olduğunu fakat bu ödemelerin dava konusu senete dair mallara ilişkin olmadığını, davacıya başka mal sattığını, davacının bildirdiği ödemelerin başka mallara ilişkin olduğunu beyan etmektedir. Davalı yanın davacı yana başka mal satıldığı iddiası ile ispat yükü davalı yan üzerine geçmiştir. Bu doğrultuda davalı delil listesi ile 07/10/2013 tarihli 1.655,00 TL bedelli satış faturası sunmuş ve senet tanziminden sonra da alışverişin devam ettiğini beyan etmiştir. Davacı yanın delil listesinde yer alan 10/09/2013 tarihli satış faturası, 8.695,00 TL bedelli malın … San. Ltd. Şti.’den davacıya satıldığını göstermektedir. … San. Ltd. Şti.’nin yetkilisinin davalı … olduğu, davalı delil listesine ekli vekaletname ile sabittir. Bu hususun aksi davalı yanca iddia edilmemektedir. Davalının yetkilisi olduğu dava dışı … .. Ltd. Şti.’nin defterlerinin incelenmesi amacıyla defter inceleme günü bildirilmiş fakat dava dışı … defterlerini mahkemeye sunmamıştır. Davacı tarafın 30/10/2013 vade tarihli, 8.695,00-TL bedelli ve 10/09/2013 tarihli senede dair yaptığını beyan ettiği ödemeler; davalı delil listesinde ekli cari hesap ekstresinde de görülmektedir. Davacı tarafın dava dışı …’dan aldığı 2.600,00 TL bedelli çekin dava konusu senede dair borca mahsuben davalıya ödendiği yönündeki beyanı, çek görüntüsü, 07/03/2017 tarihli tanık …’ın beyanı, davalı delil listesinde ekli cari hesap ekstresinin 15/01/2015 vade tarihli davacı adına 2.600,00 TL alacak kaydı yapıldığına dair kayıt ile ispat edilmiştir. Davalı cari hesap ekstresi incelendiğinde 01/01/2014 tarihinde davacı aleyhine ”senet karşılığı nakit verilen” demek suretiyle 8.000,00 TL borç kaydetmiş ise de bu kaydın hangi faturaya dair olduğunu, hangi mal teslimine dair olduğunu ispat edememiştir. Davalı yan; davacının yaptığı ödemelerin 30/10/2013 vade tarihli, 8.695,00-TL bedelli ve 10/09/2013 tarihli senet için değil, sattığı başka mallara dair olduğunu iddia etmekte olup davacı yana bu bedelde mal satıldığına dair herhangi bir delil sunmayıp bu iddiasını ispat edememiştir. Davalı yan 08/05/2015 tarihinde senedin vadesinden uzun zaman geçtikten sonra senedi icra yolu ile tahsil etmek için takip yapmış olup; senette yazılı bedelin sattığı başka mallara ilişkin olduğunu davalı yan ispat edemediğinden; bilirkişi raporu ile tespit edilen 638,00 TL cari hesap alacağı (senetten kaynaklanan değil) için ilamsız ayrı bir icra takibi yapabileceği anlaşılmakla birlikte; dava konusu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalı tarafından takibe konulan 30/10/2013 vade tarihli, 8.695,00-TL bedelli ve 10/09/2013 tarihli senetin iptaline, bu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir. Mahkemece 23/10/2017 tarihli ara karar ile, dava konusu alacağın % 15’i tutarında teminat karşılığında menfi tespit davası sonuçlanıncaya kadar icra dairesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine dair tedbir kararı verilmiş ve teminatın davacı yanca 23/10/2017 tarihinde yatırıldığı anlaşılmış olup; davalı yanın cari hesabına 01/01/2014 tarihinde davacı aleyhine ”senet karşılığı nakit verilen” demek suretiyle 8.000,00 TL borç kaydetmiş ise de bu kaydın hangi faturaya dair olduğunu, hangi mal teslimine dair olduğunu ispat edememiş olması ve davalı yan 08/05/2015 tarihinde 30/10/2013 vade tarihli senedin vadesinden uzun zaman geçtikten sonra senedi icra yolu ile tahsil etmek için takip yapmış olması karşısında davalının kötüniyetli olduğu anlaşılmakla; davacının kötüniyet tazminatı talebinin kabulü ile İİK’nun 72/5 maddesi uyarınca takip konusu alacağın %20’ı oranında kötüniyet tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın kabulüne, dava konusu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalı tarafından takibe konulan 30/10/2013 vade tarihli, 8.695,00-TL bedelli ve 10/09/2013 tarihli senedin iptaline, bu senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminatı talebinin kabulü ile İİK’nın 72/5. maddesi uyarınca takip konusu alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi incelemesinin eksik ve hatalı olduğunu, eksik inceleme yapıldığını, tarafların davaya konu olan senet alacağının dışında da ticari ilişkilerinin olduğuna kanaat getirildiğini ve müvekkilinin karşı taraftan alacaklı olduğuna hükmettiğini, iki tarafın dosyaya ticari defterlerini sunmaması nedeniyle sunulan hesap özetlerine göre değerlendirme yapıldığını, davacının müvekkiline sadece 638,00 TL borçlu olduğu yönünde rapor verildiğini, müvekkilinin senet alacağını kendi kayıtlarında ayrı tuttuğunu, ayrı tutulan bu alacağın 15.205,00 TL tutarın dışında olduğunu, davacının senet alacağından dolayı ayrıca 8.000,00 TL borçlu bulunduğunu, dosyaya sunulan cari hesap ekstresinde 01.01.2014 tarihinde davacı aleyhine senet karşılığı nakit verilen demek suretiyle borç kaydedildiğini, basiretli tacirin yaptığı ödemeye ilişkin kaydı belirtmesi gerektiğini, davacının senede istinaden ödemeyi yaptığına dair bir kesinlik bulunmadığını, müvekkilinin davacının ara ara yaptığı ödemeyi kendi aralarındaki cari ilişkiye saydığını, bilirkişinin tespit ettiği ödemenin senede ilişkin olduğuna dair bir ibarenin bulunmadığını, TTK’nın 646 ve devam eden maddeleri incelendiğinde kıymetli evrağın özelliği gereği elinde bu tür bir belgesi olan kişinin haktan ayrı olarak alacaklı olduğunu, senedin tarafların da olup takibe konu edildiğini, hesap özetleri incelendiğinde ödemenin neye ilişkin yapıldığının tespit edilmediğini, TTK gereğince senedi elinde bulunduranın alacaklı olduğunu iddia ederek, davacının senetten dolayı ödemeyi yaptığını bilirkişi raporları ile kanıtlayamadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72. maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında ticari ilişkinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının takip konusu senetten dolayı borçlu olup olmadığı, dava dosyasında davacı tarafın iddialarının ispatlanıp ispatlanamadığı ve kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığıdır. Dosya kapsamından, davacının davalı adına 10.09.2013 tarihinde 30.10.2013 vade tarihli 8.695,00 TL bedelli, malen ibareli bir adet bono düzenlediği, davalının şirketi olan dava dışı …Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından davacı adına 10.09.2013 tarihinde 8.695,00 TL bedelli satış faturası düzenlendiği, davalı tarafça davacı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 08.05.2015 tarihinde 8.695,00 TL bonodan kaynaklanan asıl alacak ile ferileri toplamı 10.288,24 TL alacağın tahsili amacıyla kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, davacının takip sonrasında iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. Tarafların delilleri dosyaya celp edilmiştir. Tanıklar dinlenilmiştir. Görevsizlik kararı veren mahkemede dinlenen davacı tanığı …, 07.03.2017 tarihli duruşma zaptına geçen beyanda, davalıyı tanımadığını, davacıyı beş altı senedir tanıdığını ısı/yalıtım/mantoloma üzerine atölyesi olduğunu, davacı ile beraber iş yaptıklarını, kendisinin davacıya borcu olduğunu, müşteriden şirket adına çek aldığını ciro ettiğini ve davacının belirttiği şahsa verdiğini beyan etmiştir. Davalı tanığı … 15.05.2015 tarihli zapta geçen beyanında, davalı şirketinde 8 senedir ve halen çalıştığını, şirket sahibinin davalı olduğunu, davacının inşaat ürünü aldığını, karşılığında yaklaşık 40 günlük senet verdiğini, günü geldiğinde kendisinin arandığını, para olmadığını biraz zaman istediğini, daha sonra ödeyeceğini belirttiğini, ancak bu arada ürün almaya devam ettiğini, iş yaptığı kişilerden ödeme almadığını söylediğini, davacının şirketten başka aldığı malzemeler ile ödeme yaptığını bildiğini, senede istinaden ödeme yapılmış olsaydı belgelerde senede istinaden yapılan ödeme denileceğini ifade etmiştir. Mahkemece tarafların ticari defterleri ve dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Davalı vekili 20/11 2017 tarihli yazılı dilekçesiyle belgeleri sunarak, dava konusu senedin 10.09.2013 düzenleme tarihli olduğunu, faturanın yaklaşık bir ay sonra düzenlenmekle davalı yanın borcuna karşılık senet tanziminden sonra da cari olarak alışveriş yaptığını ispatladığını belirterek, davacıya ait cari hesap ekstresi dökümü ile banka hesap ekstresinin dosyaya ibraz ettiklerini ifade ederek, ticari defterlerin müvekkilinden celbini talep ettiklerini belirtmiştir. Davacı vekili 19.12.2018 tarihli dilekçe ile müvekkilinin serbest meslek erbabı olduğunu, ticari defter tutmakla yükümlü olmadığını, ticari defterlerinin bulunmadığını, defter incelenmesinde bulunamayacaklarını, ticari defter incelemesinin sadece davalı defterleri üzerinde olacağını belirtmiştir. 20.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda, davacı ve davalı yan arasında ticari bir ilişki olduğu, bu çerçevede, davacı yanın, davalı yandan malzeme (nalburiye, boya vb. muhtelif malzemeler) satın aldığı anlaşılmakla davalı yanın, davacı aleyhine içra takibi başlattığı, davacı yanın ise herhangi bir borcunun bulunmadığı iddiası ile huzurdaki menfi tespit davasını açtığının görüldüğü, davalı yanın ise savunmasında, davacı yandan cari hesap bâkiyesi alacağının bulunduğunu belirttiği, taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde davacı yan tarafından, davalı yana, keşide edilen takip konusu senedin, 30.10.2013 vade tarihli, 8.695,00 TL bedelli olduğunun tespit edildiği, davacı yanın dava dilekçesinde, iş yaptığı 3.kişilerden olan alacağı için kendisine çek ciro edileceğini, ancak davalı yana borçlu olması nedeniyle bahse konu çekin 3. kişilerce doğrudan davalı yana ciro edilmesini sağladığını beyan ettiği, incelenmesi istenen hususlarda yapılan değerlendirmeler sonucunda, inceleme tespit ve davacı yana ait banka hesap özetine göre, davalı yana yapılan ödemelerin toplam 7.755,00 TL tutarında olduğu, davalı yanın dosyaya sunduğu fotokopi şeklindeki cari hesap özetine göre, davacı yandan 18.11.2014 tarihi itibarı ile kaydı olarak 8.637,40 TL alacaklı göründüğü, ancak, davalı yanın ticari defterlerini sunmadığı, dolayısı ile| fotokopi şeklinde sunduğu cari hesap özetinin orijinal ticari defterlerden teyit edilmesi gerektiği, davalı yanın dosyaya sunduğu fotokopi şeklindeki hesap özetinde davacının davalıdan 15.205,00 TL tutarında emtia alımı yaptığı ve karşılığında 14.567,00 TL ödemede bulunduğu dolayısı ile alım satım ilişkisinde davacının kaydı borcunun 638,00 TL olarak göründüğü, davalı beyanında ise; davaya konu senedin mevcut 8.695,00 TL borç için alındığının ifade edildiği, ancak bahse konu senet bedeli düşüldüğünde davacının davalı yana olan borcunun 638,00 TL olduğu, davalının sunduğu hesap özetinde ise, sanki davacı yana davalı tarafından ödünç para verilmiş gibi işlem yapılarak senedin hesaba kaydedildiği, bu durumda ise şayet başkaca bir tevsik edici belge sunulmadığı takdirde kaydi olarak davacının davalı yana 638.00 TL borcu olduğu ve senet miktarı olan 8.000,00 TL tutarında borcunun olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı tarafça, takip konusu bono bedelinin ödendiği ve ödeme neticesinde bono aslının davalı taraftan talep edilmesine rağmen davalı tarafça Dolara zam geldiği belirtilerek senedinin iade edilmediği iddiası ile iş bu menfi tespit davası açılmıştır. Davalı, davacının ticari ilişkide bulunduğu ve sahibi olduğu dava dışı şirkete ait ticari defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesine ibraz etmemiştir. Dosyaya ibraz edilen cari hesap özetine göre davacının senet bedelinden dolayı ödemelerin mahsubu neticesinde 638,00 TL borcunun olduğu ve senet miktarı 8.000,00 TL borcunun olmadığı, tespit edilmiştir. Her ne kadar TTK’nın 709. maddesi gereğince muhatap poliçeyi öderken hamil tarafından bir ibra şerhi yazılarak poliçenin kendisine verilmesini isteyebileceği, ayrıca hamilin kısmi ödemeyi reddedemeyeceği ve kısmi ödeme halinde ve muhatabın bu ödemenin poliçe üzerine yazılmasını ve kendisinin bir makbuz verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş ise de somut olayda davalıya ait cari hesap özetine göre davacının takip konusu senede ilişkin olarak 8.000,00 TL tutarındaki alacak iddiası nedeniyle borçlu olmadığı ispat edilmiştir. Mahkemece davalı tarafın başkaca ticari ilişkilerden dolayı davacının ödemede bulunduğuna dair savunmasını ispatlayamadığı gerekçesiyle talebin tümden kabulüne karar verilmiştir. Borçlu gözüken 638,00 TL miktar ise başkaca bir alacağa ilişkin olabileceği gerekçesiyle menfi tespit kararında ilk derece mahkemesince dikkate alınmamıştır. Davalı taraf, davacının yaptığı ödemelerin dava konusu senede değil, başka alacaklara ilişkin olduğunu savunduğuna göre bu konudaki ispat yükü davalı üzerinde olup bu ispat yükünün yerine getirilmemiş olması nedeniyle ilk derece mahkemesince verilen hükümde usul ve yasaya aykırılık görülmemiş, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 526,88 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davanın esası bakımından oy birliği ile, davalı taraftan alınması gereken nispi istinaf harcı yönünden ise üye hakim …’nun karşı oyuyla ve oy çokluğuyla, kesin olarak karar verildi. 09.03.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.