Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/790 E. 2023/265 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/790
KARAR NO: 2023/265
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/12/2019
NUMARASI: 2016/305 E. – 2019/1109 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’ne müracaatla ve … E sayılı dosya vasıtası ile … Tic. Ltd.Şti.nin … bank T.A.Ş Acıbadem Şubesinden kullandığı beyan edilen Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında mevcut borcunun tahsili amacı ile icra takibi gerçekleştirilmiş olduğunu, müvekkili …’ün de ilgili kredi sözleşmesinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olduğundan bahisle icra takibine borçlu sıfatı ile dahil edilerek kendisine ödeme emri gönderildiğini, 30/Aralik/2011 tarihli Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi gereği, müvekkilinin oğlu … Tiç.Ltd.Şti nezdinde sahip olduğu %90 oranındaki hissesini (400 adet hissede 360 adet) babası …’e Kadıköy … Noterliği’nin … yevmiye numaralı sözleşmesi ile devrettiğini ve devrin ticaret sicilinde tescil ve ilanını takiben aynı noterlikte …’ün 09/01/2012 tarihinden itibaren 5 yıl geçerli olacak şeklide şirketi tek başına temsil ve ilzam edeceğine dair imza sirküleri çıkarıldığını, imza sirkülerinin çıkarıldığı 10 Ocak 2012 tarihinde …’den alınan vekaletnameler gereği ise şirketin tüm idare ve temsil yetkisinin müvekkilinin oğlu … tarafından ifa edilmiş olduğunu, oğlunun ticari kaygıları ile yaptığı devir sonucu şirkete ortak edilmiş olan müvekkilinin, ilgili şirketle fiiliyatta hiçbir irtibatı olmadığını, … tarafından …’den alınan Vekaletnameler e-Muhasebe işlerinden ( Vergi ,SSK tüm beyanname vb) sorumlu olmak üzere Kadıköy … Noterliğinin 10 Ocak 2012 tarih … yevmiye numarası ile …’a b- Kadıköy … Noterliğinin 10 Ocak 2012 tarih … yevmiye numarası ile … Tlc.Ltd.Şti nin tüm yetkilerinin kullanılması amacı ile ( Banka İşlemleri Genel Yetki, Araç Alma Satma, vb) oğlu …’e, c- Kadıköy … Noterliğinin 10 Ocak 2012 tarih … yevmiye numarası ile devraldığı hisselerin devri yetkisi ile oğlu …’e, 3 adet vekaletname vasıtası ile … ilgili şirketin idare ve temsil yetkisini vekaletname yolu ile …’e devrettiğini, keza kendisinin söz konusu şirkette fiilen hiç bulunamadığını, hiçbir belgeye imza atmadığını ve hatta hisselerini devraldığı şirketin faaliyet konusundan dahi haberdar olmadığını, …’ün sadece oğlu …’ün istemi ile söz konusu hisseleri devralmak zorunda kaldığını fakat tüm idare ve temsilin vekaletnameler vasıtası ile oğlu … tarafından yerine getirildiğini, keza ilgili şirketin kalan %10 hissesinin de …’ün eşi …’e ait olduğunu, izah edilen nedenler ve kapsamda …’ün icra takibi konusu Genel Kredi Sözleşmesine ne … Tic. Ltd. Şti’ni temsilen ne de kendi adına müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile asaleten hiçbir imza atmadığını, mahkemece yaptırılacak imza incelemesi vasıtası ile de sabit olacağı üzere, müvekkilinin takip dayanağı kredi sözleşmesinden kaynaklı hiçbir sorumluluğu ve borcu bulunmadığını ileri sürerek, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … nolu dosyasına konu alacak hakkında davacı müvekkili …’ün borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi ile icra takibinin iptaline, icra takibinde haksız ve kötüniyetli olan davalının %20 den az olmamak üzere tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili banka ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden … Tic. Ltd. Şti.’ ne Ticari Kredi, Çek Bedeli Kredisi, Şirket Kredi Kartı (…) ve Ticari Kredili Mevduat Hesabı (Ticari Artı Para) açılıp kullandırıldığını, davacı … ile davacının oğlu …’ün de, bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, borçluların bakiye borcu ödememeleri üzerine, 11.06.2015 tarihi itibarı ile müvekkili bankaca kredi hesabının kat edildiğini, borçluya ve kefillere Gebze … Noterliğinden 12.06.2015 tarihli ve … yevmiye numaralı borcun ödenmesi ihtarını ve kullanılan kredilere ilişkin hesap özetlerini içeren ihtarname keşide edilerek gönderildiğini, bu ihtarnamenin davacı …’e 19.06.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, borçluların kat tarihi itibariyle 52.368,20 TL kredi borcu bulunduğunu, talep edilen muaccel borcun ihtara rağmen ödenmemesi üzerine ise İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takip tarihi itibariyle müvekkili bankanın 59.041,60 TL alacağı bulunduğunu, davacı …’ün kredi sözleşmesindeki kefil imzasının kendisine ait olmadığı iddiasıyla huzurdaki davayı açtığını, müvekkili bankaya borçlu bulunmadığını iddia ettiğini, oysa ki müvekkili bankanın, sözleşme gereği kendi edimlerini yerine getirdiğini ve kredi kullandırdığını, borçluların ise kullandıkları krediyi sözleşmeye aykırı bir şekilde geri ödemediklerini, müvekkili bankanın alacaklı olduğu ve alacağını takip etme yetkisine sahip bulunduğunun açık olduğunu, davacının samimi olmayan imza itirazına itibar edilmemesi gerektiğini, keşide edilen ihtarnamenin davacı borçluya tebliğ edildiğini ve davacı tarafça ihtarnameye ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığını, alacağın muaccel hale geldiğini ve borçlunun temerrüdünün gerçekleştiğini, ihtara rağmen hiçbir ödeme yapılmaması üzerine ise davacı borçlu aleyhinde icra takibi başlatıldığını, yani davacının borçlu sıfatına haiz olduğunu,davacının sırf ödeme yapmaktan kurtulmak amacıyla ve kötü niyetle sözleşmedeki imzaların kendisine ait olmadığını ileri sürdüğünü, ayrıca kredi sözleşmesinin davacı tarafından imzalanmadığı iddiasını da kabul etmemekle birlikte, bu iddianın ancak imza incelemesi neticesinde ortaya çıkabilecek bir husus olduğunu, müvekkilinin hak sahibi olduğu krediyi kullandırdığı ve takip yetkisinin olduğunun açık olduğunu, iddia edildiği gibi ortada bir dolandırıcılık ve sahtecilik varsa da bu konuda müvekkile kusur yüklenmesinin mümkün olmadığını, asıl mağdur olan tarafın, alacağını tahsil edemeyen müvekkili banka olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, davacı borçlu, sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını beyan ederek borçlanma iradesinin bulunmadığını ileri sürdüğünden ispat yükü davalı alacaklıya ait olup sözleşmedeki imzanın davacıya ait olduğunu ispat ile yükümlüdür. İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen bilirkişi raporu ile dava konusu Genel Kredi Sözleşmesinde …’e atfen atılı imzanın davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiş, davalının, imzanın davacının eli ürünü olduğunu ispat edememesi karşısında avanın kabulü ile davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin iptaline, davalının icra takibi başlatmakta kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından davacının tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden kredi açılıp kullandırıldığını, davacı ile davacının oğlu …’ün de sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, borcun ödenmemesi üzerine kredi hesabının kat edildiğini, ihtarnamenin keşide edilerek gönderildiğini, ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını, dava dışı kredi kullanan şirketin idare ve temsil yetkisini oğlu …’e vekaletname ile devrettiğini, dolayısıyla kredi sözleşmesindeki imzanın vekaleten oğlu … tarafından atılmış olması ihtimaline binaen davacının vekil eden sıfatıyla kredi borcundan sorumlu olduğunu, müvekkili bankanın sözleşme gereği kendi edimlerini yerine getirdiğini ve kredi kullandırdığını, borçluların ise kullandıkları krediyi geri ödemediklerini, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporun yeterli ve gerekli araştırma yapılmadan tanzim edildiğini, objektif kriterlere aykırı olarak hazırlanan raporun kabulünün mümkün olmadığını, şahsın yazı ve imzalarının karşılaştırılmasında yeterli özen ve dikkatin gösterilmediğini, gerekli araştırmayı yaparak müşteriye kredi sağlayan müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, davanın açılmasına sebebiyet verilmediğinden vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72. gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, dava dışı … Tic. Ltd.Şti ile davalı bankanın Acıbadem şubesi arasında 30.11.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin ekinde kefil olarak … ve davacı …’ün adı ve imzasının yer aldığı, davalı banka tarafından Gebze …Noterliğinde düzenlenen 12.06.2015 tarihli kat ihtarnamesinin tebliğ edildiği, İstanbul …İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında 03.12.2015 tarihinde dava dışı borçlu şirketle birlikte yine dava dışı kefil … ve davacı … hakkında toplam 59.041,60 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, davacının kredi sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile işbu menfi tespit davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. Dosya içerisindeki 30.12.2011 tarihli limited şirket hisse devir sözleşmesinden, dava dışı …’ün dava dışı kredi borçlusu şirketteki hissesini davacı …’e devretmiş olduğu, imza sirkülerinden davacı …’ün dava dışı borçlu şirketi 09.01.2012 tarihinden itibaren beş yıl süre ile tek başına temsil ve ilzama yetkili olduğu, 10.01.2012 tarihli vekaletname ile …’ün … tarafından vekil tayin edildiği, kredi sözleşmesindeki kefil beyanı altında yer alan imzanın … adına atılmış olduğu, vekalete dair sözleşmede herhangi bir ibarenin yer almadığı tespit edilmiştir. Davacıdan imza örnekleri alınmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 21.08.2019 tarihli bilirkişi raporunda; inceleme konusu 30.11.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde …’e atfen atılı imza ile …’ün mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’ün eli ürünü olmadığı hususları bildirilmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz ederek ,yeniden Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden rapor alınmasını aksi taktirde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yeniden rapor alınması talebinin reddine karar verilerek, davanın yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden kabulü şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Kefalet sözleşmesi davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 581 ila 603. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesinin geçerliliği, yazılı olarak düzenlenmiş olmasına bağlıdır. Bu husus, TBK’nın 583.maddesinde, “Kefalet sözleşmesi yazıl şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihini belirtmedikçe geçerli olmaz” şeklinde ifade edilmiştir. Yazılı şekil şartının unsurları TBK’nın 14. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, tarafların imzası, yazılı şekil şartının zorunlu unsurudur. Aynı Kanun’un 15. maddesinde imzanın borç altına girenin el yazısıyla atılmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Bu durumda, başkası tarafından vekalet ilişkisi olmaksızın veya böyle bir hukuki gerekçeye dayanılmaksızın sözleşme altına atılan imza, sözleşmede adına yer verilen kişiyi bağlamaz. Bu durumda geçerli bir kefalet sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Kefalet sözleşmesinin davacı tarafça imzalanmamış olması nedeniyle geçerliliğinden söz edilemeyeceğinden ve yukarıda yer verildiği üzere kredi sözleşmesindeki imza yetkili bir vekil tarafından ve vekil sıfatıyla atılmamış olduğundan, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 3.024,84‬‬ TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davanın esası bakımından oy birliğiyle, davalı taraftan alınması gereken nispi istinaf karar yönünden ise üye hakim …’nun karşı oyu ile oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi. 23.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm. Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.