Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/782 E. 2023/271 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/782
KARAR NO: 2023/271
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2018/1215E. – 2019/1375 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1994 yılından bu yana tıbbi cihaz sektöründe faaliyet göstermekte olan sektörün önde gelen tanınmış ve güvenilir firmalardan biri olduğunu, davacının, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı firmanın talebi üzerine 2015 yılı Mart ayında distirbörlük sözleşmesi imzalanması amacıyla sözleşme öncesi müzakerelere başladığını ve bu kapsamda davalının talebi üzerine emek ve iş gücü harcanarak iş planı hazırlanıp iletildiğini, bu çalışmalar sonucunda 03/05/2015 tarihinde taraflar arasında distirbütörlük sözleşmesi imzalanana kadar geçerli olmak üzere bu dönemin hak ve yükümlülüklerini düzenleyen anlaşma mektubu imzalandığını, taraflar arasında davacının bulacağı ilk sipariş konusunda düzenlemeler, fiyatlar ve ürün kodları hakkında yazılı olarak bir çok kez görüşüldüğünü, davalıya Türkiye sınırlarında mal alımı için talepte bulunan yeni müşterilerin davalı tarafından davacıya yönlendirilmeye başlandığını, davacının da bu doğrultuda davalının tutum ve davranışlarına güvenerek müşterilerin siperişlerini almaya başladığını, bu kapsamda müşteri portföyü oluşturmak adına çalışmalar yapıldığını, bunlara ek olarak davalı tarafından ürün gruplarına ait listesinin revize edilerek genişletildiği ikinci niyet mektubunun da müvekkili şirkete iletildiğini, davacının piyasada taraflar arasındaki ticari ilişkinin başladığına güvenerek faaliyetlerine devam ederken, sektörde piyasada davalının önceki distribütörü olan … Ticaret A.Ş. ile hala iş ilişkisinin devam ettiğini, davalının aslında davacı ile distirübütörlük ilişkisi içine girme niyetinde olmadığı, davalınını bunu yazılı olarak çeşitli yerlerde kabul ettiği, davalı tarafın dürüstlük kuralına ve bu doğrultuda … sorumluluğuna aykırı davrandığını, davacının emek, çaba ve mesai harcayarak ulaştığı bu görüşme düzeyini sebepsiz olarak geçersiz saydığını ve sözleşmenin kurulmasından vazgeçtiğini, davacıya yanlış ve eksik bilgi vererek kusurlu davrandığını, ayrıca davalı tarafın söz konusu davranışları ile davacının tıbbi cihaz sektöründe uzun yıllar boyunca özveri ve çaba sonucunda ulaştığı ticari itibarını zedelediğini, sektörde prestij kaybetmesine neden olduğundan bahisle müvekkil şirket nezdinde doğmuş olan tüm menfi zararlarının şimdilik 508.000,00 TL. sinin davalıdan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile tahsiline, davalının müvekkili şirketin tüzel kişiliğine ait kişisel değerlerine, ticari itibarına, onur ve saygınlığına yapmış olduğu saldırı nedeniyle müvekkili şirketin uğramış olduğu 100.000,00 TL. manevi zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; yetkili mahkemenin İngiltere-Londra mahkemeleri olduğunu, uygulanması gereken hukukun da İngiliz Hukuku olduğunu, müvekkili şiketin merkezinin Londra’da olduğunu, HMK’nın 6.maddesi gereği yetkili mahkemenin Londra’daki mahkeme olduğunu, somut olayda “…” (sözleşme öncesi görüşmelerden dolayı sorumluluk) ilkesinin uygulanmayacağını, davacının iddialarının mesnetsiz olduğu iddiası ile İngiltere Londra Mahkemeleri yetkili olduğundan, öncelikle yetki yönünden ve her halükârda davanın tamamen reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Bilirkişi tespitlerine göre; davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği tutarların somut olarak belirlenebilmesi açısından menfi zararını objektif olarak delillendirmediği, davacının yasal defter ve belgeleri içerisinde davalı firma ile ilgili olarak herhangi bir kaydın bulunmadığı, davalı firmaya düzenlenmiş herhangi bir fatura veya yerine geçen bir belge bulunmadığı, dosyaya sunulan deliller ile dava konusu yapılan sözleşme öncesi görüşmeler kapsamındaki iş planı, sektör-pazar araştırması gibi iş ve işlemlerin objektif olarak ayırdının mümkün olmadığı, dava konusu yapılan çalışmaların, dosyada bulunan belgeler yönü ile kısa, basit ve tek taraflı çalışmalar olduğu, pazar paylarını ve satış olasılıklarını içeren ve ürün kartı şeklinde 6 sayfadan oluşan çok kısa bir çalışma olduğu, davacının maddi tazminat istemlerinin somut delillerle kanıtlayamadığı anlaşılmakla, maddi tazminat talebinin reddine, kişilik haklarına saldırı niteliğinde davalı eylemi tespit edilemediğinden manevi tazminat talebinin de reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesiyle,davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı tarafın dürüstlük kuralına ve bu doğrultuda sözleşme öncesi görüşmelere ilişkin sorumluluğa aykırı davrandığını, müvekkili şirketin emek, çaba ve mesai harcayarak ulaştığı görüşme düzeyini geçersiz saydığını, müvekkili şirkete yüklü miktarda sipariş vermesi için baskı yaptığını, daha sonrada müvekkilinin büyük emek ve zaman ile hazırladığı iş planlı ve yüklü sipariş üzerine ise hiçbir şekilde iletişime geçmediğini, kayda almadığını, cevap vermediğini, müvekkili şirketin yeni distribütörü olarak tanıtarak şirket nezdinde sağlamış olduğu haklı güvene aykırı davrandığını, davalının müzakerelere girmedeki eski distribütörü ile olan ilişkisini ve riske girmiş olan alacaklarını tahsil etmeye yönelik aynı zamanda eski distribütörü üzerinde satış baskısı yaratmak için asıl amacını saklayarak sözleşmenin yapılması hususunda müvekkili şirketin kararlarına etki edecek şekilde davranışlarda bulunduğunu, davalının aslında böyle bir sözleşme yapma iradesi olmamasına rağmen bunu gizli tutarak hem kötü niyetli hem de dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, davalının oluşturduğu haklı güven sonucunda kusurlu ve aldatıcı davranışları ile müvekkil şirketin mağdur olduğunu, zarara uğradığını, maddi vakıalar yönünden bilgisi ve görgüsü olan tanıklarının dinlenilmesi halinde ortaya çıkacağının davanın her aşamasında vurgulanmasına rağmen tanık dinletme taleplerinin dikkate alınmadığını, tanıkların dinlenilmemesinin HMK 31.maddedeki aydınlatma ödevini aykırılık teşkil ettiğini, bilirkişinin ihtilafın özünün uzmanlık alanında olmadığı, hukuki bir değerlendirme gerektirdiği açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, mahkemece raporun hükme esas alındığını, müvekkili şirket tarafından güven doğrultusunda on kişilik satış, pazarlama personeli ve yöneticileri tarafından gerçekleştirilen iş planı ve satış planlarının hazırlanması, davalıya ait ürünlerin ise pazar araştırmasının yapılması, rakip bilgilerinin edinilmesi, müşteri portföyü oluşturmak için çalışmalar yapıldığın, ticari ilişkinin devam ettiği, Şubat – Haziran 2015 tarihleri boyunca günde en az 2-3 saat olmak üzere ciddi anlamda mesai harcandığını, işçi harcamalarında bulunulduğunu, ancak tüm bu yatırımların distribütörlük sözleşmesinin kurulmamış olması nedeniyle yararsız hale geldiğini, davalının söz konusu davranışları ile müvekkili şirketin tıbbi cihaz sektöründe uzun yıllar boyunca özveri ve çaba sonucunda ulaştığı ticari itibarının zedelendiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, niyet mektubuna aykırı davranılarak sözleşmenin kurulmasından vazgeçilmiş olması nedeniyle menfi zarar ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevitazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucundadavanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında niyet mektubunun varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık, anlaşmanın gerçekleşip gerçekleşmediği ve bu kapsamında davacının iddia etmiş olduğu zararlarının oluşup oluşmadığı, davacı tanıklarının dinlenmemesinin isabetli olup olmadığı ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına dairdir. Dosya kapsamından, davalı şirket tarafından davacı şirkete 03.05.2015 tarihli olarak ilgili makama başlıklı niyet mektubu gönderildiği, mektupta, distribütörlerin atanmasına dair yeni bir politikanın hayata geçirilmesi de dahil olmak üzere bir dizi yeni işletme pratiğinin yakın zamanda uygulamaya sokulduğu, standart formdaki distribütörlük sözleşmesinin incelemek üzere almış olabilecekleri, birinci madde de davalının mektupta yer verilen şekil ve şartlarına tabi olmak üzere belirtilen ürünlerin müşterilere satılması maksadıyla belirtilen bölgede geçerli olacak olan münhasır olmayan dağıtım haklarını vermeyi kabul ettiği, 2.bentte, davalının bir distribütörlük sözleşmesi imzalanana kadar verilecek herhangi bir satın alma siparişini kabul etmekle yükümlü olmayacağını, üçüncü bentte, davalının zaman zaman tadil edebileceği üzere internet adresinde yer alan standart satış koşullarına istinaden ürünleri satacağı hususlarına yer verildiği, mutabakat mektubu altının bu mektupta yer alan şekil ve şartları okuyup kabul ettiğini distribütör adına teyit ederim beyanı ile idare yönetici … tarafından 07.05.2015 tarihinde teyit edildiğinin belirtildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili 27.02.2019 tarihli açıklayıcı dilekçesinde, distribütörlük sözleşmesinin kurulmamış olması nedeniyle müvekkili şirketin satış-pazarlama ekibinde yer alan sekiz kişinin üç saat ve yönetici kadrosunda yer alan iki kişinin günde en az iki saat olmak üzere beş ay boyunca çalıştıklarını, şirket çalışanlarının saat ücretlerinin hesaplanarak yapılan çalışma sonucunda müvekkili şirketin 136.139,11 TL zarara uğradığını, ayrıca müvekkili şirketin davalı için söz konusu çalışmaları yapmak yerine diğer şirket faaliyetleri için daha çok emek ve iş gücü harcamış olsa idi brüt karının 371.860,89 TL olacağını belirterek, ara kararı gereğince menfi zararlarını açıklamıştır.Mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmış, davacının yeniden rapor alınması talebinin reddine karar verilerek davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, dava dilekçesinin sonuç bölümünde delilleri arasında tanık deliline de yer vermiştir. Davacı vekili mahkemenin 13.02.2019 tarihli ara kararı uyarınca 27.02.2019 tarihinde delil listesini ve tanık listesi ile tanıkların adreslerini dosyaya ibraz etmiştir. Davalı vekili tarafından davacı tarafça sunulan 27.02.2019 tarihli beyan dilekçesine ve delil listesine ilişkin yazılı beyan dilekçesi 25.03.2019 tarihli olarak dosyaya ibraz edilmiştir. Dilekçede açıkça tanık deliline veya dinlenilmesine muvafakat etmediklerine dair bir beyana rastlanılmamıştır.Mahkemece, 22.05.2019 tarihli duruşmada dilekçelerin sunulduğu, karşı tarafa tebliğ edildiği belirtildikten sonra, davacı vekilinin bilirkişi incelemesi yaptırılmasına dair talebi üzerine bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Davacı vekili tarafından dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde, tanıkların dinlenilmesi halinde haklılıklarının ortaya çıkacağı iddiası ileri sürülmüştür. Yine 18.12.2019 tarihli duruşmada davacı vekili zapta geçen beyanında maddi vakıalar yönünden tanıklarının dinlenmesini, ayrıca uzman bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiştir. Davalı vekilinin zapta geçen beyanında ise tanık dinlenilmesine yönelik bir ifadeye yer verilmeyerek davanın reddine karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemenin ara kararında veya gerekçeli kararında ise davacı tarafın tanık deliline dair herhangi bir değerlendirme ve gerekçeye rastlanılmamıştır. Yukarıda belirtildiği üzere davacı vekili tarafından 27.02.2019 tarihli delil listesiyle birlikte tanık listesi de dosyaya ibraz edilmiştir. Söz konusu dilekçede davacı vekili, tanıkların davalının müvekkili şirket nezdinde oluşturduğu haklı güven sonucunda ve davalının kusurlu ve aldatıcı davranışları nedeniyle müvekkili şirketin mağdur olduğunu, zarara uğradığını, ticari itibarının zedelendiğini ve sektörde prestij kaybına uğradığına ilişkin maddi vakıaların ispatlanması konusunda bilgi sahibi olduklarını, bu konularda tanıklık yapacaklarını belirtmiştir. Bu durumda, söz konusu vakıalarla ilgili olarak tanık dinletilmesi karşı tarafın muvafakatına da bağlı olmadığı dikkate alınarak, davacı tarafın göstermiş olduğu tanıkların dinlenmesinden sonra uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, tanıkların dinlenilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK ‘nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelememi sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.02.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.