Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/84 E. 2023/249 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/84
KARAR NO: 2023/249
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24.10.2019
NUMARASI: 2018/761 Esas – 2019/1142 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/01/2016 tarihli 2014/987 Esas 2016/40 Karar sayılı kararında müvekkili aleyhine tazminat borcuna hükmedildiğini, bu karar neticesinde müvekkilinin Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına 15/01/2018 tarihinde ödeme yapmak durumunda kaldığını ve dosyanın kapandığını, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/01/2016 tarihli 2014/987 Esas 2016/40 Karar sayılı kararın, Türkiye – Miami (USA) arası hava taşıması sırasında meydana gelen hasarın rücuen tazminine ilişkin olduğunu, hasarın meydana gelmesinde fiili taşıyan sıfatına haiz davalının işbu tazminattan bizzat sorumlu olması sebebiyle söz konusu davanın kendisine ihbar edildiğini, dosyaya ibraz edilmiş konişmento da görüleceği üzere fiili taşımanın … tarafından yapıldığını ve emtiaların …nın hâkimiyeti altındayken hasara uğradığını, işbu hasara ilişkin tüm kusur davalı şirket üzerinde olduğundan Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatılarak rücu edildiğini, davalı şirketin takibe ve borca itiraz etmesiyle takibin durduğunu, TTK m. 888 ve uluslararası konvansiyonlar uyarınca davalı şirketin fiili taşımayı gerçekleştirmesinden dolayı sorumlu olduğunu ve itirazının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu iddia ederek itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı borçlunun haksız itirazı nedeniyle asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalı borçlunun aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davaya uygulanacak 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu 35. maddesine göre davanın iki yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmasının gerektiğini, dava konusu emtianın 12/09/2013 tarihinde İstanbul’dan Washington’a taşındığından ve mezkur dava 02/08/2018 tarihinde açıldığından söz konusu hükme göre davanın reddinin lazım geldiğini, davacının davayı müvekkiline ihbar etmesinin zamanaşımı süresini kesen bir neden olmadığını, müvekkilinin sorumlu olduğu düşünülse bile Montreal Konvansiyonu m. 22/3’e göre sorumluluğunun kg başına 19 SDR’lik sınırlı sorumluluk esasına tabi olduğunu, davacının sınırlı sorumluluk içinde gerçek zararını isteyebileceğini, davacının Montreal Konvansiyonu m. 23/1 uyarınca takip tarihinden değil, dava tarihinden itibaren faiz talep edebileceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere, dava konusu uluslararası taşıma işinde davacı akdi taşıyıcı, davalı fiili taşıyıcıdır. Davacı akdi taşıyıcı gönderenin sigortacısının (taşıtanın) kendisine karşı açmış olduğu davada mahkemece sınırlı sorumluluk esasına göre hükme bağlanan bedeli dava dışı gönderenin sigortacısına icra takibi neticesinde ödemiştir. Fiili taşıyıcı olan davalı zamanaşımı defiinde bulunmuşsa da, rücu zamanaşımının Montreal Konvansiyonunda özel olarak düzenlenmediği, MÖHUK m. 29/2 uyarınca Türk hukukunun uygulanacağı ve rücu zamanaşımıyla ilgili genel hüküm olan TTK m. 855/3 ’ün tatbik edilmesi gerektiği, TTK m. 855/3 uyarınca rücu alacaklısının rücu borçlusuna bildirimde bulunması kaydıyla, rücu zamanaşımının rücu alacaklısına karşı mahkeme kararının kesinleştiği günden, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmayan hâllerde ise, rücu alacaklısının borcu ifa ettiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, davacı akdi taşıyıcıya karşı dava dışı gönderen sigortacısının açtığı davada (Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/987 Esas sayılı dosyası), olay tarihinin 12/09/2013, 7 ATM dosyasında dava tarihinin 17/11/2014, bu dosya davalısına ihbar talep tarihinin 30/12/2014 tarihli cevap dilekçesi, ihbar olunana tebliğ tarihinin ise 19/01/2015 olduğu, yani akdi taşıyıcının kendisine karşı dava açıldığı tarih olan 17/11/2014 tarihinden itibaren 3 ay içinde davayı fiili taşıyıcıya ihbar ederek TTK m. 855/3 deki 3 aylık süre içerisinde bildirimde bulunduğu, dava fiili taşıyıcı davalıya ihbar edilmiş olduğundan, TTK m. 855/3 ’deki bildirimin yapıldığı, rücu alacaklısına karşı açılan davanın 03/01/2018 tarihinde kesinleştiği; rücu alacaklısı olan davacının davalı rücu borçlusuna 29/03/2018 tarihinde takip başlatıldığı ve 02/08/2018 tarihinde işbu davanın açıldığı göz önüne alındığında Montreal Konvansiyonu m. 35/1 ’deki iki yıllık sürenin dolmadığı anlaşılmakla zamanaşımı defiinin süresinde olmadığı, davacının rücu talebinin yerinde olduğu …” gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının maddi tazminat talebinin yasaya ve usule uygun olmadığını ve reddi gerektiğini, nitekim davaya konu alacağa mesnet teşkil eden ve kesinleşmiş olan Bakırköy 7.Atm’nin 2014/987 E., 2016/40 K.no’lu kararından da görüleceği üzere, davacı akdi taşıyıcı olarak meydana gelen zarardan tek başına sorumlu tutulduğunu, kesinleşmiş kararda da belirtildiği üzere, 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’nun 18/2’de sayılan kurtuluş beyyinelerini de kanıtlayamadığını ve tek başına meydana gelen zarardan sorumlu tutulduğunu, bu nedenle, dava konusu maddi tazminatın ödenmesinde kendisinin tek başına sorumlu olup, her ne kadar Bakırköy 7.Atm’nin dosyasını …’ya ihbar etmiş ise de Bakırköy 7.Atm’nin mezkur kesinleşmiş kararında da yer aldığı üzere (EK-1) fiili taşıyıcı thy a.o. hiç bir surette sorumlu tutulmadığını, hatta müştereken ve müteselsilen dahi olsa …’nun sorumlu tutulmadığını, bu nedenle, davacı … Taş.’nin Bakırköy 7.atm’nin Davacısı … Sig.A.Ş.’ye ödediği tazminattan tamamen kendisi sorumlu olduğundan, bu ödemiş olduğu miktarı hatta faiziyle birlikte fiili taşıyıcı …’dan tahsili amacıyla açtığı rücuen tazminat davası haksız ve mesnetsiz ve hukuka da aykırı olduğunu, bu nedenle, davacı tarafından somut kanıtlarla, fiili taşıyıcı …’nun sorumlu olduğu da kanıtlanmadığından ve hatta bu konuda … lehine sorumlu olmadığına ilişkin kesinleşmiş Bakırköy 7.Atm’nin kararı var iken ve … lehine usuli müktesep hak da doğmuş iken, ilk derece mahkemesince iş bu davanın kabulü yönünde verilen kararın hukuka aykırı olup istinafı gerektiğini, bir an için, davacının davaya konu ödemiş olduğu maddi tazminatı rücuen …’dan tazmini hakkı olduğu kabul edilse dahi, bu sefer, davacının 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’nda belirtilen iki yıllık hak düşürücü sürede dava açmadığından da davanın reddi gerektiğini, nitekim, ilk derece mahkemesine sundukları benzer mahiyetteki İstanbul 10.Atm’nin 2006/684 esas sayılı dosyasında da hak düşürücü sürenin başvurulan mahkemenin hukukuna göre yapılacağı (LEX FORİ) belirtilmekte olup, buna göre davanın ihbarı zamanaşımını dahi kesen işlemlerden olmadığından, nitekim zamanaşımını kesen işlemler 818 sayılı BK’nın 133.maddesinde sayıldığından davanın ihbarı bunlar arasında olmadığından, davanın ihbarının hak düşürücü süreyi korumak için yeterli olmadığını, Küçükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasında tazminat ödeyen davacı … Taş.A.Ş. tarafından diğer fiili taşıyıcı davalı müvekkil ortaklığa da rücuunun aynı 2 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğundan, oysa ki, taşıma tarihi 2013 olup, davacı … Taş.A.Ş. tarafından davalı fiili taşıyıcı müvekkili ortaklık aleyhine ikame olunan işbu dava ise tam 5 yıl geçtikten sonra 2018’de ikame olunduğundan, mahkemece başkaca inceleme yapılmaksızın davanın hak düşürücü süre açısından reddi gerektiğini, Zamanaşımını kesen işlemler BK’nın 133.maddesinde sayıldığını ve davanın ihbarının bunlar arasında bulunmadığını, bu nedenle ihbarın, zamanaşımını dahi kesmezken hak düşürücü süreyi hiç kesemeyeceğini ve bu yüzden TTK md.855/3 anlamında uygun bir bildirimin yapıldığı da kesinlikle kabul olunamaz. bu açıdan da gerekçeli kararın hukuka aykırı olduğunu, Diğer yandan Montreal Sözleşmesi’nin 22/5.maddesine göre de yük taşımalarında sorumluluk herhalukarda sınırlı olup, ancak yolcu ve bagaj taşımalarında ve ancak 22/5 maddede öngörülen koşullar oluştuğu takdirde, sorumluluk yolcu ve bagaj taşımalarında sınırsız olacağını, bunun dışında yük taşımaları için sınırsız sorumluluk hali öngörülmediğini ve düzenlenmediğini, müvekkili açısından hasarın ispatı halinde Konvansiyonda öngörülen tazminat miktarı ile sınırlı olabileceğini ve gerçek zararı geçmeyeceğini, Davacı lehine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, akdi taşıyıcı davacının, taşıtanın sigortacısına ödediği hasar tutarını davalı fiili taşıyıcıdan rucuen tahsili için başlattığı takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, yasal süresi içinde, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/987 Esas sayılı dosyasında, davacı … Sigorta A.Ş. Tarafından davalı … Taşımacılık A.Ş.’ye karşı K.Çekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlattığı takip kapsamında, takibe karşı yapılan itirazın iptali davası açıldığı, yargılama sonucu davanın kısmen kabulüne karar verilerek 2.934,66 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. HD’nin 2016/3917 E- 2017/5980 K sayılı, 01.11.2017 tarihli kararı ile onandığı, tarafların karar düzeltme talebinde bulunmamaları üzerine kararın 03.01.2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasında takip alacaklısı … Sigorta A.Ş. tarafından takip borçlusu … Taş. A.Ş.’ye karşı 6.404,20 TL’nin tahsili amacıyla takip başlatıldığı, takip borcunun ödendiği anlaşılmıştır.Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında ise yukarıdaki takip borcunu ödeyen davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusuna karşı 29.03.2018 tarihinde 8.475,00 TL’nin tahsili için ilamsız takip talebinde bulunulduğu, süresinde ileri sürülen itiraz ile duran takibin devamı için 02.08.2018 tarihli eldeki davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. Davacının tazminat ödemek zorunda kaldığı taşımanın aslında fiilen davalı tarafından yapıldığını ileri sürerek işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davanın eşyanın tesliminden itibaren iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir. Dava konusu yükün 12.09.2013 tarihinde taşınmak üzere sağlam ve eksiksiz olarak teslim alındığı, takibin ise 29.03.2018 tarihinde başlatıldığı, davacı aleyhine daha önce Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/987 E- 2016/40 K sayılı dosyasında açılmış olan davada, iş bu davanın davalısına davanın ihbar edilmesinin hak düşürücü sürenin korunmasını sağlamayacağı ve icra takibinin ve davanın Varşova Konvansiyonu’nun 29. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmakla, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. (Yargıtay 11. HD’nin 2013/17447 E- 2014/9263 K sayılı, 14.05.2014 tarihli emsal kararı). Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzereinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu hükmünün kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, neticede davanın hak düşürücü süre yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın hak düşürücü süre yönünden reddine, 2-Alınması gerekli 179,90 TL harçtan peşin alınan 102,36 TL harcın mahsubu ile bakiye 77,54 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca belirlenen 8.475,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,5-Taraflarca yatırılıp harcanmayan masraf avanslarının iadesine, 6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,b-Davalı tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri ile 58,20 TL posta gideri olmak üzere, toplam 179,50 TL kanun yolu giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.16.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.