Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/827 E. 2023/376 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/827
KARAR NO: 2023/376
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18.12.2018
NUMARASI: 2016/716 E. – 2018/1348 K.
DAVANIN KONUSU: Mevduat hesabı üzerindeki rehnin kaldırılması, hesaptaki
Paranın tahsili. Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı üçüncü şahıslar … müşteri nolu … Pan.San.Tic.Ltd.Şti. ile bu şirketin ortağı olan … müşteri nolu … ve … müşteri nolu …’ın davalı bankanın müşterisi olduğunu, davalı bankanın ticari ilişkileri kapsamında bu kişilere çek defterleri verdiğini ve karşılığında ipotek dahil çeşitli teminatlar aldığını, bu kapsamda davacının eşi …’a ait taşınmazın da ipotek edildiğini, zaman içinde davalı bankanın bu müşterilerinin maddi sıkıntı içine girdiğini ve şirketin iflasına karar verildiğinden davalı bankaya ipotekli taşınmazın satılması gerektiğini, taşınmaz üzerindeki ipotek nedeniyle satılamadığını, bu nedenle … tarafından taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması talep edilmiş ise de davalı bankanın alacağı bulunmadığı hâlde, iade edilmediğini iddia ettiği bazı çekler nedeniyle yasal sorumluluklarının doğabileceğinden bahisle ipoteğin kaldırılması için 18.000,00 TL nakdi teminatın depo edilmesini şart koştuğunu, taşınmazı maddi sıkıntı nedeniyle biran önce satmak durumunda olan … dava yoluyla ipoteğin fekkinin uzun zaman alacağını, bu durumda alacaklıların yasal yollara başvuracağını ve borçlarının katlanarak artacağını düşünerek davalı bankanın isteğini kabul etmek zorunda kaldığını ve üçüncü şahıslardan …’ın eşi olan davacı … ile davalı banka arasında 22/11/2011 tarihli Mevduat Rehni Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede adı geçen müşterilerin bankaya borcu bulunmadığını, söz konusu çeklerin bankaya ibraz edilmediğini, karşılıksız kalmadığını ve banka mükellefiyet bedeli talep edilmediğinden bankanın çek mükellefiyet bedeli ödeme sorumluluğu doğmadığını, davalı bankanın sorumluluğunun devam ettiği çek var ise sadece bu çekler yönünden ve çekin ibraz tarihine göre belirlenecek tutarı elinde tutabileceğinden bakiye parayı taraflarına ödemesi gerektiğini, davalı bankanın herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı halde dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak rehni kaldırmadığını ve hesaptaki parayı ödemediklerini belirterek davacıya ait hesap üzerine konulan rehnin kaldırılmasına, mevduat hesabında bulunan paranın yatırıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; söz konusu blokenin davacının müvekkili banka ile imzalamış olduğu Mevduat Rehin Sözleşmesi ve 5941 sayılı yasanın 3. maddesinde düzenlenen bankaların her bir çek yaprağı için ödemekle yükümlü olduğu tutardan kaynaklandığını, müvekkili bankanın dava konusu edilen çek yapraklarına ilişkin ödeme yükümlülüğünün 30.06.2018 tarihinde sona ereceğini, davacının müvekkili bankaya herhangi bir başvuruda bulunmaksızın huzurdaki davayı açtığını, davanın açılması ile haberdar olan müvekkili bankanın hesaptaki blokenin 10.340,00 TL’lik kısmını çözdüğünü, davacının … numaralı hesabında dava dilekçesinin aksine 18.000,00 TL değil 17.000,00 TL’lik bloke olduğunu, mevduat rehin sözleşmesine konu çeklerin müvekkili bankaya ibraz edilmediğini ve banka sorumluluk riskinin talep edilmemiş çekler yönünden devam ettiğini, mevduat rehin sözleşmesine konu dokuz adet çek için de müvekkili bankanın 6.660,00 TL’lik banka sorumluluk bedeli ödemesi riskinin devam ettiğini, müvekkili banka tarafından davacı hesabındaki 10.340,00 TL’lik bloke çözülmüş olduğundan huzurdaki davanın 10.340,00 TL yönünden konusu kalmadığını, davanın konusu kalmayan 10.340,00 TL’lik kısmı yönünden müvekkil bankaya davacının herhangi bir başvurusu olmadığından yargılamaya sebebiyet vermeyen müvekkili bankanın yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini, davacı tarafından ileri sürülen söz konusu çeklerle ilgili zamanaşımına yönelik iddianın gerçek dışı olduğunu, dava dilekçesinde bizzat belirtildiği gibi zamanaşımı süresinin “ibrazdan itibaren” işlemeye başlayacağını, karşılıksız çeklerde banka sorumluluk tutarı riski bulunan müvekkili bankanın riski kadar tutarı blokeye almasının taraflar arasında rehin sözleşmesine uygun olduğunu belirterek; davanın konusu kalmayan 10.340,00 TL’lik kısmı yönünden karar verilmesine yer olmadığına, dokuz adet çeke dair 6.660,00 TL’lik devam eden bloke yönünden müvekkili bankanın riski devam ettiğinden, bu tutar yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı ve taraflarca ibraz edilen deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalı banka tarafından dava dışı …’a teslim edilen 2001 ve 2008 yıllarına ait çeklerin bankaya ibraz edilmemesi üzerine, taraflar arasında Mevduat Rehni Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme gereği davacının bir miktar parasının rehnedildiği, yargılama devam ederken bankanın bu çekler için sorumluluğunun devam ettiği tarih olan 30/06/2018 tarihinin dolmasıyla sözleşme ve rehnin hükümsüz hale gelip davanın konusuz kaldığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 9 ncu maddesinde rehnin süresinin düzenlendiği buna göre rehnin, teminat altına alınmış borçlar tamamen sona erdiğinde sona ereceğinin düzenlendiği bu suretle dava açıldığı tarih itibarıyla davalı bankanın rehni çözmemekte haklı olduğu anlaşıldığından konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davanın açıldığı zaman davacı taraf haksız olduğundan yargılama giderlerine mahkum edilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; toplam otuz bir adet çekin bankanın çek mükellefiyet bedelini temin etmek üzere 18.000,00 TL’nin davacı tarafından davalı bankaya depo edildiğini, mevduat rehin sözleşmesine konu çeklerin bir kısmının keşide edilerek piyasaya sürüldüğünü ve ödendiğini, karşılıksız kalan çekin ise bilahare ödendiğini, diğer kalan çeklerin ise boş olarak davalı bankaya iade edildiğini, bu nedenle müşteri banka ilişkileri çerçevesinde gerek sözlü olarak gerekse elektronik posta yoluyla müteaddit blokeye alınan paranın iadesi istenmiş ise de davalı bankanın blokeye alınan parayı iade etmekten kaçındığını, nihayet ısrarlı başvurular neticesinde blokeye alınan paranın 1.000 TL’nin çözülebileceğinin bildirildiğini, söz konusu miktarın davacı hesabına iade edildiğini, ancak kalan paranın iade edilmediğini, blokeye alınan paranın iade edilmemesi üzerine rehnin kaldırılmasına ve mevduat hesabında bulunan paranın yatırıldığı tarihten itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi için iş bu davanın açıldığını, davanın açılmasından sonra blokeye alınan 10.340,00 TL’nin davacıya iade edildiğini, kalan dokuz adet çek yükümlülük bedeli olan 6.660,00 TL’nin ise yargılama sırasında yine davacıya iade edildiğini, mahkemece sözleşmenin 9. maddesine atfen rehin süresinin teminat altına alınmış borçlarının tamamen kapandığında sona ereceği kabul edilmiş ise de bu kabulün hukuka ve rehin sözleşmesinin amacına açıkça aykırı olduğunu, çünkü rehin sözleşmesinin konusu ve amacının sözleşme kurulduğu tarihte henüz bankaya iade edilmediği var sayılan otuz bir adet çek yaprağı için bankanın hamile ödemekle yükümlü olduğu tutarın her bir çek için ayrı ayrı teminat altına alınması olduğunu, buna göre iade edilen veya ödenen her çek yaprağı için bankanın riskinin sona ereceğini, buna göre iade edilen çek sayısına göre teminatın iade edilmesinin gerektiği ve dolayısıyla rehin süresinin de her çek yaprağı için ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği hususu davalı bankanın dahi kabulünde iken mahkemece rehin süresinin teminatın tümü için tüm borçlar tamamen sona erinceye kadar devam edeceğinin kabul edilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, bunun HMK’nın 25. maddesi gereğince isabetli olmadığını, davalı bankanın rehin süresinin teminatının tüm borçlar tamamen sona erinceye kadar devam edeceği yönünde bir savunmasının söz konusu olmadığını, davadan önce iade edilen 22 adet çek yaprağı yönünden davalı bankanın davanın açılmasına sebebiyet verdiğinin açık olduğunu, davalı banka tarafından bu çeklerin iade edilmediğinin savunulmadığını, ancak çekler yönünden rehnin çözülmesi için davacı tarafından talepte bulunulmadığı için kendilerini dava açılmasına sebebiyet vermediğini ileri sürdüğünü oysa rehnin çözülmesi için ihtar bulunulmasına gerek olmadığını, yirmi iki adet çek yaprağı yönünden davalı bankanın yargılama giderleri ve vekalet ücretine mahkum edilmesi gerekirken aksi kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı banka tarafından … adlı şahsın hazır bulundurulduğunu, davalı banka adına bu şahsa yemin eda ettirildiğini, adı geçen kişinin davalı bankayı temsile yetkisi olmadığını, bu nedenle yemin etmesinin mümkün bulunmadığını, davalı bankanın … numaralı çekin ibraz edildiği ve karşılıksız yazıldığı ancak banka sorumluluk bedelinin talep edilmediğini savunduğunu, dolayısıyla söz konusu çek yönünden davalı banka tarafından müzekkere yazılmasına karar verilmesi gerekirken bu çek yönünden araştırma yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın esası ile ilgili deliller toplanmadan karar verildiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde yargılama giderleri yönünden hükmün düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, Mevduat Rehni Sözleşmesi kapsamında davacıya ait hesaba konulan rehnin kaldırılması ile mevduat hesabında bulunan paranın tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, rehin sözleşmesi, davadan önce 1.000,00 TL, davanın açılmasından sonra 10.340,00 TL teminat bedelinin davacıya iade edildiği, iş bu yirmi bir adet çek yaprağı yönünden dava tarihinde bankanın riskinin bulunmadığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. İlk derece mahkemesi hükmünün öncelikle usule ilişkin istinaf sebepleri bakımından incelenmesinde; Mahkemece, davalı vekilinin çeklerle ilgili blokelere dair beyanları , mevduat rehin sözleşmesine konu olup henüz bankaya ibraz edilmeyen çekler nedeniyle banka riskinin devam ettiğine dair savunması, davacı vekilinin 11.10.2017 havale tarihli dilekçesi ile Mevduat Rehin Sözleşmesi kapsamında blokeye konu olan … San.Tic.Ltd.Ştine ait … ve …’a ait 8 çekin halen ibraz edilmediği ve bankaya iade edilmediği ile yemin teklif edilmesi üzerine davalı banka çalışanına 06.03.2018 tarihli celsede yemin teklif edilerek ve yeminli beyanı alınarak davalı vekilinin 18.12.2018 tarihli celsede zapta geçen 30.06.2018 tarihinde süre dolduğu blokenin kaldırıldığı, davanın konusunun kalmadığı beyanı üzerine davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekili aynı celsede davanın açılmasına davalının neden olduğunu, iade edilen çeklerin ödemesinin dava açıldıktan sonra yapıldığını, yeminin usule uygun olmadığını, faiz yönünden davanın konusuz kalmadığını beyan etmiştir.Mahkeme hükmünde davacının mevduat hesabında bulunan paranın yatırıldığı tarihten itibaren faizi ile tahsil talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Taraflar arasında 22.11.2012 tarihli “Mevduat Rehni Sözleşmesi“ düzenlenmiştir. Sözleşmede ,rehin alan davalı banka, rehin veren davacı , kredi borçlusu / müşteri ,…San.Tic.Ltd.Şti , … ve … dır .Sözleşmenin konusu 2. maddede , rehin verenin, müşterinin rehin alan ile akdettiği kredi sözleşmelerine istinaden müşteri lehine açılan krediler nedeniyle doğan borçların ve …Ltd.Ştne 2008 yılında teslim edilen çekler ile 2001 yılında teslim edilen çekler ,… nolu karşılıksız çek ile … ‘a 2001 yılında teslim edilen çekler ile …’a 2001 yılında teslim edilen çeklerin banka çek mükellefiyet bedeli olarak , rehinli hesaplarda bulunan mevduatın ve rehinli hesaplara her ne suretle olursa olsun alacak geçirilecek meblağların ve rehinli hesaplardaki tutarlara işlemiş / işleyecek faizlerin rehin tutarına karşılık gelen kısmını , kredi sözleşmelerinin hükümleri uyarınca rehin alana ilk sırada rehnedildiği, rehin tutarının 18.000,00 TL olduğu , 7. maddede tebligata ,9. maddede ,rehnin süresinin ,teminat altına alınmış borçların tamamen sona erdiğinde sona ereceğine yer verilmiştir. HMK’nın 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir” yasal düzenlemesi de gözetildiğinde, davacının dava dilekçesi kapsamında hüküm fıkrasının tüm taleplerini karşılaması gerekecektir. Somut olayda ise yukarıda yer verildiği üzere, davacının hesapta bulunan paranın yatırıldığı tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesine dair talebi hakkında olumlu veya olumsuz herhangi bir hüküm tesis edilmemiştir. Bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmadan davanın sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Diğer taraftan, davacı vekilinin yemin teklifi üzerine davalı bankanın çalışanına yemin ettirilmiş olması ve bunun hükme esas alınması da usul ve yasaya aykırı olmuştur. HMK’nın 232. maddesinde yemini yerine getirecek kimseler düzenlenmiştir. 232/2 fıkrada, taraflardan birinin tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemini tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabileceği belirtilmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Somut davada, davalı bankanın anonim şirket olduğu tartışmasızdır. Yemin teklif edilen ve yemin eden banka çalışanın ise bankayı temsil etmeye yetkili olmadığı da tartışmasızdır. Bu durumda, davalı bankayı temsil yetkisi bulunmayan çalışanına yemin yaptırılması usul ve yasaya aykırıdır. Diğer taraftan, çek yapraklarının bankaya iade edilip edilmediği, ne zaman iade edildiği, bankanın çek yaprağı bakımından riskinin devam edip etmediği, sona erdi ise ne zaman sona erdiği gibi konularda esasen yemin deliline başvurmaya gerek yoktur. Bankalar, yasayla kurulmuş ve faaliyetleri ve dokümantasyon sistemleri sıkı bir şekilde denetlenen ve gözetim altında olan kurumlar olup, bu hususların banka kayıtları üzerinden bilirkişi eliyle inceleme yapılarak açıklığa kavuşturulması gerekir. HMK’nın 226. maddesi uyarınca yemine elverişle olmayan bir konuda yemin deliline başvurulması mümkün değildir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmadan sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Diğer taraftan mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edilerek yargılama giderlerinden davacı tarafın sorumluluğuna dair karar verilmiştir. HMK’nın 331. maddesinde, esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasında davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir edeceği belirtilmiştir. Somut olayda ilk derece mahkemesince yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesinin olaya özgü ve yasal gerekçeleri ortaya konulmamış olması da usule aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelemeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 09.03.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.