Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/787
KARAR NO: 2023/268
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2019
NUMARASI: 2018/1050 E. – 2019/909 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Genel kredi sözleşmesinden kaynaklı).
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı ile … San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan “Ticari Kredi” kullanılmasına yönelik Kredi Sözleşmesine 17/10/2012 tarihinde kefil olduğunu, sözleşme kefaletinin on gün ile sınırlandırıldığını, bu süre içerisinde kullandırılmış kredilerin ödendiğini, kefalet süresi dışında kullandırılan kredilerden müvekkilinin sorumlu olmadığını, davalı bankanın 08/10/2018 tarih, Gebze … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesi ile 51.887,92 TL borcun ödenmesi, aksi taktirde yasal yollara müracaat edileceğinin ihtar edildiğini belirterek, Gebze … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesi ile tebliğ edilen borçtan dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, takip öncesi açılan davada bir hukuki yararın bulunmadığını, davacının müteselsil kefil olarak sözleşmeyi TBK’nın 581. maddesine sine uygun olarak imzaladığını, müvekkili banka tarafından kullandırılan kredi ödemelerinin gecikmesi nedeniyle kat ihtarnamesi çekildiğini, ihtarnameye kefil sıfatı ile dâhil edildiğini, banka tarafından usul ve yasa hükümlerine uygun hareket edildiğini bu nedenle davanın reddinin gerektiğini belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle veya davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, dava dışı asıl borçlu … ve Tic. Ltd. Şti. İle davalı arasında akdedilen 17/10/2012 tarihli, 750.000,00-TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi’nin davacı … tarafından 10 gün süreli ve müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalandığı, kefalet sözleşmesinin belirli süreli olarak yapıldığı, alınan bilirkişi raporuna göre bu on günlük süre içerisinde asıl borçluya kullandırılan 35.000,00-TL limitli kredinin ödendiği, kefalet sözleşmesinin süresinin sona erdiği 27/10/2012 tarihinden sonra 09/11/2018 tarihinde dava dışı asıl borçluya 50.000,00-TL limitli başka bir ticari kredi kullandırıldığı, davacının bu kredi yönünden müteselsil kefil sıfatıyla sorumluluğu bulunmamasına rağmen, asıl borçlunun kredi borcunu ödememesi üzerine kat edilen hesabın Gebze … Noterliği’ nin 08/10/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya tebliğ ediliği, davacının bu ihtarnameye konu kredi nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talepte hukuki yararının mevcut olduğu, nitekim yapılan yargılama ile davacının menfi tespit talebinin yerinde olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafından davalının ihtarnameye konu borçtan ötürü müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu gösterir başka bir yazılı kefalet sözleşmesinin de dosyaya sunulamadığı hususları mahkememizce sabit görülmüş, davanın kabulüne, davacının davalı tarafından keşide edilen Gebze … Noterliği’ nin 08/10/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesine dayanak Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında ihtarnameye konu 51.887,92-TL tutarında davalıya borçlu olmadığının tespitine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, davacı tarafın kendisine gönderilen hesap kat ihtarnamesi sonrasında menfi tespit davası açtığını, dava dışı şirket ile müvekkili banka arasındaki genel kredi sözleşmesini davacının TBK’nın 581 ve devamı maddelerine uygun olarak müteselsil kefil olarak imzaladığını, geri ödemelerde gecikme yaşanması sebebiyle kat ihtarnamelerinin çekildiğini, hesap kat ihtarnamesine davacının kefil sıfatıyla dahil edildiğini, dava konusu işlemin dayanaklarının yasa, sözleşme ve Yargıtay kararları ile uyumlu olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesi nedeniyle gönderilen kat ihtarnamesinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemiyle, İİK’nın 72. maddesi uyarınca icra takibinden önce açılmış bir menfi tespit davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, dava dışı …Ltd.Şti ile davalı bankanın Ihlamurkuyu şubesi arasında 750.000,00 TL miktarlı genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşme tarihinin 17.10.2012 olduğu, kefil olarak davacının el yazısı ile aynı tarih itibariyle şirkete kullandırılan ve kullandırılacak olan tüm kredilerden kaynaklı tüm borçlardan 750.000,00 TL’ye kadar on gün süreyle işbu kredi sözleşmesindeki hükümler çerçevesinde müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olmayı kabul ve taahhüt ettiği beyanında bulunduğu, davalı şirket tarafından dava dışı borçluyla birlikte davalı ve dava dışı gerçek kişilere Gebze …Noterliğinde keşide edilen 08.10.2018 tarihli ihtarnameyi gönderdiği, ihtarnamede 04.10.2018 tarihinde kredi ilişkisinin kesildiği belirtilerek toplam 51.887,92 TL tutardaki alacağın yedi gün içinde ödenmesinin talep edildiği, taleplerin yerine getirilmemesi halinde takibe geçileceği ve kanuni işlemlerin başlatılacağının ihbar edildiği, davacının kat ihtarının tebliğinden sonra işbu davayı açmış olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacının kat ihtarnamesinin tebliği ile birlikte menfi tespit davası açmasında hukuki yararının olup olmadığı ve kat ihtarında belirtilen krediden dolayı kefil olarak sorumluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkindir. 15.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda; Türk Borçlar Kanunu, gerçek kişiler tarafından verilen kefaletlerin süre açısından sınırsız olmaması gerektiğini öngördüğünü, 598. maddeye göre, bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet süresinin uzatılması ya da kefaletin yenilenmesi mümkündür. …” Hükmünü de içerdiği, kurulacak kefalet sözleşmelerinin tarafların özgür iradeleri ile kabul edebilecekleri bir süre ile sınırlandırılabileceğinin açık şekilde ifade edildiği, şayet süre ile sınırlandırılmamış ise de en fazla 10 yıl sonra kefaletin sona ermiş olacağının açık olduğu, dava konusu sözleşme süresinin tarafların özgür iradeleri ile (yani sözleşme kurulma aşamasında bankanın herhangi bir itirazının bulunmaması veya itirazı kayıt düşmemiş olması) 10 gün süre ile sırırlandırılmış olduğu, davaya konu sözleşme ve kefaletin kurulmuş olduğu 17.10.2012 tarihinde dava dışı … Tic. Ltd. Lti.ne kullandırılmış olan 17.10.2012 tarihli 35.000,00 TL, ana para tutarlı, 31 ay eşit taksitli olarak kullandırılmış taksitli ticari kredi bedetinin de tamamen ödenmiş olduğu , bu kredi sonrası dava dışı … Tic. Ltd. Lti.ne ; 41.07.2018 tarihinde 2 taksitte ödenmek üzere toplam 30.000,00 TL. ana para kredi, 09.11.2018 tarihinde 50.000,00 TL. ana para tutarlı kredi kullandırılmış olduğu, inceleme, tespit ve değerlendirmeler neticesi davaya konu olan 17.10.2012 tarih 750.000,00 TL. limitli Genel Kredi Sözleşmesi’nin davacı … tarafından 10 gün süreli ve müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalanmış oduğu, 10 günlük sürenin 27.10.2012 tarihinde sona ermiş olduğu, bu süre İçerisinde kullandırılmış olan 35.000,00 TL’lik kredi riskinin ödenerek, yeni krediler kullandırılmış olması nedeniyle, davacı müteselsil kefil …’ın sözleşme kefaletinin sona ermesinden sonra kullandırılmış kredilerden sorumlu bulunamayacağı kanaatine varıldığı, davacı müteselsil kefil …’ın; 17.10.2012 tarih 750.000,00 TL. limitli Genel Kredi Sözleşmesi’nin davacı … tarafından 10 gün süreli ve müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalanmış olup, 10 günlük sürenin 27.10.2012 tarihinde sona ermiş olduğu, bu süre içerisinde kullandırılmış olan 35.000,00 TL. lık kredi riskinin ödenerek, yeni krediler kullandırılmış olması nedeniyle, davacı müteselsil kefil …’ın sözleşme kefaletinin sona ermesinden sonra kullandırılmış kredilerden ve dolayısı ile de 08.10.2018 tarihli GEBZE … Noterliği’nin … yev. No.lu ihtarnamesi içeriğindeki 51.887,92 TL. borcun temelini oluşturan, 09.11.2018 tarihinde kullandırılmış, 50.000,00 TL. ana para tutarlı kredi bedelinden sorumlu bulunamayacağı kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Davalı vekili rapora itiraz ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Alınan bilirkişi raporları ve kefaletin süresine ilişkin sözleşme hükmü dikkate alındığında, davacının menfi tespit talebi esas bakımından haklıdır. Davalı vekilinin hukuki yarara ilişkin istinaf nedenlerinin değerlendirilmesinde ise; Emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011-19/622 Esas, 2012/9 Karar ve 18.01.2012 tarihli emsal ilamında belirtildiği üzere;”…Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir. Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır… Tüm bu açıklamalar ve özellikle İİK’nun 72. maddesinde icra takibinden önce de menfi tespit davası açılmasına cevaz verilmesi karşısında, yerel mahkemenin, davacı borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu yolundaki gerekçesi ve buna göre vardığı sonuç isabetlidir…” denilmiştir. Somut olayda, davacı kefilin de yer aldığı kat ihtarnamesinde davalı banka tarafından verilen süre içerisinde taleplerin yerine getirilmemesi halinde takibe geçileceği, ihbar ve ihtar edilmiştir. Bu durumda İİK’nın 72. maddesindeki yasal düzenleme kapsamında, icra takibinden önce menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararı mevcuttur. Yukarıda alıntı yapılan emsal içtihat doğrultusunda, davcının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; 2.658,26 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davanın esası bakımından oy birliğiyle, davalı taraftan alınması gereken nispi istinaf karar harcı yönünden ise üye hakim …’nun karşı oyu ile oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.