Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/809 E. 2023/363 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/809
KARAR NO: 2023/363
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06.02.2020
NUMARASI: 2018/856 E. – 2020/71 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili şirket ile davalı şirket arasında devam edegelen bir ticari ilişki bulunduğunu, davalı şirketin ünvan değişikliği yapması ve durumu müvekkili şirkete bildirmemiş olması nedeniyle davalı şirkete iki ayrı cari hesap açıldığını, davalı şirketin müvekkili şirketten almış olduğu mal ve hizmet bedellerinden ödenmeyen borcunun bulunduğunu, davalı şirketin taraflar arasındaki mutabakat hükümleri çerçevesinde talep edilen edimlerini yerine getirmediğini,bu sebeple davalı şirkete 31.05.2018 tarihinde borç ödeme ihtarı gönderildiğini,ancak davalı şirketçe bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine davalı şirketçe ödenmeyen cari hesap bakiyesinin tahsili amacı ile müvekkili şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin bu takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı tarafından icra takibine yapılan itirazın haksız olduğunu iddia ederek,davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline ve %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacı şirketin müvekkili şirketten herhangi bir alacağının olmadığını, tarafların uzun zamandır ticaret yaptıklarını, 2017/07 itibariyle davacı şirketin müvekkili şirketten alacağının 1.338.868,06 TL olduğunu, müvekkili şirket hissedarlarının şirket hisselerini 12.06.2017 tarihli 2017-03 sayılı genel kurul kararı ile bugünkü hissedarlara devrettiğini,şu anki hissedarların bir çok alacaklı ile hesap mutabakatı ve anlaşmalar yaparak eski hissedarlar dönemindeki borçları yapılandırarak kapatma yoluna gittiğini, davacı şirket yetkilileri ile telefon ve yüz yüze görüşmeler yapılarak 1.338.868,06 TL üzerinden hesap mutabakatı yapıldığını,bu bedelin 1.000.000,00 TL’sinin nakit ödenmesi şartına bağlı olarak 338.868,06 TL’sinin iade faturası kesilmek suretiyle alınmayacağının karara bağlandığını, tarafların bu hesap mutabakatından sonra yeni cari hesap üzerinden ticari alışverişe devam ettiğini, müvekkili şirketin yapılan bu anlaşma doğrultusunda derhal 1.000.000,00 TL ödemeyi yaparak müvekkili şirket hissedarlarının şirketi devraldığı 2017 yılının 7. ayından önceki borcun kapatıldığını, davacı şirket yetkililerinin 14.09.2017 tarihli ve 04.12.2017 tarihli e-postalarında 338.868,06 TL iade faturası hususunu teyit ettiklerini, davacı şirketin mutabakata rağmen 338.868,06 TL miktarın iade faturası kesilmek sureti ile kapatılması için müvekkili şirkete bilgi vermediğini, 338.868,06 TL’nin iade faturası ile kapatılacağının belirlenmiş olduğunu bu nedenle müvekkili şirketin ihtarname ve icra takibine itiraz ettiğini savunarak davanın reddine, %20 oranındaki kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan açıklamalar karşısında,davacının davasının kabulüne,İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu 385.475,55TL asıl alacağa yönelik davalının itirazının iptali ile takibin devamına,hükmedilen 385.475,55TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren ve değişen oranlarda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesine,hükmedilen 385.475,55TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davanın kabulü karşısında ve davacının kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından davalının tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasına konu 385.475,55TL asıl alacağa yönelik davalının itirazının iptali ile takibin devamına, hükmedilen asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren ve değişen oranlarda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesine, hükmedilen asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından davalının tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin e-posta üzerinden yapılan anlaşmaları delil olarak kabul etmediğini, HMK 199.maddesi gereğince elektronik yazışmaların belge niteliğinde olduğunu, mail yazışmalarında tarafların 1.000.000,00 TL ödeme yapılması ile davacı şirkette bulunan uzun vadeli çeklerin iadesi ile cari hesapta gözüken 338.868,06 TL alacağın iskonto olarak düşeceği ve müvekkilinden istenmeyeceğinin açıkça anlaşıldığını, ödeme dekontunun mevcut olduğunu, davacı şirket muhasebe yetkilisine e-posta gönderildiğini, davacı şirket yönetim kurulu üyesi tarafından 05.12.2017 tarihli mail gönderildiğini, mevcut tüm yazışmalardan haberdar olduğunu, cari hesaba ilişkin ödeme talep ettiğini, davacı tarafın elektronik postaları karşısında kendi resmi defterlerinde düzenleme yapmamalarının ve kendi kötü niyetinden yararlanmasının hukuki olmadığını, mahkeme tarafından mail yazışmaları tespit edilmişse de davacının haksız talebinin ispatı açısından müvekkili şirkete yemin teklif ettiğini, müvekkili şirket yetkilisinin haksız davayı açan davacının gerçek duruma aykırı şekilde yemin edeceğini düşünerek ve tüm yasal delillerden imtina etmemek adına yemin teklifinde bulunmadığını, davacı tarafın fiili anlaşmaya aykırı olarak ticari defter kayıtlarında gözüken kayıtlarına dayanarak alacak davası açmasının TMK 2.madde hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedildiğini, alacağın dayanağının tartışmalı olduğunu ve yargılama ile ortaya çıktığından icra inkar tazminat kararının hatalı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satımdan doğan alacağın tahsili amacı ile başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında ticari ilişkinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının takip konusu alacağının subuta erip ermediği, taraflar arasında gerçekleştiği belirtilen e-posta yazışmalarına yönelik olarak davalının savunmasının eksik değerlendirilip değerlendirilmediği ve kabul edilen alacak miktarı üzerinden icra inkar tazminatına karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamındaki mail yazışmalarından, davacı şirket yetkilisi tarafından davalı şirket mail adresine gönderilen 04.11.2017 tarihli mailde mutabık kalınan indirim tutarının 338.868,00 TL olarak belirtildiği, devamında 27 Temmuz itibariyle 388.153,29 açık hesap + 950.714,00 TL iade edilen çek olmak üzere toplam 1.338.868 TL davalı şirketin bakiyesi – 1.000.000,00 peşin ödeme mukabilinde 338.868.00 TL indirim yapıldığı, KDV’nin dâhil olduğu, konuşulan şekli ile kapatılmanın bekletildiğinin belirtildiği, davalı şirket tarafından davacı şirket hesabına 10.08.2017 tarihinde 1.000.000,00 TL tutarında havale gerçekleştirildiği, davacı şirketin davalı şirkete 08.11.2018 tarihinde Bakırköy … Noterliğinde düzenlenen ihtarnameyi göndererek şirketleri adına tanzim edilen 25.10.2018 tarihli 62.402,62 TL KDV dâhil e-faturanın içeriğine ve miktarına itiraz edildiğinin belirtildiği, faturanın iade edildiği, davacı şirket tarafından davalı şirkete 31.05.2018 tarihli borç ödeme ihtarnamesinin gönderildiği, ihtarda sehven yapılan maddi hataları düzeltme hakları saklı kalmak kaydıyla, şirket cari hesabında görülen 339.229,80 TL muaccel borcun yedi gün içerisinde kapatılmasının talep edildiği ve 12.06.2018 tarihinde alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davacı şirket tarafından davalı şirket hakkında 385.770,55 TL asıl alacak yönünden ilamsız takip başlatıldığı, davalı şirket tarafından icra takibine karşı yasal sürede itirazda bulunulduğu, itiraz dilekçesinde, şirketin unvan ve hissedar değişikliği işleminden sonra borç miktarının yapılandırıldığı, 1.338.868,00 TL borcun 1.000.000,00 TL’lik kısmının kesin ödenmesi şartına bağlı olarak 338,.868,00 TL’lik kısmının KDV dâhil istenilmeyeceği hususunda anlaşılmış olduğu, 1.000.000,00 TL’lik kısmının ödendiği belirtilerek borca itiraz edildiği, davacı şirket tarafından İİK’nın 67. maddesi gereğince hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. 09.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacı vekili tarafından bilirkişi incelemesine 2017 – 2018 yıllarına ait ticari defterler, davalı şirkete ait muavin defteri ve hesap mutabakatı sunulmuş olduğu, iş bu kayıt ve belgelerin rapor ekinde dosyaya sunulduğu, davacı şirketin 2017 ve 2018 yıllarına ait yevmiye ve kebir defterlerinin elektronik ortamda tutulduğu, envanter defterinin ise kanun gereği fiziki ortamda tutulduğu, elektronik ortamda tutulan yevmiye ve kebir defterlerinin yasa ve maliye bakanlığı tebliğlerine uygun olarak tutulmuş olduğu, fiziki ortamda tutulan envanter defterlerinin ise zamanında ve usulüne uygun olarak tasdik ettirildiği ve muhasebe usul ve esaslarına göre yazdırılmış olduğunun tespit edildiği, bu doğrultuda davacı şirketin 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin TTK ve Vergi Kanunu hükümleri uyarınca usulüne uygun tutulduğunun değerlendirildiği, davalı şirkete ait ticari defterlerin mahkemece belirlenen inceleme gün ve saatinde incelemeye ibraz edilmediğinden ve de inceleme ara kararında belirtildiği şekilde inceleme gününe kadar yerinde inceleme yetkisi de talep edilmediğinden incelenemediği, taraflar arasında TTK’na göre yapılmış yazılı herhangi bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığı, ayrıca mal ya da hizmet alım — satımına dair yazılı herhangi bir sözleşmenin de bulunmadığının incelenen dosya kapsamından tespit edildiği, diğer yandan, dava dosyasına sunulmuş olan cari hesap ekstreleri, hesap mutabakatları, banka ödeme dekontu, e-posta yazışmaları ve taraf beyanlarına göre taraflar arasında cari hesap şeklinde yani açık hesap şeklinde yürütülmüş olan fiili bir ticari ilişki bulunduğunun anlaşıldığı,14/09/2017 tarihli e-posta yazışmasına göre davacının davalıya tarafların dosyaya sunmuş oldukları kayıt ve belgeler incelendiğinde; 1.000.000,00 TL’lik ödeme düşüldükten sonra 31.08.2017 tarıhi itibariyle cari hesap bakiyesinin 508.811,65 TL olduğunu, bu bakiyeden kesilecek olan 338.868,06 TL’lik iade faturasının da düşüleceğinin, bundan sonra kalan hesap bakiyesinin 169.943,59 TL olduğunun bildirildiği, 04/12/2017 tarihli e-posta yazışmasına göre davacının davalıya 1.000.000,00 TL’lik ödeme düşüldükten sonra cari hesap bakiyesinin 550.005,66 TL olduğunun, bu bakiyeden ödeme mukabilinde yapılan 338.868,00 TL’lik indirim düşüldükten sonra kalan reel hesap bakiyesinin 211.137,66 TL olduğunun bildirildiği, bila tarihli mutabakat mektubuna göre 31/12/2017 tarihi itibariyle davacının davalıdan 696:366,79 TL alacaklı olduğu konusunda tarafların mutabakat imzaladıkları, davacı şirketin usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde takip ve dava tarihi itibariyle davalı şirketten 385.475,55 TL alacaklı durumda olduğunun belirlendiği, davalı şirkete ait ticari defterlerin bilirkişi incelemesine sunulmadığından davalı defterlerine göre takip ve dava tarihi itibariyle borç / alacak durumunu belirlemenin mümkün bulunmadığı, dosya mevcudu e-posta yazışmalarına göre taraflar arasında bu yönde görüşmeler yapıldığı anlaşılmakla birlikte davacı yanın ticari defter kayıt ve belgeleri ile taraflar arasında 31/12/2017 tarihi itibariyle yapılmış olan hesap mutabakatına göre davacı yanın iade faturası ve / veya borçtan indirimi herhangi bir şekilde benimsemediği /kabul etmediğinin anlaşıldığı, dosya içerisindeki e-posta yazışmalarına göre davalı tarafından davacıya 338.868,06 TL tutarlı bir iade faturası düzenlenmesi konusunda taraflar arasında görüşmeler yapıldığı anlaşılmakla birlikte dosya kapsamına göre davalı tarafından davacıya takip ve dava tarihine kadar herhangi bir iade faturası düzenlenip gönderilmediği ya da taraflar arasında borç / alacaktan bu tutarda bir indirim yapılacağına dair yazılı herhangi bir anlaşma yapılmadığı ve davacı yanın usulüne uygun tutulmuş olan ticari defter kayıt ve belgeleri ile taraflar arasında 31/12/2017 tarihi itibariyle yapılan cari hesap mutabakatına göre davacı yanın iade faturası ve / veya borçtan indirimi herhangi bir şekilde benimsemediği / kabul etmediği anlaşıldığından davacının takip ve dava tarihi itibariyle davalıdan ticari defterlerinde gözüktüğü şekilde 385.475,55 TL alacaklı olduğu sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; davalı tarafın ticari defterlerinin bilirkişi incelemesi sunulmadığından davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde, bilirkişinin taraflar arasındaki e-posta yazışmaları ile davacı tarafın defter kayıtlarının mevcut durumunun tespitine bir diyeceklerinin bulunmadığına, tek problemin e-posta yazışmalarında geçen iade faturasının kime ait olacağı noktasında olduğunu, elektronik ortamdaki verilerin kanuna göre belge niteliğinde bulunduğunu belirterek, ek rapor alınmasına gerek duyulmaksızın haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, 23.01.2020 tarihli duruşma ara kararı ile; davalı tarafa yemin ile ilgili beyanda bulunabilmek için süre verilmiştir. Davalı vekili 29.01.2020 tarihli beyan dilekçesinde, önceki beyanlarını tekrar ederek yemin deliline dayanmadıklarını, yemin teklifinde bulunmayacaklarını, davacı şirket yetkilisinin isticvap davetiyesiyle davet edilmesini talep ettiklerini belirtmiş ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden davanın kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir. HMK’nın 190. maddesinde ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan HMK’nın 222. maddesine göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulması, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılması ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması gerekmektedir. Bu şartlara uygun biçimde tutulmuş defter kayıtlarının, sahiplerinin lehine delil olarak değerlendirilmesinin ise diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Ayrıca söz konusu maddenin son fıkrası uyarınca, davadaki taraflardan birinin diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtmesine rağmen karşı tarafın defterlerini ibrazdan kaçınması halinde ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Aynı yasanın 199. maddesinde ise kanuna göre belgenin nelerden ibaret olacağına yer verilmiştir. Davalı vekilinin de kabulünde olduğu üzere, elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu kanuna göre belgedir. Somut olayda, taraflar arasında ticari ilişki anlamında e-posta yazışmalarının gerçekleştirilmiş olduğu sabittir. Ne var ki bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere e-posta yazışmalarında borçtan indirim yapıldığı konusunda herhangi bir anlaşma sağlanamadığı tespit edilmiştir. Davalı vekilinin kabulünde olduğu üzere, belge niteliğindeki e-posta yazışmalarında dava konusu alacakla ilgili olarak yazışmalara rağmen herhangi bir indirimin davacı tarafça kabul görmemiş olduğundan, davalı vekilinin e-posta yazışmalarına dair aksine iddiaları yerinde görülmemiştir. Bu durumda davalının takip konusu borçtan dolayı sorumlu olduğunun kabulünde bir isabetsizlik yoktur. İspat külfeti üzerinde olan davalı taraf, yemin deliline de dayanmamış olduğundan mahkemenin kabulü usul ve yasaya uygundur. Takip konusu alacak likit ve taraflarca bilinebilir nitelikte olduğundan, İİK’nın 67. maddesi gereğince takibe konu alacak tutarı üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik yoktur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 19.746,83 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davanın esası bakımından oy birliğiyle, davalı taraftan alınması gereken istinaf nispi harcı yönünden ise Üye Hâkim …’nun karşı oyu ile oy çokluğuyla ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi. 09.03.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.